Yolu Beyaz Perdeden Geçmiş Birbirinden Kıvrak 16 Dansöz
Özellikle klasik
dönemde sinemada fazlaca yer bulan dansözler, sinemaya danslarıyla
renk katmış. Özellikle 40 ve 50’lerde başrolde olan dansöz oyuncular, bu
dönemde çoğunlukla kendilerini oynamış. Filmdeki tek vasıfları dans etmek olmuş
ama 60’lara gelince bu durum değişmiş. 60’lardan sonra dansöz oyuncular
dansözlük dışındaki rollerde de görülmüş. Fakat büründüğü roller ne olursa
olsun değişmeyen tek şey dansöz oyuncuların vasfı olmuş. Sinemada çoğunlukla
vamp rollerde görülme sebepleri de toplumun onlara bakış açısının bir
göstergesi gibi. Nilüfer Aydan hariç, çünkü o da ünlü yönetmen Halit Refiğ’in
eşi, sinemaya giren tüm dansözleri kötü kadın olarak görüyoruz. Oyunculuk konusunda
günümüz manken oyuncularından daha başarışı olsalar da dans konusunda
kesinlikle hepsi birer sanatçı. Fakat neredeyse hepsinin sonun huzurevi ya da
darülaceze olması zamanında iyi birikim yapamadıklarının göstergesi gibi.
Vücutlarında kemik
yokmuşçasına kıvraklıkları, özellikle Ayşe Nana’nın İngiliz Kemal Lawrence’ye
Karşı’daki dansı göz dolduruyor. O dansı izledikten sonra Fritz Lang’ın
Metropolis’inin tek kusuru Maria’nın dansının neden bu kadar gözünüze battığını
anlıyorsunuz. Kadına Mısır hiyerogliflerindeki hareketleri yaptırmak için uğraşmışsın
da gram esneklik olmayan dans büyüleyicilikten çok kütüğün cana gelip göbek
atması gibi olmuş. Hani o devirde bir Nejla Ateş, bir Ayşe Nana izlemedin
anladım da Emine Adalet Pee’yi de mi görmedin Fritz? En sevdiğim filmde o dansı
görmek cidden üzücü, işte bu film sayesinde sinemada dansın önemini anladım
diyebilirim. Eğer bir filmde bir dans sahnesi olacaksa o sahneyi mutlaka bir
dansçı oynamalı. Neden mi o zaman sizi alttaki dansçı listemi okumaya davet
ediyorum.
Nejla Ateş
1932 Köstence doğumlu Kırım Tatarı olan Nejla Ateş’in hayatı
kesinlikle film olacak cinsten. Fakir bir ailenin dört kızından biri olarak
dünyaya gelen Nejla, dört yaşındayken yol yapım çalışmalarında işçi olarak
çalışan babasını kaybeder. Hayatı acı dolu olan başarılı dansçı kesinlikle
dünyanın görüp görebileceği en iyi dansçıdır desek yalan olmaz. Parislileri şark
dansıyla büyüleyen Nejla, Hollywood’da Türk lokumu diye anılan ilk dansçı. Biri
Yeşilçam ikisi Hollywood’da olmak üzere üç filmde oynayan Nejla Ateş’in sonunun
gecekondu olmasıysa aklıma Irina Shayk’ın mesleği ile alakalı sorulan bir
soruya “En fazla beş yıl daha model olarak yüksek ücretle çalışabilirim, o
yüzden birikimimi iyi yapmalıyım…” cevabını getiriyor.
Ayşe Nana
Fransız bir baba ve İstanbul Ermeni’si bir annenin kızı
olarak 1936’da Beyrut’ta doğan Ayşe Nana, Yeşilçam sinemasından Avrupa
sinemasına kadar arzı endam etmiş hatta Yeşilçam sinemasında pek çok filme
yapımcılık yapmıştır. Nejla Ateş gibi Ayşe Nana’nın hayatı da film olacak kadar
hareketlidir, fakat hakkında fazla yazı yazılmamıştır. Bence çokta ayıp edilmiş
kadına, Fellini’nin Tatlı Hayat filmine ilham periliği etmiş kadın. Bunun filmi
yapılmaz mı? Valla Hollywood bu konuda süper çalışıyor, rakibini sakatlayıp
birinci olmaya çalışan sporcu ahlakı oturmamış Tonya Harding’i, Margot Robbie
ile sinemaya taşıyarak dikkat çekici bir filme imza attı. Bizde ne cevherler
var kimsenin oralı olduğu yok, İtalya’da sosyeteye yaptığı dansla Fellini gibi
bir ustaya ilham kaynağı olmuş kadının hayatı film yapılmaz mı be? İngiliz Kemal
Lawrence’ye Karşı filmindeki ajan dansöz performansı da muhteşem ayrıca. Özellikle
yere oturup belinin etrafında gövdesini çevirdiği kıvrak dans figürüyle Metropolis’in
Maria’sına da o hareket öyle yapılmaz cicim demiş resmen.
Emine Adalet Pee
Aman Yarabbi! İşte hayatı film olacak bir kadın daha… Emine
Adalet Pee ülkemizin Mata Hari’sidir. Üstelik hikayesi de ölümle bitmemiştir, bu
başarılı ajan ablanın. 1910 İstanbul doğumlu olan Adalet hanım, Türk ve
Müslüman kimliğiyle sahneye çıkan ilk kadınlardan. Almanya’ya gidip orada
dansçı olarak sahneye çıkan Adalet, yengesinin kardeşi ve Nazi çevresi geniş
Hennry Pee ile evlenir. Nazilerin uğrak mekanında sahneye çıkan Adalet’in
izleyicilerinin içinde Hitler bile var. Tabi Nazilerin kol gezdiği ortamda bir
takım bilgilere vakıf olan Adalet hanım, bu bilgileri Türk hükümetine gönderir.
Tam filmlere konu olacak bir hayat yaşayan Adalet hanıma ait fazla fotoğraf bulunmasa
da üstteki resimden anladığımız kadarıyla hoş bir kadınmış. Türkiye’ye
döndükten sonra Yanık Kaval, Uçuruma Doğru, Akdeniz Korsanları gibi filmlerde
oynayan Adalet hanım, sanat güneşimiz Zeki Müren’in de platonik aşkıymış.
Nilüfer Sezer
1938’de İzmir’de doğan Nilüfer Sezer, hakkında fazla bir
bilgi mevcut değil. Zamanında ülkenin önemli dansözlerinden olduğu ve 1958
yılında Bir Şoförün Gizli Defteri filmiyle sinemaya geçiş yaptığı, evlendikten
sonra da sahneleri ve beyaz perdeyi bıraktığını geçmiş gazetelerden
öğrenebiliyoruz.
Özcan Tekgül
Kraliçe dansöz olarak anılan Özcan Tekgül, 1941 yılında
Çubuklu’da doğmuştur. Listede yer alan bir diğer önemli dansözlerden Feriha Tekgül’ün
kızıdır. 1954 yılında plaj güzeli yarışmasında derece alıp dansöz olarak
sahnelere çıkan genç kadın 1955’te Karaca Tiyatrosunda sahneye çıkmaya başlar. Annesiyle
beraber gittikleri bir film setinde yönetmem Muharrem Gürses tarafından
keşfedilir. Bir filmde dansçı olarak yer alan Özcan, yaptığı ateş dansıyla dikkatleri üzerine çeker. Faruk Kenç’in yönettiği Kaybolan Gençlik filmiyle sinemaya geçiş
yapan Özcan, Yeşilçam’ın sayılı fantastik filmlerinden Uçan Daireler İstanbul’da
filminde uzaylıyı canlandırarak bilimkurgu aşıklarının aklında yer etmiştir. Genellikle
vamp kadın rollerinde görülen Özcan Tekgül’ün zamanında meclisi karıştırmışlığı
bile var. Şöyle ki Prenses Banu, Özer Türkbaş gibi ülkeyi yurtdışında temsil
eden dansçılara Kültür Bakanlığı bu temsilden dolayı madalya veriyordu. Özcan Tekgül’e
de madalya verilecek olmasını ciddi ciddi dert edinen MSP’li milletvekili, meclisin çalışmadığını öne sürüp herhalde meclis tarihinin görüp görebileceği
en efsane soru önergesini vermiş. Ünlü dansöze kimin madalya vereceğini ve
madalyayı neresine takacağını soran milletvekiline cevaben Tekgül’ün “Bu ödülü
göbek attığım için değil sanatımla alıyorum. O nedenle madalyanın kalbimin
üzerine takılmasını isterim.” Demiş.
Saliha Ketenci
Saliha Ketenci hakkında da pek bir bilgi bulamadım. 1954
yılında Üvey Ana/Bar Kadını filmiyle sinemaya girmiş. Fakat filmin afişi
dışında internette herhangi bir resmi yok. Beş yıl boyunca oyunculuğa devam
eden Saliha Ketenci’nin listemizdeki çoğu dansözden farkı, diğerleri gibi dansözlükten
oyunculuğa değil oyunculuktan dansözlüğe geçmiş olması. Daha sonra Amerika’ya
yerleşip orada dansözlük yapmaya başlamış.
Nebile Teker
1929 yılında İstanbul’da doğan Nebile Teker de listedeki çoğu
dansözden farklı aslında. Saliha Ketenci gibi oyunculuktan dansözlüğe geçmemiş.
Aksine sanat hayatına tiyatro ile başlayan Nebile hanım “Van Kedisi” filmiyle
ilk defa sahneye çıkar ve tüm dikkatleri üzerine çeker. Köroğlu, Kubilay,
Yuvamı Yıkamazsın, Yollarımız Ayrılıyor, Aşk Kurbanları gibi filmlerde rol
almış. Onun sonu da diğerlerinden farksız. Bir zamanlar yıldız olan ünlü dansöz, son yıllarını pekiyi geçirememiş.
Muzaffer Nebioğlu
1937 İstanbul doğumlu olan Muzaffer Nebioğlu da sinemanın
vamp dansözlerinden. Bir arkadaşını ziyaret etmek için film setine gidince tüm
hayatı değişir. Filmin yönetmeni Orhan Gelenbevi’nin rol teklifini kabul ederek
sinemaya adım atan Muzaffer’in alımlı ve dikkat çekici bir güzelliği vardır. Daha
kadınsı hatlara sahip olduğu için vamp rollerde yer alan Muzaffer Nebioğlu,
sinemada 300’e yakın filmde oynasa da onun hepimizin aklında yer ettiği film Korkusuz
Korkak’tır. Mahallenin alımlı ablası, Mülayim’in otobüsü olmak isteyen Mehtap
karakteriyle totalde üç dk görünse de akıllara kazınmayı başarır. Fakat bence
onun en iyi filmi Cüneyt Arkın’ın da ilk filmi olan Halit Refiğ’in yönettiği
Gurbet Kuşları’dır. Evin gariban kızı Fatma’yı Önder Somer’in eline düşüren
aşüfte komşu Mualla rolüyle kötü kadınlık dersi veriyor yeminle.
Nimet Alp
1929 Mersin doğumlu olan Nimet Alp sinemanın en güzel
dansözlerinden. Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar filminde Neriman Köksal’la yarış
halindeki bir dansözü canlandırıyor. Sinemaya Yara adlı filmle giriş yapsa da
onu büyük kitlelere tanıtan film Gecekondu Yosması’dır. 12 yaşında Bale
yaparken keşfedilen Nimet Alp 1950’li yılların en ünlü dansözlerinden olmuştur.
Bence bale sanatının estetiği dansözlük figürlerine de yansımış. Özellikle Çalsın
Sazlar Oynasın Kızlar filmindeki dansındaki performansıyla kıvrak bir balerin
gibi.
Aysel Tanju
1939 İzmit doğumlu Aysel Tanju’nun camiadaki adı İzmitli
dansözler kraliçesidir. Sinemanın en vamp kadınlarından olan Aysel hanım
istisnasız her filminde esas oğlan ve esas kızı ayırmayı da başarıyordu. Listedeki
çoğu dansözün aksine uzun ince fiziğiyle dikkatleri çeken Aysel Tanju, hakkında
intihar ettiğine dair haberler çınca bunu yalanlayıp Yeşilçam’dan köşe bucak
kaçarım demiş ve sinema camiasından uzaklaşmış. Galiba canını fazla yakmışlar
kadının. 1964 yapımı Kaynana Zırıltısı filminde striptiz tarihini alt üst eden
yatakta striptizini nasıl daha önce izlememiş ve o efsane striptizi Yeşilçam
striptiz tarihini irdelediğim yazıma koymamışım? Gayet başarılı bir striptizmiş
vallahi.
Feriha Tekgül
Ünlü dansöz Özcan Tekgül’ün kendisi gibi dansözlük yapan
annesidir. Dönemin ünlü dansözlerinden olan Feriha hanım, resimden de
anlaşılacağı üzere çok güzel bir kadındır. Hakkında fazla bir resim ve bilgi
edinemedim. Dansözlüğün yanında tiyatro ve sinemaya da gönül veren Feriha
hanım, Çeto Sihirbaz isimli bir filmde rol almış.
Türkan Şamil
1936 yılında İzmir’de doğan Türkan Şamil Kafkas Danslarını
ilk kez Türkiye’ye getiren Suzan ve Murat Şamil çiftinin kızıdır. Ailesi
Kafkaslardan Varengel Ordusu ile Türkiye’ye gelmiş ve geçimini Kafkas dansları
ve akrobasi ile sağlamıştır. Dansözlüğün yanında oyunculukta yapan Türkan Şamil’in
sinemaya adım attığı ilk filmi 1953 yapımı Avni Dilligil’in yönettiği Mahallenin
Namusu filmidir. Özcan Tekgül’le beraber ülkemizin sayılı fantastik
filmlerinden Uçan Daireler İstanbul’da filminde uzaylı kraliçesini oynayarak
türün sevenlerinin özellikle de sinefillerin aklında yer etmiştir.
Nilüfer Aydan
İşte listenin yaşamı en efsane olan dansözlerinden birisi
daha. Şöyle ki 1940 İstanbul doğumlu olan Nilüfer Aydan kendisi gibi dansçı olan
eşi Yılmaz Duru ile beraber Amerika’da folklorik danslarıyla Brodway sahnede
gösteriler yapmaktadır. 1961 yılında Türkiye’ye dönen ikilinin bol entrikalı
ayrılıkları da bu şekilde başlar. Şöyle ki Nilüfer Aydan bir mekanda dans
ederken onu gören Osman Fahir Seden, Nilüfer Aydan’ın sinemaya adım atmasını
sağlar. Nilüfer hanım önceleri küçük rollerde görülür, bu sırada Yılmaz Duru da
oyunculuk yapmaktadır. Bir gün Nilüfer Aydan’ın yolu Halit Refiğ’in Yasak Aşk
filminin setine düşer ve orada tanışan ikili yasak aşk yaşamaya başlar. Bu
sırada Nilüfer Aydan’ın Yılmaz Duru’dan bir de oğlu vardır. Aldatıldığından
şüphelenen Yılmaz Duru, karısı ve yönetmen sevgilisine polis eşliğinde baskın
yaptırır. Baskından sonra ayrılan ikiliden çocuğun velayetini baba alır. İkili arasında
basına yansıyan bir çocuk kaçırma tartışması yaşanır. Ayrılıktan sonra Yılmaz
Duru senarist Sabah Duru ile Nilüfer Aydan ise Halit Refiğ ile evlenir. Evli oldukları
dönem boyunca Refiğ’in filmlerinin başrolü olan Nilüfer Aydan, bu filmlerin
masum esas kızı olur. Hatta Şehirdeki Yabancı filmiyle Rusya’da ödül bile alır.
Filmlerinden bazıları Şafak Bekçileri, İstanbul’un Kızları, Şehirdeki Yabancı,
Haremde Dört Kadın
Mine Soley
1946 Trabzon doğumlu Mine Soley’in asıl adı Emine Gül’dür.
Yeşilçam’ın en vamp kadınlarından olan Mine Soley’in keşfedilmesiyse İstanbul’daki
teyzesini ziyaretiyle oluyor. Filmlerde figüranlık yapan teyzesiyle sete giden
Soley de sette keşfedilir ve önce küçük rollerde oynamaya başlar. Ailesi mutaassıp
olduğu için orijinal adını kullanmak istemez, isim babası Çetin Karamanbey’dir.
Tipini Fransızlara benzettiği için ona Fransızca güneş anlamına gelen soley soyadını
verir. Kendini beğenmiş tiplerin aksine açık sözlülüğüyle dikkat çeken Mine
Soley, sette nasıl dikkat çektiğini anlamamış çünkü kendini güzel bile
bulmuyormuş. Sinemada vamp rollerle adından söz ettirse de “Hiçbir rejisörün
yatak odasından geçmedim!” diyerek toplum algısını da alt üst ediyor. Çoğu filmde
cüretkar, yarı çıplak hatta striptiz yaparak rol alan vamp kadının, kamera
önünde giyindiği bir elbiseden öte geçmediğini dile getiren Mine hanım, Yeşilçam’ın
gördüğü en başarılı dansçılardandı. Kilink İstanbul’da gibi ülkemizin az
sayıdaki fantastik filmlerinden birinde oynayarak sinematografisini şenlendiren
Soley’in en akılda kalıcı rolü, Siyahlı Kadın’ın sahne kıyafetinin aynısını
başka bir kadında gördü diye olay yaratan şantözüydü.
Leyla Sayar
Leyla Sayar 1939 yılında Çerkez bir anne ve Selanik göçmeni
bir babanın kızı olarak sanki adeta güzel olmak için doğmuş gibi. Gerçekten Yeşilçam’ın
gördüğü en güzel kadınlarından olan Leyla Sayar sahnelerin de gördüğü en güzel
dansözlerden. Dans performansını bilmesem de oyunculuk performansının kimi
zaman vasat kimi zaman iyi olduğu tutarsız bir çizgide gittiğini filmlerini
izleyerek fark ettim. Sinemada önceleri masum sonra vamp rollerde görülen Leyla
Sayar, 1960’larda ikinci Cahide Sonku diye lanse edilse de bunun sebebi
başarılı oyunculuğundan çok dikkat çekici güzelliği ve vamp rollerdeki
başarısından olmalı. Özel hayata gelince maalesef o da pek dikiş tutturamamış, listedeki diğer meslektaşları gibi. Özellikle de evli oyuncu Muzaffer Tema ile
olan birlikteliği dönemin sansasyonel magazin olaylarından. Hatta öyle ki
Muzaffer Tema’nın oynadığı İlk Aşk filminde bu ilişkiye sağlam bir gönderme
bile var. Muzaffer’in karısını oynayan oyuncunun “Gene o dansöz sevgiline mi
gidiyorsun?” diye kocasına çemkirdiği kısım. Kendisi magazin basınının
döneminde en dikkatini çeken isimlerden olduğu için geçmişte Sevda Ferdağ ve
Tanju Gürsu ile karıştığı bardak fırlatmalı kavga da epey ses getirmiş. Olay o
dönem aralarından su sızmayan Sevda Ferdağ ve Leyla Sayar’ın bir mekana el ele
girmesi ve mekanda bulunan Tanju Gürsu’nun bu manzara karşısında “O kızlar, aile
saadeti mi?” demesi üzerine Sevda’nın Tanju’ya bardak fırlatmasıyla başlamış. Zamanın
fırtına estiren isimlerinden olan Leyla Sayar, daha sonra inzivaya çekilip
kendini dine vermiş. Yeşilçam’ın en akılda kalıcı vamplarından olan Leyla Sayar’ın
filmografisinin en önemli parçası kesinlikle Metin Erksan’ın Suçlular Aramızda’sıdır.
Özellikle resimde görülen sahne ile akıllara kazınan Sayar’ın vamplığı bu
filmde en üst düzeydeydi. Kendisine verilen gerdanlığın sahte olduğunu
öğrenince evli sevgilisini sosyetik partide rezil eden Nükhet karakteri
Yeşilçam’ın en fettan kötüsü bence. Şafak Bekçileri, Ankara Ekspresi gibi
önemli filmlerde rol alan güzel oyuncunun en başarılı rolüyse Aşk ve Kin’in
Nevin’iydi. Zira filmin sonunda oğlunun ölüm haberini alınca delirip, oğlunun
ölümünden sorumlu tuttuğu ölmüş eski sevgilisinin hayalini öldürmek için camdan
uçtuğu ikonik sahne şimdiler için komik olsa da gayet başarılı.
Seher Şeniz
1948 İzmir doğumlu olan Seher Şeniz Playboy’a soyunan ilk
Türk olarak zamanında da günümüzde de dikkat çeken ünlü dansöz oyuncunun
kesinlikle çok hazin bir hayat hikayesi var. Tıpkı Mine Soley gibi o da
göründüğü gibi olmayan hatta çıplaklıktan utanan buna rağmen Yeşilçam’a
çıplaklığıyla damga vuran bir kadın. Anne olmak istemesine rağmen bir türlü
çocuk sahibi olamamış ve çoğu kez intihara kalkışmış. Gösteri dünyasının
iğrençliğinden bahseden bir mektubunda yakılıp küllerinin denize savrulmasını
istediğini belirtiyor. Plaj güzeli seçilerek başlayan şöhret hayatı onu hiç
mutlu etmemiş anlayacağınız. Zaten İntihar denemesinde başarılı olup ölmüş,
ölümü de normal değil. Sinemada en çok Tarkan Viking Kanı serisindeki Çinli
prenses Lotus rolüyle dikkat çekmiştir. Yılan çukuru sahnesindeki efsanevi
çekim hatasının yaşandığı sahnenin başrolündedir. Tarkan’ı yılan çukurunda
öldürmeye çalışırken kurt yetişir ve Tarkan’ı kurtarır. Tarkan, Viking
askerleriyle savaşırken kurt da Lotus’u öldürmeye niyetlenir. Lotus’un üzerine
yürüyen kurt kadını çukura düşürür, tabi Seher’i tutmak için çukurda bekleyen
set ekibinin eli kadraja girince ortaya gayet komik bir görüntü çıkıyor. Sinemanın
kadrolu vamplarından olan Seher Şeniz’in Tanju Korel ve Nihat Ziyalan’la rol aldığı
Koreli Kemal filmine Volkswagen mi sponsor olmuş nedir? Nihat Ziyalan niye
boynunda ünlü markanın sembolünü taşıyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder