Yeşilçam’dan 10
Akıllara Zarar Örnekle Zengin Çocuğu Manzaraları
Malumunuz üzere Yeşilçam’ımızın en bilinen klişelerinden biri
zengin kız fakir oğlan ya da fakir kız zengin oğlan aşkıdır. Bu gibi sınıf
çatışmasının yaşandığı aşkta ikilinin en büyük engeli zengin bireyin fabrikatör
babası ya da koket anası tarafından istenmemektir. Yaşına başına pişmaniye
olmuş saçına bakmayan zengin ebeveynler fakir kız ya da oğlanı para ile satın
almaya çalışır. Ama çoğunlukla fakir ama gururlu bireyden beni parayla satın
alamazsınız ayarı yiyince utanmadan entrikalar çevirip birbirini seven iki
genci ayırmak için her türlü zalımlığı yaparlar. Zalım ebeveynler ve onlara can
veren psikopat senaristlere rağmen filmin sonunda yapımcının şunları kavuşturun
da film mutlu sonla bitsin ısrarı sayesinde kavuşan biri zengin öbürü fakir
genç muradına erer. İzleyici de filmin mutlu sonu sayesinde kısa süreli bir
tatmin yaşayıp rahatlar ama bizim bahsettiğimiz zengin çocukları Yeşilçam’a
klişe olmuş sevdiği kız uğruna babasının mirasını reddeden zengin çocuğu değil.
Kibar Feyzo’nun da dediği gibi böylem puşt gibim ibne gibim bişey. Öyle böyle
değil senaristin kaleminden ibret olsun diye mi çıkmıştır nedir? Bazıları kötülük
konusunda öyle karikatürize ki, insan izledikçe cidden hayret ediyor.
Bence 60’larda Ayhan Işık’lar Cüneyt Arkın’larla zirve yapan
zengin oğlan fakir kız aşkı yüzünden çita öyle yükseldi ki, hayallere kapılıp mahallelerindeki erkeklere
burun kıvıran genç kızlar evde kalıp erkekler de kız bulamayınca ülke çapında
kimse yuva kuramadı. Aile kurumunda yaşanan bu hazin deprem yüzünden ülke
nüfusu tehlikeye girince Başbakanın talimatıyla devreye giren Aile Bakanı
Yeşilçam yapımcılarını bakanlıkta toplayıp fakir erkek iyidir kahrolsun zengin
erkek konulu film yapılması talimatını verdi. Yoksa sinemamızda bu kadar saçma
ve karikatürize Erkan’lar, Oktay’lar, Orhan’lar türemezdi.
Orta Direk Şaban’ın tüm spor dallarında şampiyon olan fakat
sevdiği kız kaçırılınca birden tabansızlaşıveren Erkan’ı
Orta Direk Şaban’ın zengin çocuğu Erkan tam bir kötü çocuktu.
Zamlara karşı hayat mücadelesi veren Şaban’ın aşık olduğu kız Bahar’la arasındaki
en büyük engel olan Erkan, sarı çıyan olmasının yanında tam bir Ruşen amcanın
oğlu Sedat’tı. Her çocuğun kabusu olan elinden her iş gelen uyuz akranın sinema
perdesindeki karşılığı olan Erkan’ın madalya kazanmadığı spor dalı yoktur. Baba
parasıyla rahat hayat yaşadığı ve güzeller güzeli Bahar’ı kaptığı yetmiyormuş
gibi atletik vücuduyla orta direk Şaban’ın balkon göbüşünü de üzen zalım Erkan,
Adnan Kaşıkçı’nın bir araba dolusu korumasını tek başına devirecek kadar
cengaver olmasına rağmen filmin sonunda sevgilisi fidye için kaçırılırken
kılını bile kıpırdatmamasıyla hafızalarda yer etmiştir. Erkan başından beri
karikatürize bir karakter olduğu için bu absürt karakter çizgisi izleyiciyi
şaşırtmıyor. Çünkü gerçek hayatta dekatlonda yarışan bir atletin aynı zamanda
basket takımında olup üstüne bir de yelken ve karatede başarıdan başarıya
koşması ama aktifte bir gece hayatının olması dünyaya düşen meteorun sizi
öldürmesi ile aynı olasılığa sahip.
Aile Şerefi Türk sinemasının başarılı oyuncularını içinde
barındıran başarılı bir dram olmasına rağmen sosyal medyadan sözlük camiasına
kadar filmin akılda kalan tek üyesi zengin piçi Oktay’dır. Oktay’ı kısaca
analiz etmek gerekirse annesiz büyümüş ve zamanında yokluk çekmiş babası
tarafından aşırı şımartılmıştır. Oktay’ın babası fabrikatör Fehmi bey, evinin
havuz başında verdiği çiğköfte partisinde, çiğköfteden yemek isteyen sosyetik arkadaşının
eline vurur. Çünkü oğlu gelmeden yemek başlamayacaktır, bunun üzerine
arkadaşları oğlunu fazla şımartıyorsun diye tepki verir. O zaman Fehmi beyin
geçmişinden Oktay’ın neden böyle ibretlik bir şımarık olduğu anlaşılır. Oktay
yaşındayken yaşamayıp süründüğünü söyleyen Fehmi bey, oğluyla ilgilenip onu
hiçbir şeyden mahrum etmemek için karısı ölünce evlenmemiştir. Kendi gençliğinde
yaşadığı yoksunluğu oğlu Oktay’a varını yoğunu vererek tatmin etmeye çalışır. Ben
Fehmi oğlumu yaşatacağım demesinin sebebi bile zamanında kendinin hiçbir şey
yaşayamamasında gizlidir. Fakat yaptıklarıyla oğlunun kişiliğinin oluşmasını
engelleyen Fehmi bey, belki de hayatında en değer verdiği varlığın sonunu da
sevgisiyle hazırlamıştır. Oktay’ın yaptığı kaza hepimizin malumu, sucu Rıza’nın
küçük oğlunu sakat bıraktığı yetmezmiş gibi bir de çocuğun ablası Zeynep’e
musallat olur. Kızın peşinde dolanmasının sebebiyse onun çevresindeki kızlardan
farklı olarak kendisini reddetmesidir. Saplantı haline getirdiği kızı elde
edemeyince çocuk gibi ağlayarak babasına giden Oktay, sanki oyuncak ister gibi
babasına al o kızı bana baba der. Yani bu şartlar altında ben Oktay’a kıl bile
olamadım. Bence bu filmin üç kurbanı vardı: sakat kalan Murat, Zeynep ve Oktay.
Yetişkin bir erkek bedeninde beş yaşında bir çocuk barındırıyordu Oktay,
yaptığı kaza yüzünden polisler kapıya gelince babasıyla yaptığı konuşma
sahnesine bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Yaşşa aslan babam nedir ya? Kaç
yaşına gelmişsin kendi sorununu sen çözemiyor musun oğlum?
Batsın Bu Dünya’nın zeytin ağacı incir ağacı demeden dal
budak arasından karı kız dikizleyen ırz düşmanı Ferit’i
Yer bir sahil kasabası, kasabanın zenginlerinden Şakir bey
fabrikatör Fehmi beyden farklı olarak para kazanmaktan oğluna ilgi gösterecek
vakit bulamamış. Hatta adam oğlunun yüzünü görmeye filan katlanamıyor, garanti çocukken
bile oğlu Ferit’i eldivenle filan seviyordur Şakir bey. Filmin başından anlarız
ki Ferit sorumsuz öküzün tekidir, çarpıp sakat bıraktığı gencin ağabeyleri
evini basıp bunu sille tokat döverler. Tam bıçakla bunun çükünü keseceklerken
Orhan ve arkadaşları yetişir. Hani Orhan ve elemanları acık geç kalsa da
adamlar Ferit’i hadım etse Orhan’ın başına hiç dert açılmayacak aslında. Orhan allem
edip kallem edip Ferit’in çarptığı adam ve kardeşlerini Şakir beyle konuşmaya
ikna eder. Şakir bey de yüklü bir çekle adamları ikna edip oğlu yüzünden
mahkemelik olmaktan kurtulur. Aslında Şakir beyin tek derdi gelecek mebus
seçimlerinde aday olmak olduğu için adını skandaldan kurtarmaktır. Ama adamda
Ferit gibi bir oğul varken bu ne mümkün? Yaşadıklarından zırnık ders almayan
lavuk gider kahyanın kızı Seher’e tecavüz eder. Şakir bey gene kesenin ağzını
açıp para ile oğlunun skandalını örtbas eder ama bu seferki o kadar basit
değildir. Kahya bey namusu kirlenmiş kızı Seher’in namusu temizlensin ister.
Şakir de oğlunu kahya kızıyla evlendirmek istemez skandalın üstü kapansın diye
yanına çağırttığı Orhan’a çeşitli duygu sömürüleri yaparak Seher’i almaya ikna
eder. Orhan, bu evliliğe razı olduğu için kasabalıyı geçiniz anası tarafından
bile horlanır. Öte yandan garibim Seher’in durumu daha kötüdür, Orhan’ın evinde
sığıntı gibi yaşadığı yetmiyormuş gibi Ferit’in tacizleri de devam eder. Kızın
evine bohçacı ile mücevher göndermekten tut kasaba meydanında motorcu çetesiyle
kızı sıkıştırmaya kadar her türlü pisliği yapmaya çekinmez. Sonunda Seher’e
ikinci defa tecavüze yeltenen Ferit, mahalleli tarafından dövülür, mahalleliden
arta kalan kısmını da Orhan ekmek teknesinin direğine asar.
Derbeder’in asker arkadaşına bile yamuk yapmaktan çekinmeyen
para için karısını peşkeş çeken evladına şefkat göstermeyen Tarık’ı
Ay bu cidden arabesk senaryonun abukluklarına kurban gitmiş
bir zengin çocuğuydu. Annelerimizin en nefret ettiği film karakterleri
listesinde en üst sıralarda yer alan Tarık, asker arkadaşı Ferdi’ye
askerliğinden beri asalak gibi yapışmıştır. Askerlik yıllarında da nöbetlerini
Ferdi’ye tutturan beleşçi Tarık’tan yardım isteyen Ferdi, aldığı cevap
karşısından dötün dötün bu elemandan uzaklaşmadığı için ağır saflık yapmıştı. Listedeki
zengin çocukları içinde en doğru sözlü olan da Tarık’tı bu arada. Şöyle ki
Ferdi, senin çevren geniştir bana bir iş bulsan dediğinde Tarık, ay kanki
babamla da aram bozuk, o olmadan da kimse beni adam yerine koymaz diyordu. Yani
baba parasıyla beslendiği için babasının uydusu bir zengin bebesi olduğunu
kabul ediyordu Tarık. Neyse efem babası bu sığırdan adam olmayacağını anlayınca
dımdızlak ortada bırakıyordu. Bu da hemen askerlik zamanında paraziti olarak
yaşamaya alıştığı Ferdi’nin ünlü bir şarkıcı olduğunu öğrenip onun çalıştığı
gazinoya gidiyor. Gazinoda tanıştığı assolis Sevda’ya da sarkmayı
ihmal etmeden Ferdi’yi bir güzel söğüşlüyor, elinden parasını filan da
alıyordu. Asalaklığa iyice alışan Tarık, Ferdi’ye ait olan şeylere hastaca bir
zevk mi duyuyor nedir? Parasını söğüşlediği yetmiyormuş gibi bir de adamın
çocukluk aşkıyla evleniyordu. Ferdi’ye yaptığı bu son yamuktan sonra Ferdi
tarafından silinen Tarık, bu seferde kayınbabasının iliğini kemiğini kurutuyor,
adamın kötürüm olmasına yol açıyordu. Paralar bitince karısını Ferdi’ye peşkeş
çekmekten bile çekinmeyen Tarık, ibretlik duruşuyla izleyicinin tahammül
sınırını zorlarken senariste sormak istediğimiz tek bir soru var? Neden, neden
böyle bir karakter yarattın abicim?
Öksüzler’in el kadar sıpayla kırbaçlı fantezi yapma
derdindeki Şişko Nuri’si
Zengin çocuklarının ergenlik versiyonunu temsil eden şişko
Nuri, parasıyla her şeyi satın almaya alışan zengin çocukları klişesini
elbette ki bozmuyor. Ölçseler bir bacağıyla aynı kiloda gelecek minik sıpanın
sırtına binmeyi planlayan şişko Nuri, hayvan eğer kendini taşıyamazsa onu
kırbaçlamayı planlıyor. Aşırı yemekten beyin kıvrımlarının kol böreğine
dönüştüğünü düşündüğümüz şişko Nuri’ye tek bir sorumuz var! O sıpa seni nasıl
taşısın? Bi de kırbaçla dövecekmiş, değil kırbaç gemici halatıyla dövsen o
hayvan seni taşıyamayıp altında can verir. Hayır sen sıpayı taşıyacaksan ona bir
şey demiyoruz tabi, sonuçta herkesin hayatı kendine.
Gurbet Kuşları’nın evlilik vaadiyle kız kandırıp kötü
emellerine alet eden Orhan’ı
Gurbet Kuşları zaten başlı başına Anadolu’dan gelen yoğun göç
kervanı yüzünden yaşanan çarpık kentleşme ve köylünün ülke gelirine verdiği
tarımsal payın düşmesi yüzünden yaşanan ekonomik sorunlar
ortadan kalsın diye bizzat devlet eliyle mi çekilmiştir nedir? Maraş’tan göçen
ailenin başına gelmedik felaket kalmaz. Önce dolandırılırlar, sonra rakipleri
Rum tamircinin aşüfte karısı ailenin saf oğlunun ayağını işten keser ve tamirci
dükkanı batar. Büyük oğlan pavyondaki bir dansöze kapılıp evinin yolunu unutur,
tıbbiyeli küçük oğlan ailesinden utanır. Ailenin küçük ve tek kızı ise
mahallenin fingirdeği tarafından kandırılıp zengin muhitin çapkın beylerine
peşkeş çekilir. Zengin muhitin efendi görünümlü çakalı Orhan, görür görmez
beğendiği genç kızın saf ama namuslu olduğunu çakar çakmaz namuslu delikanlı
ayağına yatıp kıza yem atmaya başlar. Tabi bu yemlerin en büyüğü ve en etkilisi
de evlilik ve pembe panjurlu yuvadır. Bu konularda temiz yüzünün de avantajıyla
başarılı olan Orhan amacına ulaşınca Fatma’yı ışık hızıyla terk eder. Ailesini
maddi yönden yıkıma uğratan ağabeyleri hiç utanmadan namus bekçisi kesilip kızı
öldürmek ister. Ağabeylerinin korkusundan kötü yola düşen Fatma, onun yüzünden
ölmüştü ama garanti Orhan başka avların peşindeydi. Özellikle Yeşilçam’ın ahlak
polisiyle işbirliği içinde yaptığı sözde kızlar filmindeki Behiç karakteriyle
de çizgisini koruyan Önder Somer, bebeksi yüzüyle genç kızları ağına
düşürme konusunda bir Yeşilçam ekolüydü.
Acı Hayat’ın kardeşiyle iddiaya girip parasıyla sevgili yapma
derdindeki Ender’i
Birbirini seven fakir kız ve oğlanın evliliğindeki en büyük
engel parasızlıktır. Fakir kız sevgilisini ne kadar sevse de zengin hayat
özentisinden vazgeçemez. Bu sırada karşısına ona zengin hayatın kapılarını
açacak zengin bir genç çıkar. Fakir kız bir anlık yanılgıya düşerek zengin
genci seçer ama aklı hala fakir gençtedir. Fakat fakir genç, fakir olduğu kadar
da gururludur ve sevgilisi köpekler gibi pişman olsa da onu tekrar kabul etmez.
Metin Erksan’ın parasızlık döneminde çektiği film yönetmenin en fazla gişe
yapan filmi olmuştur. Aynı zamanda kültte olan Acı Hayat seksenlerde arabeskçiler, doksanlarda arabesk fanteziciler tarafından yeniden çevrilmiş. İki binlerin
başında Tuba Büyüküstün’ün adını duyurmasına yol açan dizi Ihlamurlar Altında
da Acı Hayat’ın yeniden çevrimlerinden biridir. Son olarak Kenan İmirzalıoğlu’nun
dizi versiyonunda oynadığı Acı Hayat’ın senaryosunun artık yapımcılar
tarafından rafa kaldırılması Türk dizi ve sinema sektörü için hapsolduğu bir
cendereden çıkmak olacak. Zaten asıl filmden sonra neredeyse altı tane çevrimi
olan film ve dizilerin hiçbirisi ilkinin kalitesine yaklaşamadı. Bunun en büyük
sebebiyse Ekrem Bora’nın oynadığı Ender karakterinin arabeskçiler dönemi
çekilen tekrarlarında karısını peşkeş çekecek kadar karikatürize edilmesi,
arabeskçi fanteziciler de daha beter hale getirilmesi, dizi sektörü tarafından
saplantılı bir psikopata ya da aşırı naife dönüştürülmesi. Birincisi Ekrem Bora’nın
oynadığı ilk Ender, çapkın ve karşısındaki insanı iddia konusu edecek kadar
karaktersizken, Nermin’e gerçekten aşıktı. Hatta filmi izleyenler zenginlik
meraklısı, gözü parayla hemen boyanıveren Nermin’dense Ender’le Mehmet’e daha
çok acıyor. Çünkü ikisi de Nermin’e aşık, biri intikam hırsıyla yansa da Nermin’i
seviyor, diğeri ise kendisini değil parasını sevdiğini bildiği halde Nermin’den
kopmak istemiyor.
Beyoğlu Güzeli’nin el bebek gül bebek büyütülüp pamuklara
sarılı yaşatılan Ferit’i
Tarık Akan’ın, Tatlı Dillim ve Ah Nerede filmleri listenin işe
yaramaz, çapkın gençleriyle daha uyumlu olsa da ben Beyoğlu Güzeli filmindeki
zengin çocuğu tiplemesini sırf diğerlerinden farklı olduğu için bu listeye
dahil ettim. Çünkü Beyoğlu Güzeli’nin Ferit’i listenin tamamından farklı. Bir kere
Ferit tıp eğitimi alıyor ve oldukça efendi bir çocuk. O kadar efendi ki, arkadaşı
bile hoşlandığı kızla buluşmaya giderken ayağını kırdı diye kıza haberi Ferit
ile gönderiyor. Çünkü kıza asılmayacak tek arkadaşı Ferit, hatta bir kız onu
dövdü diye arkadaşları arasında olay oluyor. Çünkü Ferit asla bir kıza asılmaz,
kız ona asılır ama Ferit başını kaldırıp bir dişiye bakmaz. Hatta ilk anlar Alev’in
karşısında konuşmakta bile zorlanır, utangaçtır çünkü. Öte yandan Ferit’te
tıpkı diğer zengin çocukları gibi hayatın zorluklarından habersizdir, hayatın
kendi muhitiyle sınırlı olduğunu sanan Ferit babasının ne iş yaptığını soran
Alev’e gemileri, birkaç da fabrikası olduğunu söylüyor sanki çok normalmiş
gibi. Bak Feritçim servi boylum, normal insanların başka sorunları var. Hayat herkese
senin gibi gemili fabrikalı baba vermiyor.
Aşk Mahkumu’nun karı kız düşkünü gece hayatından başını
alamayan Orhan’ı
Bu filmde Kartal Tibet kariyerinin en karakter fukarası
karakterine can veriyor. Orhan, zengin babasının fabrikalarına yaslanan,
vaktinin tamamını diskolarda veya plajlarda kızlarla harcayan bir genç. Genç dedikse
adam otuzuna gelmiş hatta neredeyse kırka yaklaşmış hala baba parasıyla
geçiniyor. Evi otel niyetine kullanıp, babası ölünce kendine kalacak fabrikanın
yüzüne bile bakmıyor. Sonra uzak bir akraba kızı evleri yandığı ve kimsesiz
kaldığı için Orhanların evine geliyor. Yangında korkudan kızın da dili
tutulmuş, bu kızcağız Orhan’a aşık olmuş ama Orhan bunun farkında bile değil. Kız
da her gece üzüle üzüle bir kalıp Orhan benim farkımda bile değil bi de
nişanlısı var diye iki gözü iki çeşme günlük yazıyor. Derken bir gün Orhan,
babasının zoruyla bu kızı pikniğe götürüyor. Sahil kenarında piknik yaparlarken
Orhan, hazır bu dilsiz diye kıza bıktım valla bu hayattan, evi barkı satıp
Bodrum’da sakin bir köy hayatı yaşayacağım tarzı konuşuyor. O sırada kız da
denize girmek için elbisesini çıkarınca alkolün etkisiyle Orhan, ulan bu kız ne
güzelmiş triplerine filan giriyor. Yani insan biraz utanır, karşındaki kızın
güzelliğini bikiniyle kalınca mı anlıyorsun Orhan? Üstelik karşındaki de Hale
Soygazi. Ben ekrandaki Kartal Tibet’e Hale hanım giyinikken de güzeldir, ayıp yani
derken bir de ne göreyim. Orhan üç plaj sahnesinde de giydiği üç beden büyük
korkunçlu mavi donuyla (evet slip mayo bile değil, dondu o) denize doğru koşup
kıza saldırır. İşte bu kısım cidden ilginç hatta Yeşilçam tarihinde bir ilk,
ilk defa bir esas oğlan esas kıza tecavüz girişiminde bulunur. Yani ben bu
kadarını beklemiyordum, sözün bittiği yerdeyiz derken, kızın şoktan dili
açılıyor. Orhan yaptığından utanacağına bir de arsız arsız ana dilin çözüldü
filan diyor. Kız da atar yapıp evden kaçıyordu filan. Kısacası Aşk Mahkumu’nun
Orhan’ı da az zalım oğlu zalım bir zengin çocuğu değildi.
Ölmeyen Aşk’ın yanaşma düşmanı alkolik ve psikopat üyesi
Ethem
Metin Erksan’ın Uğultulu Tepelervari filmi Ölmeyen Aşk’ın
Ethem’i kadar psikopat bir zengin çocuğunu Yeşilçam aşığı bu gözler çok gördü. Ama
Ethem de cidden nevi şahsına münhasır bir manyaktı. Kız kardeşine aşık olan
yanaşma gence etmediğini bırakmayan Ethem, çocuğu tarlada kırbaçlayıp evden
kovmuştu. Kardeşini zengin arkadaşıyla evlendiren Ethem babasından kalma
serveti kumarda kaybedince kuyruğu dik tutma derdine düşmüştü. Diğerlerine oranla
daha gururlu olmasıyla bilinen Ethem, alkolden, kumardan çok çekmiş bir
mirasyedi idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder