27 Eylül 2017 Çarşamba

Kamera Arkasından Sıkılıp Kamera Önüne Geçerek Oyunculuğunu Konuşturmuş 12 Ünlü Yönetmen

İster filmin başrol oyuncusu olsun ister Alfred Hitchcock gibi takıntılı bir cameo ustası setlerin patronlarının kamera önüne geçip rol yapmışlığı çoktur. Yerli yabancı fark etmez galiba tüm yönetmenlerimizin içinde bir oyunculuk sevdası var. Bu haftaki konum da kameranın arkasından değil önünden motor diyen yönetmenler. Kamera önüne geçip oyunculuğunu konuşturan yerli yabancı on iki yönetmeni derlediğim bu haftaki yazımda bazı yönetmenler gerçekten vay anasını o muymuş o dedirtecek cinsten.


Hüsniye’ye Japon yapıştırıcısı gibi yapışıp seri şekilde asılan Hüsnü’ye şok olmuşçasına bakan Natuk Baytan 


Hüsnü, adı Hüsniye olduğu için anasının karnında kendisine nasiplendiğini düşündüğü güzel Hüsniye’ye Şevket’in de gazıyla yapışır. Ama öyle böyle değil karakola sığınan kızı komisere soracak cinsten bir yürüme hatta koşma şeklidir bu. Bir nesle koşarken de sevmeyi öğreten Hüsnü, sevdiceği Hüsniye’yi bir otobüs durağında yakalar. Bu sahneyi izlediğim ilk anda en soldaki kravatlı paltolu ağabeyin figüran olmadığını anlamıştım. Ağabey ne arkadaki elemanlar gibi yoldan geçen vatandaş ne de denim kombini yapan ağabey gibi oyuncuydu. Tuhaf bulduğu bu asılma şekline hayretler içinde bakan entel ve endamlı ağabey Hüsnü’nün de dikkatini çeker ve “Ne bakıyorsun ulan?” diye adamı tersler. Bu tersleme sonucu “Affedersin…” deyip önüne dönen şok içindeki ağabey filmin yönetmeni Natuk Baytan’dan başkası değildir. Sahnenin sonunda Hüsnü ve Hüsniye minibüse binerken Natuk bey gene önüne bakar.

Sokakta oturup gelen geçene bakarken kadraja Cybill Shepherd girince kadını Grace Kelly görmüş Hitchcock gibi kesmeye başlayan Martin Scorsese


Martin Scorsese de her yönetmen gibi filmine görüntüsüyle de imza atmak istemiş ki, filmin bir sahnesinde köşeye oturup geleni geçeni dikizliyor. Aslında adam işini yapıyor, malum her yönetmenin içinde bir röntgenci vardır. Sadece onlar bu dikizleme işini diğerlerinden farklı olarak sanatsal biçimde yaparlar. İşte sanatsal dikizleme konusunda uzman isimlerden biri olan ünlü yönetmen Martin Scorsese de filmi Taxi Driver’de ufak bir cameo hareketinde bulunayım demiş. Aslında adam haklı hani Taxi Driver’i ben çeksem yüzsüzlüğü iyice ele alıp, bu filmi ben çektim, ben, ben, sadece ben dercesine her karede görünmek isterdim. Neyse Martin ağabeyin geleni geçeni dikizlediği sahnede kadraja birden Travis’in hoşlandığı Betsy girince kadını Allah yarattı demeden hunharca bir dikizlemesi var, izleyene iyi ki kız kapısı olan bir yerden içeri girdi dedirtiyor.


Öte yandan yine aynı filmde oyuncusu diğer sette yaralandı diye mecburiyetten karısını takip eden kıskanç kocayı oynuyordu. Hayır, Travis zaten yeterince kafayı kırmamış gibi bir de bu delileri taksisine mıknatıs gibi çekiyordu. Yahu kardeşim şoföre ne senin sadakatsiz karından? Bi de adama kalkıp onu öldüreceğim filan diyorsun. Bi de adamı şahit yazdırsaydın bari.

Setinde çalıştığı Yoksul filmine diz planla giriş yapan Zeki Demirkubuz


Setinde yönetmen yardımcısı olarak çalıştığı Yoksul filminde Kemal Sunal ve Yaman Okay’la aynı kadraja girmesi bile Zeki beyin sinematografisi için bir nimet.

Cameoların efendisi Alfred Hitchcock


Cameo deyince akla gelen ilk isim olan ünlü yönetmenin birbirinden efsane cameoları mevcut ama benim en beğendiğim Marnie filmindeki. Tippi Hedren kalacağı otelin koridorundan geçerken otel odasından çıkıp kameraya sert bir şekilde bakan Hitchcock, adeta filmi Tippi hanıma dar edeceğinin sinyallerini bu bakışla veriyor.

Şabaniye filminin meşhur plaj sahnesini çekiyormuş gibi yapan Yeşilçam’ın ünlü yönetmeni Orhan Aksoy


Aslında bu karede iki yönetmen mevcut. Filmin yönetmeni Kartal Tibet, Şabaniye ile aşk filmi çeviren ünlü bir jönü yani kendisini canlandırıyor. Yeşilçam’ın usta yönetmeni Orhan Aksoy ise Şabaniye ve Kartal’ın aşk filmini çekecek ünlü yönetmeni yani o da kendini canlandırıyor. Film içinde film çevrilen bu sahnede Şabaniye’yi oynayan Kemal Sunal da dahil olmak üzere aslında herkes kendini oynuyor.

Çin Mahallesi’nde Jack Nicholson’un burnunu kesen Roman Polanski

Ünlü yönetmen Roman Polanski Amerika’daki son filmi olan Çin Mahallesi’nde Jack Nicholson’un burnunu kesip ünlü oyuncuyu film boyunca burnu bandajlı olarak oynatıyor. Yönetmen filmin diğer başrol oyuncusu Faye hanıma olan hıncını Jack beyin burnundan mı almış nedir? 

Okumak cehalet alır maçoluk baki kalır dedirtecek bir karaktere can veren Nuri Bilge Ceylan


Nuri Bilge Ceylan’ı nasıl bilirsiniz desek herkes sanat filmi çeken elit bir adam diye tarif eder. Fakat İklimler filminde canlandırdığı İsa karakteri okumuş, kültürlü bir akademisyenin içinde gizlediği odunu temsil ediyor. Görünüş itibariyle elinde şarabı, Efes harabelerinde fotoğraf çeken İsa bey aslında sevgilisini aşağılayıp hakaret etmekten çekinmeyen, kaza geçirdiklerinde otuz beş kiloluk kadını uçurumdan atmakla tehdit eden ayının biridir.

Pijamamsı ropdöşambırıyla göz kanatan Quentin Tarantino


Pulp Fiction her ne kadar sinema tarihinin en iyi filmlerinden bir olsa da o filmi yöneten Tarantino’nun aşırı zevksiz sabahlığı izleyiciye göz felci geçirtiyor. Ondan yardım isteyen ikiliye hanım gelecek diye nazlanan Tarantino, hanım gelmeden işinizi çabuk halledin diye direttiğine göre Hollywood’un ilk hanımcılarından olsa gerek.

Alfred Hitchcock’un Türkiye ayağı Osman Fahir Seden


Osman Fahir Seden yüz film çektiyse mutlaka doksan beşinde kadraja girmeyi başarmış hatta rol bile kesmiştir. Osman bey Kemal Sunal’a çektiği filmlerinse garanti tamamında oynamıştır. Yanları beyaz üstü açık kafasını yanlardaki uzun saçlarla kamufle edip, takım elbisesini üstüne geçirince Yeşilçam’ın en kalantor karakterlerine dönüşen ünlü yönetmen oyunculuk konusunda da fena değildi.

Yazıp yönettiği filmlerde başrolü de kimselere bırakmayan Hollywood’un kara mizah ustası Woody Allen


Woody Allen Hollywood’da kara mizah deyince akıllara gelen ilk senaristti ve auteur bir yönetmen olduğu için kendisinin yönettiği filmlerin senaryosunu yazması çok doğaldı. Ama Woody bey adeta bir Mahsun bir Özcan bir Emrah misali yazıp yönettiği filmlerde çok hoş hatunlarla başrolü de kimseye kaptırmazdı. Annie Hall filminin üsteki sahnesinde beklemekten sıkılıp kurdeşen dökme seviyesine gelen Woody, bir de yanındaki kadını tavlamak için car car konuşarak entellik taslayan akademisyene maruz kalıyordu. Adama dönüp kadın tavlamak için entellik taslıyorsun bari doğru öğren tribi atan Woody (zeki insanın tribi de başka oluyor tabi) kendisine itiraz eden adama köşeden fikrini savunduğu yazarı çıkartarak absürt komedide zirve yapıyordu.

100 Numaralı Adam’ın sinsi avukatı da Yeşilçam’ın tanınmış yönetmeni Orhan Elmas


Ortalama bir yönetmene göre eli yüzü düzgün hatta gençken yakışıklı seviyesinde yer aldığı için gençliğinde oyunculuk yapan Orhan Elmas, aslen Yeşilçam’ın tanınmış yönetmenlerinden biridir. Türkan Şoray’ın rol sınırlarının dışına çıkıp bir metresi canlandırdığı Metres filmi en ünlü filmlerinden olan Orhan bey, Kemal Sunal’ın reklam sektörünü eleştirdiği filmi Yüz Numaralı Adam’da Şaban’ın patronu Cem beyin avukatını canlandırıyordu.


Yalan Dünya filminin fedaisi Yavuz Turgul


Aslen gazeteci olan Yavuz Turgul, yeni dönem Türk sinemasının en iyi yönetmenlerindendir. Arzu film bünyesinde senaristlik yaparak girdiği sinema sektöründe seksen sonrası Şener Şen’le beraber çevirdikleri filmlerle tanınan ünlü yönetmenin senaristliği zaten Yeşilçam’dan yadigar da kendisi meğer Yeşilçam döneminde oyunculukta yapmış. Yalan Dünya filminde kirli işler çeviren Reha Yurdakul’un adamlarından birini canlandıran Yavuz Turgul herhalde Yeşilçam’ın gördüğü en şık fedaiydi. Kravatıyla bir örnek mendili ile şıklığın kitabını yazıyor.

Bonus: Ünlü yönetmen ve yapımcı Ertem Eğilmez’in başı


Ah ah Banker Bilo filminde Şener Şen ve Meral Zeren oyunculuğuyla nasıl ortamı etkisi altına almışsa bırakın yönetmeni görüntü yönetmeni bile çekimi unutup ikiliyi izlemeye dalmış olmalı.

Bonus: Oyunculuktan yönetmenliğe geçiş yapan Kartal Tibet’in camdan yansıyan görüntüsü


Şark Bülbülü filmi Kemal Sunal’ın en bilinen ve komik filmlerinden biridir. Ayşen Grudağ’lı meşhur havuz sahnesinde, Şaban’ın dışarıdan çekimleri sırasında camın yansıtma kuvvetinin azizliğine uğrayan yönetmen Kartal Tibet’in yansıması filme imzasını atmış.

Bonus: Filmlerindeki katilin daima eli olan Dario Argento 


Giallo camiasının ünlü yönetmeni Dario Argento filmlerindeki katilin genelde ellerini çeker ve o eller de yönetmenin kendi elleridir. Yani kadın erkek fark etmez, eğer bir sahnede biri bıçaklanacaksa, kurbanın boynuna ip dolanacaksa, o işi yönetmen Dario Argento’dan başkası yapamaz.

13 Eylül 2017 Çarşamba

Yeşilçam’ın Adı Duyulmasa Da Yarattığı Karakterlerle Sonsuza Dek Yaşayacak Hayal Çıtasını Arşa Taşımış En İyi On Senaristi

   Yeşilçam filmleri deyince hepimizin aklına yılların eskitemediği, birçok teknik ve mantık hatası barındırmasına rağmen içindeki buram buram samimiyetle izleyiciyi içine alıveren filmler gelir. Bir filmin en önemli ayağı ise tartışmasız senaryodur. Yeşilçam her ne kadar sektörleşmişse de özellikle işin yapımcılık ayağı bayağı çetrefilli. Yapımcılıkta daha çok para konuştuğu için senaristten sanattan çok izleyicinin ilgisini çeken filmler yazması beklenir. Bu yüzden birçok senarist sırf para kazanmak için birbirinden farklı konularda eserler yazar. Örneğin Ah Güzel İstanbul gibi sinemamızın yüz akı filmlerinden birinin senaryosunu yazan Erdoğan Tünaş’ın arabesk film furyası döneminde Emrah serilerinin yaratıcısı olduğunu öğrenmek duyanda şok etkisi yaratıyor.


   Sinema sektörünün adı duyulmasa da yarattığı karakterlerle sinema var olduğu süreççe yaşayacak olan on değerli senaristini derlediğim bu haftaki yazımda ağır gıpta içermektedir. 

Yeşilçam’ın umutsuz aşk hikayelerinin altına imzasını atan Ayşe Şasa


Ayşe Şasa Yeşilçam’ın en önemli senaristlerinden biri olduğunu Ah Güzel İstanbul’u yazarak kanıtlıyor zaten. Ama bence onun en naif senaryosu Selma Güneri ve Ediz Hun’un başrollerini paylaştığı Son Kuşlar. Birbirini seven iki gencin sonu hüsranla biten aşklarını atmışların İstanbul’u eşliğinde izlersiniz. Ayşe Şaşa röportajlarında yazdıklarını ne kadar ciddiye aldığını ve onlara gelen en ufak bir eleştiride dahi çıldırdığını dile getirmişti. Sinemaya olan düşkünlüğünü sinema sektöründen iki eş (Atıf Yılmaz ve Bülent Oran) seçiminden anladığımız Ayşe hanım, uzun dönem şizofreni ile mücadele etmiş ve on sekiz yıllık şizofreni sorununu Delilik Ülkesinden Notlar kitabında dile getirmiştir.


Yeşilçam’ın komediden drama kadar her türde eser vermiş skalası geniş senaristi Sadık Şendil


Sadık Şendil’in ne kadar iyi bir senarist olduğuna daha önceki yazımda değinmiştim. Arzu film bünyesinde senaristlik yapmasının yanında tiyatro oyunları yazmaktan besteciliğe kadar uzanan bir yetenek abidesi kendisi. Tarihi filmden aile ve aşk filmlerine kadar birçok Yeşilçam filminde imzasını göreceğimiz Sadık Şendil Banker Bilo, Hababam Sınıfı serisi, Neşeli Günler – Gülen Gözler –  Bizim Aile gibi aile filmi üçlemesinin ve daha nicelerinin senaryosunu yazmıştır.


Yeşilçam ekolünü günümüze taşıyan senaryoların efendisi Yavuz Turgul


Arzu film bünyesinde Sadık Şendil’in asistanlığını yapan Yavuz Turgul aslen gazetecidir. Hem de dünyaca ünlü yıldız Tony Curis’e bir simit parası borç vermiş bir gazeteci. Marjinal Yeşilçam gıybetlerini bir kenara atarsak doksan sonrası sinemamızı Eşkıya ile başlatan Yavuz Turgul, doksan sonrası yönetmenlerin çoğunun yapamadığı şeyi yaptığı için izlenen bir yönetmendir. Şöyle ki bizim izleyicimiz Yeşilçam ekolüyle büyümüştür. Bu yüzden aradan yıllar geçmesine rağmen hala yediden yetmişe herkes Süt Kardeşler’i, Şaban Oğlu Şaban’ı defalarca izlese defalarca aynı yerde güler. Ve Yavuz Turgul’da sinemasında samimi bir Yeşilçam havası estirdiği için izlenen bir yönetmen ve senaristtir.


Toplumsal gerçekçi sinemanın usta senaristi İhsan Yüce


Toplumsal Gerçekçi sinema akımını Gecelerin Ötesi filmiyle Metin Erksan başlatsa da bence Kibar Feyzo ile bunu zirveye taşıyan İhsan Yüce’dir. Çoğunluğun oyuncu olarak tanıdığı İhsan Yüce, Yeşilçam’ın birçok başarılı senaryosunun arkasındaki isim olmasının yanında başarılı bir şairdir de.


Toplumsal gerçekçi sinemanın ödüllü senaristi Vedat Türkali


Toplumsal Gerçekçi sinemanın arkasındaki en cesur senaryoları yazan isim olan Vedat Türkali, Otobüs Yolcuları filmiyle aslında gerek bir olayı çok cesurca dile getiriyor. 27 Mayıs Askeri Darbesinden sonra ortaya çıkan Güvenevler dosyasıyla ilgili inşaat dolandırıcılığı ve arazi mafyasının ilk dönemlerini anlatıldığı filmde aynı evi birden fazla aileye satarak dolandırıcılıkta çığır açan müteahhit ekolünün de ilk yıllarını görüyoruz. Kara Çarşaflı Gelin ve Karanlıkta Uyananlar filmleri ile Antalya Film Festivalinde en iyi senaryo ödüllerini alan ünlü senarist kendisi gibi başarılı bir senarist olan Barış Pirhasan’ın da babasıdır.


Yeşilçam’ın ilk auteur yönetmenlerinden Metin Erksan


Toplumsal Gerçekçi sinema akımını Yeşilçam’a getiren Metin Erksan, sinemamızın ilk ödüllü yönetmeni olması ve filmine aşırı derecede sahip çıkması, bu konuda arkadaşıyla kapışmayı bile göze alıp koca film festivaline tavır alan bir yönetmen olmasının yanında usta bir senaristtir de.  Auteur bir yönetmen olan Metin Erksan kendi yazdığı senaryoları filme çekerdi. Sevmek Zamanı, Susuz Yaz, Kuyu en bilindik filmleri olan yönetmenin TRT için çektiği televizyon filmleri de vardır.


Oyunculuğuyla tanınsa da Yeşilçam’ın komedi dalında en iyi senaristlerinden Zeki Alasya


Köyden İndim Şehire, Nereden Çıktı Bu Velet ve Petrol Kralları gibi komedi filmlerinde oynamasının yanında senaryosunu da yazan Zeki Alasya, özellikle Köyden İndim Şehire filmiyle komediye senaryo dalında da ne derece hakim olduğunu gösteriyor.


Senaryoda çıtayı arşa taşıyan kötü senaryo yazmamaya ant içmiş Safa Önal


Özellikle Türkan Şoray’ın sinemamızdaki Sultan lakabını sadece güzelliğiyle değil oyunculuğuyla da hak ettiğini gösteren filmlerin arkasındaki isim kim diye bakacak olursanız mutlaka Safa Önal çıkar. Şöyle ki Yeşilçam’ın en üretken senaristlerinden olan Safa Önal, Türkan Şoray’ın oynadığı Vesikalı Yarim, Dönüş, Dila Hanım, Bodrum Hakimi gibi filmlerin senaristidir. Hepsinde de Türkan Şoray devleşen bir oyunculuk sergiler. Çünkü bu filmlerin cidden çok başarılı bir senaryosu vardır, hani bu senaryoya ruh verip giremeyecek adam oyuncuyum demesin. En basitinden zamansız olduğu için imkansız bir aşkı şu diyalogdan daha güzel neyle ifade edebilirsiniz ki? “Sevmek yetmiyor bazen, çok eskiden rastlaşmalıydık…” Ya da aşkın en kırılgan halini “Bazen çok güzel bir şey bulursun, sonra bulduğuna pişman olursun. Nereye koyacağını bilemezsin çünkü…” diyalogundan daha iyi ne anlatabilir?


Yeşilçam’ın en üretken ve başarılı senaristlerinden Erdoğan Tünaş


Sahiplenici erkek tutuşunun Yeşilçam ayağı olan Erdoğan Tünaş, Suzan Avcı’nın eşi olmasının yanında Yeşilçam’ın en üretken senaristlerinden biri olmasıyla da dikkat çeker. Arabesk filmlerden komedi filmlerine kadar geniş bir sıklaya sahip olan Erdoğan bey senaristliği iş olarak görenlerden olsa da Ah Güzel İstanbul filminde Ayşe Şasa ile ortak çalıştığından senaristlik konusunda çıtasının gayet arşta olduğu ortada. Ama bence Kemal Sunal filmi olan Korkusuz Korkak filmi bile onun ne derece yetenekli olduğuna kanıt. Sırf Mülayim ve dilenciler arasındaki diyalog bile senaristin sosyal çarpıklığın güldürüsünde gösterdiği başarının kanıtı.


Üretkenlikte boyut atlayan üçüncü sayfa haberlerinden kahvehane köşelerine kadar her yerde senaryo arayan Bülent Oran


Yeşilçam’ımızın en üretken senaristlerinden Bülent Oran, eşi Ayşe Şaşa’nın anlatımıyla işin ticari boyutunun da farkında olan bir senaristmiş ve Ayşe hanımın aksine yapımcılar ne derse o kafasındaymış. Ücretini almadan kalem oynatmayan Bülent bey, senaryo bulabilmek için kahvehane köşelerinden üçüncü sayfa haberlerine kadar başvururmuş. Sinemamızın kült yapımlarından olan Drakula İstanbul’da filminde Kont Drakula’nın şatosuna giden bahtsız avukat Azmi’yi canlandıran ünlü senarist, senaristliği kadar oyunculuğuyla da dikkat çekiyor. Ankara Ekspresi filmiyle Antalya Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünü alan Bülent Oran’a işin ticari kafasını da hesaba kattığı için saygı duymak gerek bence. Zira bir çok senarist senaryosuna aşık olduğu için üzerinde yapılan en ufak bir değişiklikte tıpkı yönetmenin eşi Ayşe hanım gibi çileden çıkabiliyor.  


10 Eylül 2017 Pazar

Annenin Harman Olduğu Yer Olan Yeşilçam’ımızdan Anneliğin Kitabını Yazan 19 Efsaneleşmiş Anne

   Yeşilçam’da anne rolüyle özdeşleşen birçok karakter oyuncusunun yanı sıra filmlerin akılda kalıcı anne rollerini de derlediğim listemde anneliğin kitabını yazan on dokuz Yeşilçam anasıyla baş başayız.

Gözünden yaş eksik olmayan tüm Yeşilçam’ın çileli anası Şükriye Atav


Şükriye Atav’ın sinema ömrü gözü yaşlı garip anam çilekeş anam modunda ilerlemiş. Kadın evlat konusunda Yaprak Dökümü’nün Ali Rıza amcasından bile daha bahtsızdı. Sinema kariyerini özetlesin diye Umutsuzlar filminden üstteki kareyi seçtim, kadın hep evlatları yüzünden ağlayıp kahroluyordu. Sosyal sınıf fark etmeksizin tüm Yeşilçam’ın anası olan Şükriye hanım, Yeşilçam annesi deyince herkesin aklına gelen ilk isim oluyor. Kadın sanki anne olup ağlasın diye beyazperdeye aktarılmış gibi.

Hacer’in kızını deli bok diye nitelendiren annesi Nermin Özses


Çöpçüler Kralı’nın üç adet korkunçlu ağabeye sahip bahtsız kızı Hacer’in erkek seçimini ağzından çıkan tek cümle ile özetleyen Hacer’in görmüş geçirmiş anası Yeşilçam’ımızın akılda kalmış analarından biriydi.

Kızını zengin damada yamama peşindeki paragöz anne modeli Güzin Özipek


Ah Müjgan Ah filminin zengin damat takıntılı görgüsüz anası, kızını sevdiği gence vermek yerine parası bol bir gence yamamak için elinden geleni yapmış, bu uğurda kızını sokak ortasında rezil etmeyi bile göze almıştı. Peki ya filmin sonunda ne oldu? Kızının düğününde bile zengin yere kapağı attım diye yaptığı görgüsüzlükle kızı yerin dibine soktu. Damadı kaynanasının eve yerleşip carlamalarına dayanamadı ve onu evden attı. Filmin başından beri zırnık sempati beslemediğim Müjgan’ın film boyunca yaptığı tek olumlu hareketti anasının kapı dışarı edilmesine ses çıkarmamak. Sinema tarihi boyunca gördüğümüz öz olmasına rağmen üvey anadan beter bir şeydi Müjgan’ın paragöz anası.

Oğlunun turşusunu kurmaya ant içmiş anne modelinin Yeşilçam ayağı Nezahat Tanyeri


Yeşilçam’da genellikle Şener Şen anası olarak kendini gösteren Nezahat Tanyeri’nin canlandırdığı anne karakterleri oğlunun turşusunu kurmaya ant içmesiyle dikkat çekiyordu. Anam kadın bulunmaz Hint kumaşı doğurduğunu mu sanıyor nedir diye söylensek de ülkemiz analarının bir numaralı yansımasıydı Nezahat hanımın can verdiği analar.

Gelininden pek hazzetmeyen onun yerine bir adet öküzü tercih eden Adile Naşit


Adile Naşit sinemamızın tontiş ve sevimlisi olarak akıllarda yer etse de onu canlandırdığı diğer karakterlerden ayıran Kibar Feyzo’nun Sekine’si tam bir kaynana idi. Oğlu Feyzo’yu sevdiği kızla evlendirmek yerine bir adet öküz almayı tercih eden Sekine kadın, güç bela ikna edilip kız istemeye gitse de Gülo’yu yarım ağız isteme nedeni sadece Hacı Hüso’nun kıza haddinden fazla başlık istemesi olamaz. Oğlunun düğününde bile ağız burun burarak oturan bir anneydi Sekine kadın.

Evladını kocasına asla ezdirmeyip her daim çocuğuna kalkan olan anne modeliyle Leman Akçatepe


Yüz Numaralı Adam filminde bir baltaya sap olamayan oğlunu kocasının gazabından her daim korumasıyla göz dolduran anne modeli Leman hanımın, oğlu Şaban’ı diğer evlatlarından ayırması da dikkatlerden kaçmıyordu. Şaban da hafiften nankördü sanki. Anasıyla yaptığı her konuşmada seni saraylarda yaşatacağım demesine rağmen babasıyla münakaşaya girdiği ilk fırsatta arkasına sığındığı anası, onu korumaya çalışırken babasının bir güğüm sütünü dökünce öfkeden pancar turşusuna dönen babasına annesini işaret ederek bu döktü demesi düşündürücü.

Zeytinin karalısı erkeğin paralısı diyerek kızı Güllü’yü ayıcı Bayram’a vermemeye ant içen Sabahat


Müjgan’ın anasından daha sevimli olsa da tam bir yılan olan Sabahat, kızını zengin kocaya yamamak için öl deseler ölecek kadar bu yola baş koymuştu. Müjgan'ın anasının açtığı yolda emin adımlarla yürüyen Sabahat bu konuda başarısız olsa da her daim karşı tarafın midesini çaya düşmüş sinek misali bulandırmasını bildi.

Kült filmimiz Şeytan’ın ateist psikoloğu Tuğrul’un fakirlik ve yalnızlıktan tımarhaneye yatırılan anası Sabahat Işık


Yeşilçam’ın en bi kült filmi olan Şeytan’ın iki bahtı kara anasını listeye eklemezsem ayıp olur diyerek listeye dahil ettiğim Sabahat hanımın durumu cidden trajikti. Sabahat Işık Yeşilçam’ımızın ana rolleriyle hatırlanan sevimlilerinden bir tanesi. Şeytan filminde ise yokluk içinde okutup büyüttüğü oğlu Tuğrul’un tam bir nankör kedi çıkıp sırt döndüğü garip anasını canlandırıyor. Daha doğrusu Tuğrul mesleğini yapmak yerine kendini bilime verip parasız kalınca anasına da bakamıyor, kadının fakirliğinin üzerine eklenen yalnızlık da cabası. Yalnızlıktan kedilerle yaşayan yaşlı teyzemiz sonunda kafayı kırıp oğlu Tuğrul’u vicdan azabından vicdan azabına sürüklüyordu.  

Emrah’ın her daim kötü yola ya da Eray Özbal’ın eline düşmekten kurtulamayan anası Oya Aydoğan


Ah ah Emrah’ın anası olarak akıllara kazınsa da Yeşilçam’ın en güzel kadınlarından olan Oya Aydoğan, oynadığı Emrah serilerinde daima kötü yola ya da pişmiş kelle gibi sırıtmayı kötü adamlık müessesesinin ilk adımı sayan Eray Özbal’ın eline düşmeye mahkumdu. Eray beyin parasıyla kandırmaya çalıştığı Zavallılar filminde sarhoş edip iğfal ettiği kadını evlilik vaadiyle kandırması daha trajikti. Zira Oya hanım zaten o sıralar evliydi, anam benim fil sinefil hafızamın derin çukurlarında da ne biçim filmler varmış ya?

Çakıyla aslan öldüren Ziya’nın uzatmalı sevgilisi Nilgün’ün dört koca eskitmiş evde bile makyajla dolaşan anası Mürüvvet Sim


Of işte Mürüvvet Sim’in oynadığı Neşeli Günler filminin Sıdıka hanımı kesinlikle hatırlanmaya değer bir Yeşilçam anasıydı. Karşı komşusu turşucu beye yılışmak için adamdan sürekli turşu alacak kadar gözünü karartan Sıdıka hanım, iyi ki kasaba filan aşık olmamış. Maazallah eve her gün kıyma, kuşbaşı almaya çalışayım derken üç aylığını eritirdi. Kızı Nilgün’e evlenmeden önce göster ama elletme diye tembihleyen görmüş geçirmiş bir ana olmasının yanında evde bile Banu Alkan tonlarındaki pembe rujunu dudağından eksik etmezdi. E dört koca eskitmiş seksi bir kadın sonuçta.

Yeşilçam’ın en sert anası Aliye Rona


Aliye Rona’yı zalım duruşuyla görenler üvey ana sansa da Aliye hanım genel itibariyle oğullarına karşı pamuk şeker kıvamında bir ana olurken, muhtemel şımarık büyüttüğü evlatları, müsaade etmediği bir kızla evlenince hayatı o kızın burnundan getirmesiyle tanınan eli maşalı bir kaynanaydı. Bu uğurda Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit’in burnundan getirmesiyle bilinirdi.

Oğlunun göz ameliyatını yaptırmak için kötü yola düşen Gülistan Güzey


Yeşilçam’ın en acılı ve fedakar analarından birine can veren Gülistan hanım, Katil filminde evladı için kötü yollara düşmüştü. Çocukcağızın geçirdiği trafik kazası yüzünden gözleri kör olma riskiyle karşı karşıya kalınca çamaşırhaneden kazandığı parayla acele yapılması gereken ameliyat masraflarını karşılama ihtimali olmayan kadıncağız resmen kötü yola düşmüştü. Filmin sonunda uğruna bunca fedakarlık çektiği oğlunu vesikalandığı için terk etmek zorunda kaldığı sahne bir paket mendil bitirtecek cinsten.

Çocuğunun dünya için zararlı olduğunu anlayınca önce onu sonra kendini öldürmeye çalışan Lale Oraloğlu


The Bad Sedd filminin uyarlaması olan Kötü Tohum filminin kıskanç ruhlu küçük şeytanı Alev, kıytırık bir madalya için arkadaşını öldürür. Kızının katil olduğunu kabullenemeyen Lale, kızının evin kahyasını öldürüp sonra da bir şey olmamış gibi piyano çalacak kadar hasta ruhlu olduğunu öğrenince kızından kurtulmaya karar verir. Ama anne yüreği işte şeytan ruhlu da olsa evladını öldürmeye yüreği el vermez. Kızı uyku ilacıyla zehirledikten sonra kendini de öldürmeye çalışır.  

Şımarık ve buzdolabı kadar soğuk kızının her türlü kaprisine göz yuman Ayten Gökçer


Alt sınıftan geldiği için York düşesi gibi davranan kaynanası tarafından oğluna layık görülmeyen Nevin, kendisine oynanan bir oyunla kızı Ayşe’den uzaklaştırılır. Yıllarca kızının yüzünü göremeyen Nevin, eski kocasından aldığı bir haberle bir ayda olsa kızını görebilmenin sevincini yaşar. Çünkü eski kocası kızı yaşında bir kadınla evlenecektir ve kızı Ayşe’den bir ay kurtulması gerekmektedir. Ayşe’ninse bundan haberi yoktur. Yıllarca annesinin onu terk ettiğini düşünerek büyüyen Ayşe doğal olarak annesini görmek istemez ve mecburen yanına gönderildiği annesinin burnundan getirir. Kadıncağız da yazık bu şımarığın her nazını, aşağılamalarını, ergen bunalımlarını çekiyordu. Mübarek ne sabırlı kadındı, adeta bir adet sabır taşıydı Nevin.

Keloğlanın eli sopalı anası Suna Pekuysal


Keloğlan’ın eli sopalı, cazgır anası Keloğlan için Şeytane Sultandan bile daha fazla tehlike arz ediyordu. Çamur Şevket’e atar yapan Keloğlan’a Bicirik “Yahu deli misin? Bu çamur seni yer!” diye uyarıda bulunduğunda Keloğlanın anam sayesinde her çeşit bir dayağa alışkınım demesi dayağın cennetten çıkma olduğuna canı gönülden inanan bir anası olduğunun işaretidir.

Oğlunun kanser olduğunu öğrenince dünyası kararan anne Semra Sar


Hayat Mı Bu filminin önceleri aşırı itici sonradan ise örnek anneye dönüşen annesi Selma, oğlu Sertan’ın kan kanseri olduğunu görünce öğrenince o yaşasın, mutlu olsun diye elinden geleni yapmıştı.

Kültleşmiş filmimiz Şeytan’da kızına şeytan musallat olunca feleğini şaşıran anne Meral Taygun


Kısa ömürlü Yeşilçam hayatında kült bir filmde oynayarak unutulmazlar arasına giren Meral Taygun, Şeytan filminde kızına şeytan musallat olan güzel olduğu kadar da bahtsız bir anneyi canlandırıyordu. Kocası olacak mal kızının doğum gününü unutacak kadar odunken, zavallı kadıncağız kızını tek başına büyütme mücadelesi veriyordu. Minik yavrusuna şeytan musallat olunca paranormal psikolog Tuğrul’un kapısını çalan genç kadının film boyunca anasından emdiği süt burnundan gelmişti. Düşünün bir kere gecenin bir yarısı kızınızı yatırıp odanıza geçiyorsunuz ve az evvel uykuya dalan kızınızın odasından feryatlar yükseliyor. Ulan çocuğumu mu kesiyorlar diye yaldır yaldır odaya koşuyorsunuz ve kapıyı bir açıyorsunuz ki, kızınızın yatağı kendinden tramboline dönüşmüş. Yeşil pasta kreması kusan evladınız, tersten filan konuşmaya başlıyor.

Ruh hastası eski sevgilisi tarafından çocuğu kaçırılınca kabir azabı çeken Hale Soygazi


Yeşilçam’ın en iyi gerilimlerinden Çocuğumu İstiyorum özellikle Aytaç Arman’ın ne kadar iyi bir oyuncu olacağının sinyallerini veren bir film. Ayrıca filmin içinde esas kız ve psikopat oğlanın aşklarının başladığı kısmın La Jetee filmi gibi sadece fotoğraflardan oluşuyor olması bile başlı başına bir dönüm noktası. Bu film Aytaç Arman’ın ezici oyunculuğuyla akıllarda kalsa da Hale’nin oynadığı evladı kaçırılınca feleğini şaşıran anne de Yeşilçam’ın unutulmaz annelerindendi.

Evlat filminde evladı uçurumlardan düşmesin diye sürüm sürüm sürünen Fatma Girik


Garip anam çilekeş anam ekolünün en garip ve çilekeşlerinden olan Fatma’nin minik yavrusunu kaçırırlar. Uçurumdan uçup bir dalın üzerine düşen Kahraman Kıral annesi Fatma Girik’ten yardım ister. Kahraman’ı kurtarmak için beline ip bağlayıp uçuruma inen Murat Soydan’ın ipini kesmeye çalışan atanamamış Erol Taş’la mücadele eden Fatma, yediği tekme ve tokat darbelerine dayanır. Fakat zalın Erol Taş özetinin iteklemesiyle taşa kafa atan Fatma, beyin sarsıntısı geçirip kendinden geçer. O sırada yetişen Ekrem Bora, ipi kesmeye çalışan manyakla mücadele eder. Eli baltalı manyak Ekrem ağabeyin de omzuna baltayı geçirir. Bu sırada Murat ve Kahraman’ın hayata bağlı olduğu ip kopar ve ikili uçurumdan aşağı doğru inişe geçer. Evladı yere çakılmasın diye geçirdiği beyin sarsıntısına rağmen kopan ipin üzerine atlayıp sürüklenmeye başlayan Fatma, Yeşilçam’ımızın en mücadeleci anası ödülünü kazandığı bu sahneyle hafızalara kazınmayı başarıyor.