Sinemamızın en
sevdiği klişeyi içinde barındıran Acı Hayat’ın geçmişten günümüze kadar
izleyiciyi üzüntüden kanser etmiş versiyonları
Metin Erksan’ın 1962
tarihli filmi Acı Hayat afişindeki “Aşkların en büyüğü, ıstırapların en
korkuncu, kaderlerin en acısı ve yıllarca unutulmayacak bir film…” sözleriyle
salonları gözyaşına boğacak, sponsorluğunu selpakın yaptığı ağlak bir film
olacağının sinyallerini veriyor. Zira filmi izleyince yediden yetmişe her
sinema televizyon izleyicisinin aşina olduğu klişe konumuzun Acı Hayat’la
başladığını anlıyoruz. Şöyle ki Nermin ve Mehmet birbirlerini çok seven fakir
iki gençtir. Nermin manikürcülük yapan güzel bir kız, Mehmet’se tersane
işçisidir. İkili evlenmek için didinip dursa da daha doğru düzgün başlarını
sokacak bir ev bile bulamazlar. Nermin her ne kadar Mehmet’i sevse de rahat
yaşam ve zenginlik hayalleri vardır ve bu hayallerin kapısını açacak kişi olan
Ender’le maniküre gittiği bir köşkte karşılaşır. Ender’in çevresindeki kızların
çoğu çocuğa yakışıklılığından çok parası için yaklaşmaktadır. Bu gerçek kız kardeşi
Filiz tarafından yüzüne vurulunca Ender durumu kabullenmez. Filiz de paran
olmasa şu manikürcü kızı bile tavlayamazsın diye ağabeyinin damarına basar. Ender
de Nermin’in kolay bir av olacağını düşünüp kıza yanaşır ama reddedilir. Kızın peşinde
dolanıp onu zenginliğiyle etkilemeye çalışan Ender, özellikle de Nermin’in para
sever annesi sayesinde amacına ulaşır. Ha tabi bir de kızı sarhoş edip iğfal
etmesinin de Nermin’i elde etmesindeki payı büyüktür. Mehmet’se sonunda Nermin’le
başımızı sokacak bir ev bulduk sevinci yaşarken Nermin, bin bı mıtlılığı
hıkitmiyırım Mimit diye ağlamaya başlar. Nermin’i Ender’e kaptıran Mehmet milli
piyangodan çıkan para sayesinde zengin olup şık bir gece kulübü açar. Mehmet,
zengin olmuştur ama Nermin hala Ender’in karısı olamamıştır. Çünkü Ender’in
ailesi bir manikürcü kızı York dükünün oğlu gibi duran oğullarına layık
görmezler. Ender’se Nermin’i ne kadar severse sevsin ailesine karşı çıkabilecek
maddi durumu olmadığı için kıza nikahı basamaz. Bu sırada Ender’in kardeşi
Filiz de her fırsatta ağabeyini ezikler kızı rezil ediyorsun, ne biçim erkeksin
sen diye. Öte yandan Ender ve Nermin’den intikam almak isteyen Mehmet’te Filiz’e
musallat olup kızı iğfal eder. Ender’le mutlu olamayan Nermin’se eski aşkı
Mehmet’e geri dönmek ister. Fakat Mehmet her ne kadar Nermin’i sevse de para
için terkedilişini unutamaz ve kızı affedemez. Tam Nermin’le barışacakları
sırada Mehmet, Filiz ve Nermin arasında kalır. Filiz ağlayarak onu gerçekten
sevdiğini ama Mehmet’in sırf intikam için onu kullandığını söylemesi üzerine
kendinden utanan Mehmet, Nermin’in karşısında Filiz’e evlenme teklifi eder.
sevdiği adamı kaybettiğini anlayan Nermin’se filmin sonunda intihar eder.
Metin Erksan’ın kaleminden
bayağılaşmadan çıkan senaryo seksenlerdeki Arabesk film furyasıyla izleyiciyi
kanser etme leveline doğru yönelir. Doksanlardaki Arabesk fantezi versiyonu
kanserin tüm vücudu ele geçirmesiyle izleyiciyi öldürmek üzereyken iki binlerin
başında dizi sektörü de duruma el atar ve en azından işin içine kaliteli
oyunculuklar girer. Tamam senaryosal olarak gene tipik Türk dizisi
entrikalarıyla eskisinden de dehşetli olsa da Nur Sürer olsun Avni Yalçın olsun
oyunculuklarıyla diziyi izlenebilir hale getiriyorlardı. İki binlerin ortasında
başlayan Kenan İmirzalıoğlu’nun Mehmet’e can verdiği versiyonu ise tipik Kenan
İmirzalıoğlu dizisi senaryosuna çevrilmişti. Film ve dizilerde dikkat çeken en
büyük ayrıntıysa ilk versiyonda esas kız ve diğer kız tipik Türk kadını
standartlarında siyah saçlı açık tenli kadınlarken Arabesk versiyonlarda
tamamen Avrupaileşiyorlar. Dizi sektöründe
ise kumral ya da esmer ama kesinlikle dalga dalga saçlı esas kızlar revaçta. Bir
diğer önemli detaysa esas oğlan karakterleri her versiyonda Anadolu’nun
bağrından kopmuş kara yağız gençlerken rakipleri zengin züppeler daha
Avrupailer. En önemli detaysa, bu benim şahsi kanaatim, birkaç istisna hariç ikinci
kız esas kızdan daha güzel.
Emrah’ın
doksanlardaki Unutabilsem’i ve Hakan Taşıyan’ın Hesabım Bitmedi’si de Acı Hayat’ın
benzer kombinasyonları olsa da onlar daha korkutucu senaryolara sahipti. Orhan babanın
Kır Gönlünün Zincirini filmi de bir nevi Acı Hayat’ın benzeri olsa da o, Orhan
babanın sonunda kankası keçi tarafından vurulmasıyla izleyiciyi felç etmiş bir
filmdi. 1962’de sinema tarihimize giren sevgilisini zengin gence kaptıran fakir
ama gururlu gencin intikamı konulu Acı Hayat’ın günümüze kadar gelmiş dizi ve
film versiyonlarını derlediğimiz bu haftaki bloğumuzun açılışını Ümit Besen’in
bir neslin düğün müziği olan Nikah Masası’yla açıyorum. Sabırlı okumalar.
Fakir ama bülbül sesli Ümit’in sevgilisi Banu’yu zengin bir bıyıklıya kaptırdığı Nikah Masası
Klişenin de klişesi olmuş filmimiz Acı Hayat’ın ilk remakesi
olan Nikah Masası’nın esas oğlanı Ümit kadife sesli bir kardeşimiz olduğu için
ilk versiyondaki gibi piyangodan zengin olmuş bir tersane işçisi olmasına gerek
yok. Çünkü o kadife sesi sayesinde kasetleri tüm ülkeyi etkisi altına almış bir
şarkıcı olacak ve zamanında onu terk etmek zorunda bırakılan çileli sevgilisi
Afrodit’ten intikamını alacaktır. Bu filmin klişe konusu içinde dikkat çeken en
önemli sahneleri Afrodit ve peşindeki zengin züppesinin seksenlerin disko
müziği eşliğinde disko topu altında yaptıkları danstır. Özellikle Afroditimizin
saçlarını savura savura yaptığı dans akıllardan çıkmaz. Hele para için
sevgilisini terk etmek zorunda kalan Afro, bıyıklı ve zengin sevgilisi ve
adamın kız kardeşi gittikleri düğün sırasında Ümit ve atarlı sözleriyle
karşılaşır. Sözler Afroya çok dokunur ve Ümit’in tokat gibi sözlerini
barındıran şarkı eşliğinde acı çekiyorum triplerine giren Banu, gelinin üzerinde
Ümit’in evlendiklerinde giysin diye aldığı gelinliği görünce zavallı geline
gözlerini belerte belerte bakar. hani filmde gösterilmedi ama bence o gelin
garanti nazarlara filan gelip nikah masasından düştü. Birde filmin sonunda ex
aşkından özür dilemeye gelen Banu, Ümit’in tokattan ağır sözlerini kaldıramayıp
arabayla son sürat intihara teşebbüs eder. Bu sırada koca set Afrodit’i feda
edemeyeceğine göre o sahnede dublör kullanılır. Fakat insan acık dikkat eder. Kim
inanır sarı peruk takılmış bıyıklı ağabeyin Afrodit hanımın dublörü olduğuna?
İbrahim Erkal’ın Emine Ün’ü eski manken yeni oyuncu Engin Koç’a
kaptırdığı Canısı
Doksanlarda herkesin dilinde olan Canısı yapımcıların da
dikkatini çekmiş ve başrolde şarkıcı İbrahim Erkal’ın olduğu Acı Hayat’ın
ikinci remakesi çekilmiş. Özellikle sonunda Emine Ün’ün bir intihar teşebbüsü
olarak kendini otobana attığı ve kamyon altında kalıp can verdiği sahne bir
çocukluk travması olarak doksanlar bebelerinin beynini yemiştir. O değil de
atmışlar şıklığını barındıran ilk versiyon her bakımdan olduğu gibi moda
konusunda da diğer versiyonlara fark atmış özellikle de doksanlar rüküşlüğünün
paçalarından aktığı Canısı’da.
Bülent İnal’ın Elif’i kaybettim derken Filiz’i kazanarak
dizinin en karlı adamı olduğu Ihlamurlar Altında
Tuba Büyüküstün’ün yıldızının parladığı dizi olarak bilinen
Ihlamurlar Altında ise birçok konuda ilk versiyonun kesin kurallarını yıkıyor. Şöyle
ki ilk versiyon dahil olmak üzere esas kız ve zengin züppenin evlendiği tek
versiyon Ihlamurlar Altında’dır. Esas oğlanın esas kızı unutup gerçek aşkı
zengin kızında bulduğu versiyon da Ihlamurlar Altında’dır. Esas oğlan bu
versiyonda ne ilk versiyondaki gibi işçi ne arabesk versiyonlardaki gibi kadife
seslidir. Ihlamurlar Altında’nın esas oğlanı Mehmet hukuk okumaktadır. Tabi her
ne kadar norm kırıcı bir dizi de olsa Ihlamurlar Altında’nın da ana kaynak olan
Acı Hayat’la birebir örtüştüğü ögelerde mevcuttu. Mesela her ne kadar Mehmet
hukuk okuyan geleceği parlak bir gençte olsa Elif’in paragöz anası gözünde
çocuğun bir babadan zengin Ömer kadar değeri yoktu. Bu dizi hakkında aklımdan
çıkmayan detaysa Ömer’in fabrikalarında işçi olan Elif’le ilk karşılaştığı
sahne ve kızı evine bıraktığı kısımdı. Şöyle ki Elif’te diğer türevleri gibi
para ve zenginlik meraklısıdır. Kıyafet ütülemek için çıktıkları üst katta bir
maaşından bile fazla olan bir kıyafeti dener ve o sırada onu gören Ömer kızı
firmanın mankenlerinden biri sanır. Kızı manken sanıp yürüyen Ömer, Elif’in
manken değil işçi bir kız olduğunu anlayınca kızın gözünü boyamak için onu lüks
jeepi ile evine bırakmak ister. Arabaya bindiklerinde kıza nereye bırakayım
sizi diye sorar ve aldığı cevap karşısında hafiften tırsmaktan ve yutkunmaktan
kendini alamaz. Gazi Mahallesi böyle işte koçum adamın boğazındaki tükürüğü
kurutur. Hayır ben anlamadım nasıl bir mallıktı orda Ömer’in yaptığı? Fabrikanda
çalışan işçi kızın nerede oturmasını bekliyorsun? Kadıköy, Nişantaşı, Beşiktaş
mı? Öyle bir isteğin varsa söyle babişine de biraz daha fazla maaş versin
elemanlarına. Bir de bu dizide Halil Sezai, Tuba'ya aşıktı. Fakat Tuba, Halil Sezai'ye friendzone muamelesi yapıyordu. Bu olaydan mıdır bilinmez Halil Sezai bir isyan başlattı etkileri hala sürmekte. Ayrıca Tuba Büyüküstün'ü yay gibi ince kaşlarla gördüğümüz son dizi de Ihlamurlar Altında'dır. Daha sonra cımbıza küsüp doğal kalın kaşı seçmişti güzel oyuncu.
Nasıl olduğunu izleyici de anlamasa da Nermin’ini Oğuz Galeli’ye
kaptıran Kenan İmirzalıoğlu Acı Hayat
Kenan İmirzalıoğlu’nun tersane işçisiyken giydiği yeşil
parkanın gazına gelerek tersanede yapılan yolsuzluğu ortaya çıkarma çabaları
Kervancıoğlu ailesine kıl kapmasına neden olur. Öte yandan bir de Kervancıoğlu
hanedanının robotik tavırlı, saçlarının arasına sarı balyaj attırmış, günlük
bir kutu jöleyi tüketmeden sokağa adım atmayan oğulları Ender, adamın sevgilisine
kancayı takmasın mı? İlk versiyondaki tüm öğeleri fakir edebiyatının kralını
yaparak tekrarlayan dizi versiyonu uzun dizi süresini doldurmak için Mehmet
üzerinden bol aksiyon, Nermin üzerinden bol dram, Filiz üzerinden bol
romantizm, Ender üzerinden de bol psikopatizm yaparak diziyi ayakta tutar. Bu filmin
en akılda kalıcı sahnelerden biri Mehmet’in sürpriz yapmaya çalıştığı sevgilisi
Nermin’e parkta arkadan yaklaşıp gözünü kapadığı kısımdır. Zira Kenan beyde ne
el varsa tek elle Nermin’in yüzünü ağzına kadar kaplamıştı. Nermin’in yeşil
elbisesiyle yaptığı sarhoş dansı da az ibretlik değildi. Öte yandan Mehmet’in
annesini oynayan Meral Orhansoy ilerlemiş yaşına rağmen dizinin en hoş
kadınıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder