İzleyeni Etkisi Altına Alan Soygun Dizisi La Casa De Papel’in
Dizi Kadar Etkileyici 14 Karakteri
Netflix ile hayatımıza giren İspanyol soygun dizisi, akıl
oyunları yüklü sürükleyici senaryosu, sistem karşıtı söylemi, etkileyici
oyunculukları ve tabi ki Bella Ciao ile birçok dizi severin kalbini kazandı. Mükemmel
giden bir soygun planında yer yer sorunlar yaşansa da grubun dışarıdaki beyni
profesör ve darphane içindeki ekip amaçlarına ulaşmak için ellerinden geleni
yaptı.
İzleyenlerin soyguncuları desteklemekten kendini alamadığı
dizinin tüm oyuncuları en az dizi kadar etkileyici bir oyunculuk sergiledi.
Tokyo’yu canlandıran İspanyol oyuncu Ursula Corbero’nun güzelliğiyle dizinin
önüne geçtiği söylense de o senaryoyu değil Ursula hanım Sofia Loren bile
gölgeleyemez. Haksızlık etmeyin şimdi, dizi gerek akıcı senaryosu gerek
oyunculuklarıyla alkışı hak ediyor. Dizinin en az Tokyo kadar etkileyici on üç karakterine değinmeden edemedim. İşte iki sezonu bir haftada bitirtecek dizinin, diziyi
sırtlayan on dört karakteri. Not itina ile spoiler verildiği için baştan
uyarayım dedim.
Ekibin beyni savunma sanatları ve dil uzmanı Profesör
İlk başlarda Arka Sokaklar’ın lalesi Ali’ye aşırı benzediği
için izleyeni şok edip, karaktere konsantre edemese de sonradan zekasına hayran
bırakan profesör, soyguncuların dışarıdaki destekçisi. Google Translate gibi
adam olan profesör, savunma sanatlarında da uzman. Özellikle sevdiceği Raquel’in
hırt kocasını marizlediği bölümle gözlerden kalp fışkırtıyor. Çocukluğu hastanelerde
geçtiği için kendini okumaya veren profesörümüz bu efsanevi soygunu, zamanında
kimsenin canını yakmadan soygun planlayan ama soygun için gireceği bankanın
kapısında vurulup ölen babasına ithaf etmiş. Soygunda her şeyi en ince ayrıntısına
kadar düşünse de soygundaki müzakereci müfettiş Raquel’e aşık olmak planlarında
olmadığı için kusursuz planı sekteye uğrar.
Kural tanımaz ve tehlikeli Tokyo
On beş soyguna karışıp son soygunda sevgilisi öldüğü için
bunalıma giren Tokyo, kaçmadan evvel son kez annesini görmek ister. Fakat
profesör, onu soygun ekibine dahil etmek istediği için takibe almıştır. Annesinin
evinde onu polislerin beklediğini profesörden öğrenen Tokyo, kurtarıcısı olarak
gördüğü profesörün soygun planına dahil olur. Ama başına buyruk olan Tokyo
hanım, daha dakika bir gol bir misali soygunun ilk kuralını bozup, çıtır hacker
Rio ile ilişki yaşar. Önceleri bu aşkın tek taraflı olduğunu düşünsek de ikinci
sezonda Tokyo’nun da Rio’ya karşı derin hisler beslediği anlaşılır. Berlin’le
sürekli sürtüşme yaşayan Tokyo, Berlin’e karşı Denver ve Rio’yu arkasına alarak
bir darbe yapar. Disiplin manyağı, narsis Berlin’in darbeye cevabı ise Helsinki
tarafından etkisiz hale getirilen Tokyo’yu paketleyip polislere teslim etmek
olur. Profesörün Sırplara kaçırttığı Tokyo, profesöre ulaşamayınca onun
tutuklandığını sanıp motoruna atladığı gibi soygun mekanına geri döner. Adeta bir
bumerang olan Tokyo hanımdan kurtulmak o kadar kolay değil anlayacağınız. Diziyi
onun ağzından dinliyoruz bu arada.
Beş karılı soğuk egoist Berlin
Ağır egoist olan Berlin, Rio’yu karşısına alıp “Sen safsın,
Tokyo seni sevmiyor!” tarzı konuşarak çocuğu uyarır. Sonra da sanki bir sır veriyormuş
gibi çocuğa beş karısından, kadınların çocuk sahibi olunca erkeklere yüz
vermemesinden bahseder. İlerleyen bölümlerde Denver’in yaptığı Berlin
taklidinden anlarız ki, Berlin beş karısını soyguna karışan herkese anlatmış. Beyaz
yaka hırsız olan Berlin, ekibin içerideki beynidir ve profesörden aldığı
emirleri uygular. Grup içerisinde en sadık elemanları düşünemediklerinden olsa
gerek insan azmanı kuzenler Oslo ve Helsinki’dir. Egoist tavırları ve kadın
düşmanlığı yüzünden iki kadın darbesine maruz kalsa da her daim yakasını
kurtarıp liderliği geri kazanmayı bilmiştir. Ölümcül hastalığa yakalandığı için
altı aylık ömrünü sürünerek geçirme niyeti olmayan Berlin bey, garanti soygun
başlamadan ölmeyi kafasına koymuştu. Nasıl bir narsis olduğunu kardeşine bile
ölmeden evvelki son konuşmasında seni çok seviyorum beni sakın unutma
demesinden anladığımız Berlin, her egolu gibi unutulmaz olmayı istiyordu.
Soygunun planlandığı gibi gitmesi için uğraşan feminist
kalpazan Nairobi
Kalpazanlıktan sabıkalı Nairobi, profesörün planına dahil
olmayı zamanında ondan alınan oğlunu, parası ile geri almak için kabul etmiş. Profesörden
çok hoşlanan Nairobi, bu amacına ulaşamasa da dizinin sonunda soygundan payını
aldı. Dizinin en feminist karakteri olan Nairobi, suçlulara karşı en nazik olan
soyguncuydu da. Tam görev kadını olan Nairobi hanım resmen tüm gizemlerin de
içine düşerdi. Denver, Berlin’den aldığı emre rağmen kıvırcık Monica’yı mı
öldürememiş, bunu ilk kim fark ediyor dersiniz? Tabi ki Nairobi. Kadın resmen
tüm gizemlerin içine düşüyordu ve bunu da dikkati kadar kapı arkasına geçip
radarını açarak konuşulanları dinlemesine borçluydu.
Ekibin tünel kazma uzmanı Moskova
1 Mayıs’ta doğduğunu son bölümde öğrendiğimiz Moskova,
dizinin en hassas ve iyi niyetli üyesiydi. Oğlundan anasının şaibeli geçmişini
saklaması bile onun düzgün bir insan olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Oğlu Denver’i,
Polonyalı uyuşturucu mafyasının elinden kurtarmak için plana dahil ettiren
Moskova, darphaneye geri gelen Tokyo’yu kurşunlardan korumak için Rio ile
beraber çatışmaya girip yaralanmıştı. Oslo’nun ölümü belki sadece kuzeni
Helsinki’yi üzdü ama Moskova’nın ölümü ekibi bırak izleyicileri bile üzdü. Hani
o öleceğine itici müdür Arturo ölseydi keşke, safi oksijen israfıydı adam. Ama
Moskova’nın oğluyla geçireceği zamanı vardı. O kadar mücadele etmişti, ben bi
ara profesör Polonyalı doktorla görüşünce herhalde Moskova ölmez demiştim. Ama
resmen adamı öldürüp ters köşe yaptılar.
Bilgisayar dehası çıtır Rio
Bilgisayardan anlayanların, zekasını yazılımla
birleştirenlerin Microsoft’u, Facebook’u kurduğu bu devirde sen niye tehlikeli
soygun işlerine giriyon Babyface? Bi de gitmişsin Tokyo gibi seksi olduğu kadar
da tehlikeli kadına aşık olmuşsun, Berlin’e biz ciddiyiz taam mı diye
artisleniyorsun. Bir de sokağa çıkmaktansa bilgisayar başında oturan birisi
için fazla fit değil mi bu çocuk? Benim bildiğim bilgisayar başında dünyadan
uzak yaşayan tipler hareketsizlikten ya obez oluyor ya da ona yakın bir duruma
geliyor, ama maşallah Rio’nun gram fazlası yok. Profesöre darphanedeki ekip ve
müfettişle irtibat kurmasını sağlayacak bilgisayar kurulumunu yaparken, silah
alımı sırasında, silahlardan oyuncak gibi bahsetmesi üzerine profesör Rio’nun soygun
için uygun olmadığını düşünüp, onu darphaneye göndermek istemez. Tokyo’nun
çirkeflenmesi ile soyguna katılan Rio, içeride Allison’dan hafif elektrik alsa
da Tokyo aşkı bayağı büyüktü. Berlin, Tokyo’yu paket yapıp dışarı gönderdi diye, rehinelerle isyan başlatacaktı az daha.
Tuhaf gülüşlü hafif saf ama temiz kalpli Denver
Moskova’nın kavgacı oğlu Denver’in zaafı annesi olduğu için
çocuğunu düşürmek isteyen Monica’ya çocuğuna bir şans ver diye, para bile
verecek kadar temiz bir kalbi var. İtici bir gülüşe sahip olan Denver, hafifte
saf bir kardeşimiz. Monica ile olan ilişkisini Stockholm sendromuna bağlayan
Nairobi ve Monica’yı ona layık görmeyen babası yüzünden Monica’nın kendini
sevmediğini düşünüp bayağı bir dram yaşamıştı. Bir de oksijen israfı Arturo
tarafından kör makasla bıçaklanması vardı. Valla ekibin en çilelisiydi. Soygunun
son günü babasıyla kavga edip, babasının ölümüne şahit olmuşluğu bile vardı.
Düşünceden noksan insan irisi kuzenler Helsinki ve Oslo
İlk insanlardan gibi görülen, dev olmaya bir adım kala
büyümesi duran kuzenler Oslo ve Helsinki grupta zeka bakımından Denver’in bir
altında yer alıyorlar. Denver’in en safı olduğu düşünülürse siz varın
kuzenlerin zeka seviyesini düşünün. Tokyo, Oslo’nun konuşmayı bilip
bilmediğinin bile şüpheli olduğundan bahsediyordu. Bu kadar iri olmasına rağmen
Oslo’nun başına aldığı demir boru darbesiyle ölmesi de başımıza önem
göstermemiz gerektiğinin kanıtı gibi. Grubun içerideki lideri Berlin’in
sözlerini düşünmeden yerine getirmeleriyle bilinen ikiliden Helsinki’nin
eşcinsel çıkması müdür Arturo’yu korkutup, Nairobi’yi de hayal kırıklığına
uğratmıştı.
Soyguncuların liderine aşık olup ikilemde kalan Müfettiş
Raquel
Vallahi bu kadın tanışsa garanti en çok Nairobi ile
anlaşırdı. Kadın haklarına önem veren ve erkek egemenliğinden haz etmeyen bir
yapıya sahip ikisi de. Nairobi’nin kadın düşmanı Berlin’e darbe yapıp, yönetimi
ele geçirince profesöre kadınların zamanı deyişi ile Raquel’in iç çamaşırıyla
sorgulanan Tokyo’yu görünce bu kadına kim böyle muamele ediyor diye dellenip
kızın bacaklarını örtmesi arasında hiçbir fark yok. Kocasından şiddet gördüğü
için ayrılan ama şiddet görmeyi gururuna yediremediği için bunu dillendirmeyen
fakat embesil bacısıyla kocasının beraber olduğunu öğrenince ne hali varsa
görsün demek yerine aynısını kardeşi de yaşamasın diye eski kocasının dayakçı
olduğunu söyleyip davacı olması onun gözümüzdeki değerini iyice büyütüyor. Orta
yolu bulucu diyalog çalışmalarına rağmen gerek kocası olacak nemrut olsun gerek
kadın düşmanı tavır takınan albay olsun kadını çok zorladı. Bir de üstüne aşık
olduğu adamın soygun ekibinin beyni olduğunu öğrendi, yetmedi friendzonesi
Angel trafik kazası yaptı. Kadıncağızın anası bile alzheimerdi, daha ne olsun?
Casus sanılınca kendini içkiye veren freidzone Angel
Bu adama da yazık yeminle. Allah bilir te polis akademisinden
beri Raquel’e aşıktır, aslında Raquel kocası olacak meymenetsizle evleneceğine
bununla evlense daha huzur dolu bir hayatı olurdu. Gerçi o zaman profesörle
egzotik adalarda buluşamazdı ama gene de bu kadar çile çekmezdi. Arturo malı
vurulunca sağlık ekibiyle beraber hemşire ayağı yapıp içeri girer. Amacı
içerideki soyguncuları deşifre etmektir ama gözlüğüne dinleme cihazı konulunca
ava giderken avlanır. Tüm gizli bilgiler dinleme cihazından profesöre gidince
Angel, casus sanılır. Tam da soyguncularla işbirliği yaptığından şüphelendiği
profesörü enselemek üzereyken casuslukla suçlanması üzerine, bir de platonik
aşkı Raquel’in ona inanmamasıyla çileden çıkar. İntihardan hallice bir kaza ile
komaya giren Angel’in soyguncuların liderine ulaştığı adli tıp tarafından
anlaşılınca neredeyse özel harekatçılar koruyacaktı Angel’i. Gönlümüz profesörden
yana olsa da ölmemesi ile sevindirmişti.
Oval ofis vakasına selam çakar gibi kıvırcık merinos Monica
Evli ve muhtemel yaşına yakın çocukları olan, tipsiz
patronuyla ilişki yaşayan genç Monica’ya bula bula o Arturo’yu mu buldun demek
istiyorum. Kızım bak maşallah tip yerinde, fizik desen spor yaptığın ortada. Yani
hem genç hem güzel hem endamlısın böyle etik dışı bir ilişki yaşayıp kendini
küçülteceksin madem bula bula o patates çuvalı kılıklıyı mı buldun? O değil de
bi de o patatesin aklına uyup telefon çalmaya çalışıyorsun. Dua et, Berlin seni
yumuşak kalpli Denver’in eline verdi. Ya Helsinki’ye deseydi bu kızı vur diye? Valla
helvanı yerlerdi. Bacağından vurulmuşsun, nasıl bir libidon varsa Denver’in
yanında üstsüz yattığını görünce Mükremin görmüş Feriştah yengeye bağladın. Stockholm
sendromu yüzünden ona yakın davrandığını sanan Denver, aranıza mesafe koyunca şam
şeytanı Arturo’nun gazıyla silah değiştirmeye razı oldun. Arturo, Denver’i
rehin alınca Arturo’nun kafasına odunu geçirdin. Bu dengesizliklerini
hamileliğine bağladık, tamam, fakat sen nasıl hamile halinle m16 kullanıp
Denver’le beraber çatışmaya girdin. Zaten ben boydan 45 kilo çeken Nairobi,
üstündeki tulumla en fazla 50 kilo çeken Tokyo ve saçınla beraber sıksan 45,5
kiloluk senin o ağır makineleri kullanmanıza hala inanamıyorum. Hiç inandırıcı
değil.
Ölmeyeyim diye Berlin’in kucağına atlayan Ariadna
Hani hepimizin çevresinde vardır ya, böyle feminist geçinen
ama ilk zorlukta mabadını bir erkeğe dayayan sonra da feminizmden bahseden
ağzının ortasına küreği geçirmenin farz olduğu tipler, işte Ariadna tam
onlardan. Güzel bir kadın olduğu için Berlin’in dikkatini çektiğinin
farkındaydı, hepimizi öldürecekler korkusuna kapılıp, öleceğime bari grubun
lideriyle yatayım şıkkını tercih etti. Yani kimse onu Berlin’le yatmaya
zorlamadı, sonra da kalkmış tuvalette kıvırcık saftorik Monica’ya ağlıyor
Berlin bana tecavüz etti diye. Ama adam benimle gel, ben ölünce soygundan
payıma düşen sana kalacak deyince pişmiş kelle sırıtışını da eksik etmiyor. Her
kapının arkasında beliren Nairobi de kalkmış beş karısı olan, kadın mütehassısı
Berlin’e o kadın senden nefret ediyor diye, acı çektirmek istiyor. Anam Nairobi
bazı konularda Denver kadar saflaşabiliyorsun yani bacım. O adam farkında değil
mi sanıyorsun yılan gözlü Ariadna’nın kendisinden hoşlanmadığının?
Yaşına başına bakmadan kızı yaşındaki sekreteriyle kırıştıran
patates Arturo
Dizinin açık ara en itici tipiydi bu adam. Öyle ki Allison’un
ergen sevgilisinin öküzlüğünü bile ergenliğine verebiliriz. Ama sen ne özel
hayatta ne reelde iyi bir insandın. Göğsündeki kıllar ağarmış, kızın yaşındaki
sekreterinle yatıyorsun. O kızın adı da Oval Ofis skandalına gönderme yapmak
için mi Monica anlamadım ya, senin hanımda bir Hillary duruşu göremedik. Ben olsam
yüzüme karşı Monica deyince ordan sağ çıkabilirsen kendine avukat tut diye, telefonu yüzüne kapardım. Sürekli kahramanlık yapma derdindesin ama her
defasında işler sarpa sarınca senin yüzünden birinin başı derde giriyor. Telefon
fikrin yüzünden Monica’nın vurulmasına neden oldun, kaçış planı yaptın, kör
makasla öldürmeye çalıştığın Denver, sırtından makası çıkarıp üzerine yürüyünce
kedi gibi kuyruğunu bacağının arasına sıkıştırıp kıçını kurtarmak için kaçış
planını söyledin. Kaçış planı için alet edevatı da kendin korktuğun için
Allison’un öküz liseli sevgilisine çaldırdın. Senin yüzünden hem soygunculardan
Oslo öldü, hem de kaçıştan haberi olan soyguncularla polislerin çatışması
arasında kalan siviller ölecekti. Resmen oksijen israfı, yararsız malın
tekiydin. Keşke Moskova öleceğine sen ölseydin.
En kıymetli rehine Allison Parker
Bu kızcağızda asilzadeliğin zorlukları konulu kompozisyon
gibiydi. Arkadaşlarından ayrı bir köşede oturmalar, hoşlandığı mal reklam olsun
diye memesini açınca teselli etmeye çalışan Rio’ya ben üstsüz güneşlenmedim ki, hayatımda yaşadığım tek heyecan kolumu kırmam diye dram yapması… Bence
hayatının en büyük macerası olduğu için içten içe bu soygunun içine düştüğü
için seviniyordur lady Allison. Rio’dan hafiften hoşlansa da kurtulma fırsatı
söz konusu olunca m16yı kaptığı gibi Rio’ya doğrultacak kadar da gözü karaydı. Klostrofobik
olmasına rağmen kendini kasaya kilitleyen bir kardeşimizdi. Tokyo’nun tuvalette
grup teklif etmesiyle şok yaşamış mıdır acaba?