Yeşilçam’ın En Komik Birlikteliği Natuk Baytan Kemal Sunal
İkilisinin Gülmekten Gözünüzden Yaş Getirecek Kalitedeki On Filmi
Sinemamızın en kaliteli komiklerinden Kemal Sunal ve usta
yönetmen Natuk Baytan’ın yetmişlerin ortalarında başlayıp seksenlerin sonuna
kadar devam eden sinemasal birlikteliği ortaya izleyeni gülmekten koltuktan
düşürecek derecede komik filmlerin çıkmasına neden olmuş. Hareketli kamerayı ve
cameoyu seven Natuk Baytan’lı Kemal Sunal filmlerinin en belirgin özelliği karakterlerin
dillere destan lakaplarıdır. Gerzek Hamdi’den Gaddar Kerim’e Dikiş Tutmaz Sabri’den
Gardrop Fuat’a kadar nice lakapları sinema lügatimize kazandıran bu
birlikteliğin komedi çitasını arşa taşıyan filmlerini tekrar tekrar izlesek
bıkmayız.
Sahte Kabadayı
Senaryosunu Suavi Alp’in yazdığı 1976 yapımı Sahte Kabadayı
İstanbul’un namlı kabadayılarından birinin oğlu olduğunu bilmeden İzmit’te
pişmaniye satarak geçinen saf bir gencin babasının ölümü üzerine, adamları
arasında yaşanan çıkar çatışması yüzünden İstanbul’a getirilip Kabadayı olarak
piyasaya sürülmesini konu alıyor. Kemal Sunal filmlerinin bir numaralı özelliği
olan tesadüf ve yanlış anlaşılmalar sayesinde Susta Kazım’ı kahvedeki kavgada
dövdüğü sanılan Kemal, İstanbul’a getirilir. Babasına sadık adamlardan Avukat
ve Hamdi tarafından sahte bir kabadayıya dönüştürülen Kemal, babasının yerini
almaya çalışan Muhtardan hesap sorar. Eski kurt Avukata karşılık usta bir çakal
olan Muhtar, Kemal’e mecburen yerini verse de onu İstanbul’un korkulan
kabadayılarından Dikiş Tutmaz Sabri’ye öldürtmek ister. Dikiş Tutmaz Sabri’nin
adamlarına dinleyin ulan develer diye başlayıp buralar karışacak vaziyet alın
diye biten konuşması efsanedir.
Sakar Şakir
Natuk Baytan ve Kemal Sunal birlikteliğinin ikinci filmi olan
Sakar Şakir’in senaryosu da Suavi Sualp’in kaleminden çıkmış. Amcasından kalan mirası almak için İstanbul’a
giden Şakir ve Kemal Sunal filmlerinin Kemal Sunal’dan en çok çeken üyesi Ünal
Gürel’i Gardrop Fuat lakabıyla bünyesinde barındıran film başlı başına bir
efsane olmasına rağmen ben en çok Fuat Şakir ve bekçi arasında geçen kısımları
beğeniyorum. Kanundan kaçamazsın, demek kanunu ezirsen, kanun seni delikte
sıkıştırdı gibi repliklerle filmin güldürü dozu iyice yükselmiş. Bu filmin en
efsane noktasıysa filmin başarılı karakter oyuncularından Ali Şen’in Kemal
Sunal filmlerindeki üçkağıtçı misyonunu sürdürürken sinemamızın tontiş ve
ponçik ismi Adile Naşit’in de ilk defa bir filmde sahtekar rolüne bürünmesidir.
Ha Fuat’ın dostu seksi kiracı Sevda hanımdan tut yanıyorsun Fuat abi repliğini
dilimize kazandıran sarhoşa (Macit Flordun ) kadar bütün karakterler efsanedir.
Avanak Apti
Natuk Baytan Kemal Sunal birlikteliğinin ölümsüz
komedilerinden bir olan Avanak Apti de Suavi Sualp’in kaleminden çıkma. Geçimini
afiş işinden kazanan Apti, ünlü ses sanatçısı Nevin Şenses’e aşıktır. Hatta kadına
o kadar kıskançça bir aşk besler ki, Nevin’in afişi üzerine Orhan Gencebay afişi
asılmasın diye kadının afişlerini kuş uçmaz kervan geçmez yerlere asar. Fakat gel
gör ki Nevin’e İstanbul’un azılı kabadayılarından Barut Osman da aşıktır. Nevin,
Barut Osman Belasından kurtulmak için Urfa’nın belalı kabadayısı Urfalı Apti’yi
tutar. Urfalı Apti, bir kaza sonucu yaralanınca Nevin’e aşkını itirafa giden
(cesarete bak yalnız) Apti, Nevin’in menajeri Erto tarafından kabadayı Urfalı
Apti ile karıştırılır. Yaşanan karışıklıklar vs. sayesinde Barut Osman’ı
yenmeyi başaran Apti, gerçek Urfalı Apti ortaya çıkana kadar Nevin’in gönlünü
kazanır. Peşindeki komiser yüzünden Apti’ye bir şey yapamayan Osman da Nevin’i
kaçırıp Apti ile hesaplaşmak ister. Nevin’in çok çirkin adamsın Osman, hiç
tipim değilsin. Evlenemem senle diye reddettiği Osman’ın evlilikte keramet var
Nevin, evlenince tipime alışırsın diyecek kadar sevdiği Nevin’in filmin sonunda
Apti ve Barut Osman’ı geçip Urfalı Apti’yi seçmesiyse tipinin yakışıklılıktan
bağımsız olduğunun göstergesi. Demek ki, yarma gibi adamlardan hoşlanıyor
kadın.
Korkusuz Korkak
Senaryosunu Erdoğan Tünaş’ın yazdığı 1979 yapımı Korkusuz
Korkak, Kemal Sunal Natuk Baytan ikilisinin sinema ekolünde yanlış anlaşılmanın
zirve yaptığı film. Zira bu film direk yanlış anlaşılmayla başlıyor. Ezik bir memur
olan Mülayim, sadece müdür ve patronları tarafından değil iş arkadaşları
tarafından da mülayim bir genç diye ezilir. Rahatsız olduğu için dosyalarını
Mülayim’e kitleyeni mi ararsın kazak örmek için şu benim dosyaları da
hallediver diyeni mi? Hepsini geçtim de perhizde olan adamın karşısında acılı
adanaları nasıl da gömdü zalımlar. İşte o ezik Mülayim, hemşire Sevil’in
karıştırdığı dosyalar yüzünden altı aylık ömrü kaldığını sanıp lotodan
kazandığı parayı tuvalet işine yatırarak koy totişe rahvan gitsin felsefesinde
yaşamaya başlar. Mahalleye koyulan bombayı nasıl olsa ölcem diye, imha etmesiyle
ünlü bir kabadayıya dönüşüp ölümü beklemekten sıkılınca da kendine Sansar Selim
aracılığıyla kiralık katil tutar. Sevil’in gelip ölmeyeceğini açıklamasıyla
kiralık katili Gaddar Kerim’i işten vazgeçtiğini söylemek için arasa da aracı Sansar
Selim trafik kazasında ölünce işler ağır komediye döner. Bu filmin en efsane
yanı İstanbul’u titretip limon fobisi yüzünden madara olan kabadayı Ayı Abbas’ın
Mülayim’i öldürsün diye emir verdiği adamı Gerzek Hamdi’nin bana arkası
dönükken nasıl sırtımdan vurdu anlayabilmiş değilim demesine üzerine Ayı Abbas’ın
anlasan zaten adın Gerzek olmazdı demesidir. Yani her Kemal Sunal Natuk Baytan
filminde olduğu gibi Korkusuz Korkak’ta da figüranlar yardırıyordu. Mahallenin
seksi ablası Mehtap’tan tut, işyerinin dosyalı memuresi Esin’e hatta Mülayim’in
ev sahibi dırdırcı Bedia hanıma kadar tüm figürasyon efsanedir. Hele kiralık
katil Gaddar Kerim’in hayatını kurtardığı Mülayim’e cereyanda kalma, kilo al
diye tavsiyede bulunması var ki ayrı bir yardırma mevzu.
Üçkağıtçı
1981 yapımı Üçkağıtçı filminin senaristi Natuk Baytan’dır. Kemal
Sunal’ın en sevdiğim filmi olan Üçkağıtçı, Almanya’dan babasının ölümü ve
başlık parasını biriktirdiği için dönen Rıfkı’nın yolda tanıştığı Hasan ağa ile
yağmur yağacağı konusunda bahse girmesi ile açılır. Romatizmasından dolayı
yağmur vaktini tahmin eden Rıfkı, köylerine gelip köylüyü söğüşleyen sahtekar
yağmur duacısı Arif efendinin ipliğini de romatizmaları sayesinde pazara
çıkarınca halk Rıfkı’nın erdiğine inanır. Hele bir de belediye başkanı olmak
için köylüye baskı yapan Satılmış ağadan kurtulmak isteyen Hasan ağa Rıfkı’nın
ermiş olduğuna halkı inandırıp tefeci Satılmış yerine onu belediye başkanı yapmaya
çalışınca olanlar olur. Bir dizi tesadüf sonucu kötürümleri ayağa kaldırmaktan
tut çirkin kızlara koca bulmaya kadar çeşitli mucizeler gerçekleştiren Rıfkı,
Satılmış ağa ve babasının mallarının üzerine sahtekarlıkla oturan Sabri
tarafından koltuğundan edilmeye çalışılır. Aslında batıl inançların ve din
sömürücülüğünün eleştirildiği film, her Kemal Sunal Natuk Baytan filmi gibi
güldürüsünün altında bir alt metin barındırır.
7 Bela Hüsnü
Ben seni koşarken de seviyorum Hüsniye diyerek sevdiği kızın
peşinde koşan Hüsnü, onu Hüsniye’yi şu numarayla 5 dkda tavlarsın diye gazlayan
ve söğüşleyen arkadaşı üçkağıtçı Şevket, mahallelinin baş belası tefeci Malik
ve güzeller güzeli Hüsniye’ye ek olarak Tango Necla’yı da bünyesinde barındıran
7 Bela Hüsnü, senaryosunu Ahmet Üstel’in yazdığı 1982 yapımı Natuk Baytan ve
Kemal Sunal ikilisini buluşturan bir komedi destanıdır. Hüsnü’yü kendi menfaati
için bir kabadayıya dönüştüren Şevket, bu sahte kabadayı hikayesine inanan
mahalleliyi de dolandırıp 100 binlerini almak ister. Evlerinden olmak istemeyen
mahalleli de kendilerini kurtaracak diye bel bağladıkları Hüsnü’nün Malik
belasını alt etmesini ister. Filmin en efsane kısımları Hüsniye’ye serenat
yapan Hüsnü’nün önce dilenci sanılması sonra da parkta köpekle dertleştiğini
gören ahali tarafından sapık diye kovalanmasıdır. Bi de parayla adam tutup
Hüsniye’nin evinin önünde kavga yaptığı kısımda duran yumruğa kafa atan adamı
ne zaman görsem gülerim. Tango Necla’ya dönüşen tetikçi kız İsmet’le Hüsnü’nün
efsanevi tangosu ise filmin zirve noktasıdır.
Tokatçı
Senaryosunu Suphi Teniker’in yazdığı 1983 yapımı Tokatçı,
başlık parası için gittiği İstanbul’da yemeyip içmeyip biriktirdiği parasını
trende çaldıran Osman’ın başlık parası için tekrar İstanbul’a dönüp asker
arkadaşı Şevket’le karşılaştıktan sonra yaşananları anlatır. Hayatını tokatçılık
yaparak kazanan Şevket, asker arkadaşının başlık parasını biriktirebilmesi için
tokatçılık yapmasını tavsiye eder. Ona bildiği tüm numaraları öğretmek ister
fakat Osman’ın saflığı yer yer Şevket’in başına iş açar. Kumarhanede üçkağıt
yaptığı Osman’ın saflığı yüzünden ortaya çıkınca yediği dayak gibi. Osman ve
Şevket’in tokatladığı insanlara bakarsak yaptıkları tokatlama işinde bir misyon
olduğunu görürüz. Mesela çocukları dilendiren karaborsacı tip ya da parayı
dolandırıcılıktan kazanan müteahhit en son da uyuşturucu kaçakçısı Kara
(Karbonat) Erol… filmin en efsane sahnesi kesinlikle Kara Erol ve Osman
arasında gerçekleşen uyuşturucu pazarlığı sahneleridir. Şogun ve Osman’ın
teybin geç çalışması yüzünden yaşadıkları panik izlenmeye değer.
Atla Gel Şaban
Senaryosunu Aydemir Akbaş’ın yazdığı 1984 yapımı Atla Gel
Şaban, umudunu at yarışlarına bağlayanların hikayesiyle güldürüyor. Niyazi’nin
arkadaşının oğlu hastadır, ameliyat parasını bulmak için at yarışlarından medet
uman arkadaşı sayesinde geçim derdi artı kaynana dırdırından mustarip olan
Niyazi de ganyanla tanışır. Bindiği sıkışık minibüs, gelininden dert yanan
dırdırcı kaynana, kokan adam ve şiki şiki baba eşliğinde yarış tahminlerini
tutturan Niyazi ganyan mafyasının dikkatini çeker. Niyazi’yi kaçırıp, yarış
tahminleri yaptırıp, parayı kazanma derdindeki ganyan mafyası, Niyazi ve tabi ki
ibretlik kaynanası arasında geçen diyaloglar gülmekten ağlatacak cinsten. Özellikle
şiki şiki baba kasetinin bulunamaması üzerine ilham gelmeyen Niyazi’nin ilhamı
kaçmasın diye canlı performansla şiki şiki babayı okuyan patronunun haline
gülmeye başlayan adamın kafasına vurulması her defasında güldürmeyi başarıyor. Bir
de borçları yüzünden kabuslar gören Niyazi’nin gerilimli kabusu var ki aman
diyeyim.
Tarzan Rıfkı
Senaryosunu Natuk Baytan’ın yazdığı 1986 yapımı Tarzan Rıfkı,
Yeşilçam’ın bir numaralı dublaj sanatçılarından oyuncu Sadettin Erbil’in kötü
adam olarak karşımıza çıktığı Kemal Sunal Natuk Baytan komedisi. Uyuşturucu kaçakçısı
Apo adamı Zeki’nin aklına uyarak bir düşmanını öldürtmek için meşhur kiralık
katil Tarzan Rıfkı’yı tutar. Bu arada kendini Tarzan sanan fakir bir genç olan Rıfkı’da
mahalleliye, özellikle de ip satan şişmana, illallah ettirmiştir. Rıfkı’dan
kurtulmak için onu gazetede gördükleri tanışma ilanında sevgili arayan bir
kızla baş göz etmek isterler. Hem tetikçi Rıfkı hem de Tarzan Rıfkı’ya aynı
yerde randevu verilmesi üzerine mafyanın tuttuğu Rıfkı ile sevgili arayan Rıfkı
karışır. Zaten işler de bu yanlış anlama ile iyice çorbaya döner. Apo’nun
sevgilisi Melahat’in güzelliği ile renk kattığı filmin en komik yanı Sadettin
Erbil’den Dinçer Çekmez'e kadar tüm mafya elemanlarının Tarzan ve Melahat’in
nişanı için leopar desenli Afrikalı kabile kostümü giyip başlarına boynuz
geçirdikleri kısımdı.
Gerzek Şaban
Senaryosunu Erdoğan Tünaş’ın yazdığı 1989 yapımı Natuk Baytan
ve Kemal Sunal ikilisinin son filmi Gerzek Şaban, setlerde figüranlık yaparak
geçinen genç ve İstanbul’un en ünlü kabadayısı Seyfi’nin birbirlerine fotokopi
çektirmiş gibi benzemesini konu alır. Fakir bir genç olan Osman sevdiği kızla
evlenmek ister fakat figüranlıktan kazandığı parayla sevgilisinin ağabeyi Hamza’nın
istediği başlığı biriktiremez. Bu yüzden de Hamza’dan sıklıkla dayak yer. Bir
gün arkadaşlarıyla içmeye giden Osman, gazino sahibinin aşırı saygısıyla
karşılaşır. Üzerine bir de adam Seyfi sandığı Osman’a haraç verince kendi
bölgelerinden haraç toplandığını düşünen mafya üyeleri bir olup Seyfi’ye pusu
kurar. Ağır yaralanan Seyfi’yi Osman’ın nişanlısı bulur, Osman sandığı Seyfi’nin
tedavisine yardım eder. Bu sırada Seyfi’nin adamları da Osman’ı Seyfi sanıp
sevinir. Fakat Osman’ın Seyfi olmadığını anlayınca kendi menfaatleri için Osman’ı
mafyanın içine Seyfi gibi salarlar. Bu sırada Osman’a da ağabeyi Seyfi’nin
mafyanın tuzağıyla öldürüldüğü yalanını söylerler. Tipik yanlış anlaşılmanın
zirve yaptığı Gerzek Şaban’ın en unutulmaz sahnesi Osman’ın Esin Eser yerine
patronun karısını tokat manyağı yaptığı kısımdır.
Hepsi birbirinden şahane,tekrar izlememe rağmen yeniden aynı sahnelere gülebiliyor olmamız 😀
YanıtlaSil