15 Ağustos 2017 Salı

Sinemamızın en sevdiği klişeyi içinde barındıran Acı Hayat’ın geçmişten günümüze kadar izleyiciyi üzüntüden kanser etmiş versiyonları

   Metin Erksan’ın 1962 tarihli filmi Acı Hayat afişindeki “Aşkların en büyüğü, ıstırapların en korkuncu, kaderlerin en acısı ve yıllarca unutulmayacak bir film…” sözleriyle salonları gözyaşına boğacak, sponsorluğunu selpakın yaptığı ağlak bir film olacağının sinyallerini veriyor. Zira filmi izleyince yediden yetmişe her sinema televizyon izleyicisinin aşina olduğu klişe konumuzun Acı Hayat’la başladığını anlıyoruz. Şöyle ki Nermin ve Mehmet birbirlerini çok seven fakir iki gençtir. Nermin manikürcülük yapan güzel bir kız, Mehmet’se tersane işçisidir. İkili evlenmek için didinip dursa da daha doğru düzgün başlarını sokacak bir ev bile bulamazlar. Nermin her ne kadar Mehmet’i sevse de rahat yaşam ve zenginlik hayalleri vardır ve bu hayallerin kapısını açacak kişi olan Ender’le maniküre gittiği bir köşkte karşılaşır. Ender’in çevresindeki kızların çoğu çocuğa yakışıklılığından çok parası için yaklaşmaktadır. Bu gerçek kız kardeşi Filiz tarafından yüzüne vurulunca Ender durumu kabullenmez. Filiz de paran olmasa şu manikürcü kızı bile tavlayamazsın diye ağabeyinin damarına basar. Ender de Nermin’in kolay bir av olacağını düşünüp kıza yanaşır ama reddedilir. Kızın peşinde dolanıp onu zenginliğiyle etkilemeye çalışan Ender, özellikle de Nermin’in para sever annesi sayesinde amacına ulaşır. Ha tabi bir de kızı sarhoş edip iğfal etmesinin de Nermin’i elde etmesindeki payı büyüktür. Mehmet’se sonunda Nermin’le başımızı sokacak bir ev bulduk sevinci yaşarken Nermin, bin bı mıtlılığı hıkitmiyırım Mimit diye ağlamaya başlar. Nermin’i Ender’e kaptıran Mehmet milli piyangodan çıkan para sayesinde zengin olup şık bir gece kulübü açar. Mehmet, zengin olmuştur ama Nermin hala Ender’in karısı olamamıştır. Çünkü Ender’in ailesi bir manikürcü kızı York dükünün oğlu gibi duran oğullarına layık görmezler. Ender’se Nermin’i ne kadar severse sevsin ailesine karşı çıkabilecek maddi durumu olmadığı için kıza nikahı basamaz. Bu sırada Ender’in kardeşi Filiz de her fırsatta ağabeyini ezikler kızı rezil ediyorsun, ne biçim erkeksin sen diye. Öte yandan Ender ve Nermin’den intikam almak isteyen Mehmet’te Filiz’e musallat olup kızı iğfal eder. Ender’le mutlu olamayan Nermin’se eski aşkı Mehmet’e geri dönmek ister. Fakat Mehmet her ne kadar Nermin’i sevse de para için terkedilişini unutamaz ve kızı affedemez. Tam Nermin’le barışacakları sırada Mehmet, Filiz ve Nermin arasında kalır. Filiz ağlayarak onu gerçekten sevdiğini ama Mehmet’in sırf intikam için onu kullandığını söylemesi üzerine kendinden utanan Mehmet, Nermin’in karşısında Filiz’e evlenme teklifi eder. sevdiği adamı kaybettiğini anlayan Nermin’se filmin sonunda intihar eder.


   Metin Erksan’ın kaleminden bayağılaşmadan çıkan senaryo seksenlerdeki Arabesk film furyasıyla izleyiciyi kanser etme leveline doğru yönelir. Doksanlardaki Arabesk fantezi versiyonu kanserin tüm vücudu ele geçirmesiyle izleyiciyi öldürmek üzereyken iki binlerin başında dizi sektörü de duruma el atar ve en azından işin içine kaliteli oyunculuklar girer. Tamam senaryosal olarak gene tipik Türk dizisi entrikalarıyla eskisinden de dehşetli olsa da Nur Sürer olsun Avni Yalçın olsun oyunculuklarıyla diziyi izlenebilir hale getiriyorlardı. İki binlerin ortasında başlayan Kenan İmirzalıoğlu’nun Mehmet’e can verdiği versiyonu ise tipik Kenan İmirzalıoğlu dizisi senaryosuna çevrilmişti. Film ve dizilerde dikkat çeken en büyük ayrıntıysa ilk versiyonda esas kız ve diğer kız tipik Türk kadını standartlarında siyah saçlı açık tenli kadınlarken Arabesk versiyonlarda tamamen Avrupaileşiyorlar.  Dizi sektöründe ise kumral ya da esmer ama kesinlikle dalga dalga saçlı esas kızlar revaçta. Bir diğer önemli detaysa esas oğlan karakterleri her versiyonda Anadolu’nun bağrından kopmuş kara yağız gençlerken rakipleri zengin züppeler daha Avrupailer. En önemli detaysa, bu benim şahsi kanaatim, birkaç istisna hariç ikinci kız esas kızdan daha güzel.

   Emrah’ın doksanlardaki Unutabilsem’i ve Hakan Taşıyan’ın Hesabım Bitmedi’si de Acı Hayat’ın benzer kombinasyonları olsa da onlar daha korkutucu senaryolara sahipti. Orhan babanın Kır Gönlünün Zincirini filmi de bir nevi Acı Hayat’ın benzeri olsa da o, Orhan babanın sonunda kankası keçi tarafından vurulmasıyla izleyiciyi felç etmiş bir filmdi. 1962’de sinema tarihimize giren sevgilisini zengin gence kaptıran fakir ama gururlu gencin intikamı konulu Acı Hayat’ın günümüze kadar gelmiş dizi ve film versiyonlarını derlediğimiz bu haftaki bloğumuzun açılışını Ümit Besen’in bir neslin düğün müziği olan Nikah Masası’yla açıyorum. Sabırlı okumalar. 

Fakir ama bülbül sesli Ümit’in sevgilisi Banu’yu zengin bir bıyıklıya kaptırdığı Nikah Masası


Klişenin de klişesi olmuş filmimiz Acı Hayat’ın ilk remakesi olan Nikah Masası’nın esas oğlanı Ümit kadife sesli bir kardeşimiz olduğu için ilk versiyondaki gibi piyangodan zengin olmuş bir tersane işçisi olmasına gerek yok. Çünkü o kadife sesi sayesinde kasetleri tüm ülkeyi etkisi altına almış bir şarkıcı olacak ve zamanında onu terk etmek zorunda bırakılan çileli sevgilisi Afrodit’ten intikamını alacaktır. Bu filmin klişe konusu içinde dikkat çeken en önemli sahneleri Afrodit ve peşindeki zengin züppesinin seksenlerin disko müziği eşliğinde disko topu altında yaptıkları danstır. Özellikle Afroditimizin saçlarını savura savura yaptığı dans akıllardan çıkmaz. Hele para için sevgilisini terk etmek zorunda kalan Afro, bıyıklı ve zengin sevgilisi ve adamın kız kardeşi gittikleri düğün sırasında Ümit ve atarlı sözleriyle karşılaşır. Sözler Afroya çok dokunur ve Ümit’in tokat gibi sözlerini barındıran şarkı eşliğinde acı çekiyorum triplerine giren Banu, gelinin üzerinde Ümit’in evlendiklerinde giysin diye aldığı gelinliği görünce zavallı geline gözlerini belerte belerte bakar. hani filmde gösterilmedi ama bence o gelin garanti nazarlara filan gelip nikah masasından düştü. Birde filmin sonunda ex aşkından özür dilemeye gelen Banu, Ümit’in tokattan ağır sözlerini kaldıramayıp arabayla son sürat intihara teşebbüs eder. Bu sırada koca set Afrodit’i feda edemeyeceğine göre o sahnede dublör kullanılır. Fakat insan acık dikkat eder. Kim inanır sarı peruk takılmış bıyıklı ağabeyin Afrodit hanımın dublörü olduğuna?

İbrahim Erkal’ın Emine Ün’ü eski manken yeni oyuncu Engin Koç’a kaptırdığı Canısı


Doksanlarda herkesin dilinde olan Canısı yapımcıların da dikkatini çekmiş ve başrolde şarkıcı İbrahim Erkal’ın olduğu Acı Hayat’ın ikinci remakesi çekilmiş. Özellikle sonunda Emine Ün’ün bir intihar teşebbüsü olarak kendini otobana attığı ve kamyon altında kalıp can verdiği sahne bir çocukluk travması olarak doksanlar bebelerinin beynini yemiştir. O değil de atmışlar şıklığını barındıran ilk versiyon her bakımdan olduğu gibi moda konusunda da diğer versiyonlara fark atmış özellikle de doksanlar rüküşlüğünün paçalarından aktığı Canısı’da.

Bülent İnal’ın Elif’i kaybettim derken Filiz’i kazanarak dizinin en karlı adamı olduğu Ihlamurlar Altında


Tuba Büyüküstün’ün yıldızının parladığı dizi olarak bilinen Ihlamurlar Altında ise birçok konuda ilk versiyonun kesin kurallarını yıkıyor. Şöyle ki ilk versiyon dahil olmak üzere esas kız ve zengin züppenin evlendiği tek versiyon Ihlamurlar Altında’dır. Esas oğlanın esas kızı unutup gerçek aşkı zengin kızında bulduğu versiyon da Ihlamurlar Altında’dır. Esas oğlan bu versiyonda ne ilk versiyondaki gibi işçi ne arabesk versiyonlardaki gibi kadife seslidir. Ihlamurlar Altında’nın esas oğlanı Mehmet hukuk okumaktadır. Tabi her ne kadar norm kırıcı bir dizi de olsa Ihlamurlar Altında’nın da ana kaynak olan Acı Hayat’la birebir örtüştüğü ögelerde mevcuttu. Mesela her ne kadar Mehmet hukuk okuyan geleceği parlak bir gençte olsa Elif’in paragöz anası gözünde çocuğun bir babadan zengin Ömer kadar değeri yoktu. Bu dizi hakkında aklımdan çıkmayan detaysa Ömer’in fabrikalarında işçi olan Elif’le ilk karşılaştığı sahne ve kızı evine bıraktığı kısımdı. Şöyle ki Elif’te diğer türevleri gibi para ve zenginlik meraklısıdır. Kıyafet ütülemek için çıktıkları üst katta bir maaşından bile fazla olan bir kıyafeti dener ve o sırada onu gören Ömer kızı firmanın mankenlerinden biri sanır. Kızı manken sanıp yürüyen Ömer, Elif’in manken değil işçi bir kız olduğunu anlayınca kızın gözünü boyamak için onu lüks jeepi ile evine bırakmak ister. Arabaya bindiklerinde kıza nereye bırakayım sizi diye sorar ve aldığı cevap karşısında hafiften tırsmaktan ve yutkunmaktan kendini alamaz. Gazi Mahallesi böyle işte koçum adamın boğazındaki tükürüğü kurutur. Hayır ben anlamadım nasıl bir mallıktı orda Ömer’in yaptığı? Fabrikanda çalışan işçi kızın nerede oturmasını bekliyorsun? Kadıköy, Nişantaşı, Beşiktaş mı? Öyle bir isteğin varsa söyle babişine de biraz daha fazla maaş versin elemanlarına. Bir de bu dizide Halil Sezai, Tuba'ya aşıktı. Fakat Tuba, Halil Sezai'ye friendzone muamelesi yapıyordu. Bu olaydan mıdır bilinmez Halil Sezai bir isyan başlattı etkileri hala sürmekte. Ayrıca Tuba Büyüküstün'ü yay gibi ince kaşlarla gördüğümüz son dizi de Ihlamurlar Altında'dır. Daha sonra cımbıza küsüp doğal kalın kaşı seçmişti güzel oyuncu. 

Nasıl olduğunu izleyici de anlamasa da Nermin’ini Oğuz Galeli’ye kaptıran Kenan İmirzalıoğlu Acı Hayat


Kenan İmirzalıoğlu’nun tersane işçisiyken giydiği yeşil parkanın gazına gelerek tersanede yapılan yolsuzluğu ortaya çıkarma çabaları Kervancıoğlu ailesine kıl kapmasına neden olur. Öte yandan bir de Kervancıoğlu hanedanının robotik tavırlı, saçlarının arasına sarı balyaj attırmış, günlük bir kutu jöleyi tüketmeden sokağa adım atmayan oğulları Ender, adamın sevgilisine kancayı takmasın mı? İlk versiyondaki tüm öğeleri fakir edebiyatının kralını yaparak tekrarlayan dizi versiyonu uzun dizi süresini doldurmak için Mehmet üzerinden bol aksiyon, Nermin üzerinden bol dram, Filiz üzerinden bol romantizm, Ender üzerinden de bol psikopatizm yaparak diziyi ayakta tutar. Bu filmin en akılda kalıcı sahnelerden biri Mehmet’in sürpriz yapmaya çalıştığı sevgilisi Nermin’e parkta arkadan yaklaşıp gözünü kapadığı kısımdır. Zira Kenan beyde ne el varsa tek elle Nermin’in yüzünü ağzına kadar kaplamıştı. Nermin’in yeşil elbisesiyle yaptığı sarhoş dansı da az ibretlik değildi. Öte yandan Mehmet’in annesini oynayan Meral Orhansoy ilerlemiş yaşına rağmen dizinin en hoş kadınıydı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder