29 Ocak 2018 Pazartesi

Ataerkil Aile Yapısında Yetişen Evin Entel Kızı Sıdıka’nın Trajikomik Hikayesini Ekranlara Taşıyan Absürt Komedi Dizisi Sıdıka

  Atilla Atalay’ın yarattığı karikatür olan Sıdıka, geleneksel bir aile yapısında yetişen ama pek geleneksel olmayan evin entel kızı Sıdıka ve Saka ailesinin maceralarını konu alan absürt ötesi bir doksanlar dizisiydi. Her karakterin ayrı ayrı efsane olduğu dizi izleyenin kendisinden mutlaka bir şey bulabileceği kadar gerçekçiydi. Her evde bir tane mevcut bulunan cefakar ve hamarat ama geleneklerine de bir o kadar bağlı ev kadını Safiye olsun, kız kardeşine hayatı zehreden namus bekçisi psikopat ağabey olsun, evin asabi babası Zekeriya olsun… Bu aile bana tamamen ters deseniz bile kaçınızın yok ki Ezgisu gibi ailenizin görüşmenizi istemediği asi bir arkadaşı. Özellikle doksanlarda bolca mevcut olsa da kaçınız Kenar gibi bir telefon sapığına maruz kalmadınız. Arzum’un sakarlığı acık abartı olsa da kaçınızın Goncagül gibi ocakta yemeğim var bahanesini ortaya atan bir komşunuz olmadı?

Ataerkil aile yapısına aşırı ters entel evlat Sıdıka Saka


Bak elit bile demiyorum, şöyle normal senin benim gibi bir aileye doğsa garanti okuyup vatana millete hayırlı olacak bir potansiyele sahip Sıdıka, Saka ailesinde dünyaya gelince evin evde kalmış, entel kızı olmuş. Çoğunlukla ağabeyinden dayak yiyen, babası tarafından sık sık azarlanan, annesinin terlik darbelerine maruz kalan Sıdıka, okumayı çok seven, kendi çapında kültürlenmeye çalışan ve geceleri derdini sevgili günlüğüne aktaran bir ev kızıdır. Her sözü annesi tarafından kız kısmı öyle yapmaz, babaya asi gelme, abiye el kalkmaz diye cümle olmadan susturulan Sıdıka, Bill Clinton’a aşure gönderecek bir vizyona sahipti. En yakın arkadaşı Ezgisu, annesi Safiye tarafından kaltaklıkla itham edilirdi. Bir de telefon sapığı Kenar vardı, Sıdıka’yı her Allah’ın günü telefonda darlardı.
   
Tipik ev kadınının ete kemiğe bürünmüş hali cefakar Safiye Saka


Cefakar ev kadını Safiye, kocası Zekeriya’dan çok çekmiş, hatta şiddet görmüştü. Ataerkil sistemde yetişen Safiye her şeyi sineye çekip, erkektir yapar mattosundaydı ama kızı Sıdıka onun tam tersiydi. Kızının tek arkadaşı Ezgisu’yu kaltak diye nitelediği için Sıdıka’nın Ezgisu’yla görüşmesini istemezdi. Hatta eve Sıdıka’yı ziyarete gelen Ezgisu’yu misafirliğin kısası makbuldür diye evden resmen kovardı. Kapı komşusu Goncagül’le gıybet yapmak tek eğlencesi olan Safiye, amatör sarhoş olan kocası Zekeriya’ya her şeye rağmen evimin direği derdi. Oğlu Samim’e fazla yüz vermesiyle bilinen Safiye hanım kızı Sıdıka’yı ne kadar sevse de fazla asi bulduğu için kocası Zekeriya’ya fişteklemekten çekinmezdi. Bir bölümde evin kedisi mart ayı geldiğinden, hormonal sebeplerden dolayı, mahallenin kedileriyle göründü diye olay yaratmış. Konu komşu ne diyecek diye, evin civarında görülen kedileri taşlamıştı. Durumun normalliğini anlatmaya çalışan Sıdıka’ya da kedi kaltak mı olsun diye, çıkışıp parlayan tatlı sert Safiye hanım, akşam kocası Zekeriya’ya da Sıdıka evin kedisini mahallenin kedilerine peşkeş çekiyor deyip kızını Manukyan gibi göstermişti. Tabi sonunda Zekeriya’nın gazabından Sıdıka ile beraber o da nasibini almıştı. Kız bunları yaparken sen napıyordun gerekçesiyle.

Amatör sarhoş Zekeriya Saka


Uzun yıllar memur olarak çalışan Saka ailesinin reisi Zekeriya, emekli olunca emlakçılığa başlamıştı. Ataerkil yapıda büyüyen Zekeriya bey, tam bir Anadolu erkeğiydi. Yılbaşı gecesi uyuyakalıp kalk yerine yat diye seslenen karısına Sibel Can mı çıktı diye soracak kadar amatör bir sarhoş olan Zekeriya bey sofrasından rakıyı eksik etmezdi. Kızı Sıdıka’ya sıklıkla bağırsa da fazla el kaldırmaz ama oğlu Samim’i sık sık azarlayıp, ensesine iki tane yapıştırmaktan çekinmezdi. Kızı Sıdıka’nın, Bill Clinton’a aşure gönderdiğini, kargo parasını da bileziğini bozdurarak ödediğini öğrenince çileden çıkıp kızını dövme girişimi arada Safiye’nin de kaynamasıyla sonuçlanmıştı.

Atanamamış Ninja iflah olmaz Fenerli Samim Saka


Dizi tarihimizin unutulmaz karakterlerinden Samim Saka tam bir sokakta görmeye alışık olduğumuz kafayı futbol ve kavgayla bozmuş sözde mahalle delikanlısıydı. Ninja olacağım diye çabalayan ama dövüş sanatının felsefesini öğrenecek zihni alt yapıya sahip olmayan Samim, kız kardeşi Sıdıka’ya kaplan kesilip kızı dövmeye çalışırken babası Zekeriya’nın karşısında adeta ev kedisine dönüşüyordu. Futbol delisi Samim koyu bir Fenerbahçe taraftarıydı, üzerindeki forması alameti farikası olan Samim, karı kız peşinde koşan ama kardeşi Sıdıka’yı yolda bir erkeğe saat sorarken görse kavga çıkaracak bir karakterdi. İkiyüzlülüğün ete kemiğe bürünmüş versiyonu olan Samim’in evdeki en büyük destekçisi tabi ki anası Safiye’ydi. Bir bölümde yanlışlıkla Sıdıka’nın balığını yutmuştu ve Sıdıka tarafından katillikle itham edilmişti.

Saka ailesinin evinin ferdi sayılan deli Zehra


Kültürlü bir evsiz olup Fransızca bile bilen Zehra’nın, Sıdıka’nın anası olma ihtimali bile Safiye’den daha fazlaydı. Hayır Zekeriya’yı babası gibi görüp, müdürüm diye hitap etmese insan bir düşünmüyor değil. Saka ailesinin köpeği Lort’la beraber bahçedeki kulübede yaşayan ara ara da Saka ailesine çay içip karnını doyurmaya gelen deli Zehra, absürt bir komedi dizisi olan Sıdıka’nın en absürt ve renkli karakteriydi.

Sıdıka’nın aile yapısına çok ters fingirdek arkadaşı Ezgisu


Sıdıka ile nerden arkadaş olduğu bilinemeyen Ezgisu, anne ve babası ayrı olduğu için klasik ataerkil aile yapısında yetişmemişti. Safiye tarafından fingirdek bulunup kaltaklıkla suçlanan genç kız, atlet değiştirir gibi sevgili değiştiriyordu. Tıpkı Safiye’nin oğlu Samim gibi ama Safiye asla üç kızı aynı anda idare etmeye çalışan hatta arkadaşının kız arkadaşıyla bile takılan oğlunu kaltaklıkla itham etmiyordu. Neden çünkü o erkekti, ama Ezgisu kız olduğu için adaplı olmalıydı. Sıdıka’ya Bill Clinton’a gönderdiği aşure için ABD’den teşekkür mesajı geldiğinde İngilizce mesajı okumasından anladığımız kadarıyla eğitimli bir genç kız olan Ezgisu ağzıyla kuş tutsa Safiye’ye yaranamazdı. Bir bölüm Sıdıka ile parkta çekirdek çitlemeye giden Ezgisu, gözüne lens taktığı için etrafı doğru düzgün göremiyordu. Biraz feminist olan Ezgisu, erkekler sokaktan geçen kızlara laf atıyor, bizim neyimiz eksik diye sokaktan geçen bir gence laf atmıştı. Gözünde lens olduğu için laf attığı genci tam göremeyen Ezgisu, Sıdıka’nın tüm uyarılarına kulak tıkayıp kaçmak yerine laf atmaya devam etmişti. Laf attığı gencin Samim’le aynı fabrikadan çıkma bir akrabası çıkması üzerine elin oğlanlarına laf mı ediyorsun kız diye, parkın ortasında sille tokat dayak yemişti. Dizide bolca mevcut olan erkek şiddetinden o da nasibini almıştı.

Sıdıka’nın kadrolu telefon sapığı Kenar


Bu rolü oynayan genç üç defa değişse de potansiyeli asla değişmemişti. Parkta laf attığı Sıdıka’dan dayak yiyen Kenar, Sıdıka’nın imzası niteliğindeki son yumrukta bu bir Sıdıka Saka yumruğudur deme gafletinde bulunmasıyla telefon rehberinden soyadı Saka olanları bulup tek tek arayarak Sıdıka’ya ulaşır. Azmi takdir edilesi bir stalker olsa da kızı zırt pırt telefonla arayıp rahatsız etmesi ile dizinin en itici karakteriydi. Önceleri Sıdıka’yı arayıp sadece sesini dinleyen Kenar daha sonra bülbül gibi şakımaya başlamıştı. Her telefonla aradığında Sıdıka’ya Sıdıka’m diye hitap etmekten geri durmayan Kenar bir dönem işsizlikten çok çekmişti. Otobüs firmasına şoför olarak başvurduğunda bile kendisine Microsoft sorulmasından yakınan Kenar, son bulduğu iş olan ölü yıkayıcılıktan da sürekli ölü yıkamaktan bıktığı için ayrılmıştı.  

Samim’in Ninja hocası disiplin manyağı Baturalp


Diş ağrısına dayanamayan bir Ninja olan Baturalp hoca, derse gelmeyip kızlarla buluşmaya gitti diye Samim’i eciş bücüş bir halde kitleyip ceza vermişti. Ninja felsefesine uygun hareket etmeyen Samim’i kız kardeşini dövene Ninja mı denir diye azarlayan Baturalp, Şetaret halanın Sinop’tan gönderdiği salça kavanozunu açamayınca Şetaret halanın Ninja olup olmadığını sormuştu. Ama gene de kibar adamdı, salça kavanozunu açamayıp kırınca Saka ailesine bir kavanoz reçel göndermişti. Safiye bir ara maaşı, sigortası var mı diye Baturalp’i araştırıyordu. Sıdıka için hayırlı kısmet gözüyle bakıyordu adama.

Saka ailesinin sürekli ocakta yemeği olan komşusu Goncagül hanım teyze


Safiye’nin gıybet kankası Goncagül, zırt pırt ailenin kapısını çalar ve Safiye’yle gıybete girişirdi. Safiye’yle saatlerce gıybet yapan Goncagül, Safiye’nin çay iç vs. ısrarı karşısında ocakta yemeği olduğunu söylerdi. Ablam saatlerdir yanmayan yemek iki çay içimi arasında mı yanacak. Bahaneni acık usturuplu salla. Bir de Goncagül ablanın aşırı sakar kızı Arzum vardı, kocasını kaybeden Goncagül hanım teyze, sakar kızıyla geçinip gidiyordu. Bir ara Baturalp’in hocası Şon Li talip olmuştu. Ama olmadı herhalde, Şon Li olacak kart zampara bunu bırakıp Baturalp’in apartman yengesi Dırahşan hanıma talip olmuştu.

Ninja Baturalp’in ahı gidip vahı kalan hocası Şon Li


Şon Li eski Ninjalardanmış ama yaşlanınca tabi ahı gidip vahı kalmış, kavanoz dipli gözlüğüyle yürüdüğü kadınların tipini bile görmekten aciz olduğundan dul olduğunu bildiği her kadına yürüyor bile olabilir.

Goncagül hanım teyzenin efsanevi sakar kızı Arzum


Bu kız öyle böyle bir sakar değildi. Babasının sakar Şakir olduğundan şüphelendiğimiz Arzum, annesi Goncagül’ün dediğine göre çarptığı kapıları bile yerinden söküyormuş. Sakarlığı sadece çevresine değil kendineydi de. Kırdığı tabaklara basıp ayağını filan kesiyordu. Sakarlığına ek olarak fava ve tavayı karıştıracak kadar safta bir kızcağızdı.

Sıdıka’nın Sinop’taki koca dayağı mağduru Şetaret halası


Sinop’taki kocası Ziya’dan dayak yiyince soluğu İstanbul’daki ağabeyi Zekeriya’nın yanına sığınmakta bulan Şetaret hala, Saka ailesinin evine renk katan gürbüz bir ablamızdı. Gönderdiği salçanın kapağı yolda açılmasın diye sıkan güçlü bir Karadeniz kadınıydı. Zekeriya emekli olup emlakçılığa başlayınca satsın diye gönderdiği Sinop balları satılmadığı için yenisini göndermesin diye Zekeriya kırk takla atardı.

Ninja Baturalp’in baş belası apartman yengesi Dırahşan hanım


Dırahşan hanım Baturalp’in baş belası apartman yöneticisi ve Baturalp’in de ev sahibiydi. Bayram günü tüm Ninjalarını onun dairesine gönderip şekerlerini bitirmeye çalışmak bile Baturalp hocayı sevindirirdi. Çünkü kadın tam bir işsizdi ve işsizlikten Baturalp’in başına ekşir ve çenesiyle adamı felç eder, kurdeşen döktürürdü.



25 Ocak 2018 Perşembe

İzleyeni Farklı Galaksilere Götüren 10 Etkileyici Uzaylı Filmi

   Uzaylılar uzaylılarımız, onlar dünya dışı yaratıklar olamayacak kadar kıymetli bizim için. Çünkü onlar ucu bucağı bilinmeyen galakside yalnız olmadığımızın bir kanıtı. Bu gizemli olgu sinema dünyasının da ilgisini çekmiş ki, geçmişten günümüze kadar bilimkurgu sinemasının göz bebeği olmuş dünya dışı yaşam formları. Kimi zaman dost canlısı, sevimli kimi zamansa dünyayı istila etmeye gelmiş, kötücül ve şeytani. Steven Spielberg’in çok sevdirdiği ve nicelerimizin hayal dünyasına sevimlilikleriyle kazıdığı uzaylılara her yönetmen onun kadar iyicil gözle bakmamış. Luc Besson’un onlar da senin benim gibi iyisi de var kötüsü de dediği 5. Element bir kenara bırakılırsa çoğu filmde uzaylıların ortak özelliği insanüstü zekaları. Gerçi The Thing From Another World’un perde elli, bitki hücreli, Frankenstein canavarı kafalı uzaylısı zeki olmasa da insanüstü dayanıklılıktaki bir bedene sahipti. Buz kalıbına dönüşüp, kalıp eriyince canlı çıkabildi uzaylı daha ne olsun? Lafı uzatmadan benim de sevdiğim bilimkurgu sinemasının bir alt türü uzaylıları konu alan filmlerden oluşan listeme geçiyorum. Belki iyi bir çocuk olursak hepimiz bir uçan daire görebiliriz, daha da iyi olursak uzaylılarla göz göze gelebiliriz.

Star Wars (George Lucas)


8 serilik koca filmi nasıl özetlesem bilemedim ki. George Lucas tarafından 1977 startı verilen seri iyi ve kötülerin savaşı üzerine kurulu, dünya dışı varlıkların cirit attığı bilimkurgu efsanelerinden. Barış içinde yönetilen Naboo gezegeninin güzel kraliçesi Amidala, çakal senatörü ve ticaret federasyonu tarafından köşeye sıkıştırılınca galaksideki barışı korumak için Jedi şövalyesi Qui-Gon Jinn ve çömezi Obi-Wan Kenobi Naboo’ya doğru yola çıkar. Galaksideki barışa çelme takacak komployu keşfeden ikili galaksinin kaderini değiştirecek, jedi şövalyesi olmak için tutturan Anakin’le tanışır. Anakin’de yaşından beklenmeyecek bir yetenek ve şeytani bir zeka, oldukça fazla da güç vardır. Usta Yoda çocuktaki gücün fazlalığından ürküp onu Jedi yapmak istemez ama Anakin çok ısrarlıdır. İyi bir Jedi olmanın gerektirdiği güce fazlasıyla sahip olsa da haddinden fazla hırsı ve kibri onun karanlık tarafa geçmesine neden olur. Sevdiği adamın sabi sübyanı öldüren zalım bir sith lorduna dönüştüğünü öğrenen Amidala çocuklarını doğurduktan sonra ölür. Amidala ve Anakin’in çocukları Luke ve Leia farklı ailelere verilir. Bağ bahçede çiftçi hayatı yaşayan Luke, jedi olma hayalleriyle yaşamaktadır. Fekat amcası, babasının akıbetini bildiği için buncağız da karanlık tarafa geçmesin diye, Luke’ye izin vermez. Öte yandan prenses Leia’nın yardım çağrısına karşılık verip zalım imparatora başkaldıran Luke, Han Solo ile beraber serinin epik savaşını başlatır. Benim favorim R2-D2 ve C-3PO ikilisiydi. R2-D2 yaralanınca C-3PO onun yaşaması için kendi devrelerini feda etmeye razı olmuştu. Bi şöyle dost bulamadım ya ona yanarım.  

E.T. (Steven Spielberg)


Ah ah yine Spielberg ve yine sevimli uzaylıları… 1982 yapımı E.T. sayesinde bir nesil E.T. gibi evcil uzaylımız olsun diye göğe bakmaktan helak oldu. Çocukların dostu sevimli E.T, uzaylı arkadaşlarıyla dünyada bir ormana iner. Karmaşada bunu dünyada unutan diğerleri göğe yükselir. Kendini takip eden belinde anahtarlık olan tiplerden kaçarken Elliot’un evine sığınan E.T. Elliot ve kardeşleriyle arkadaş olur ama çocuklar uzaylıyı annesinden saklar. Elliot’la kanka olsa da Gertie tarafından oyuncak sanılıp sarı peruk takılan ve kadın kılığına sokulan E.T de dünyada çok çekmişti. Elliot ve çocuklara alışsa da memleketinden uzakta pili biten sevimli uzaylı memleket özlemi çekmeye de başlamıştı. Onu çok sevse de durumunun kötüye gittiğini gören Elliot, cadılar bayramında çarşaflı hayalet kılığına sokarak E.T.yi gezegenine göndermeye çalışıyordu. Yolda gördüğü Usta Yoda kılığına giren çocuğu uzaylı sanıp ev ev diye peşinden giden E.T. sevimliliğinden kim ayrılmak ister ki? Seni de anlıyorum Elliot, ben olsam E.T.’nin teklifini kabul edip onunla beraber giderdim. Ah ah kandırdın beni Spielberg senin yüzünden çocukluğum E.T. beklemekle geçti. Bir de bu filmin yerli uyarlaması vardı. Bilibili adlı mutant görünümlü ve basketbol topu gibi poposuyla ortalıkta dolanan bir uzaylı vardı. “Baba vurma ona! O uzaylı.” diye feryat figan bağıran çocuğun sesi hala kulaklarımda.

Üçüncü Türden Yakınlaşmalar (Steven Spielberg)


Steven Spielberg’in 1977 yapımı uzaylılarla temas kurma, uzaylılar tarafından kaçırılan insanların akıbetini konu alan filmi Üçüncü Türden Yakınlaşmalar bir nesli dondurma külahı görünümlü uçan daire göreceğiz diye gökyüzüne bakmaktan heder etti. Bilim insanları dünyanın çeşitli yerlerinde zamanında kaybolan uçakları, gemileri bulunca olağanüstü toplanır. Başrolde ünlü Fransız yönetmen François Truffaut’un oynadığı film, uzaylıların temas kurduğu insanlara verdiği mesajları ve diğer insanların olumsuz tepkilerini konu alıyor. Uzaylıların temas kurduğu tüm insanların aynı melodiyi mırıldanıp aynı resmi çizdiği filmde yetkililerin uzaylıların varlığını bildikleri halde reddetmesi, uçan daire ile karşı karşıya gelen bir pilotun kimse bana inanmaz diyerek uçan daire ihbarında bulunmaması dikkat çekici. Hani bazı şeyler vardır, gerçek olduğunu bilsen bile gerçeküstü olduğu için diğerlerine anlatmazsın. Kimseyi inandıramayacağının farkındasındır, işte Üçüncü Türden Yakınlaşmalar da insanların bu duygularına tercüman olan bir film. Mesela Roy elektrik arızası için çağrılırken uzaylılarla temas kurar, onların varlığını hisseden Roy, korkuya kapılsa da merakına engel olamayıp takibe koyulur. Bu sırada Jillian’ın sevimli oğlu Barry de uzaylıların iletişime geçtiği bir dünyalı olarak uzaylıların peşinden gider. Barry, Jillian ve Roy aynı noktada buluşur ve üç uzaylı gemisi üçlünün yanından geçer. Uçan dairenin ışınlarına maruz kalan Roy’un yüzünün yarısı ve Jillian’ın yüzü güneş yanığı gibi olur. Buna rağmen Roy yüzünün yarısında bir gecede oluşan yanığı delil olarak gösterse de karısı adama inanmaz. Dahası kocasının aklını kaçırdığını düşünen kadın ona bir psikoloğa gitmesini söyler. Film boyunca Roy, Jillian’dan başkasını uzaylıları gördüğüne ikna edemez. Zaten Jillian da olaya şahit olmuştur ve oğlu Barry bir gece aniden eve baskın yapan görünmez uzaylılar tarafından kaçırılmıştır. Kadının inanmamak için bir sebebi yok yani. Öte yandan yetkililer uzaylılarla iletişime geçecekleri yerdeki tüm insanları bölgede zehirli gaz olduğuna inandırıp göçe zorlar. Roy ve Jillian’sa buna inanmayıp uzaylılarla orada temasa geçileceğine inanıp bölgeye gider. Filmin sonunda insanlık ve uzaylılar melodilerle temasa geçer. Yıllar evvel uzaylılar tarafından kaçırılan insanlar dünyaya geri döner. Jillian oğluna Roy ise uzaylılarına kavuşur.

Alien (Ridley Scott)


Bir ticari uzay gemisi uzayın derinliklerindeki görevini tamamlayıp dünyaya dönecekken uzaydan bir sinyal alır. Yapay zekanın sinyali çözmesini beklemeden sinyalin geldiği noktaya astronot grubundan üç kişi gider. Yapay zeka sinyali çözdüğünde ise her şey için çok geçtir, zira gelen sinyal bir yardım sinyali değil uyarı sinyalidir. Sinyalin geldiği gezegene giden ekipten birinin yüzüne incelediği yumurtadan fırlayan ahtapotumsu yaratık yapışır. Buraya dikkat çünkü yapılan son araştırmalara göre ahtapotların genetikleri dünya içindeki hiçbir canlıyla uyuşmuyor. Bilim insanları ahtapotun dünyaya düşen bir meteorla beraber uzaydan gelen bir canlı türü olduğunu düşünüyor. Her halde bu gelişmeden filmdeki yaratığın tasarımcısı H.R. Giger de haberdarmış. Astronotlara saldıran canavar uzaylının bebekliği bildiğin ahtapot yavrusu gibiydi. Meraklı astronotumuzun yüzüne yapışıp vücudunu yumurtlama yeri olarak belirleyen zalım uzaylı, gelişimini tamamlar tamamlamaz uzay gemisindekilere saldırıyordu. Gemideki ekip uzaylıdan ayrı, şirketin içlerine soktuğu insan görünümlü robot Ash’ten ayrı çekmişti. Kimilerini kendisi yiyen kimilerini de yavruları için yumurta kolisi niyetine kullanan zalım uzaylıdan filmin sonunda süper girl Ellen ve kedisi kurtulmuştu. 1979’da Ridley Scott’un yönettiği bilim kurgu filmi gişede büyük başarı yakalayınca devamı çekilmişti. Senaryo o kadar akıcı ve heyecanı zirvede tutacak nitelikteydi ki, 2017 yapımı bilim kurgu Life bile Alien’in neredeyse birebir aynısı.    

The Day The Earth Stood Still (Robert Wise)


1951 yapımı uçan daireli, dev uzaylı robotlu ve aşırı gelişmiş zeki uzaylı konulu filmimiz Dünya’nın Durduğu Gün verdiği mesajlar açısından da oldukça etkileyici. Sorun şu ki insanlar hırs ve aç gözlülükleri yüzünden savaşlar çıkarıp dünyayı yaşanmaz hale getirme mevzunu atom bombasını bularak bir adım öteye götürür. Atom bombası sayesinde insanlar sadece dünyaya değil uzaya da zarar vermeye başlar. Bu durumdan rahatsız olan evrendeki diğer canlılar da Klaatu ile dünyaya bir mesaj gönderir. Tüm dünya liderlerine mesajı sunmak isteyen Klaatu’nun karşısında çeşitli diplomatik sıkıntılar çıkaran dünyalı liderler uzaylıyı diğer devletlerin adamı sanmaktadırlar. Yahu insanlığa uyarı mesajı getiren uzaylıyı önce vurup hastanelik ettiler, sonra da öldürmeye çalışıp evcil robotunu çileden çıkardılar. Az daha sahibinin öldüğünü sanan evcil power rangers dünyayı yok edecekti. Allah’tan uzaylı abimiz Klaatu robotuna dul abladan mesaj gönderdi de dünya büyük bir tehlike atlattı.  

The Thing From Another World (Christian Nyby)


1951 yapımı bir uzaylı filmiyle daha karşı karşıyayız sevgili bilim kurgu severler ama bu seferki uzaylımız Klaatu gibi iyi niyetli barış mesajı getirmiyor. İnsan, alien, penguen ve Frankenstein canavarı karışımı yeni uzaylımız epey tehlikeli. Bilim insanları ve orduyu birbirine düşüren uzaylımız yanlışlıkla Antarktika’ya düşer. Uçan dairesi ile karlara saplanan uzaylımızı keşfeden bilim adamları ordudan yardım ister. Kara saplanan şeyin bir uçan daire olduğunu keşfeden ekipler uçan daireyi buzun içinden çıkarmak için dinamit kullanır. Fakat dinamit yüzünden uçan daire parçalanır, aracı parçalanınca soğuğa maruz kalan uzaylımızı buzula dönüşmüş halde kurtaran ekibin içinde bir adette gazeteci vardır ve bu eşsiz olayı haber yapmak için çıldırmaktadır. Ama önce ordudan, bakanlıktan izin çıkmalıdır. Uzaylıyı garanti öldü bu bari buzlar çözülünce inceleyelim diye resmen içlerine alan ekip uzaylının başında buzu eriyene kadar sırayla nöbet tutar. Nöbetteki askerlerden birinin tipini beğenmeyip gece rüyama girmesin diye yüzüne örtü attığı uzaylımız, örtünün elektrikli battaniye çıkması üzerine hızla eriyen buzulundan kurtulup başındaki nöbetçiye saldırır. Tabancası sayesinde uzaylıdan kurtulan asker şok geçirmiş bir halde komutanına olanları anlatır. Kurşunlardan kaçan uzaylımızsa dışarıda kızak köpeklerinin saldırısına uğrar. Köpeklerin kolunu kopardığı uzaylımız can havliyle iki üç köpeği öldürür. Ekip soğuktan ölmesini umduğu uzaylının kopan kolunu inceleyedursun uzaylımız da inatla yaşamayı sürdürür. Gizli gizli arka kapıdan seraya giren uzaylının kanla beslenen, bitkisel hücrelere sahip değişik bir canlı olduğunu keşfeden bilim adamı onunla konuşup insanlığın sahip olamadığı bilgiye erişmek ister. Fekat velakin söyle bir sorun vardır ki, uzaylımız konuşmayı bilmemektedir. İnsan gibi görünmesine rağmen insan gibi gelişmiş bir canlı olmayan uzaylı sadece saldırgandır. Karşısındakinin kanını içmek dışında bir şey yapmadığı için ona iki de bir sen bu dünyadaki en akıllı canlısın konuş benimle diyen profesöre elinin tersiyle bir tane tokat atmak dışında bir cevap veremez. Elektrik akımına kapılarak kül olan, fotosentez yapan, perde elli uzaylılı filmimiz The Thing From Another World 1982 yapımı The Thing’in atası niteliğindedir.

5. Element ( Luc Besson)


Her beş bin yılda yeniden ortaya çıkıp dünyayı yok etmeye çalışan şeytani gücü engelleyecek olan beşinci element Mısır piramitlerindeki rahip tarafından korunsun diye uzaylılara verilir. 23. Yy’la denk gelen beş bininci yılda dünyayı yok etmeye çalışan kötücül güç J. B. Emanuel Zong yardımıyla kendisine engel olacak beşinci elementi durdurmayı ve dünyayı yok etmeyi amaçlar. Uçan arabaların başrolde olduğu 23. Yyda dünyayı kurtarma görevi eski yüzbaşı yeni taksici Korben Dallas’a verilir. Bu arada Peder Cornelius’ta beşinci elementin peşindedir çünkü dünyayı tehdit eden kötülük çok yaklaşmaktadır. Kusursuz varlık Leeloo ise beşinci elementi kullanacak bir uzaylıdır ve kusursuz güzelliğin görsel tanımıdır. Milla Jovovich’in kusursuz yüz güzelliğine karşın insanı rahatsız edecek derecede sıskalığının sergilendiği ve Kemal Sunal misali sayılan kaburgaları göz kanatmıştı. Keşke kadının sadece yüzü çekilseydi ya da kocası zorla iki tabak mantı, kebap, dürüm filan yedirip beş kilo aldırsaydı. Bak operacı Diva ablamız nasıl da ince belli çay bardağı misali vücudunda dünyanın kurtuluşu olan beşinci elementi saklıyordu. Leeloo dünyayı kurtarmaya gelmiş ama sıskalığı kadar hassas bir ablamızdı da, dünyanın geçmişine bakıp insanların ne derece zararlı olduğunu görünce ay ben bunları mı kurtarmaya geldim diye gözyaşlarına boğuluyordu. Star ablamız Kerimcan’ın rol modeli gibi duran Rubby Rhod’ın varlığına ek olarak Garry Oldman’ın bir Luc Besson filminde daha eline verilen bombanın patlaması Leon’a göz kırpma olmuş sanki.   

İşaretler (M.N. Shyamalan)


Eleştirmenlere göre M. Night Shyamalan’ın Altıncı His’ten sonraki son iyi filmi 2002 yapımı İşaretler, dünyayı istilaya gelen uzaylıların Hess ailesinin darı tarlasına Nazca Çizgileri misali şekiller çiziktirmesini anlatır. Dünya dışı varlıkların çevrelerinde olduğundan endişe duyup korkuya kapılan aile, etrafta dolanan uzaylılara karşı kendilerince önlem almayı da ihmal etmez. Bunların içinde en dikkat çekeni ise uzaylıya karşı kendini ve yeğenlerini korumaya çalışan Merrill amcanın (Joaquin Phoenix) bir savunma yolu olarak beysbol sopasını kullanmasıydı. Darı tarlasındaki işaretler, kuruyan darılar derken oğlunun okuduğu bilimkurgu kitabına bakıp uzaylı istilasına uğradıklarını anlayan baba Graham’ın (Mel Gibson) tüm aileyi alüminyum folyoya sarıp sarmalaması da en az uzaylıyı beysbol sopasıyla etkisiz etmeye çalışan kardeşi kadar fantastikti. Bahçede gördükleri uzaylı eve giremesin diye kapıyı pencereyi kapayıp engellemeye çalışırsın anlarım da tüm önlemlere karşın içeri giren uzaylıya karşı beysbol sopasına sığınmak insanın savunma mekanizması mı yoksa çaresizlikten başvurduğu son çaresi midir? Böyle yazınca abuk sabuk bir senaryoymuş gibi görünse de İşaretler uzaylıları konu alan bilimkurgu filmlerinin en iyilerindendi.

District 9 (Neill Blomkamp)


2009 yapımı bağımsız bilim kurgu filmi District 9 ise alttan alta sağlam mesaj veren bir film. Şöyle ki her daim dünyayı ele geçirmenin yollarını arayan ya da sevimli, dost canlısı uzaylılar kendilerine mekan olarak ABD’nin bir eyaletini seçerdi. Yani biz sinemaseverler uzaylıların dünya üzerinde sadece ABD’ye iniş yaptığını görmüştük, herhalde uçan dairelerin iniş pisti oradaydı. Ama bu filmde öyle değil, sırf bu hareketle bile bilinen bir klişeyi kırıyor filmimiz. Güney Afrika hava sahasında asılı kalan uzay gemisi insanlığın tüm iletişim çabalarına karşın biz insanlara bir hay bile demez. En son ordu uzay gemisine baskın düzenleyip içerideki uzaylıları kumarhane baskınında yakalanmış misali gemiden çıkarırlar. Uzaylıları özel bir bölgeye yerleştiren yetkililer acık hayal kırıklığına uğramıştır. Zira Spielberg ve türevlerinin yarattığı uzaylı karakterlerin aksine karşılarına çıkan uzaylılar hastalıklı, gözlerinden zeka fışkırmayan tiplerdir. Sürekli olay çıkaran, yerel halkla anlaşamayan kavgacı uzaylıları uzun zaman kaldığı bölgeden başka bir bölgeye nakletmeye çalışan yetkililerle uzaylılar arasında resmen mahalle kavgası çıkar. Uzaylılar yerleştirildikleri dokuzuncu bölgeye aynen zamanında Afrika topraklarına yerleşen Avrupalılar gibi yapışmışlardır. Bölgeyi terk etmek istemeyen alkolik bir uzaylı ile yetkililerden Merwe arasında çıkan tartışma sonucu Merwe mikrop kapar ve uzaylıya dönüşmeye başlar. Yetkililer diğer uzaylılar gibi Merwe’yi de incelemek ister. Fakat kobay gibi incelenmek istemeyen Merwe olay yerinden kaçar. Merwe ve yetkililer arasındaki gerilim bir yana uzay gemisinin parçasını oğlu ile beraber yapmaya çalışan bir uzaylı da gemiyi çalıştırıp dünyadan kaçmak ister. Filmin sonunda safkan bir uzaylıya dönüşen Merwe’ninse insani yetilerini kaybetmeyip hanımına kendi yaptığı çiçekleri göndermesi ayrı bir olaydı.   

Arrival (Denis Villeneuve)



Oscar adaylığı kazanmış bilimkurgulardan Arrival iki farklı zaman diliminde geçen gizemli bir uzaylı filmi. Çikolatalı dev mısır gevreği görünümlü uzay gemisi havada asılı bir biçimde bekler. Yetkililer dilini anlamadıkları ahtapotla tripot karışımı uzaylıların dilini anlar ümidiyle ünlü dil uzmanı Dr. Louise Banks’ı yardıma çağırır. Uzunca bir süre uzaylılarla iletişime geçmeye çalışan Louise, sonunda uzaylıların dilini çözer. Meğer zeki tripot uzaylılarımız, yıllar sonra yaşayacakları krizi öngörüp krizin çözümünü de insanlara anlatmaya çalışıyormuş ki yıllar sonra sorun anında dünyaya gelip çözümü öğrenebilsinler. Tabi dünyalı yetkililer bu durumu bile tehlike olarak görüp uzaylılara savaş açacak duruma gelince tıpkı Dünyanın Durduğu Gün filminde olduğu gibi Arrival’de de uzaylılar bilim insanlarıyla iletişime geçip yardım istiyordu. Uzaylıların geleceği ve geçmişi görme yetileri olduğu için kendilerine savaş açmaya hazırlanan Çinli yetkiliyi inandırmak için karısının ölmeden evvel adamın kulağına fısıldadığı ve Çinli yetkili hariç kimsenin bilmediği sözcükleri Louise hanıma söyleyen uzaylılar, masumiyetlerine yetkilileri inandırmıştı.

13 Ocak 2018 Cumartesi

Doksanlarda Reyting Rekorları Kırıp İzleyiciyi Helak Etmiş 11 Arabeskçi Dizisi

   Yetmişlerin sonunda başlayıp seksenlerde iyice etkisini arttıran arabeskçi filmleri televizyonun evlere girişinin doksanlarda iyice artmasıyla evrilip dizi formuna girmiş. Doksanların tüm popüler arabeskçilerinin oyunculuk yeteneği baz alınmadan şarkısı tuttuysa dizisi de tutar mantığıyla daha fazla para kazanmak uğruna ekranlara getirildiği dizileri bir inceleyelim dedim. Şimdi sesi güzel olsa da çoğunun oyunculuğu bir Müşfik Kenter değil diye arabesk fantezi müziğin önemli isimlerini hor görmeyelim. Bu diziler nice Türk genci ve genç kızının güzel kadın ve yakışıklı erkek görüp gözünün gönlünün açılmasına sebebiyet verdiği için de bir nevi kamu hizmeti yapıyordu. Günümüzün birçok yetenekli oyuncusunun da yetişmesine vesile olan arabeskçi dizilerimizi isimlendirme konusunda ikiye ayırabiliriz. İlki hiç düşünülmeden arabeskçimizin patlattığı kasetinin ismi olurken ikincisi kasetin çok tutan parçasının adı oluyordu. Tabi Aynalı Tahir gibi özgün bir isimle piyasaya sürülüp arabeskçimizin diziye özel jenerik okumuşluğu da vardı. Lafı uzatmadan bir dönem ülkemizde reyting basamaklarının en üstünde yer alan dizilerimize bir göz atalım. 

Delikanlılığın kitabını yazarken mahalledeki tüm güzel kızlarla sevgili olan Aynalı Tahir


Mahallenin bir numaralı delikanlısı Tahir, mahallenin bir numaralı iti olan tilki lakaplı Ekrem’le kavgalıdır. Tahir başrol olmanın avantajıyla kendisinden hem endam hem adale olarak ebatlı olan Ekrem'i her daim dövme potansiyeline sahiptir. Tahir’in sevdiceği Zümrüt, babasına borç para veren Ekrem’le istemese de evlenmek zorundadır. Tahir malı kızı alıp kaçırmak dururken vay Zümrüt demek aşkın bu kadardı, demek ilk zorlukta pes ettin diye kızın psikolojisini bozar ve bir taş, bir kaya, bir meteor olan Zümrüt kendini intihar ederek yerini dizinin insan olduğundan şüphe edilecek kadar güzel üyesi Sedef’e bırakır. Zaten Aynalı Tahir güzel kız bakımından en bereketli arabeskçi dizisiydi. Metrekare başına yedi sekiz güzel kız düşüyordu neredeyse. Senaryo açısından tipik olan dizimizde tüm kızlar Tahir’e geri kalanlar da dizinin diğer üyelerine kalıyordu. Daha doğrusu Tahir’den diğer elemanlara kız kalırsa onlar şükür filan ediyordu. Tahir’in yancısı Bilal mahallenin kıvırcığı Feride’ye, Feride de tabi ki Tahir’e yanıktı. Tahir’inse çevresindeki sülün gibi mankenlerden Feride’yi görmesine imkan ve olanak yoktu. Tilki Ekrem’in kapatması Bıldırcın lakaplı Sevda’ya ( ki bıldırcın lakabı olsa da Sevda tam bir attı ) ek olarak Melek lakaplı bir manitası daha doğrusu fuckbudysi vardı. Bi de Ekrem’in yancısı Armut Tekin’in sevgilisi dedikoducu İpek vardı. Bu üçlü haricinde dizideki erkeklerin hepsi saptı. Erkan Petekkaya’nın oynadığı Tahir’in ikinci kankisi Kadir’in sevgilisi Yeşim vardı bir de. O da adamın yanında kurşunlanmıştı zaten. Allah sizi inandırsın bu dizinin güzel kızlarının hepsinin başına mutlaka bir şey geliyordu. Zümrüt intihar edip sizlere ömür oldu, Sedef kötürüm kaldı, Yeşim’i kurşunladılar. Tahir’in ezik kardeşini de sevgilisi öldürüp intihar süsü vermişti. İşte böyle entrikalı ve de beyin yakıcı bir diziydi kadife sesli Alişan’ın dizisi Aynalı Tahir. Ha bir de dönemin 1.75 üstü bütün güzel kadınları bu dizide mutlaka görünüyordu.     

Manitamı zengin çipi kapınca kendimi sanata verdim konulu Canısı


İbrahim Erkal’ın fırtına gibi estiği doksanların son çeyreğine doğru yapımcıların "Ay kaset çok tuttu. İbrahim’e bir de TRT spikeri dublajlı dizi yapalım." diye konuşup piyasaya sürdüğü dizi olduğu düşünülen Canısı, bir dönem ülkeyi etkisi altına aldı desek yalan olmaz. Tabi bunda ülke sınırlarımızda doğan en güzel sarışınlardan olan Emine Ün hanımın da payı büyük. Dizi Metin Erksan’ın 62 yapımı Acı Hayat’ının arabeskçi tekrar çevirimi. Sadece içine aşırı derecede dram, ağır derecede entrika ve bir adet şarkı söylerken Erzurum aksanlı konuşurken TRT Ankara stüdyosu spikeri diksiyonlu İbrahim Erkal’la bir adette peri gibi güzel Emine Ün koymuşlar. Konuya değinmeye bile gerek yok yapımcılarımızın iki binlerin ortasına kadar bile vazgeçemediği sevgilisini zengin gence kaptıran fakir ama gururlu gencin intikamını esas alıyor. Bu dizi hakkında en unutulmaz olay, Emine’yi havuzda görüp içindeki Çılgın Sedat ortaya çıkan İbrahim’in hızını alamayıp midyum beden manken kızı Bizans askeri tokatlayan Cüneyt Arkın gibi tokatlayıp bayıltmasıydı. Dönemin efsane magazin olayı olup gündemden düşmeyen o sahneyi görünce insanın içi acıyor yeminle. Seda Sayan’ın İbrahim Tatlıses’ten yediği asfalta yapıştırmalı tokattan sonraki en ağır tokattı Emine hanımın yediği tokat. Yediği tokatla bilincini kaybedip havuza yuvarlanan Emine’yi havuza dalan set ekibi apar topar acile yetiştirmişti. İbrahim’in Canısı’dan sonra patlayan diğer şarkısı Sırılsıklam’a da bir dizi çekilmişti. Dizide Petek Dinçöz’e benzemeyen bir adet Petek Dinçöz mevcuttu.

Anadolu’nun bağrından kopup İstanbul’da taksicilik yaparken kadife sesli olduğum anlaşılınca kendimi sahnelerde ve seksi kadınların kollarında buldum dizisi Yalan


Abisi ölünce abisinin hanımı ile evlenen Özcan, İstanbul’a yerleşip taksicilik yapmaya başlar. Fakirliğin dibine vuran aile, inim inim inlerken, evde çocuk aç diye, kötü yollara düşmeye hazırlanan Özcan’ın yengesi/hanımı Ayşe, taksicilik yapan Özcan tarafından E5’te yakalanır. Kederinden şarkı söylemeye başlayan Özcan ülkemiz gerçeğine çok ters olarak bıyıklı, göbekli bir yapımcı yerine aşırı taş bir yapımcı olan Didem tarafından keşfedilir. Ünlü bir şarkıcı olan Özcan’ın yengesi görgüsüze bağlayıp Özcan’ı banka gibi görmeye başlar. Gazetecileri evine toplayan Ayşe, Özcan’la aralarında büyük bir aşk olduğunu uydurunca Özcan’ın taş manitası İpek, adamın yüzüne bakmaz. Bu dizinin en efsane detayı sülün gibi güzel mankenlere ek olarak dizideki orta yaşlı kadın oyuncuların bile taş oluşuydu. Hatta Suna Yıldızoğlu’nun oynadığı Nermin karakteri güzellik konusunda dizdeki genç kızların hepsinin eline verirdi.    

İmana gelmiş bir kiralık katil olarak doğru yolu bulup kötülere savaş açan Mahsun manifestosu Hemşerim


Bir kiralık katil olan Davut, dizinin efsanevi kötü adamı Mehmet Turan’ın emriyle Aslı’nın ağabeyini öldürüp cezasını çekmiş ve Mehmet Turan’ın ne kadar zalım bir adam olduğunu anlamıştır. Doğru yolu bulup tövbe eden Davut’un ağabeyi Üzeyir’in kızının kalbi deliktir. Parasızlıktan meteliğe kurşun atan ailenin kızı ameliyat ettirecek parası yoktur. Mehmet Turan’ın ise temizletecek adam listesi kabarıktır. Üzeyir’in zor durumunu öğrenince kızının ameliyatı için para verip, onun adamı olmasını ister. Üzeyir’in baba yüreği kızının haline dayanmaz ve adamın teklifini kabul eder. Bunu duyan Davut, küplere biner, ağabeyine o adamla çalışma o kötü diye bağırıp çağırmaya başlar. Valla bu dizi de diğer arabeskçi dizileri gibi bol dram ve entrika barındırıyordu. Koca dizideki tek olay dizinin karanlık tarafı Mehmet Turan ve Davut arasındaki iyi kötü savaşı üzerineydi. O onu vurduruyor, üç bölüm komada kalıp her bölüm on defa kalbi duran birinin bağlandığı EKG cihazının sesiyle dizinin bölüm sonu geliyordu. Bi de bu dizinin yan hikayelerinden biri de Mehmet Turan’ın kendi gibi çapsız oğlunun bunalım sevgilisi Esra’nın dramıydı. Kız bu oğlan yüzünden önce uyuşturucu müptelası olmuş, sonra çocuktan hamile kalmıştı. İsmini unuttuğum sevgilisi de babam ağzıma sıçar korkusuyla kızı kandırıp kürtaja ikna etmişti. Kürtaj yüzünden çocuk sahibi olamayacağını öğrenen Esra’da iyice şizoya bağlayıp sevgilisini vurmuştu. Tövbe Allah’ım, ne biçim detay hatırlıyorum ya? Dizi ağır dramdı anlayacağınız, her çeşit konuyu içinde barındıran Hemşerim dizisi de tabi ki sülün gibi endamlı ve güzel kadınların resmi geçit alanı gibiydi.

Karısı bir karış suda boğulan İbo’nun dramını konu alan Fırat


İşte bu dizi bir nesli kanser etmesi açısından bir mihenk taşıdır. Gülben’in oynadığı Zeynep karakterine mi, salak arkadaşına mı söveceğinizi şaşırırsınız. Hamile olduğunu dere kenarındaki kankileriyle paylaşan Zeynep, gerzek kankisiyle kovalamaca oynarken bir karış suda debelenmeye başlar. Hayır, etrafta kırk tane kadın var, Zeynep daha yakındayken kadını çekip çıkaracakları yerde kadın ölmüş gibi dövüne dövüne ağlamaya başlıyorlar. Lan, Mevla akıl dağıtırken siz dövünüyor muydunuz? Biriniz düşen kadını dizine kadar gelen sudan çıkarınsana. Kadın pisipisine gitti yeminle. Olayı öğrenen İbo desen adam genç yaşında yaşlandı üzüntüden. Zaten yakın zamanda kardeşi Hüseyin’i de kaybetmişti adamcağız. Zeynep’ten sonra çevrenin zoruyla uyuz bir kadınla evlenen İbo, kadının oğluna, babasına zulm ettiğini görünce kadını boşayıp İstanbul’daki kankisi Aydemir Akbaş’ın yanına göç etmişti. Bu dizinin en efso detayıysa Aydemir’in taş karısı Jale, adamı otelin müdürüyle hunharca aldatmaktadır. Bu ihanete de İbo’nun minik yavrusu şahit olur. Jale ve sevgilisi de çocuğu çikolatayla gofretle kandırmaya filan çalışıyordu.

Emrah’ın evli barklı Seren’e yürüdüğü Aşk-ı Memnu özeti Belalım Benim


Emrah’ın Arzu Yanardağ faktörlü Unutabilsem’i kadar sürmese de bir neslin aklında yer eden dizisi içinde dönemin ünlü ve güzel mankenlerine ek olarak bir adet de Seren Serengil barındırıyordu. Yasak Sokaklar’dan sonra ikinci defa Seren’le bir araya gelen Emrah bu dizide evli barklı, çoluklu çocuklu Seren’e aşıktı. Seren’e yaklaşmak için de Seren’in kardeşi Ebru’yu resmen kullanıyordu. Seren’in ortamına girebilmek için kardeşi, taşlığının zirvesindeki Ebru’yu kullanan bir adet Emrah görüntüsü, ülkemiz gözünde yeri acıların çocuğu olan Emrah’a halkımız tarafından yakıştırılmadı ve dizi tutmayıp altı bölümle son buldu. O değil de Emrah dizilerinde Ebru niye hep esas kıza gitmek için Emrah tarafından kullanılan ikinci kız vasfından çıkamamıştı yahu?

Sevgilimi yılan kankam kapınca kendimi sahnelere atıp hesap sordum konulu Hesabım Bitmedi


Hakan Taşıyan’ın dönemin en hoş mankenlerinden Ebru Destan’la oynadığı dizide Müslüm babanın yeni versiyonu diye piyasada nam yapan Hakan da Müslüm baba gibi en çirkini ülke ortalamasının üstündeki kadınlarla rol alıyordu. Bu dizi de aslen 1962 yapımı Metin Erksan filmi Acı Hayat’ın epizotlarını içinde barındıran arabeskçi dizisidir. Diğer versiyonlardan farklı olarak bu dizide kadife sesli esas oğlanın sevgilisi eloğlu tarafından değil de arkadaş tarafından kapılır. Bu olay üzerine dellenen Hakan da muhasebeci hesabı tutup hem arkadaşına hem sevgilisine kan kusturur. Zaten Hakan Taşıyan’ın aynı adlı kaseti çok tutunca yapımcılar İbrahim’de Alişan’da yaptıklarını Hakan’da da yapıp bir dizi çekelim demişler. Yine TRT spikeri edasıyla konuşan bir fakir ama gururlu genç mevcut bu dizide ve ne hikmetse kadife gibi sesi var ama gencimiz tamircilik mesleğini icra ediyor. Mahallenin aşırı güzel kızına aşık olan Hakan, utangaçlıktan kıza açılamaz. Açılıp tam mutlu mesut evleneceklerdir ki, Hakan’ın arkadaşı işlediği bir suçu saf kankası Hakan’ın üstüne yıkar. Hapse düşen garibim Hakan düştük mahpus damına bari elimize sazı alalım da namımız yürüsün diye dertli dertli saz çalıp içli içli türkü söyler. Sesinin hatırına mahpusta hatırlı dost edinen Hakan, hapisten çıkınca bir de ne görsün? Sevgilisi arkadaşıyla evlenmiş. Deliye dönen Hakan, hatırlı dostlarının yanına kendini atar. Hatırlı dostlarıyla dertleşirken ortamda bulunan bir it girlle karşılaşan Hakan, sülün gibi hatunu tersler. Ki Hakan’ın terslediği hatun da memleketin en güzel kadınlarından Yasemin Koşal. O kadını tersleyip, görmezden gelmek her yiğidin harcı değil. Reddedilmenin hırsıyla deliye dönen it girl, Hakan’ı etkilemek için bülbül sesli Hakan’a kaset bile çıkarır. Milenyumun başında çıktığı mekanda beyaz takım elbise ve papyonla yetmişler havası estiren Hakan, ex aşkı taş Ebru’yla zamanında arkadaşım dediği lavuğu görünce bunlara bir hesap çıkartır ikisinin de yüzü düşer. Hesabını bir türlü bitiremeyen Hakan, hesabım bitmedi diye diye Ebru’yu kanser etmişti. Kız ölürken bile hesabın bitti mi gözünü seveyim diye soruyordu buna. Yahu Hakancım kabahat biraz da sende ama. İnsan hiç Cennet Mahallesi’den Rüstem’le arkadaşlık mı eder? Değil sevgilini çalmak, böbreğini karaborsada okutmadığına şükret sen.      

Kendi halinde balıkçılık yaparken yat kaptanlığına terfi eden Cengiz’in cinayet soruşturmalarına karıştığı Hain Geceler


Kendi halinde bir yat kaptanı olan Cengiz, Hülya Avşar gibi karısı, sevgili anası, saygılı bacısı ve minik yavrusuyla mutlu mesut bir hayat sürerken kötü kader ağlarını örer. Cengiz’in güzelim karısı ikinci çocuğunu doğururken ölür. Karısının acısına dayanamayan Cengiz ailesini toplayıp akrabalarının yanına İstanbul’a gider. İstanbul’da sığındığı akrabası tecavüzcü Coşkun olan ailenin başına iyi şeylerin geleceğini hiçbir izleyici düşünmemektedir. Ama safım Cengiz’in bundan haberi yoktur. Coşkun’un şoför olarak çalıştığı zengin eve yat kaptanı diye alınan Cengiz evin güzel kızına ilgi duymaya başlar. Ay kız da aynen Yeşilçam’ın iyilikten başka bir şey düşünmeyen saf zengin kızı misali pıktım bı sıhtı hıyıttın diye kalkıp kimsesi yok gibi yatının kaptanıyla dertleşir. Bu arada patronun seksi ve vamp karısı adamın mirasına konmak için sevgilisiyle bir olup kocasını öldürür, suçu Cengiz’in üstüne atar. Hayır bu olayın üstünden çok vakit geçmeden Coşkun’un ağına düşen Cengiz’in bacısı da namusum kirlendi diye intihar eder. Zaten bu arabeskçi dizilerinde de arabeskçinin bacısıysan mutlaka birinin ağına düşüyorsun. Ebru’nun saf bacısı da kötü adamların ağına düşüyordu. Neyse işte bu dizide de iftiraya uğrayan arabeskçimiz en az okuduğu şarkı kadar acı çekme mecburiyetinden dolayı çeşitli dramlar yaşamıştı. Dizinin güzel kadınların cirit attığı bir ortamda geçtiğine değinmeye gerek yok herhalde.

Kadırgalı Seda bacımızın başında bin tane belanın dolaştığı Geceler


Beş çocuklu bir ailenin büyük kızı Seda, sevilen bir sanatçıdır. Seda’nın kardeşi Erol ise uyuşturucu illetine bulaşmıştır. Uyuşturucu çetesi Erol’un ünlü sanatçı Seda’nın kardeşi olduğunu öğrenince Erol’dan tehditle para ister. Seda uyuşturucu belasındaki kardeşinin bu parayı uyuşturucu almak için istediğini düşünüp kardeşine para vermez. Burda bir es verip Seda bacımızın özeline geçelim. Seda, zengin, iyi niyetli ama yaşça kendisinden büyük Reha ile evlidir. Ama zamanında Seda bacımıza yamuk yapan eski sevgilisi seni seviyorum diye kadının karşısına çıkar. Ay sanki kadının başka derdi yok, kardeşini uyuşturucu kartelleri şişledi, kadının bi rahat verin yahu! Bu diziyle alakalı en akılda kalıcı sahne konserde kardeşinin bıçaklandığını öğrenen Seda’nın vicdan azabı içinde, şık tuvaletiyle, aşırı hareketli geceler şarkısı eşliğinde yaralanan kardeşine koşmasıydı.

Düğün gecesi terk edilen Ebru’nun intikam hırsıyla sahnelerin kraliçesine dönüştüğü Fırtınalar


Düğün gecesi terk edilen Ebru, bir genç kıza bu yapılır mı diye kinlenir ve bülbül sesi sayesinde kısa sürede sahnelerin kraliçesine dönüşür. Başarılı kariyerine rağmen zamanında yaşadığı olayın etkisinden kurtulamayan Ebru, psikolojik sorunlar yaşamakta ve bu sorunlarını da kendisine aşık Ferit’le paylaşmaktadır. Ferit desen her dakika Ebru’nun sorunlarıyla ilgilenen örnek ötesi bir sevgilidir. Eski eşinden intikam almak için Ebru her şeyi yapar. Ferit’te ne zaman ihtiyacı olsa histerik Ebru’nun yanında olmaktan geri durmaz. Adam bu uğurda iş yerinde bile durmaz. Öte yandan bir Gönül Cebeci gerçeği var bu dizimizde ki, kendisi dizinin fırtınası kasırgası. Sülün gibi hatun olan Gönül’ün Ferit’te gözü var ama Ferit’in gözü Ebru’nun dertlerinden başka bir şey görmüyor. Bi de Ebru’nun liseli kız kardeşi var. Kızın sevgilisi tam bir tehlike. Hani adamın üzerine danger filan yazılıp, çevresine on metreden fazla yaklaşılması mahkeme kararıyla yasaklanmalı. Ebru kendi dertlerinin yanında bir de kardeşi olacak safı aşırı tehlikeli sevgilisinden kurtarmaya çalışıyordu. Tabi bu sorunu için de hemen Ferit’i arıyordu. Kerem Alışık’ın ideal sevgili mi yoksa süper kahraman mı olduğu belli olmayan bir diziydi Fırtınalar. Ayrıca Ebru Gündeş’in bir dönem ortalığın tozunu attıran parçasıydı. Zaten bu yüzden dizisi çekilmişti.

Kısmeti kurşunlanıp köprüden atılarak ayağına gelen Berivan


Mardin’in iki düşman ailesi, bir aşk hikayesi, ağalık, kuma, kara büyü, dram eşittir Berivan. Yakışıklı Ferhat ağa, düşmanı Kudret Çınaroğlu’nun tuzağıyla kurşunlanıp, köprüden atılır. O sırada jeepi ile Mardin Devlet Hastanesinden köyüne dönen Berivan ve ailesi bu cinayet teşebbüsüne şahit olur. Yaralı Ferhat ağayı karga tulumba eve taşıyıp adamı kocakarı ilacı yöntemiyle tedavi ederler. Berivan yaralı Ferhat ağaya vurulup sabah akşam baygın adamın başında bekler. Ferhat ağa da az çapkın değil yalnız, ölümden dönmüş hala başında bekleyen kıza kur yapıyor. Yahu sen bekle de önce kırılan kemiklerin kaynasın, yaran beren iyileşsin. Hasta yatağında kıza yürümek nasıl bir mantıktır. Neyse Ferhat ağa iyileşince Berivan’la evleniyordu, sonra can düşmanı Kudret ağa da Mardin’de kadın kalmamış gibi Berivan’a aşık oluyordu. Berivan hamileyken kocasına pusu kuran Kudret’in kurşunlarının önüne atlayıp çocuğunu düşürüyordu. Sonra bu olay yüzünden Berivan’ın çocuğu olmuyor diye Ferhat’a zorla bir kuma alıyorlardı. Sonra Ferhat kayıplara karışıyordu. Sonra Berivan’ın esas babası ortaya çıkıyordu, Berivan’ın kumasının çoban sevgilisi vardı. Suriye sınırından geçerken mayına basıyordu. Valla sonrası bol aksiyondu da Emre Kınay diziden çıkınca eski tadı vermedi diye bizimkiler diziyi izlemeyi bırakıp başka bir arabeskçi dizisi bulmuştu.

Bonus: Yengesinin mayoyla seviştiğini görünce şok geçiren Küçük İbo


Emrah’la başlayıp çok tutan küçük sanatçılar furyasının doksanlar ayağından küçük İbo’nun şarkıları çok tutup, kaseti ülkeyi etkisi altına alınca dizisi yapılan arabeskçiler furyasından o da kaçamadı. Anne babasını kaybeden İbo, İstanbul’daki amcasının yanına gelir. Hırçın ve seksi yengesi Cemile’nin hışmına uğrayan zavallı İbo’nun sazı bile cadaloz yenge tarafından kırılır. Bu kadının yüzünü görmeyeyim diye kahvede çalışmaya başlayan İbo’nun en yakın kankası umutsuz aşık Raşit’tir. Şoktan bayılmayın ama Raşit’i fakülteli Levent Üzümcü oynuyor. Yani bir zamanlar Türk dizi tarihinin en salatalık karakterine can vermiş ülkenin en iyi tiyatrocularından olan Levent bey. Ayrıca Ayşe’ye aşık olacağına Mine’nin anasına aşık olaydın ya Raşit, kadını kaprisli kızı Mine’nin elinden kurtarırdın da zavallıcık o itici Mine yüzünden ölmezdi. Her arabeskçi dizisinin olmazsa olmazı olan arabeskçi manitası kontenjanını bu güzide dizimizde beş buçuk yaşında gibi gösteren, dublajlı, kıvırcık Mine dolduruyordu. Mine zengin bir ailenin şımarık kızıydı ve Mine’nin taş anası kızının İbo gibi bir fakirle takılmasını istemiyordu. Mine tam prenses ekolüyle yetiştirilmiş itici bir şımarıktı. Bunun şımarıklığına dayanmayan evin hizmetçisi kıza evlatlık olduğunu söylemişti. Tabi bu gerçeği öğrenince Mine’nin şımarıklığına ek olarak bir de psikolojik sorunlar eklenmişti. İbo’ya da acıyordum yeminle sanki başında nefret saçan bir Cemile yengesi yokmuş gibi bir de bu şımarık ve hasta kızla uğraşıyordu. Bu dizimizin en unutulmaz sahnesiyse günümüzde bile viral olan İbo’nun yengesini başka bir adamla yakaladığı ve şok geçirdiği sahnedir. İşten eve erken gelen küçük İbo, küçük olmasının da avantajıyla sessiz sedasız eve girer. Yengesinin odasından sesler duyan İbo, sapık gibi kalkıp kadının odasına gizli gizli yaklaşır ve yengesini aşığıyla cima üzerinde başar. Gördüğü manzara karşısında gözleri yuvalarından fırlayan İbo’ya mı gülsem, şok geçiren yengenin ekolu sesine mi şaşırsam yoksa yataktaki adamın surat ifadesine mi kahkahayı bassam bilemedim. O değil de Cemile hanım neden yüzücü mayosuyla güreşçi mayosu arasında bir mayoyla sevişiyor orası muamma.   

Bonus: İstanbul’a taşınınca babası hapse halası kötü yola kardeşi de dilencilerin eline düşen Küçük Onur



Çocuk sanatçı ayağının doksanlar versiyonu Küçük Onur da tıpkı İbo gibi şarkıları tutunca dizi çektirilenlerden. Onur ve ailesi İstanbul’a göç edince hayatları kararır efendim. Önce Onur’un babası hapse düşer, sonra hapiste hastalanır. Ciğerleri çürür, ama o halde bile hala namus belasına kardeşi Ayşe’yi öldürmeye çalışır. Zira Onur’un halası Ayşe yanlış bir adama, pezevenge, aşık olur. Sevişmelerini kasete alan adam kızı sermaye yapar, bu arada kötü yola düşen Ayşe’nin kader yüzüne güler. Zengin bir müşterisi kıza aşık olur, fakat bu sefer de kızı aylarca perişan eden, çalıştıran, pezevenk Ayşe’ye aşık olduğu için ondan vazgeçmek istemez. Yok valla adam elimdeki mal gidiyor diye değil, kıza aşık olduğu için bırakmak istemiyordu. Sonra Ayşe bu hasta pezevengi brodwayle çiğnemişti. Öte yandan Onur’un babası hapse düşünce ailedeki tek acıyı hala hanım yaşamadı. Önce Onur’un kardeşini dilenciler kaçırdı, sonra da kızın böbreğini çaldılar. Nice zorluklarla kızı dilenirken bulan Onur’un Hülya Avşar görünümlü taş anası, kafayı üşüttü. Allah’tan o da kötü yola düşmedi. Kötü yol kontenjanı halayla kapandı. Bi de Onur okuldan bir kıza aşıktı ama bu aşk tabi ki tamamına ermedi, çünkü Onur’un çileli başının çilesi bitmemişti. Diğer arabeskçiler gibi Onur’a da acımadı senaristler, çocuktur fazla yüklenmeyelim demediler. Onur’da çok çekti çok, bi ara anasına karşıdan karşıya geçerken araba çarpmıştı. Onur da kan bulmak için helak olup bulduğu kanı da sedyede getirilen ölmüş bir hastayı anası sandı diye ağlayarak duvara fırlatmıştı.