16 Şubat 2018 Cuma


Yolu Beyaz Perdeden Geçmiş Birbirinden Kıvrak 16 Dansöz

   Özellikle klasik dönemde sinemada fazlaca yer bulan dansözler, sinemaya danslarıyla renk katmış. Özellikle 40 ve 50’lerde başrolde olan dansöz oyuncular, bu dönemde çoğunlukla kendilerini oynamış. Filmdeki tek vasıfları dans etmek olmuş ama 60’lara gelince bu durum değişmiş. 60’lardan sonra dansöz oyuncular dansözlük dışındaki rollerde de görülmüş. Fakat büründüğü roller ne olursa olsun değişmeyen tek şey dansöz oyuncuların vasfı olmuş. Sinemada çoğunlukla vamp rollerde görülme sebepleri de toplumun onlara bakış açısının bir göstergesi gibi. Nilüfer Aydan hariç, çünkü o da ünlü yönetmen Halit Refiğ’in eşi, sinemaya giren tüm dansözleri kötü kadın olarak görüyoruz. Oyunculuk konusunda günümüz manken oyuncularından daha başarışı olsalar da dans konusunda kesinlikle hepsi birer sanatçı. Fakat neredeyse hepsinin sonun huzurevi ya da darülaceze olması zamanında iyi birikim yapamadıklarının göstergesi gibi.

   Vücutlarında kemik yokmuşçasına kıvraklıkları, özellikle Ayşe Nana’nın İngiliz Kemal Lawrence’ye Karşı’daki dansı göz dolduruyor. O dansı izledikten sonra Fritz Lang’ın Metropolis’inin tek kusuru Maria’nın dansının neden bu kadar gözünüze battığını anlıyorsunuz. Kadına Mısır hiyerogliflerindeki hareketleri yaptırmak için uğraşmışsın da gram esneklik olmayan dans büyüleyicilikten çok kütüğün cana gelip göbek atması gibi olmuş. Hani o devirde bir Nejla Ateş, bir Ayşe Nana izlemedin anladım da Emine Adalet Pee’yi de mi görmedin Fritz? En sevdiğim filmde o dansı görmek cidden üzücü, işte bu film sayesinde sinemada dansın önemini anladım diyebilirim. Eğer bir filmde bir dans sahnesi olacaksa o sahneyi mutlaka bir dansçı oynamalı. Neden mi o zaman sizi alttaki dansçı listemi okumaya davet ediyorum.

Nejla Ateş


1932 Köstence doğumlu Kırım Tatarı olan Nejla Ateş’in hayatı kesinlikle film olacak cinsten. Fakir bir ailenin dört kızından biri olarak dünyaya gelen Nejla, dört yaşındayken yol yapım çalışmalarında işçi olarak çalışan babasını kaybeder. Hayatı acı dolu olan başarılı dansçı kesinlikle dünyanın görüp görebileceği en iyi dansçıdır desek yalan olmaz. Parislileri şark dansıyla büyüleyen Nejla, Hollywood’da Türk lokumu diye anılan ilk dansçı. Biri Yeşilçam ikisi Hollywood’da olmak üzere üç filmde oynayan Nejla Ateş’in sonunun gecekondu olmasıysa aklıma Irina Shayk’ın mesleği ile alakalı sorulan bir soruya “En fazla beş yıl daha model olarak yüksek ücretle çalışabilirim, o yüzden birikimimi iyi yapmalıyım…” cevabını getiriyor.


Ayşe Nana


Fransız bir baba ve İstanbul Ermeni’si bir annenin kızı olarak 1936’da Beyrut’ta doğan Ayşe Nana, Yeşilçam sinemasından Avrupa sinemasına kadar arzı endam etmiş hatta Yeşilçam sinemasında pek çok filme yapımcılık yapmıştır. Nejla Ateş gibi Ayşe Nana’nın hayatı da film olacak kadar hareketlidir, fakat hakkında fazla yazı yazılmamıştır. Bence çokta ayıp edilmiş kadına, Fellini’nin Tatlı Hayat filmine ilham periliği etmiş kadın. Bunun filmi yapılmaz mı? Valla Hollywood bu konuda süper çalışıyor, rakibini sakatlayıp birinci olmaya çalışan sporcu ahlakı oturmamış Tonya Harding’i, Margot Robbie ile sinemaya taşıyarak dikkat çekici bir filme imza attı. Bizde ne cevherler var kimsenin oralı olduğu yok, İtalya’da sosyeteye yaptığı dansla Fellini gibi bir ustaya ilham kaynağı olmuş kadının hayatı film yapılmaz mı be? İngiliz Kemal Lawrence’ye Karşı filmindeki ajan dansöz performansı da muhteşem ayrıca. Özellikle yere oturup belinin etrafında gövdesini çevirdiği kıvrak dans figürüyle Metropolis’in Maria’sına da o hareket öyle yapılmaz cicim demiş resmen.


Emine Adalet Pee


Aman Yarabbi! İşte hayatı film olacak bir kadın daha… Emine Adalet Pee ülkemizin Mata Hari’sidir. Üstelik hikayesi de ölümle bitmemiştir, bu başarılı ajan ablanın. 1910 İstanbul doğumlu olan Adalet hanım, Türk ve Müslüman kimliğiyle sahneye çıkan ilk kadınlardan. Almanya’ya gidip orada dansçı olarak sahneye çıkan Adalet, yengesinin kardeşi ve Nazi çevresi geniş Hennry Pee ile evlenir. Nazilerin uğrak mekanında sahneye çıkan Adalet’in izleyicilerinin içinde Hitler bile var. Tabi Nazilerin kol gezdiği ortamda bir takım bilgilere vakıf olan Adalet hanım, bu bilgileri Türk hükümetine gönderir. Tam filmlere konu olacak bir hayat yaşayan Adalet hanıma ait fazla fotoğraf bulunmasa da üstteki resimden anladığımız kadarıyla hoş bir kadınmış. Türkiye’ye döndükten sonra Yanık Kaval, Uçuruma Doğru, Akdeniz Korsanları gibi filmlerde oynayan Adalet hanım, sanat güneşimiz Zeki Müren’in de platonik aşkıymış.

Nilüfer Sezer


1938’de İzmir’de doğan Nilüfer Sezer, hakkında fazla bir bilgi mevcut değil. Zamanında ülkenin önemli dansözlerinden olduğu ve 1958 yılında Bir Şoförün Gizli Defteri filmiyle sinemaya geçiş yaptığı, evlendikten sonra da sahneleri ve beyaz perdeyi bıraktığını geçmiş gazetelerden öğrenebiliyoruz.


Özcan Tekgül


Kraliçe dansöz olarak anılan Özcan Tekgül, 1941 yılında Çubuklu’da doğmuştur. Listede yer alan bir diğer önemli dansözlerden Feriha Tekgül’ün kızıdır. 1954 yılında plaj güzeli yarışmasında derece alıp dansöz olarak sahnelere çıkan genç kadın 1955’te Karaca Tiyatrosunda sahneye çıkmaya başlar. Annesiyle beraber gittikleri bir film setinde yönetmem Muharrem Gürses tarafından keşfedilir. Bir filmde dansçı olarak yer alan Özcan, yaptığı ateş dansıyla dikkatleri üzerine çeker. Faruk Kenç’in yönettiği Kaybolan Gençlik filmiyle sinemaya geçiş yapan Özcan, Yeşilçam’ın sayılı fantastik filmlerinden Uçan Daireler İstanbul’da filminde uzaylıyı canlandırarak bilimkurgu aşıklarının aklında yer etmiştir. Genellikle vamp kadın rollerinde görülen Özcan Tekgül’ün zamanında meclisi karıştırmışlığı bile var. Şöyle ki Prenses Banu, Özer Türkbaş gibi ülkeyi yurtdışında temsil eden dansçılara Kültür Bakanlığı bu temsilden dolayı madalya veriyordu. Özcan Tekgül’e de madalya verilecek olmasını ciddi ciddi dert edinen MSP’li milletvekili, meclisin çalışmadığını öne sürüp herhalde meclis tarihinin görüp görebileceği en efsane soru önergesini vermiş. Ünlü dansöze kimin madalya vereceğini ve madalyayı neresine takacağını soran milletvekiline cevaben Tekgül’ün “Bu ödülü göbek attığım için değil sanatımla alıyorum. O nedenle madalyanın kalbimin üzerine takılmasını isterim.” Demiş.


Saliha Ketenci


Saliha Ketenci hakkında da pek bir bilgi bulamadım. 1954 yılında Üvey Ana/Bar Kadını filmiyle sinemaya girmiş. Fakat filmin afişi dışında internette herhangi bir resmi yok. Beş yıl boyunca oyunculuğa devam eden Saliha Ketenci’nin listemizdeki çoğu dansözden farkı, diğerleri gibi dansözlükten oyunculuğa değil oyunculuktan dansözlüğe geçmiş olması. Daha sonra Amerika’ya yerleşip orada dansözlük yapmaya başlamış.

Nebile Teker


1929 yılında İstanbul’da doğan Nebile Teker de listedeki çoğu dansözden farklı aslında. Saliha Ketenci gibi oyunculuktan dansözlüğe geçmemiş. Aksine sanat hayatına tiyatro ile başlayan Nebile hanım “Van Kedisi” filmiyle ilk defa sahneye çıkar ve tüm dikkatleri üzerine çeker. Köroğlu, Kubilay, Yuvamı Yıkamazsın, Yollarımız Ayrılıyor, Aşk Kurbanları gibi filmlerde rol almış. Onun sonu da diğerlerinden farksız. Bir zamanlar yıldız olan ünlü dansöz, son yıllarını pekiyi geçirememiş.

Muzaffer Nebioğlu


1937 İstanbul doğumlu olan Muzaffer Nebioğlu da sinemanın vamp dansözlerinden. Bir arkadaşını ziyaret etmek için film setine gidince tüm hayatı değişir. Filmin yönetmeni Orhan Gelenbevi’nin rol teklifini kabul ederek sinemaya adım atan Muzaffer’in alımlı ve dikkat çekici bir güzelliği vardır. Daha kadınsı hatlara sahip olduğu için vamp rollerde yer alan Muzaffer Nebioğlu, sinemada 300’e yakın filmde oynasa da onun hepimizin aklında yer ettiği film Korkusuz Korkak’tır. Mahallenin alımlı ablası, Mülayim’in otobüsü olmak isteyen Mehtap karakteriyle totalde üç dk görünse de akıllara kazınmayı başarır. Fakat bence onun en iyi filmi Cüneyt Arkın’ın da ilk filmi olan Halit Refiğ’in yönettiği Gurbet Kuşları’dır. Evin gariban kızı Fatma’yı Önder Somer’in eline düşüren aşüfte komşu Mualla rolüyle kötü kadınlık dersi veriyor yeminle.


Nimet Alp


1929 Mersin doğumlu olan Nimet Alp sinemanın en güzel dansözlerinden. Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar filminde Neriman Köksal’la yarış halindeki bir dansözü canlandırıyor. Sinemaya Yara adlı filmle giriş yapsa da onu büyük kitlelere tanıtan film Gecekondu Yosması’dır. 12 yaşında Bale yaparken keşfedilen Nimet Alp 1950’li yılların en ünlü dansözlerinden olmuştur. Bence bale sanatının estetiği dansözlük figürlerine de yansımış. Özellikle Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar filmindeki dansındaki performansıyla kıvrak bir balerin gibi.


Aysel Tanju


1939 İzmit doğumlu Aysel Tanju’nun camiadaki adı İzmitli dansözler kraliçesidir. Sinemanın en vamp kadınlarından olan Aysel hanım istisnasız her filminde esas oğlan ve esas kızı ayırmayı da başarıyordu. Listedeki çoğu dansözün aksine uzun ince fiziğiyle dikkatleri çeken Aysel Tanju, hakkında intihar ettiğine dair haberler çınca bunu yalanlayıp Yeşilçam’dan köşe bucak kaçarım demiş ve sinema camiasından uzaklaşmış. Galiba canını fazla yakmışlar kadının. 1964 yapımı Kaynana Zırıltısı filminde striptiz tarihini alt üst eden yatakta striptizini nasıl daha önce izlememiş ve o efsane striptizi Yeşilçam striptiz tarihini irdelediğim yazıma koymamışım? Gayet başarılı bir striptizmiş vallahi. 


Feriha Tekgül


Ünlü dansöz Özcan Tekgül’ün kendisi gibi dansözlük yapan annesidir. Dönemin ünlü dansözlerinden olan Feriha hanım, resimden de anlaşılacağı üzere çok güzel bir kadındır. Hakkında fazla bir resim ve bilgi edinemedim. Dansözlüğün yanında tiyatro ve sinemaya da gönül veren Feriha hanım, Çeto Sihirbaz isimli bir filmde rol almış.

Türkan Şamil


1936 yılında İzmir’de doğan Türkan Şamil Kafkas Danslarını ilk kez Türkiye’ye getiren Suzan ve Murat Şamil çiftinin kızıdır. Ailesi Kafkaslardan Varengel Ordusu ile Türkiye’ye gelmiş ve geçimini Kafkas dansları ve akrobasi ile sağlamıştır. Dansözlüğün yanında oyunculukta yapan Türkan Şamil’in sinemaya adım attığı ilk filmi 1953 yapımı Avni Dilligil’in yönettiği Mahallenin Namusu filmidir. Özcan Tekgül’le beraber ülkemizin sayılı fantastik filmlerinden Uçan Daireler İstanbul’da filminde uzaylı kraliçesini oynayarak türün sevenlerinin özellikle de sinefillerin aklında yer etmiştir.


Nilüfer Aydan


İşte listenin yaşamı en efsane olan dansözlerinden birisi daha. Şöyle ki 1940 İstanbul doğumlu olan Nilüfer Aydan kendisi gibi dansçı olan eşi Yılmaz Duru ile beraber Amerika’da folklorik danslarıyla Brodway sahnede gösteriler yapmaktadır. 1961 yılında Türkiye’ye dönen ikilinin bol entrikalı ayrılıkları da bu şekilde başlar. Şöyle ki Nilüfer Aydan bir mekanda dans ederken onu gören Osman Fahir Seden, Nilüfer Aydan’ın sinemaya adım atmasını sağlar. Nilüfer hanım önceleri küçük rollerde görülür, bu sırada Yılmaz Duru da oyunculuk yapmaktadır. Bir gün Nilüfer Aydan’ın yolu Halit Refiğ’in Yasak Aşk filminin setine düşer ve orada tanışan ikili yasak aşk yaşamaya başlar. Bu sırada Nilüfer Aydan’ın Yılmaz Duru’dan bir de oğlu vardır. Aldatıldığından şüphelenen Yılmaz Duru, karısı ve yönetmen sevgilisine polis eşliğinde baskın yaptırır. Baskından sonra ayrılan ikiliden çocuğun velayetini baba alır. İkili arasında basına yansıyan bir çocuk kaçırma tartışması yaşanır. Ayrılıktan sonra Yılmaz Duru senarist Sabah Duru ile Nilüfer Aydan ise Halit Refiğ ile evlenir. Evli oldukları dönem boyunca Refiğ’in filmlerinin başrolü olan Nilüfer Aydan, bu filmlerin masum esas kızı olur. Hatta Şehirdeki Yabancı filmiyle Rusya’da ödül bile alır. Filmlerinden bazıları Şafak Bekçileri, İstanbul’un Kızları, Şehirdeki Yabancı, Haremde Dört Kadın


Mine Soley


1946 Trabzon doğumlu Mine Soley’in asıl adı Emine Gül’dür. Yeşilçam’ın en vamp kadınlarından olan Mine Soley’in keşfedilmesiyse İstanbul’daki teyzesini ziyaretiyle oluyor. Filmlerde figüranlık yapan teyzesiyle sete giden Soley de sette keşfedilir ve önce küçük rollerde oynamaya başlar. Ailesi mutaassıp olduğu için orijinal adını kullanmak istemez, isim babası Çetin Karamanbey’dir. Tipini Fransızlara benzettiği için ona Fransızca güneş anlamına gelen soley soyadını verir. Kendini beğenmiş tiplerin aksine açık sözlülüğüyle dikkat çeken Mine Soley, sette nasıl dikkat çektiğini anlamamış çünkü kendini güzel bile bulmuyormuş. Sinemada vamp rollerle adından söz ettirse de “Hiçbir rejisörün yatak odasından geçmedim!” diyerek toplum algısını da alt üst ediyor. Çoğu filmde cüretkar, yarı çıplak hatta striptiz yaparak rol alan vamp kadının, kamera önünde giyindiği bir elbiseden öte geçmediğini dile getiren Mine hanım, Yeşilçam’ın gördüğü en başarılı dansçılardandı. Kilink İstanbul’da gibi ülkemizin az sayıdaki fantastik filmlerinden birinde oynayarak sinematografisini şenlendiren Soley’in en akılda kalıcı rolü, Siyahlı Kadın’ın sahne kıyafetinin aynısını başka bir kadında gördü diye olay yaratan şantözüydü.     


Leyla Sayar


Leyla Sayar 1939 yılında Çerkez bir anne ve Selanik göçmeni bir babanın kızı olarak sanki adeta güzel olmak için doğmuş gibi. Gerçekten Yeşilçam’ın gördüğü en güzel kadınlarından olan Leyla Sayar sahnelerin de gördüğü en güzel dansözlerden. Dans performansını bilmesem de oyunculuk performansının kimi zaman vasat kimi zaman iyi olduğu tutarsız bir çizgide gittiğini filmlerini izleyerek fark ettim. Sinemada önceleri masum sonra vamp rollerde görülen Leyla Sayar, 1960’larda ikinci Cahide Sonku diye lanse edilse de bunun sebebi başarılı oyunculuğundan çok dikkat çekici güzelliği ve vamp rollerdeki başarısından olmalı. Özel hayata gelince maalesef o da pek dikiş tutturamamış, listedeki diğer meslektaşları gibi. Özellikle de evli oyuncu Muzaffer Tema ile olan birlikteliği dönemin sansasyonel magazin olaylarından. Hatta öyle ki Muzaffer Tema’nın oynadığı İlk Aşk filminde bu ilişkiye sağlam bir gönderme bile var. Muzaffer’in karısını oynayan oyuncunun “Gene o dansöz sevgiline mi gidiyorsun?” diye kocasına çemkirdiği kısım. Kendisi magazin basınının döneminde en dikkatini çeken isimlerden olduğu için geçmişte Sevda Ferdağ ve Tanju Gürsu ile karıştığı bardak fırlatmalı kavga da epey ses getirmiş. Olay o dönem aralarından su sızmayan Sevda Ferdağ ve Leyla Sayar’ın bir mekana el ele girmesi ve mekanda bulunan Tanju Gürsu’nun bu manzara karşısında “O kızlar, aile saadeti mi?” demesi üzerine Sevda’nın Tanju’ya bardak fırlatmasıyla başlamış. Zamanın fırtına estiren isimlerinden olan Leyla Sayar, daha sonra inzivaya çekilip kendini dine vermiş. Yeşilçam’ın en akılda kalıcı vamplarından olan Leyla Sayar’ın filmografisinin en önemli parçası kesinlikle Metin Erksan’ın Suçlular Aramızda’sıdır. Özellikle resimde görülen sahne ile akıllara kazınan Sayar’ın vamplığı bu filmde en üst düzeydeydi. Kendisine verilen gerdanlığın sahte olduğunu öğrenince evli sevgilisini sosyetik partide rezil eden Nükhet karakteri Yeşilçam’ın en fettan kötüsü bence. Şafak Bekçileri, Ankara Ekspresi gibi önemli filmlerde rol alan güzel oyuncunun en başarılı rolüyse Aşk ve Kin’in Nevin’iydi. Zira filmin sonunda oğlunun ölüm haberini alınca delirip, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu ölmüş eski sevgilisinin hayalini öldürmek için camdan uçtuğu ikonik sahne şimdiler için komik olsa da gayet başarılı.


Seher Şeniz


1948 İzmir doğumlu olan Seher Şeniz Playboy’a soyunan ilk Türk olarak zamanında da günümüzde de dikkat çeken ünlü dansöz oyuncunun kesinlikle çok hazin bir hayat hikayesi var. Tıpkı Mine Soley gibi o da göründüğü gibi olmayan hatta çıplaklıktan utanan buna rağmen Yeşilçam’a çıplaklığıyla damga vuran bir kadın. Anne olmak istemesine rağmen bir türlü çocuk sahibi olamamış ve çoğu kez intihara kalkışmış. Gösteri dünyasının iğrençliğinden bahseden bir mektubunda yakılıp küllerinin denize savrulmasını istediğini belirtiyor. Plaj güzeli seçilerek başlayan şöhret hayatı onu hiç mutlu etmemiş anlayacağınız. Zaten İntihar denemesinde başarılı olup ölmüş, ölümü de normal değil. Sinemada en çok Tarkan Viking Kanı serisindeki Çinli prenses Lotus rolüyle dikkat çekmiştir. Yılan çukuru sahnesindeki efsanevi çekim hatasının yaşandığı sahnenin başrolündedir. Tarkan’ı yılan çukurunda öldürmeye çalışırken kurt yetişir ve Tarkan’ı kurtarır. Tarkan, Viking askerleriyle savaşırken kurt da Lotus’u öldürmeye niyetlenir. Lotus’un üzerine yürüyen kurt kadını çukura düşürür, tabi Seher’i tutmak için çukurda bekleyen set ekibinin eli kadraja girince ortaya gayet komik bir görüntü çıkıyor. Sinemanın kadrolu vamplarından olan Seher Şeniz’in Tanju Korel ve Nihat Ziyalan’la rol aldığı Koreli Kemal filmine Volkswagen mi sponsor olmuş nedir? Nihat Ziyalan niye boynunda ünlü markanın sembolünü taşıyor?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder