Asıl Meslekleri Oyunculuk Olmasa Da Tek Filmle Sinemaya Göz
Kırpmış 6 Ünlü İsim
Günümüzde asıl meslekleri oyunculuk
olmasa da oyunculuk yapan birçok insan var. Bunların kimileri başarılı kimileri
ise başarısız olmasına rağmen kazandıkları popülerlik sayesinde kendilerine
sinema tv alanında yer edinmiş. Fakat benim listemdekiler sinemaya girme
niyetiyle değil bir arkadaşa bakıp çıkma niyetiyle film yapmışlar gibi. Çoğunlukla
ya biyografik filmde kendilerini canlandırmış ya da hatır gönül işi için birkaç
sahne görünüp çıkmışlar. Oysa içlerinden bazıları bayağı bayağı başarılıymış,
özellikle de Barış Manço. Altı kişilik
kısa ama komik listemde iki futbolcu, bir şarkıcı, bir gazeteci, iki de
yönetmen mevcut. Lafı uzatmadan çekim yıllarına göre sıraladığım filmler ve o
filmlerde yer almış ünlü isimlerden oluşan listemle baş başa bırakıyorum sizi.
Metin Oktay’ın Galatasaray’ı Ajda Pekkan’a tercih ettiği
Taçsız Kral 1965
Yeşil sahaların Taçsız Kral lakaplı
efsane oyuncusu Metin Oktay’ın biyografisi niteliğindeki film, başarılı
futbolcunun neden Galatasaray’ın en büyük rakibi Fenerbahçeliler tarafından
bile sempatiyle anıldığını kanıtlar nitelikte. Filmi izleyenler bilir ki
senaryo bir Metin Oktay güzellemesi değil, Metin’in dokuz kusurlu hareketine
acımadan yer vermiş. Çapkınlığından gece hayatına, bir sporcunun dokuz kusurlu
hareketinde ilk sıralarda yer alan alkol tüketimine, kafa yapıları hiçbir
şekilde uyuşmamasına rağmen bir kızla sadece güzel olduğu için evlenmesine
kadar… Peki bunca olumsuz özelliğine rağmen Metin neden taraftarların
gözbebeği? Her şeyden önce futbol azminden, rakip takımın taraftarını bile
eğilerek selamlamasından, futbolun bir takım oyunu olduğunu bilmesinden dolayı
adamın kareköküdür kendisi. Taçsız Kralın hayatındaki en mühim kırılma
noktalarından olan ilk eşi Oya Sarı mevzuna da değinilir filmde. Oya Sarı’nın
adı filmde Hülya olarak değiştirilir ve Ajda Pekkan tarafından canlandırılır.
İzmirspor’un başkanının kızı olan Hülya, İzmir cemiyet hayatının önemli
isimlerindendir. Metin’le evlenip İstanbul’a gelen genç kadın İzmir’e dönmek
ister fakat Metin Galatasaray’ı bırakmaya yanaşmaz hem de İzmirspor’dan gelen
yüklü transfer ücretine rağmen. Bunun üzerine Hülya, Metin Oktay takımla
beraber yurtdışına çıktığında gazetelere Metin’in İzmirspor’a transfer
olacağına dair açıklamalar yapar ve bu açıklama ikilinin ayrılığına neden olur.
Hülya’nın “Senden bir cevap istiyorum. Ben mi Galatasaray mı?” sorusu karşısında
daha vefalı olduğu için Galatasaray’ı tercih eder Metin.
Yavuz Turgul’un mafya fedailiği yaptığı Yalan Dünya 1972
Eşkıya gibi yeni dönem Türk
sinemasının temellerini atan bir filmin yaratıcısı olan Yavuz Turgul’un Arzu
film bünyesinde senaristlik yaptığı hatta Sadık Şendil’le beraber Yeşilçam’ın
birçok senaryosuna imza attığı bilinir. Fakat Kartal Tibet, Tanju Gürsu, Sevda
Ferdağ, Reha Yurdakul gibi isimlerin rol aldığı Yalan Dünya filminde mafya
fedaisi olarak rol aldığını herhalde Yavuz Turgul bile unutmuştur. Kartal
Tibet’in kötülere karşı savaş açan acar bir komiseri, Tanju Gürsu’nun evladının
ameliyat parası için kiralık katili, Sevda Ferdağ’ın yakışıklı komiserin
şarkıcı sevgilisini, Şükriye Atav’ın gözü yaşlı acılı anayı, Reha Yurdakul’un
da her türlü pis işe bulaşmış güçlü bir mafya babasını canlandırdığı filmde
Yavuz Turgul da mafya fedaisine hayat verir. Üstteki sahnede viskilerini
içerken kötülerin düşmanı iyilerin dostu süper komiser Kartal’a hain planlar
kuran kötü adamların başını beklerken görülen Yavuz Turgul’un gözündeki set
bitse de gitsek bakışları görülmeyecek gibi değil. Garanti sahneye figüran
bulamayan set ekibi Yavuz beyi daktilo başından kaldırıp zorla kamera önüne
atmışlar, o da boynu bükük sahnenin bitmesini bekliyor. O değil de Yavuz
Turgul’un o eski halinden cidden şimdi eser yok. Yetmişlerde bildiğin garson
beden, yana doğru ayrılmış hacimli saçlara sahipmiş.
Serkan Acar’ın Zeynep Değirmencioğlu’na düz koşu yaptığı
Hayat Mı Bu 1972
Fenerbahçeli futbolcu Serkan
Acar’ın oynadığı tek film olan 1972 yapımı Hayat Mı Bu aynı zamanda eşi Zeynep
Değirmencioğlu’nu da bünyesinde barındırıyor. Serkan’ın takımdan ayrılıp Zeynep
hanıma düz koşu yaptığı film bir kıza nasıl yürünür sorusuna cevap olacak
nitelikte. Zaten Serkan Acar’ın en başarılı olduğu sahneler de o zamanlar sevgilisi
olan Zeynep Değirmencioğlu’na tutkal gibi yapıştığı sahneler. Aslında gayet
acıklı bir konunun işlendiği özellikle Semra Sar’ın başarılı performansıyla
hüznün dibine vuran bir dram filmi Hayat Mı Bu. İkiz olduklarını sanan ve birbirlerine
aşırı derecede bağlı iki kardeşten birisi futbolcu (Serkan) diğeri müzisyendir
(Sertan). Aşırı naif bir genç olan Sertan bir kıza aşık olur, hatta ona
şarkılar bile yazar. Aksi gibi aynı kız Serkan’ın da dikkatini çeker. Sertan’la
kanka olarak takılan Ayşe, Serkan’ı da ukala ve havai bulur. Ayşe’nin babası da
Sertan’ın doktorudur ve Sertan kan kanseridir. Çocukların annesi bu durumu
kabullenmek istemez ve oğlunun yaşaması için en küçük umuda dahi bel bağlar. Ayşe,
Sertan’ın kendinden hoşlandığını bilmeden çocukla takılırken kardeşinin
ortamında Ayşe’yi gören Serkan, önce edebiyle gidip Sertan’a bu kızla aranda
bir şey var mı diye sorar. Sertan o kadar çekingen ve özgüvensizdir ki
kardeşine bile Ayşe’den hoşlandığını söyleyemez. Yok, biz sadece arkadaşız der.
Bu sayede önündeki tüm engeller kalkan Serkan, Allah yarattı demeden Ayşe’ye
yürümeye hatta yer yer koşmaya başlar. Çok açık sözlü olan Serkan, Ayşe’yle
dans ederken hayatında hiç kız tavlamadığını, hep kızlar tarafından
tavlandığını ama bu sefer kararlı olduğunu ve onu tavlayacağını söyler. Bu yola
baş koyan Serkan, Ayşe’yi tavlamak için kızın at sefasında yolunu mu kesmedi, kız salıncakta sallanırken arkasından yaklaşıp salıncağa mı binmedi, itinayla
iskeleden gölde yüzen Ayşe’nin tepesine doğru balıklama mı atlamadı? Yoğun bir
şekilde yürüdüğü Ayşe’ye aşık olunca kız tarafından da kabul edildi fakat bu
sefer de aralarına Serkan ve Sertan’ın anası girdi. Yani bol dram ve entrikanın
döndüğü, aksi tesadüflerin de hep karakterlerimizi bulduğu bir filmde ilk ve
tek rolünü oynadı Serkan Acar.
Barış Manço’nun kucağında kaynından olmayan bebekle
sokaklarda kaldığı Baba Bizi Eversene 1975
Barış Manço’nun bir ilaç
şirketindeki mahir muhasebeci Mahir’i canlandırdığı, hatta bayağı da başarılı
bir oyunculuk çıkardığı Baba Bizi Eversene, bol aksiyonlu ve izleyiciyi
gülmekten kırıp geçiren bir film. Mahir, patronunun kızı Sevim’e aşıktır. Fakat
Fazıl bey kızını kesinlikle Mahir’e vermez, hatta kızını Mahir’i unutsun diye
yurtdışına gönderir. Mahir ve Sevim’in imkansız aşkının yanına bir de Fazıl
beyin oğlu Erol’un çapkınlık yapayım derken kantocu Şermin’in ağına düşmesi
eklenince film içinden çıkılmaz bir hal alır. Şermin, sevgilisinden hamile
kalır ama adam onu bırakıp kaçınca çocuğu birkaç defa takıldığı Erol’a bu senin
çocuğun diye, kakalayıp turneye çıkar. Erol elinde Leman bebekle kalakalır,
bebeği duyarsa babasının onu eşek sudan gelene kadar döveceğini bildiği için
Leman’ı ailesinden saklamaya çalışır. Fakat ablası Sevim bebeği fark eder ve
Erol’la bir anlaşma yapar. Mahir’le bu bebek sayesinde kavuşacağını düşünen
Sevim, planını Mahir’e de anlatır. Plan Mahir’in de aklına yatar ama işler
onların planlandığı gibi gitmez. Fazıl bey Mahir ve Sevim’in bir bebeği
olduğunu öğrenince hiçte ikiliyi evlendirmeye yanaşmaz. Mahir’i işten kovar
Sevim’i de yurtdışına göndermeye kalkışır. Mahir işini kaybedince kirayı da
ödeyemez ve elinde el kadar bebekle sokaklara düşer. Film başarılı bir
güldürüdür. Özellikle filmin sonunda Leman bebek biyolojik ana babası
tarafından kaçırılır, ortalık karışır ve ahali karakolluk olur. Her kafadan bir
ses çıkmasını kaldıramayan, muhtemel migrenden mustarip komiserin, biri şu
olayı açıklasın veryansınına Mahir’in cevabı izleyeni kırıp geçirecek niteliktedir.
Bu çocuk bu hanımın ama babası ben değilim ama Sevim benim. Bilmem anlatabildim
mi deyip sırıtan Barış Manço’nun kendisini anlamayan komisere teessüf ettiği
kısımsa ayrı bir komedi.
Uğur Dündar’ın Adile Naşit ve Hülya Koçyiğit tarafından
kaçırılıp şantaja maruz bırakıldığı İşte Hayat 1975
Film bayağı bayağı yakışıklı bir
araştırmacı gazeteci olan Uğur Dündar’ın halk sorunlarına eğilmesi ile
açılıyor. Eylem yapan işçiler, para karşılığı ağıt yakan ağıtçılar ve kendini
araba altına atıp şoförden para koparmaya çalışan sahtekarların dünyasına inen
Uğur, sürücüleri hedef alan bir sahtekarın ipliğini pazara çıkarmak için bir
nevi yetmişlerin Arena’sını yaparken kaçırılır. Gazeteler siyasi bir kişilik
olan Uğur’un yaptığı haberler yüzünden kaçırıldığını düşünür ama işin aslı
farklıdır. Kızını artist yapmaya ant içen Adile hanım kızı Hülya’yı kolay yoldan
meşhur etmek için mahallelerine haber yapmaya gelen Uğur Dündar’ı kaçırmayı
aklına koyar. Amaç Hülya ve Uğur’un uygunsuz fotoğraflarını çekip Uğur’a şantaj
yaparak Hülya’nın film yıldızı olmasını sağlamaktır. Numaradan Uğur’un
arabasının önüne atlayan Hülya, baygınlık ayağı çeker. Adile ablada köşeden
çıkıp panik haldeki Uğur’dan yardım ister. Uğur, kızı hastaneye götürmek ister
ama Adile hanım ayak üstü kırk yalan söyleyerek Uğur’u onları evlerine kadar
bırakmaya razı eder. Zavallı Uğur, tontiş bir kadın ve yaralı kızından nasıl
işkillensin, konu komşu laf eder diye arka yoldan gitmekte ısrar eden Adile
hanımdan niye şüphelensin? O değil de dağ gibi adam başına aldığı merdane
darbesiyle bayıldı ya ben hala onun şokundayım. Kaçırılıp, uyku ilacıyla
uyutulan Uğur’la kızının uygunsuz fotoğraflarını çeken Adile hanım ve kızı
Hülya kısa süreliğine amaçlarına ulaşır. Ama film çekimlerinde Uğur, Hülya’nın
burnundan getirir. Takma kirpik ve makyajla köylü kızı olmaya çalışan Hülya’nın
gözünden takma kirpiği hışımla çektiği sahne ve yüzme bilmeyen kıza su kayağı
sahnesi çektirmeye çalışması Uğur’un gazabından da korkulması gerektiğinin
göstergesiydi.
Orhan Aksoy’un filmin efsane sahnesine yönetmen olarak dahil
olduğu Şabaniye 1984
Kartal Tibet’in yönettiği Kemal
Sunal ve Çiğdem Tunç’un başrolde olduğu Şabaniye kan davası yüzünden kocası
hapse düşen Hatice’nin oğlu Şaban’ı İstanbul’a kaçırmasıyla başlıyor. Fakat
kanlılarının izlerini bulması çok sürmez ve babası öldürülen Şehmuz, babasını
öldüren adamın oğlu Şaban’ı öldürmek için İstanbul’a gelir. Bunun üzerine
Hatice oğlu Şaban’ı korumak için kadın kılığına sokar, oğlu Şaban’ın kaçtığını,
yanındaki kızın ikinci kocasından olma Şabaniye olduğunu söyler. Bunun üzerine
Şaban’da da nasıl bir kör talih varsa o tiple hem gazino patronu hem de Şehmuz,
Şabaniye’ye aşık olur. Bu da yetmezmiş gibi Şaban da kanlısı Şehmuz’un kız kardeşi
Nazlı’ya aşık olur. Ortalık yeterince karışmamış gibi Şabaniye’nin bülbül sesli
olduğu anlaşılır ve ünlü bir şarkıcı olur. Seksenlerde her şarkıcıya film yapma
modası baş göstermiştir ve dönemin ünlü şarkıcısı Şabaniye de bu modadan payına
düşeni alır. Ünlü oyuncu Kartal Tibet’le plajda aşk sahnesi çekeceklerdir.
Şabaniye sette oturmuş Nazlı’nın gelmesini dört gözle beklerken anası Hatice
kızım azıcık yönetmenle ilgilensene diye kızını uyarır. Bunun üzerine Şabaniye
de koltuğundan sete emirler yağdıran yönetmene gülümseyerek göz kırpar. Kadraj yönetmene
döndüğünde sürpriz, Yeşilçam’ın ünlü yönetmeni Orhan Aksoy filmde kendini
oynuyor. Yalnız Orhan beyin kendine göz kırpan Şabaniye’yi görünce bir irkilip, burun
kıvırması da dikkatlerden kaçmadı.
Bonus: Ertem Eğilmez’in başının konuk oyuncu olarak kadraja
girdiği Banker Bilo 1980
Banker Bilo’nun sinema
tarihimizdeki yeri bellidir. Her sinemaseverin tekrar tekrar izlediği ve her
izleyişinde aynı sahneye defalarca güldüğü bir film Banker Bilo. Ama defalarca izlememize
rağmen çoğumuz Şener Şen’in oynadığı kurnaz banker Maho’nun Meral Zeren’in
oynadığı gözü yükseklerdeki hizmetçi Zeyno’yu karımı boşayıp seni alacağım diye
kandırdığı sahnede kadraja giren yönetmen Ertem Eğilmez’in başını fark etmemişizdir.
İşte başarılı bir yönetmen olmanın ilk kuralı, yaptığın filmdeki hatanın değil
montajda izleyici tarafından sinemada bile fark edilmemesidir. Ertem Eğilmez’i
bu konuda tebrik ediyoruz. Tabi burda dikkatleri sadece kendi üzerinde toplayan
oyuncularında önemi büyük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder