Yeşilçam’ın Halka İbret Olsun Diye Can Verdiği Birbirinden Amansız 11 Femme Fatalesi
Malum Femme Fataleler
kara filmlerin olmazsa olmaz unsurlarından biridir. Femme Fatale sinema camiasında
karşısına çıkan erkeği vahşi cazibesiyle etkisine alan yırtıcı kadın türüne
verilen addır. Ana karakterimiz bir gözleri ahuya tutulur ve film boyunca anasından
emdiği süt burnundan gelir. Yani Hollywood film noirleri için bu durum
geçerlidir, iş Yeşilçam’a gelince bu durum biraz değişir. Femme Fatale yine
zalım ötesi, gene dişiliğini son damlasına kadar kullanıyor. Ama bence bizim
Femme fataleler daha manyak, daha tehlikeli. Özellikle Siyahlı Kadın’ın Handan’ı
ve Haremde Dört Kadın’ın Mihrengiz’i femme fataleliğinin üzerine ağır da
psikopat. Bir de Femme Fatale ablaların ağına en fazla düşen erkeğin Cüneyt abimiz olması şaşırttı. O kadar yakışıklı bir adam bile kadın görünce bu hale düşüyorsa vah diğer erkeklerin haline. Uğuruna bütün film boyunca büyük kargaşalar çıkan Femme
Fatalelerimizden oluşan nostaljik listemi beğenilerinize sunuyorum. Mevla
hepimizi böyle aşüftelerden korusun.
Soygun
için kapıcı Seyit efendiyi ağına düşürmeye çalışan Sevda Ferdağ (Kapıcılar
Kralı)
Übeyit beyin çelik kasasındaki milyonların kokusunu alan
dolandırıcı Mahir ve ortağı Sevda adamın milyonlarını yürütmek için Übeyit beye
kiracı olur. Paralarla aralarındaki tek
engelse kapıcı Seyit efendidir, çünkü Übeyit bey çok güvendiği için kasasının
anahtarını Seyit’e emanet etmiştir. Mahir ve Sevda kasanın anahtarını Seyit’ten
çalıp çilingirde yedekletecek ve Übeyit bey bayramda eşinin kabrini ziyarete
gitmek için evden çıktığında soygun başlayacak. Fakat anahtarların bekçiliğini
yapan Seyit efendi de az kurnaz değil, işte bu konuda devreye Sevda girecek.
Dişiliğini ve cazibesini kullanarak baştan çıkardığı Seyit’in cebinden
anahtarları yürütecek. Sevda bu konuda başarılıdır aslında ama Seyit anahtar
manyağı olduğu için Sevda bir türlü kasanın anahtarlarını ele geçiremez. İkili
bu sefer de Seyit efendinin apartman sakinleri tarafından sevilmemesini göz
önünde bulundurup adama zalım bir tuzak kurarlar. Tuzağın ana kahramanı ise
tabi ki fettan kadın Sevda’dır. İşler ortaya çıkınca Seyit’in “ Karı kaçmasın,
dava edeceğim onu, namusumu kirletti!” feryatlarıysa hala akıllardadır.
Patronunun parası
için kocasını harcayan Neriman Köksal (Anadolu Çocuğu)
Kemal suçsuz yere katil damgası yemiştir, çünkü çalıştığı
pavyonun patronu Mümtaz’ın, karısı Neriman’da gözü vardır. Aslında Kemal ve
Neriman başlarda birbirine aşıktır ama Kemal parasız bir müzisyendir ve Neriman
para hırsıyla dolu bir kadındır. Çalıştıkları pavyonun sahibi Mümtaz bey de
bunu fark eder ve pahalı mücevherlerle Neriman’ı kendine çeker. Kadının kocasından
kurtulmak için de adamın üstüne işlediği bir cinayeti yıkar, Neriman da bunun
farkındadır. Kemal’in yakın arkadaşı olan üç paşalılar lakaplı Kasımpaşalı Kara
Ali, Kocamustafapaşalı Şair Ahmet ve Gedikpaşalı Gönül Hakkı, Kemal’i kurtarmak
için gerçek katili bilen Neriman’ı yakalayıp mahkemede şahitlik ettirmek
niyetindedir. Ama pavyoncu Mümtaz hem aşkından hem de cinayet tanığı olduğu
için Neriman’ı eve kapamıştır. Zengin dayısının yanına İstanbul’a gelen
Eşrefpaşalı Osman ise Neriman’ın afişteki resmine aşık olur. Eli yüzü düzgün
bir genç olan Osman üç paşalılarla Neriman yüzünden birbirine girer. Çünkü ne
kadar femme fatale bir fettan da olsa Neriman hala arkadaşları Kemal’in
karısıdır. Üç paşalılarla kanka olan Osman, Kemal’in başına gelenleri
öğrendikten sonra Neriman’dan gerçekleri öğrenmek için kadını kendine aşık
etmeye çalışır. Ama kolay mı Afeti Devran Neriman’ı kendine aşık etmek, kadına
kendisi aşık olur. Pavyoncu Mümtaz’ın adamlarının hışmına uğrasa da bilek
gücüyle adamlardan kurtulur. Çakal Mümtaz’sa Neriman’ı bir Anadolu çocuğuna mı
kaptıracak? Bu yolda kadının kocasını bile harcamış adam. Fakat Neriman’ın da
Osman’a kapıldığını fark edince iyice çileden çıkar. Bir cinayette Osman’ın
üstüne atma niyetindeki Mümtaz, karmaşada Neriman’ı vurur. Filmin sonunda bir
femme fatale daha cazibesinin kurbanı olup sizlere ömür olmuştu. Neriman’sa bu
filmde uğruna adam öldürülecek bir femme fataleydi.
Sana azap çektirme zevkinden mahrum kalmak istemiyorum
diyecek kadar net femme fatale Nurhan Damcıoğlu (Siyahlı Kadın)
Handan ve kocası Haldun’un arası efsanelere konu olacak kadar
fantastik kötüdür. Handan kocasını sürekli aldatır, tabi kocası da boş durmaz
Serap isimli esas kızla izdivaç hayallerine girişir. Karısıyla boşanma
konusunda anlaşmıştır, ama kankası Nejat kadar kadından anlamayan Haldun
karısının sözüne güvenerek hata yapar. Nejat arabada karını pek tanımam ama
seni Serap’la paylaşmaya niyetli olduğunu sanmam der. Tam da adamın dediği
çıkar ve psikopat bir femme fatale olan Handan boşanmaya yanaşmaz. Aslen kocasından
nefret eden Handan, kocası gelmeden kaçmayı planladığı sevgilisiyle telefonda
tartışır. Çünkü o adama da yamuk yapmıştır. Yani Handan pek sözüne güvenilecek
bir kadın değildir. Boşanacaklarını sanarak eve mutlu mesut gelen kocasının
sevincini kursağında bırakan Handan adama azap çektirmekten zevk alır. “İstediğin
paraysa vereyim, ikimizde birbirimizden nefret ederken evliliğin anlamı ne?”
diyen aşırı naif kocasına “Para mı? Parayı ben istediğim zaman kolayca bulurum!”
der. Malum ortada ağa düşecek kadar fazla erkek vardır ve Handan da en
acımasızından güzel bir femme fataledir. Kocasından nefret ettiği için adam
güzellikle konuşalım diye omzuna dokunduğunda bile adamı öteleyen Handan’ın
asıl amacı kocasının diğer kadınla mutlu olmamasıdır. Kimse beni terk edemez, ben sıkılırsam onu terk ederim mattosundaki psikopat femme fatalemiz Handan,
yalanlarına katlanamayan sevgilisi tarafından öldürüldüğünde bile kocasının
başını yakar. Film boyunca karısının katili sanılan Haldun az daha Handan
yüzünden idam edilecekti. Ruhu şad olsun ama öbür taraftan bile adamın başını
yiyecek bir femme fataleydi Handan.
Tamirci
kocası işlerini düzeltsin diye rakip tamirciyi dişiliğiyle etkisiz hale getiren
Gülbin Eray (Gurbet Kuşları)
Bakırcıoğlu ailesi Maraş’tan İstanbul’a göç edince Selim
babasıyla beraber tamirci dükkanında çalışır. Tahir bey amcanın tamirci dükkanı
vızır vızır işlemektedir, karşı taraftaki Rum tamirci ise sinek avlamaktadır. Bir
gün Rum tamircinin taş hanımı Despina kocasına yemek getirdiği sırada karşı
dükkandaki Selim’i fark eder. Selim’e alttan alttan gülüp iş atan Despina tabi
ki Selim’e aşık değildir ama Selim’i yoldan çıkarıp, iş yerini sabote ederek
tüm müşterileri kocasına çekmeye kararlıdır. Sözde aşık olduğunu söylediği
Selim’le sürekli iş vakitleri buluşmayı isteyen Despina, Selim’in en küçük
itirazı karşısında “Yoksa beni sevmiyorsun artık, benden çabuk bıktın?” diye
ağlamaya başlar. Tahir bey amca ise iş yerinde tek başına tüm işlere
yetişemediği için sinir keser ve müşterilerle tartışmaya başlar. Müşteriler de
doğal olarak onu değil karşısındaki Rum tamirciyi tercih eder ve Tahir amca
Selim’in uçkuruna sahip olamaması yüzünden batar. Selim’se hala olayı çakamaz
ve Despina’nın peşinde koşar, fakat Despina artık eskisi gibi tatlı tatlı
gülmüyordur. Selim’e ayrılmak istediğini söyleyip, benim oğlusu var diye zırıl
zırıl ağlar. Anayım ben ana sözünün arkasına sığınıp yaptıklarını aklamaya
çalışan Despina, hala bir halt anlamayan Selim’e ben her şeyi yuvam yıkılmasın
diye yaptım der. Kadın femme fatale ama net, algısında problem olan Selim. Yahu
kadın daha ne desin sana? Kocasının işleri bozuluyordu, eve ekmek girmezse
ailesi dağılacak, çocuğu üzülecekti. Senin her Allah’ın günü kendisini
kestiğini fark edince işlerinizi sabote etmek için sana böyle bir oyun oynadı
işte fedakar femme fatale Despina.
Bir öpücük
vermeyecek misin minnoşuna diyerek minnoşluğunu yaptığı herkesten bir şey isteyen
Leyla Sayar (Ver Elini İstanbul)
Seher ve Hınzır birbirine ölümüne düşmandır, ortak
noktalarıysa minnoş olduğu kadar da güzel olan Türkan’dır. Hınzır Seher’e,
Seher de Hınzır’a oyun oynar. Kirve lakaplı Cebbar ve 21 Kemal, Selami isimli
birisinin yardımıyla Hınzır’ın Adana’daki işlerini sabote eder. Hınzır da
elinde kalan tek adamına Cebbar’la Kemal’i öldürmesini emreder. Öte yandan
Selami de anlaşma parasını almaya İstanbul’a gelen Cebbar ve Kemal’e yalan
söyleyip ikiliyi birbirine düşürür ki, parayı vermeden ikiliden kurtulsun.
Hınzır’ın adamı Cebbar’ı öldürünce 21 Kemal hem Hınzır’ın hem de Selami’nin
peşine düşer. Hınzır da sevgilisi Türkan’ı Kemal’i izlesin diye Kemal’in
kaldığı otele gönderir. Buraya kadar polisiye suç filmi gibi görülen Ver Elini
İstanbul’da ortalık kadraja Türkan’ın girmesiyle karışır. Çünkü Türkan hanım
Hınzır’ın sevgilisi gibi görünse de aslen Seher’in sevgilisidir. Hınzır’ın
deyimiyle süs için ölecek kadar süsüne düşkün olan Türkan, bir öpücük vermeyecek
misin minnoşuna diyerek erkek, kadın fark etmeksizin herkesten istediğini
koparabilen bir femme fataledir. İstediği küpeleri alsın diye Hınzır’ın
dibinden ayrılmaz ama Seher’le bir olup Hınzır’ın kuyusunu kazar. Otelde
tavladığı futbolcudan kürk manto isterken bir yandan da kadın sevgilisi Seher’e
sermaye olsun diye bunalımdaki Aysel’i ağına düşürmeye çalışır.
Gücü için
yanında durduğu sevgilisinin kuyusunu feminen sevgilisiyle kazan Suzan Avcı (İki
Gemi Yanyana)
Sevda Nur ve Suzan Avcı’nın lezbiyen öpüşme sahnesi yüzünden
sosyal medyada lezbiyen içerikli film diye anons edilse de İki Gemi Yanyana
polisiye komedi türünde bir filmdir. Hatta bildiğin yanlışlıklar komedyası gibi
bir şey. Aynı araca binen ve birbirini tanımayan beş kişinin bavullarının
karışmasını konu alan film, Yeşilçam’ın seyir zevki en yüksek filmlerinden
biri. Neden diğerleri değil de Suzan Avcı, Elia Kazan’ın tercihi olmuş bu
filmde çok net bir biçimde anlayabilirsiniz. Striptiz performansıyla göz doldurmasa
da oyunculuk ve cesaret konusunda kimse eline su dökemez. Sonuçta 60 yapımı bir
filmde lezbiyen öpüşme, üstüne bir de öpüştüğü kadından hoşlanma mevzusu var.
Tahminimce Suzan bu filmde lezbiyen bir genelev patroniçesi. Erkeklerden değil
kadınlardan ya da feminen erkeklerden hoşlanıyor. Fakat mecburen Haydar’la
beraber, çünkü sırtını güçlü bir erkeğe dayaması lazım. Haydar’sa müşteriler ve
kızların fotoğraflarını çekerek erkeklere şantaj yapan bir gece kulübü sahibi.
Suzan, kız Tahir lakaplı kadınsı yönlerini sevdiği eşcinsel sevgilisiyle bir
olup Haydar’ın ayağını kaydırma derdinde. Annem hasta ziyaret etmem lazım diye
Haydar’ı kandırıp Ankara’ya Haydar’ın işlerini saboteye gidiyor. Sevgilisi kız
Tahir’de ihbar aldım Haydar abi, polis baskın yapacakmış diye, Haydar’a
dümenden istihbarat veriyor. Suzan elinde belgelerle gelip taksici Orhan’ın
arabasına binince işler karışıyor. Çünkü Orhan’ın bücür muavini Nuri tüm
müşterilerin valizlerini karıştırıyor ve olaylar başlıyor. Polis kuşkulanmasın
diye her şeyden habersiz hacı tertibine bulgur torbalarının içinde uyuşturucu
kuryeliği yaptıran Recep’e Haydar’ın şantaj fotoları, Suzan’a oyuncu adayı
Aysel’in kostüm ve senaryo örneği, Aysel’e uyuşturucu kaçakçısı Recep’in
bulgurlar arasına gizlenmiş esrarı düşüyor. Suzan panik içinde kendi valizini
aramaya başlarken bir yandan da Haydar kuşkulanmasın diye türlü oyunlar
oynuyordu. Bu yolda yasak aşkı kız Tahir’i bile harcayan Suzan, kadın sevgilisi
Sevda’ya hallenen hacı amcaya bile inşallah ölür de öbür tarafa abdestsiz
gidersin bakışları atmaktan da eksik kalmamıştı.
Ya benimsin
ya kara toprağın mottosunu kendisine felsefe edinmiş Birsen Menekşeli (Haremde
Dört Kadın)
Sadık Paşa üç hanımı, iki yeğeni, bir uzaktan akrabası, bir
Arap bacısı ve bolca hizmetlisiyle bir konakta yaşayan cahil ama kurnaz bir
Osmanlı paşasıdır. Yeğenlerinden Cemal’i tıbbiyede okutup doktor, Rüştü’yü ise
rüştiyede okutup subay yapmıştır. İngiliz yanlısı bir paşa olan Sadık bey amca
İngilizlerle iki yüz bin altınlık bir iş anlaşması yapmaya gidiyor çünkü
padişah Alman yanlısı paşasından çok İngiliz yanlısı paşası Sadık paşaya
güvenir. Tabi bu durumdan Alman yanlısı paşa ve eşrafı da şikayetçidir ve Sadık
Paşa’yı gözden düşürmek için elinden geleni yaparlar. Adamın birbirinden güzel
üç karısı olmasına rağmen bir çocuğu yoktur ve düşmanları tarafından en çokta
bu konuda rezil edilir. Bu yüzden de dördüncü bir kadın almaya karar verir.
Fakat yabancıya gitmesin görüşünde olduğundan olsa gerek köle pazarından kız
seçmek yerine uzaktan akrabası Ruhşan’ı kendine eş olarak seçer. Ruhşan’ın
gönlü ise paşanın doktor yeğeni Cemal’dedir. Ama Ruhşan’a fikrini soran mı var?
Cemal’de Ruhşan’dan hoşlanır ama geçmişte yaptığı hatalar yüzünden başı ya
benimsin ya kara toprağın zihniyetindeki yengesiyle derttedir. Sadık Paşa’nın
hanımları içinde tartışmasız en güzeli Çerkez Gülfem, en seksisi Boşnak
Şevkidil, en fettanıysa Arap Mihrengiz’dir. Zamanında garanti fettanlığıyla
kandırdığı Cüneyt abimizi ya benimle kaçarsın ya da aramızdaki her şeyi paşaya
anlatırım diye tehdit eden Mihrengiz, erkeksizlikten ortakçısı Şevkidil’le bile
lezbiyen ilişkiye girer. Paşa kocasının yanında sus pusken istemediği halde
paşayla evlenmeye mecbur bırakılan Ruhşan’la saç saça baş başa kavgaya giren de
Mihrengiz’dir. Eve gelen Frenk terzi yılbaşında dans ederken “Sen bundan daha
iyi oynarsın Mihrengiz hanım!” diyen paşaya burun kıvırıp, adam “Eğer oynarsan
sana istediğin elmas küpeleri alırım!” deyince kendini piste atıp Nesrin
Topkapı’ya dönüşen de. Kocasının yeğeni doktor Cemal’i kendisiyle kaçmazsa
kocasına aralarında olan her şeyi anlatmakla tehdit ettiği yetmiyormuş gibi,
mahallenin bıçkın delikanlısına dönüşüp “Ben senin alnına yazılmışım, seni
başkasına yar etmem. Benimle kaçmaz da başkasını seversen seni kendi ellerimle
öldürürüm” diyecek kadar psikopattır Mihrengiz. Üstelik tehditleri boş blöfte
değildir, zira düğün günü Ruhşan’ı kaçırmaya çalışan Cemal’i bıçaklayıp da
konak eşrafına “Bir jön Türk öldürdüm, padişahım çok yaşa!” diye açıklama yapan
fettan bir femme fataledir o. Kadının aşkı bile zehirli yahu.
Evli çocuklu
ve karısına sadık bir doktoru bile yoldan çıkarmayı başarabilen Nebahat Çehre (Kırık
Hayatlar)
İstanbul sosyetesinin skandallarla dolu elit hayatı ve bu
hayattan tiksinen Perihan ve doktor Ömer çifti. Sosyeteden yılan gibi uzak
duran çift, komşularının parti davetine bile gitmek istemez. Hele bir de
Ömer’in tıbbiyeden arkadaşı Bekir, masalarına gelip bunların yalan dünyasında
evlilikler, aşklar bile yalan diye eleştirince Perihan iyice kıllanır bu elit
sosyete çevresinden. Bunalıma girip Ömer’den boş yere kuşkulanmaya başlar.
Gerçi Ömer’in masumiyeti de filmin femme fatalesi Gülşen’le tanışana kadardır
ya. Ömer’in kendisiyle tanışması ve aşkları da küçük bir soğuk algınlığı
sayesinde olduğu için Perihan, gizliden gizliye Ömer’i genç ve güzel kadın
hastalarından kıskanır. Sosyete çevrelerinde zengin erkeklerle nişanlanıp bolca
masraf ettirdikten sonra adamları terk etmesiyle bilinen Gülşen ve Nermin zaten
femme fataleliğin kitabını yazmışlardır. Bu iki fettan kardeşlerin anneleri
rahatsızlandığı için kadına bakmaya giden doktor Ömer, kapıda on sekizlik
Gülşen’le karşılaştığında hafif bir elektriklenme olur. Zira Gülşen evli ve iki
çocuk babası Ömer’i çok beğenmiş hatta ablasının nişanlısı çapkın Bekir’e
“Yerinde olsan nişanlımı kapar diye onu eve getirmeye korkardım.” Diye adamı ne
kadar yakışıklı bulduğunu itiraf eder. Bekir de Ömer’in o taraklarda bezi yok
diyerek yaş tahtaya basmadığını söyler ama işin içine Nebahat Çehre faktörü
girince Ömer de bezini o taraklara doğru atar. Soğuk algınlığı şikayetinde
bulunan Gülşen’i muayeneye giden Ömer, kızla evde yalnız kalınca doktorculuk
oynamaya başlar. Gülşen’in yörüngesine girip kadını uydusu gibi takip eden
Ömer, bu konulara yabancı, karısı Perihan da ağır işkilli olunca sürekli açık
verir. Gülşen’in parfümü üzerine sinince karısına kokan eterdir hayatım
cevabını verecek kadar acemi bir çapkın olan Ömer, tabi ki femme fatalemiz
Gülşen’le aşık atacak durumda değildir. Gülşen’i steteskopla dinlemekten kendi
kızının hastalığını fark edemeyen Ömer, kızının ölümünden sonra yıkılır.
Perihan ise telefon konuşmalarından Ömer ve Gülşen arasında ilişki olduğunu
anlayıp kocasını terk eder. Gülşen’in kendini terk etmesi, kızının ölmesi,
karısının da bu ölüm yüzünden onu suçlaması üzerine bunalıma giren Ömer,
arkadaşı Bekir’de bir teselli arar. "Tamam hata yaptım ama ben bir erkeğim. Sen olsan böyle bir hata yapmaz mısın?" sorusu karşısında o çapkın Bekir de sanki sadakat
abidesiymiş gibi, ben karımla ihanet etmek için evlenmedim der. Beklemediği bu cevap karşısında yıkılmaktan
beter olup çöküş dönemine giren Ömer, on sekizinci yüzyılın romanlarının hassas
kadın karakterleri gibi ilaç içerek intihara teşebbüs eder. Koskoca Kara
Murat’ı ne hale getirdin senarist, bari tabancayla filan intihar etseydi. İlaç
içerek intihara teşebbüs etmek nedir? Madam Bovary mi bu?
Para için
mafya babasına bile pusu kurmaya ortak olan Suna Selen (Sahte Kabadayı)
Kemal İstanbul’un namlı kabadayısının oğlu olduğunun farkında
olmadan İzmit’te pişmaniye satarak geçinen fakir ve saf bir gençtir. Babasının çok
güvendiği, küçükten yetiştirdiği Muhtar’ın ise Baba’nın yerinde gözü vardır.
Baba’nın bir oğlu olduğundan habersiz olan Muhtar, bir pusu sonucu Baba’yı
öldürtüp yerine geçer. Muhtar, Baba’nın sağlam adamlarından Avukat Kamil’i işlerden
uzaklaştırmaya çalışır, ama Kamil de kaçın kurası? Muhtar daha dünkü çocuk ama
Kamil yaşlı bir kurt. Baba’ya sadık olan Hamdi’yi de yanına alarak Baba’nın
oğlu Kemal’i aramaya gider. Kemal’in işe yaramaz bir genç olduğunun farkına
varınca önce yıkılır ama sonra Kemal’den sahte bir kabadayı yaratıp Muhtar’dan
intikamını almayı planlar. Sahte Kabadayı Kemal, şansının yardımıyla Muhtar ve
adamlarını haklasa da iş kadın mevzuna gelince her erkek gibi zayıf düşer. Haraç
toplamak için gittikleri gazinoda Rüçhan Çamay’ın sesinden şarkı söyleyen Suna
Selen’i görüp eşekten düşmüş karpuza dönen Kemal’in kadına kesildiğini çakan
Muhtar’ın aklında bin bir tilki dolanmaya başlar. Ben o kadını almadan bi yere
gitmem diye tutturan Kemal’e kadını ayarlamak için giden Muhtar, fettan femme
fatalemize Kemal’e kurduğu tuzağı anlatır. Para karşılığı tuzağa ortak olan
şarkıcı kadınsa söylediği şarkıya uygun olarak para için yapmayacağı olmadığını
kanıtlamıştır. Pembe yırtmaçlı elbisesiyle Kemal’in evine giden femme fatale
ablamız Kemal’i dürbünlü tüfekle öldürmeye çalışan Muhtar’ın adamının hedefine
getirmek için çok emek verse de sonunda kurşunların hedefi olmaktan kaçamaz. Paralar
içinde yatsın.
Patronun oğluyla
evlenebilmek için kendisinden hoşlanan saf bir gencin duygularıyla oynayan Perihan
Savaş (Beş Milyoncuk Borç Verir Misin?)
Zeki ve Metin aynı işyerinde çalışan birbirlerine can yoldaşı
olmuş iki ev arkadaşıdır. Metin mahalleden komşusu, işyerinden Ayşe’yle mutlu
bir ilişki yaşarken Zeki, imkansız bir aşkın pençesinde kıvranmaktadır. Patronun
güzel sekreteri Perihan’ın aşkından mecnun olan zavallı Zeki, Perihan istiyor
diye absürt bir ceket alıp palyaço misali dolanır. Perihan hanımsa patronun
oğlunun peşindedir, çocukta ondan hoşlanır ama patron bey tabi ki biricik
oğluna bir sekreter parçasını alacak değil ya? Perihan’ın aşkından koltuktan
düşen, müdürle takışan zavallı Zekicik resmen güzel kızın yanındaki şişman
gence dönmüştür. Fakat birden olaylar tersine döner, çünkü Perihan’ın şansına
aldığı piyango biletine büyük ikramiye çıkmıştır. Zeki ve Metin milyoner olunca
bankadan istediği para çıkmayan patron Kenan bey gözünü iki gencin milyonlarına
diker. Parayı kendi bankasına yatırsınlar diye gençlere yakmadığı yağ kalmaz
ama Metin çetin ceviz çıkar. Zeki’nin Perihan’a aşık olduğunu öğrenince de
Perihan’ı paraları Kenan beyin bankasına yatırsın diye Zeki’yi iknaya gönderir.
Perihan’sa sırf patronun oğluyla evlenebilmek için zavallı Zeki’nin
duygularıyla acımadan oynayıp, parasını Kenan beyin bankasına yatırsın diye,
çocuğun ağzından girip burnundan çıkar. Yahu para için senin başka bir erkekle
olmanı umursamayan adamdan ne hayır bekliyorsun cidden Perihancığım? Zeki’nin
saf ve temiz duygularıyla oynamaktan utanmıyorsun anladık da kadınlık gururun
da mı yok senin? Femme fataleler fettan olsa da akıllarıyla her zaman dikkatimi
çekmiştir ama sen bildiğin kuru zalımdın.
Zoraki femme
fatale Lale Belkıs (Kalbimin Efendisi)
Ferit ilk görüşte aşık olduğu Alev’le mutlu bir evliliğe
yelken açmışken, Alev’in kardeşi Leyla da sevdiği adamdan hamile kalır. Fakat Kemal
kızı pek o kadar sevmemiş olacak ki hamile bırakmasına rağmen evliliğe
yanaşmaz. Gururu kırılan Leyla ablasına Kemal’den intikamını alacağını söyler,
Leyla’ya engel olmak için peşinden giden Alev’se evde Kemal’in ölüsüyle
karşılaşır. Üvey annesi kendi kızını korumak için Alev’e iftira atınca karısı
tarafından aldatıldığına inanıp deliye dönen Ferit, Alev’i terk eder. Oğlunu
alıp yurtdışına çıkan Ferit orada Suna ile evlenir. Amacı oğluna bir anne
bulmaktır, zaten Suna’yla anlaşmaları da bu yöndedir. Fakat embesil Ferit
oğluna analık yapsın diye evlendiği kadından da bir çocuk yapmayı ihmal etmez.
Suna yıllarca Ömer ve Oya’ya analık yapar ama Ferit bey kadını sürekli
çocuklarla bırakıp iş için sağa sola gider. Yalnızlıktan kendini içkiye veren Suna
film boyunca hem Ferit hem de Ferit’in amcası tarafından kötü kadın olarak
görülür. Ama zoraki femme fatale Lale Belkıs’ın bir röportajında dediği gibi bu
kadın vamp filan değil. İyi kız gibi gösterilen evli erkek sevdalısı
başrollerin yanında Lale kötü kadın değil yuvasına sahip çıkan kadındır. Bu filmde
de Suna, Ferit’le evliyken ilişkiye girmemiştir. Ama iyi kadın olarak
gösterilen Alev eski kocası Ferit evli olmasına rağmen adamla kumrular gibi
koklaşmakta. Ferit bey çocuklarını Suna’ya emanet edip sözde oğlum da oğlum
diye viyaklayan Alev’le aşklarının başladığı Uludağ’da gününü gün etmekte. Bir de
tedbirsiz dana, git kadınla gizli bir yerde buluş bari sonuçta sen evlisin. Sonra
da Alev’le İstanbul sosyetesinin dedikoducusuna yakalanıyor. Kadın da dalga
geçerek Suna’ya kocanın yanında çok güzel bi kadın vardı diye yetiştiriyor. Sonra
da kalkmış Suna’ya boşanalım diyorsun. Bu kadını aldatıp gururunu incitmişsin,
o dedikoducu sayesinde İstanbul’un yarısı kadınla dalga geçiyor sonra da Suna
boşanmayınca sen ayrı amcan ayrı kadının arkasından konuşuyorsunuz. Lale Belkıs’a
Antalya’da Altın Portakal kazandıran Suna rolü desen bence en efsane hırslı
kadın rolü. Angel Face’nin Diane’si gibi sevdiği adamla ölüme gidecek kadar
hırslı bir karakter. Lale sadece oyunculuğuyla değil filmdeki kostümleriyle de
göz kamaştırıyor. Özellikle Ediz Hun’la yemeğe çıktıkları gümüş rengi kostümü
bir efsane. Sinir krizi geçirip Ediz Hun’a bağırmaktan nar rengi olan yüzünün
hatırına bile Altın Portakal’ı hak etmiş.
Bonus: Süt
Kardeşlerin gulyabaniden bile daha tehlikeli unutulmaz femme fatalesi Hale
Soygazi (Süt Kardeşler)
Bence listenin en femme fatale karakteri Süt Kardeşler’in
Bihter’i. Femme fatale dediğin kara filmde olur bacım, bu kadın komedi filminde
oynuyor diyenlere Gulyabani der ve susarım. Çünkü Süt Kardeşler basit bir
komedi değil bir suç filmidir. Komik olması içinde suç olduğu gerçeğini
değiştirmez. Bihter hanımın babası Kerami bey borç batağındadır, oturduğu ev
bile ipoteklidir ve alacaklılar yakasına yapışmıştır. Buna rağmen keyfinden
asla vazgeçmez, ipotekli evinde alem yapıp, dansöz oynatmaktan asla geri
durmaz. Es kaza Melek hanımın saf kızı Afife’yle izdivaç yapan oğlu Bayram
sayesinde Melek hanımın mirasına konmayı planlayan Kerami bey, evde dansöz
oynatırken kızı beleşçi Bihter’de dünürleri Melek hanımın konağında abisi
yerine içgüveysilik yapar. Melek hanımın evinde ekmek elden su gölden yaşayan
Bihter hanım, Melek hanımın ağabeyi Hüsamettin’in dikkatini çeker. Melek hanımınsa
daha büyük derdi vardır, bir adet Gulyabani kadına musallat olmuştur. Her gece
kadının penceresine dadanan Gulyabani’yi Melek hanım hariç kimse görmediği için
ev halkı kadına inanmaz. Hüsamettin de Bihter’e hava yapmak için Gulyabani’yi
yakalama derdine girişir. Öte yandan eve gelen süt oğlan Şaban da Bihter’e tutulunca
ortalık karışır. Buraya kadar Bihter iki erkek arasında kalmış masum bir genç
kızken nasıl oluyor da femme fatale oluyor diyenlere babası Kerami’ye Melek
hanım için gittiği günü hatırlatırım. Zaptiyeye haber ver baba, bunda bir iş
var dediğinde Kerami bey kızına gerçekleri anlatır ama Bihter hanımda tık yok. Film
boyunca babasından çok Melek hanımın ekmeğini yiyen bu yılan, babasıyla bir olup
Melek’i delirtmek için elinden geleni yapar. İşler karışınca Şaban ve
Hüsamettin’i tüm femme fatalelerin ortak özelliği olarak dişiliğini kullanarak
kandırma girişimlerinde bulunur. Kahyadan bile daha nankördü bu sarışın fettan.