Aşırı Cesur Kitap Fi’nin Kitabı Kadar Cesur Olamayan Dizisinin
Her Biri Birbirinden Psikolojik Vaka Karakterleri
Fi daha dizi olarak yayınlanmadan evvel kitabıyla büyük yankı
uyandırmıştı. Zira kitapta fazlasıyla siyaset ve sanat çevresine göndermeler
mevcuttu. Açık konuşmak gerekirse kitabı ailesinden ilk defa ayrılan,
üniversite için yaban ellere (İstanbul) gelen ve okuluna da uyum sağlayamayan
bünyeme vakit geçirici bir ilaç olsun diye almıştım. Okuduğum bölümle çok alakalı
olarak sektörün leşliğine çok güzel değinen Azra Sarızeybek Kohen, kitabında
güncel politik olaylara da karakterler üzerinden değinmiş. Tabi kitap çok
satınca yapımcılar da olaya el atmış ama kitabı okuyan ve Türk dizi sektöründen
haberdar olan herkes gibi ben de dizi ve kitabın kesinlikle birebir
uyarlanacağını düşünmüyordum. Çünkü kitap cidden hem yaptığı göndermeler hem de
erotizm öğeleriyle tvde yayınlanamayacak kadar cesurdu. İnternette yayınlanan
versiyonu için haberlerde ay çok erotik çığırtkanlığı yapılsa da don sütyen
sevişen karakterler pek gerçekçi ve erotik değildi. Tabi tvde aşırı sansür
yüzünden elbiseyle sevişildiği hatta sevişme sahnesi dahi gösterilmediği için
insanlara sporcu sütyeniyle sevişen Bilge ve baxerlı partneri Murat çok erotik
gelmiş olabilir.
Hikayemize kısaca bir göz attıktan sonra dizinin aşırı hasta
karakterlerine değineceğiz. Fi’nin kitabında olaylar birden fazla karakterin
gözünden anlatıldığı için bu karakterin hepsi başrol. Fakat dizide ana
karakterlerden olan Bilge bile Çirkin Betty vasfının ötesine geçememiş ki, Ada
ve Göksel ikilisinin nasıl ötelendiğine değinmiyorum bile. Can, Duru, Deniz,
Özge ve Sadık Murat Kolhan haricinde herkesin ikinci hatta üçüncü plana
atıldığı bir dizi var karşımızda her ne kadar internet dizisi olarak uzun dizi
sürelerine tepki olarak izleyici kitlesine derin bir nefes aldırsa da başrolden
başka rol tanımam mattosundaki Türk dizicilik seviyesinde bir gelişme
gösterememiş. Fakat hakkını yemeyelim dizi süresinin kısaltılması yönetmenlik,
görüntü yönetmenliği, özellikle de senaryo açısından level atlatmış. Kitapta yazarın
sevdiği ve sevmediği karakterler gece ve gündüz kadar belliyken dizide bu
ayrımı yapmak zorlayıcı. Karakterlerin çoğu fiziki olarak kitaptaki
karakterlere benzemiyor fakat ruh halleri özellikle de Can Manay’ın Hannibal Lecter
kadar başarılı bir manipülatörken Duru’ya olan takıntısı yüzünden
soğukkanlılığını kaybetmesine kadar benzer.
Hikayemiz Can Manay’ın arayışıyla başlıyor. Ünlü ve zengin
bir psikolog olan Can, aslında takıntılı bir manyaktır. Çocukken akıl
hastanesinde yatan Can, doktoru Eti’nin yardımıyla farklı bir kimliğe bürünüp
zengin ve başarılı bir psikoloğa dönüşür. Dizimizin iki psikoloğunun ruh
sağlığı bozukken diğerlerinin sağlıklı bireyler olmasını beklemek yanlış olur.
Can’ın kendisine villa bakmak için gidip yan villanın bahçesinde dans ederken
gördüğü Duru, ilgi manyağı, Duru’nun sevgilisi Deniz kendisinden çok
başkalarını düşünen ama sevgilisini her konuda kısıtlayan bir maldır. Can’ın
öğrencisi Bilge, çekingenlikten geberecek kadar eziktir ve her ezik gibi okulun
en popüler çocuğuna aşıktır. Haksızlığa asla gelemeyen, idealleri uğruna
sevdiği adamı bile feda eden Özge’nin nesli tükenmiştir ve doğal seleksiyonda
yok olmamasının tek sebebi Sadık Murat Kolhan gibi güçlü bir adamı etkileyecek
kadar hayvani bir güzelliğe sahip olmasıdır. Sadık Murat Kolhan deseniz gücün
doruklarında olmasına rağmen nefret ettiği adamı yok edememenin sancılarını
çekiyor. Öyle bir adama Can Manay’dan kurtulamamanın öfkesi ne kadar
koyuyordur. Ki kendisi Can Manay’dan daha soğukkanlıdır. Eti hanıma hiç
değinmiyorum, hangi psikolog hem hastası olan hem gerçekten tehlikeli hem de
kendisinden yaşça küçük birinden çocuk sahibi olur ki? Ya babanın durumu gen
aktarımıyla çocuğa da geçerse? Al ikinci bir Can Manay daha!
Su ve Durusever psikopat psikolog Can Manay
Adamın hayatının özeti işte şu bakışlardı. Bir suya bir de
Duru’ya hasta olan Can, her bölüm bardak demez, şişe demez, sürahi demez su
içerdi. Takıntılı bir manyak olduğu için çocukken aşık olduğu Çiçek’e benzeyen
tüm kızları Çiçek gibi takıntı yapıp hastaca bir aşkla seven Can için Çiçek’e
benzettiği Duru’nun hayatında başka biri olmasının en ufak bir önemi bile
yoktu. Sapık gibi kızın fularını yürütmekten tut, gizli kameralarla kızı
izlemeye, sevgilisi saftirik Deniz’le arasını açmaya kadar her yolu denedi. Tüm
takıntılı manyaklar gibi hastaca bir zekaya sahip olduğu için, şan şöhret
meraklısı, herkes beni sevsin mattosundaki ilgi manyağı Duru’yu manipüle etmesi
zor olmadı. Tabi bunda önceliği öğrencilerine tanıyan Mahmut hocanın günümüz
veriyonu Deniz’in payı da büyük ama Can’ın şahsi çabalarını da yok saymayalım
şimdi. Adam resmen yerli Hannibal’di, işte Hannibal öldürmeye Can’da egosuna
düşkün bir manyak olduğu için Hannibal kadar soğukkanlı olamadı Can. Tabi bunda
geçmişte kaybettiği Çiçek’i tekrar tekrar yaşamak istemesinin de payı vardı. Kızı
öldürdüğü için diğer benzerlerine de pek iyi davrandığı söylenemez, özellikle
de işler kontrolünden çıktı mı? Kitap’ta da en az dizideki kadar arızaydı Can,
onu kitapta yer yer kendisini Deniz’le karşılaştırıp çirkinliğine lanet ederken
okurduk. Ama adamda bir çirkin karizması vardı, zekasıyla da bu karizmaya
sağlam cila atıp az kadın düşürmemişti. Kitapta tarif edilen dış görünüş
itibariyle Ozan Güven’den çok Okan Bayülgen’e benziyordu. Ozan Güven, Can Manay
rolü için fazla yakışıklı ve uzun kalmış. Kitaba göre Duru, Can’a bir karış
tepeden bakıyordu.
İlgi manyağı premses Duru
Gayet yetenekli ve geleceği parlak bir dansçı olan Duru,
yazarın Ada ile beraber en sevmediği karakter olma ödülünü kimseye kaptırmıyor.
O patavatsız hanzo Göksel’e bile. Bana öyle geliyor ki, Duru karakteri yazarın
hayatının bir döneminde tanıdığı ve nefret ettiği birisi. Yoksa o evlat olsa
sevilmez karakter ortaya çıkmazdı. Duru kitapta tek kelimeyle ağzına kürek
geçirmenin farz olduğu herkes beni sevsin, ilgi hep üzerimde olsun, sadece ben
sadece diyen bencilin önde gideni. Kızın kitapta tek haklı olduğu konu
sevgilisinin onu hep ikinci plana atması. Yani tamam Deniz, iyi bir eğitmensin
de vatan millet kurtarmıyorsun hayatım, bari mezuniyet gösterisinde Duru’yu
taciz eden Göksel’e bir höst de! Öte yandan Duru’nun kitaptaki evlat olsa
sevilmez haline karşılık dizide bir Duru güzellemesi, bir Duru üzerine sürekli
rol yazmalar. Bilge’nin önemini bile Duru’nun üzerine yüklemeler, kitapta
kaybettiği Deniz’i bile geri kazanması filan. O ilgi manyağı itici kız gitti yerine
hayatının anlamı dans olan idealist, güçlü bir kız geldi.
En asil duyguların insanı Deniz
Sanırım yazarın en sevdiği karakter Bilge ve Deniz’di. Bu ikisi
kitapta adeta devleşiyor, üstüne bir de üçlü salto atıyordu. Yani Deniz o kadar
mükemmel bir insandı işte, tek kusuru Duru’yu yer yer ikinci plana atması
ideallerini her şeyin üstünde tutmasıydı. Zaten kitabın sonunda da kendisi gibi
idealist Özge ile ütopik bir dünya yaratıp en asil duyguların ilişkisine yelken
açtılar. Dizide ise süper kahraman olup Göksel’in kurtarması gereken istismara
uğramış köpeği kurtardı. Oysa kitapta hem köpeği kurtarıp hem tecavüzcüleri
etkisiz hale getiren Göksel’di. Ama olmaz Türk dizi sektöründe en asil
duyguların insanı hep başroller olmak zorunda ve Göksel dizinin ana karakteri
olmadığı için onun yaptığı kahramanlık da Deniz’e mal edilmeli. Ben kitapta
neyse de dizide Deniz’den pek haz etmedim. Yahu kız arkadaşına köpek gibi
aşıksın ama onu ikinci plana atıyorsun, Can’ın kendisine yürüdüğünü Duru bile
fark ediyor ama sende tık yok. Her şeyden önemlisi bu adam öğrencisiyle yatıyor
ya. Öğrencileriyle ilişkisi zaten ibretlik. Hanzo Göksel, uyuz Ada’ya hediye
alacak parasını bu veriyor. Öğrencileriyle sözde çok ilgili ama Ada’nın
kendisinden hoşlandığının farkında değil, oysa hanzo Göksel bile bu durumun
farkında. Sanat sanat içindir mattosunda olduğu için ilgi odağı olmaya çalışan
şöhret aşığı sevgilisine dansını sanat için yap diye baskı yapıyor, bi önceki
kız arkadaşını da bu yüzden kaybetmiş. Ama adamda zırnık akıllanma yok, Duru’nun
karakterinin farkındasın madem ya onun için fedakarlık yapacaksın ya da kızdan
ayrılıp bir daha aynı karakterdeki kızlara yönelmeyeceksin. O kız senin için
yurtdışı eğitim hakkını tepti ama sen onun için bir fedakarlık yapamıyorsan
hiçte bize gösterildiği kadar naif ve asil değilsin. Hayır, dizide de bir
gösteriyorlar adamı sanki en asil duyguların insanı, böyle terbiyesinden ödün
vermeyen sanki sarayda büyümüş, Allah’ım sanki Kadıköy dükünün oğlu gibi
elitist tavırlar. Tipik sevgilisinin göze batmasını istemeyen kıskanç erkek
modeli işte.
Haksızlığa asla gelemeyen idealist Özge
Kitabı aldığım dönemki ruh halim itibariyle kendimi en yakın
bulduğum karakter Özge’ydi. Adalet takıntısı, kodamanların (Can Manay )
gözdağlarından korkmaması, üstelik yaşadığı haksızlıkların onu daha çok
bilemesi, kesinlikle vazgeçmemek… Özge’nin kısımlarını okurken acaba yazar beni
tanıyor mu hissine kapılıyordum. Kadın inatçılığına kadar bana benziyordu ve
onun kısımlarını okumak hep beni heyecanlandırıyordu. Dizideki hali kitaptaki
kadar yırtıcı olmasa da Türk dizi tarihinin en dişli kadınıydı. Sadık Murat
Kolhan’a kitapta aşık olmasına rağmen onun yaşadığı dünya ve yaptıkları kendi
değerlerine ters olduğu için ondan vazgeçmişti. Sadık’ın yardımıyla siyasete
girip politikanın çokyüzlü yapısına karşı dik durmayı başarabilen ütopik
milletvekili duruşu Can’ı güldürmüş, Deniz ve Bilge’yi hayran bırakmıştı. Can Manay’ın
ukala tavırları ve aşağılamasına dayanamayıp bu soruları beğenmedinizse akıl
hastanesine neden yattığınızı sorayım diye şarlayıp Can, tarafından gazete ve
televizyon dünyasından kovulmuştu. Buna rağmen yılmayıp mücadelesine devam
etmesi, Sadık Murat Kolhan’dan elindeki bilgiler karşılığı para yerine çıkaracağı
dergi için yardım istemesi, inatçı duruşu, başta Duru olmak üzere Can’ın
çevresindeki tüm kadınları uyarması onu izleyicinin gözünde farklı bir yere
taşımıştı.
Güç ve gizemin diğer adı Özge takıntılı Sadık Murat Kolhan
Dizinin ve kitabın yürüyen karizması Sadık Murat Kolhan’ın
iki zayıf noktası vardı. Birisi herkesin bildiği gibi Özge diğeri de geçmişi. Kitapta
ağabeyi olan geçmişi dizide kayınbabasına evrilmiş. Bu sırdan haberdar olan Can
Manay da her egoist deli gibi herkesin hayran olacağı birine dönüşmek için
medya patronu olan Sadık’ın kanalında bir program karşılığı susmayı kabul eder.
Dizide ikisi arasındaki gerilim çok barizken kitapta Sadık, daha sinsi ve
gizemliydi. Hükümet yandaşı olan Sadık Murat Kolhan muhalefet partisinin de
saydığı bir isimdi ve bu duruma şaşıran Özge’ye hiçbir şey bilmiyorsun Jon Snow
bakışı atmıştı. Sadık’ın Özge takıntısı o kadar büyüktü ki, sanat, cemiyet ve
siyasetin önemli isimlerinin buluştuğu bir partide yeni milletvekili Özge’yi
herkesten koruyup zarar görmesini engellemek için sevgilisi gibi davranmıştı. Kitapta
hem genç hem zengin hem yakışıklı hem de gizemli bir adam olarak tüm kadınları
tereyağı gibi eritecek kadar tehlikeli bir karizması vardı ve bu karizma yer
yer Özge’yi bile titretiyordu ama Özge duvar gibi dayanıklı olduğu için Sadık’ın
karşısında asla erimiyordu. Kitabın en politik ismi de Sadık’tı, kitabın
sonunda yurtdışına kaçmıştı. Dizinin sonunda da ölü taklidi yapıyordu.
Saf ve temiz çirkin Batty Bilge
Otistik ağabeyine hem ana hem baba olan, sorumsuz babasından
çok çeken, hayvan gibi zeki olmasına rağmen Boğaziçi’ne gitmek dururken Can
Manay’ın ders verdiği özel okulda burslu okuyan Bilge, sınıf arkadaşlarının
ödevini yapıp para kazanmaya çalışmaktadır. Bu sırada okulun popüler ve
yakışıklı ama bir o kadar da derslerle ilgisiz genci Murat’tan hoşlanmaktadır. Murat’ın
bir adet tipik özel okul tikisi sevgilisi vardır. Nasıl tikiyse Bilge ve Murat’ı
basınca Murat’a ayakkabı fırlatıyordu. Kitapta Can Manay’ın çirkin
öğrencilerimi ödevinden tanırım deyip ödevine hayran kaldığı için asistanı
yaptığı Bilge, dizide onu takip eden Can’ın, kızın otistik bir kardeşi olduğunu
öğrenmesi üzerine acıdığı için ona çalıştığı kanalda iş vermesi ile değişmeye
başlıyordu. Bilgenin çok hakkını yedi senaristler yeminle aslında Bilge Manay’dı
kendisi. Ama bu rolü de Duru’ya kaptırdı tabi. Neden çünkü her şey başrolün
başına gelir, yan karakter yaptılar kitabın en efsane kızını.
Tek derdi Can’ın dengesi olan Eti
Kitapta Can’dan bir çocuk sahibi olduğu yazıyordu da babası
tarafından istismar edilip hamile kaldığı, birinci dereceden akrabalık sebebiyle
deli olan oğlunu Can’a öldürtüp ölen oğlu Can’ın adını hastası Umut’a verdiği
yazmıyordu. Vallahi dizinin asıl manipülatörü senmişsin Eti, ayrıca şu
yaptığına bakılırsa Can’dan geri kalır yanın yok. Kitapta Özge ve Bilge ile bir
olup Can’ı akıl hastanesine attırsan da dizide Can diye ölmen ayrı bir
eziklikti. Sanırım dizide Duru ve Özge hariç tüm kadınları ezik yapmaya ant
içmişler.
Yeteneği ile ters orantıda karaktere sahip platonik Ada
Kitabın Duru ile beraber evlat olsa sevilmez karakteri Ada,
kitap boyunca ağır çirkin olarak tasvir edilir. Duru’dan güzel ve tabi ki Deniz’in
sevgilisi olduğu için nefret eden Ada, Duru gibi bir güzelliğin bile
etkileyemediği Göksel’i köpek ettiği için gurur duyup, işine yönelse ve bu
kadar ilgiye aç bir ezik olmasa kitabın da dizinin de en karlı kişisi
olabilirdi. Fakat güzellik takıntısı ve güzel olan her şeyden nefret etmesi,
Deniz hoca takıntısı ve mutluluğu kokainde araması başını yaktı bu egoist ve
takıntılı manyağın. Dizi boyunca üstteki görseldeki gibi Deniz hocayı kesip
Duru’yu kıskanan bir gölge oldu durdu bu.
Fakir ama yunan heykeli patavatsız hanzo Göksel
Kitapta fiziki görünüm olarak Deniz ve Sadık Murat Kolhan’ı
bile geride bırakan bir yunan heykeli olan Göksel’e dizide bütün endamı ve kas
kütlesine rağmen ezik Ada bile bakmıyordu. Abi gerçekçi olun hiç gerçekçi
değil, kitapta gören ilgiyle izlerdi bu adamı. Çünkü boyu posu endamıyla adeta
yürüyen yunan heykeliydi. Zaten Göksel rolünü oynayan elemanı gecelerde Merve
Çağıran, Yasemin Allen’le filan yakalıyordu gazeteciler. Neyse bu elemanın da
dizide çok hakkı yendi ama kitaptaki orijinaline uygun bir karakter yaratılsa
herhalde dizi tarihimizin efsanesi olurdu. Fekat ben Duru ile olan kavgasında
her daim Duru’yu destekliyorum. Bana o uyuz kızı bile destekletecek kadar
öküzdün Göksel, hatta Kadıköy’deki meşhur boğa heykeli yerine seni koysalar
sırıtmaz. Sürekli yalnız olmana üzülüp seninle arkadaş olmak isteyen kıza seninle
ancak aşağı tarafım arkadaş olur, beni rahat bırak yemek yicem demek öküzlükte
kaçıncı leveldi.
Can’ın kadrolu sevgilisi Sıla
Efendim Can bey sürekli birileriyle, hatta Bilge’yle ilk
karşılaşmasında içinden dediği çirkin öğrencilerimi ödevinden hatırlarım
lafından anlaşıldığı kadarıyla öğrencileriyle bile yatan birisi olduğu için
Sıla onun gelip geçici kadınlarından değildi. Kadrolu sevgilisiydi ama kadın,
Deniz gibi saf olmadığı için Can’ın Duru’ya olan ilgisini fark edince ortalık
karışmıştı. Özge hemen Sıla’yı bulup Can çok tehlikeli kendine dikkat et diye,
kadını uyarınca Duru mevzunda Deniz’le konuşmamıştı. Kitapta böyle birisi yok,
Can aslında Sıla’nın Deniz ve Duru arasına girmesini istiyordu. Bu bilgiden
yola çıkarak onun Can’ın Deniz’i tavlasın diye ortaya attığı fakat planı ters
tepip kızla kendisinin kısa süreli ( sevişecek kadar) yakınlaştığı vakadaki
manken olduğunu düşünüyorum. Can’la bu ilişki karşılığı kendi projesini kanalda
yayınlatmak için anlaşma yapmış sonradan da medya patroniçesi olmuştu.
Duru’nun kankası Can tarafından Duru için harcanan Ceren
Biraz fazla özgüvenli ve itici bir kızdı. Kitapta tabi ki
yoktu. Bileğini incittiği için Londra’ya giden eski baş dansçı. Yokluğunda baş
dansçı Duru’ydu, geri dönünce tekrar seçme olacak diye Duru panikledi ve Deniz’e
ben senin sevgilinim niye hakkımı yediriyorsun diye trip attı. Sözde Duru’nun
en iyi arkadaşı hatta kankası ama Londra’da önemli bir dans okulunda kısa
süreli ders aldığını Duru’dan gizler. Duru bu durumu okuldaki bir numaralı
düşmanı patavatsız Göksel’den duyar. Çünkü Duru kıskançtır ve arkadaşının bu
duygusundan haberdar olan Ceren, ondan dans okulu mevzunu gizler. Duru, Deniz’den
bulamadığı yandaşlığı takıntılı sayko Can’dan alır. Can, Duru için Ceren’i
etkisiz hale getirir (sevişerek). Ceren seçmelere Can’la cima yaptığı için geç
kalır ve baş dansçı da Duru olur ve Duru’nun bu plandan haberi vardır. Kız da az
haksız değilmiş Duru’ya Londra’daki dans okulu mevzundan bahsetmeme konusunda.
Bilge’nin platonik aşkı okul popüleri yakışıklı Murat
Murat’ın kitap ve dizideki hali arasında dağlar kadar fark
var demeyi çok isterdim ama maalesef yok. Sadece kitapta ölüyordu, o konuya
birazdan değineceğim. Murat kitapta da dizide de okulla alakası olmayan( çocuk
üniversiteye gelmiş dahi anlamındaki de’nin ayrılması gerektiğini bilmiyor),
uyuşturucu bağımlısı zengin bir genç. Bilge’nin ona ilgisinin farkında değil
ama dizide Murat olmasa da sevgilisi Bilge’nin platonik durumundan
şüpheleniyor. Murat ve Bilge’nin dizide de kitapta da duygusal bir birlikteliği
yok, Bilge platonik takılıyor. Murat’ınsa sevgilisi var ve muhtemelen sadık
değil. O halde basılmasına rağmen inkar edecek kadar yüzsüz olmasından bu durum
anlaşılıyor ve dizide ağır derecede karaktersiz. Bilge bu durumdan dolayı
vicdan yapıp Murat’ın sevgilisinden özür dilerken Murat’ın olay hiç yaşanmamış
gibi bir tavır alması düşük bir karakterin göstergesi. Ayrıca aralarındaki
birlikteliğe kitapta Murat’ın alkol ve uyuşturucu etkisinde olması dizide ise
ikilinin alkollü olması neden oluyor. Dizideki durum tamamen Murat’ın başının
altından çıkıyor, ödev yaptırmaya gelen Bilge’yi madem ben ödevi yapmaya
mecburum sen de ayık kafayla çekilmiyorsun bu içkiyi bitireceğiz diye içmeye
zorluyor. İçmezse ödevi yapmazmış, ödevi yapmazsa Bilge de Can tarafından okul
yönetimine şikayet edileceğini düşünüyor.
Kısacası dizideki Murat kitaptakinden daha iticiydi. Belki bunda
kitaptaki Murat’a fazla değinilmemesi, sadece Bilge’nin gözünden anlatılması ve
sonunda feci halde dövülerek öldürülmesinin payı var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder