23 Ağustos 2018 Perşembe


Aşırı Cesur Kitap Fi’nin Kitabı Kadar Cesur Olamayan Dizisinin Her Biri Birbirinden Psikolojik Vaka Karakterleri


   Fi daha dizi olarak yayınlanmadan evvel kitabıyla büyük yankı uyandırmıştı. Zira kitapta fazlasıyla siyaset ve sanat çevresine göndermeler mevcuttu. Açık konuşmak gerekirse kitabı ailesinden ilk defa ayrılan, üniversite için yaban ellere (İstanbul) gelen ve okuluna da uyum sağlayamayan bünyeme vakit geçirici bir ilaç olsun diye almıştım. Okuduğum bölümle çok alakalı olarak sektörün leşliğine çok güzel değinen Azra Sarızeybek Kohen, kitabında güncel politik olaylara da karakterler üzerinden değinmiş. Tabi kitap çok satınca yapımcılar da olaya el atmış ama kitabı okuyan ve Türk dizi sektöründen haberdar olan herkes gibi ben de dizi ve kitabın kesinlikle birebir uyarlanacağını düşünmüyordum. Çünkü kitap cidden hem yaptığı göndermeler hem de erotizm öğeleriyle tvde yayınlanamayacak kadar cesurdu. İnternette yayınlanan versiyonu için haberlerde ay çok erotik çığırtkanlığı yapılsa da don sütyen sevişen karakterler pek gerçekçi ve erotik değildi. Tabi tvde aşırı sansür yüzünden elbiseyle sevişildiği hatta sevişme sahnesi dahi gösterilmediği için insanlara sporcu sütyeniyle sevişen Bilge ve baxerlı partneri Murat çok erotik gelmiş olabilir.


   Hikayemize kısaca bir göz attıktan sonra dizinin aşırı hasta karakterlerine değineceğiz. Fi’nin kitabında olaylar birden fazla karakterin gözünden anlatıldığı için bu karakterin hepsi başrol. Fakat dizide ana karakterlerden olan Bilge bile Çirkin Betty vasfının ötesine geçememiş ki, Ada ve Göksel ikilisinin nasıl ötelendiğine değinmiyorum bile. Can, Duru, Deniz, Özge ve Sadık Murat Kolhan haricinde herkesin ikinci hatta üçüncü plana atıldığı bir dizi var karşımızda her ne kadar internet dizisi olarak uzun dizi sürelerine tepki olarak izleyici kitlesine derin bir nefes aldırsa da başrolden başka rol tanımam mattosundaki Türk dizicilik seviyesinde bir gelişme gösterememiş. Fakat hakkını yemeyelim dizi süresinin kısaltılması yönetmenlik, görüntü yönetmenliği, özellikle de senaryo açısından level atlatmış. Kitapta yazarın sevdiği ve sevmediği karakterler gece ve gündüz kadar belliyken dizide bu ayrımı yapmak zorlayıcı. Karakterlerin çoğu fiziki olarak kitaptaki karakterlere benzemiyor fakat ruh halleri özellikle de Can Manay’ın Hannibal Lecter kadar başarılı bir manipülatörken Duru’ya olan takıntısı yüzünden soğukkanlılığını kaybetmesine kadar benzer.


Hikayemiz Can Manay’ın arayışıyla başlıyor. Ünlü ve zengin bir psikolog olan Can, aslında takıntılı bir manyaktır. Çocukken akıl hastanesinde yatan Can, doktoru Eti’nin yardımıyla farklı bir kimliğe bürünüp zengin ve başarılı bir psikoloğa dönüşür. Dizimizin iki psikoloğunun ruh sağlığı bozukken diğerlerinin sağlıklı bireyler olmasını beklemek yanlış olur. Can’ın kendisine villa bakmak için gidip yan villanın bahçesinde dans ederken gördüğü Duru, ilgi manyağı, Duru’nun sevgilisi Deniz kendisinden çok başkalarını düşünen ama sevgilisini her konuda kısıtlayan bir maldır. Can’ın öğrencisi Bilge, çekingenlikten geberecek kadar eziktir ve her ezik gibi okulun en popüler çocuğuna aşıktır. Haksızlığa asla gelemeyen, idealleri uğruna sevdiği adamı bile feda eden Özge’nin nesli tükenmiştir ve doğal seleksiyonda yok olmamasının tek sebebi Sadık Murat Kolhan gibi güçlü bir adamı etkileyecek kadar hayvani bir güzelliğe sahip olmasıdır. Sadık Murat Kolhan deseniz gücün doruklarında olmasına rağmen nefret ettiği adamı yok edememenin sancılarını çekiyor. Öyle bir adama Can Manay’dan kurtulamamanın öfkesi ne kadar koyuyordur. Ki kendisi Can Manay’dan daha soğukkanlıdır. Eti hanıma hiç değinmiyorum, hangi psikolog hem hastası olan hem gerçekten tehlikeli hem de kendisinden yaşça küçük birinden çocuk sahibi olur ki? Ya babanın durumu gen aktarımıyla çocuğa da geçerse? Al ikinci bir Can Manay daha!  

Su ve Durusever psikopat psikolog Can Manay


Adamın hayatının özeti işte şu bakışlardı. Bir suya bir de Duru’ya hasta olan Can, her bölüm bardak demez, şişe demez, sürahi demez su içerdi. Takıntılı bir manyak olduğu için çocukken aşık olduğu Çiçek’e benzeyen tüm kızları Çiçek gibi takıntı yapıp hastaca bir aşkla seven Can için Çiçek’e benzettiği Duru’nun hayatında başka biri olmasının en ufak bir önemi bile yoktu. Sapık gibi kızın fularını yürütmekten tut, gizli kameralarla kızı izlemeye, sevgilisi saftirik Deniz’le arasını açmaya kadar her yolu denedi. Tüm takıntılı manyaklar gibi hastaca bir zekaya sahip olduğu için, şan şöhret meraklısı, herkes beni sevsin mattosundaki ilgi manyağı Duru’yu manipüle etmesi zor olmadı. Tabi bunda önceliği öğrencilerine tanıyan Mahmut hocanın günümüz veriyonu Deniz’in payı da büyük ama Can’ın şahsi çabalarını da yok saymayalım şimdi. Adam resmen yerli Hannibal’di, işte Hannibal öldürmeye Can’da egosuna düşkün bir manyak olduğu için Hannibal kadar soğukkanlı olamadı Can. Tabi bunda geçmişte kaybettiği Çiçek’i tekrar tekrar yaşamak istemesinin de payı vardı. Kızı öldürdüğü için diğer benzerlerine de pek iyi davrandığı söylenemez, özellikle de işler kontrolünden çıktı mı? Kitap’ta da en az dizideki kadar arızaydı Can, onu kitapta yer yer kendisini Deniz’le karşılaştırıp çirkinliğine lanet ederken okurduk. Ama adamda bir çirkin karizması vardı, zekasıyla da bu karizmaya sağlam cila atıp az kadın düşürmemişti. Kitapta tarif edilen dış görünüş itibariyle Ozan Güven’den çok Okan Bayülgen’e benziyordu. Ozan Güven, Can Manay rolü için fazla yakışıklı ve uzun kalmış. Kitaba göre Duru, Can’a bir karış tepeden bakıyordu.  

İlgi manyağı premses Duru


Gayet yetenekli ve geleceği parlak bir dansçı olan Duru, yazarın Ada ile beraber en sevmediği karakter olma ödülünü kimseye kaptırmıyor. O patavatsız hanzo Göksel’e bile. Bana öyle geliyor ki, Duru karakteri yazarın hayatının bir döneminde tanıdığı ve nefret ettiği birisi. Yoksa o evlat olsa sevilmez karakter ortaya çıkmazdı. Duru kitapta tek kelimeyle ağzına kürek geçirmenin farz olduğu herkes beni sevsin, ilgi hep üzerimde olsun, sadece ben sadece diyen bencilin önde gideni. Kızın kitapta tek haklı olduğu konu sevgilisinin onu hep ikinci plana atması. Yani tamam Deniz, iyi bir eğitmensin de vatan millet kurtarmıyorsun hayatım, bari mezuniyet gösterisinde Duru’yu taciz eden Göksel’e bir höst de! Öte yandan Duru’nun kitaptaki evlat olsa sevilmez haline karşılık dizide bir Duru güzellemesi, bir Duru üzerine sürekli rol yazmalar. Bilge’nin önemini bile Duru’nun üzerine yüklemeler, kitapta kaybettiği Deniz’i bile geri kazanması filan. O ilgi manyağı itici kız gitti yerine hayatının anlamı dans olan idealist, güçlü bir kız geldi.

En asil duyguların insanı Deniz


Sanırım yazarın en sevdiği karakter Bilge ve Deniz’di. Bu ikisi kitapta adeta devleşiyor, üstüne bir de üçlü salto atıyordu. Yani Deniz o kadar mükemmel bir insandı işte, tek kusuru Duru’yu yer yer ikinci plana atması ideallerini her şeyin üstünde tutmasıydı. Zaten kitabın sonunda da kendisi gibi idealist Özge ile ütopik bir dünya yaratıp en asil duyguların ilişkisine yelken açtılar. Dizide ise süper kahraman olup Göksel’in kurtarması gereken istismara uğramış köpeği kurtardı. Oysa kitapta hem köpeği kurtarıp hem tecavüzcüleri etkisiz hale getiren Göksel’di. Ama olmaz Türk dizi sektöründe en asil duyguların insanı hep başroller olmak zorunda ve Göksel dizinin ana karakteri olmadığı için onun yaptığı kahramanlık da Deniz’e mal edilmeli. Ben kitapta neyse de dizide Deniz’den pek haz etmedim. Yahu kız arkadaşına köpek gibi aşıksın ama onu ikinci plana atıyorsun, Can’ın kendisine yürüdüğünü Duru bile fark ediyor ama sende tık yok. Her şeyden önemlisi bu adam öğrencisiyle yatıyor ya. Öğrencileriyle ilişkisi zaten ibretlik. Hanzo Göksel, uyuz Ada’ya hediye alacak parasını bu veriyor. Öğrencileriyle sözde çok ilgili ama Ada’nın kendisinden hoşlandığının farkında değil, oysa hanzo Göksel bile bu durumun farkında. Sanat sanat içindir mattosunda olduğu için ilgi odağı olmaya çalışan şöhret aşığı sevgilisine dansını sanat için yap diye baskı yapıyor, bi önceki kız arkadaşını da bu yüzden kaybetmiş. Ama adamda zırnık akıllanma yok, Duru’nun karakterinin farkındasın madem ya onun için fedakarlık yapacaksın ya da kızdan ayrılıp bir daha aynı karakterdeki kızlara yönelmeyeceksin. O kız senin için yurtdışı eğitim hakkını tepti ama sen onun için bir fedakarlık yapamıyorsan hiçte bize gösterildiği kadar naif ve asil değilsin. Hayır, dizide de bir gösteriyorlar adamı sanki en asil duyguların insanı, böyle terbiyesinden ödün vermeyen sanki sarayda büyümüş, Allah’ım sanki Kadıköy dükünün oğlu gibi elitist tavırlar. Tipik sevgilisinin göze batmasını istemeyen kıskanç erkek modeli işte.  

Haksızlığa asla gelemeyen idealist Özge


Kitabı aldığım dönemki ruh halim itibariyle kendimi en yakın bulduğum karakter Özge’ydi. Adalet takıntısı, kodamanların (Can Manay ) gözdağlarından korkmaması, üstelik yaşadığı haksızlıkların onu daha çok bilemesi, kesinlikle vazgeçmemek… Özge’nin kısımlarını okurken acaba yazar beni tanıyor mu hissine kapılıyordum. Kadın inatçılığına kadar bana benziyordu ve onun kısımlarını okumak hep beni heyecanlandırıyordu. Dizideki hali kitaptaki kadar yırtıcı olmasa da Türk dizi tarihinin en dişli kadınıydı. Sadık Murat Kolhan’a kitapta aşık olmasına rağmen onun yaşadığı dünya ve yaptıkları kendi değerlerine ters olduğu için ondan vazgeçmişti. Sadık’ın yardımıyla siyasete girip politikanın çokyüzlü yapısına karşı dik durmayı başarabilen ütopik milletvekili duruşu Can’ı güldürmüş, Deniz ve Bilge’yi hayran bırakmıştı. Can Manay’ın ukala tavırları ve aşağılamasına dayanamayıp bu soruları beğenmedinizse akıl hastanesine neden yattığınızı sorayım diye şarlayıp Can, tarafından gazete ve televizyon dünyasından kovulmuştu. Buna rağmen yılmayıp mücadelesine devam etmesi, Sadık Murat Kolhan’dan elindeki bilgiler karşılığı para yerine çıkaracağı dergi için yardım istemesi, inatçı duruşu, başta Duru olmak üzere Can’ın çevresindeki tüm kadınları uyarması onu izleyicinin gözünde farklı bir yere taşımıştı.

Güç ve gizemin diğer adı Özge takıntılı Sadık Murat Kolhan


Dizinin ve kitabın yürüyen karizması Sadık Murat Kolhan’ın iki zayıf noktası vardı. Birisi herkesin bildiği gibi Özge diğeri de geçmişi. Kitapta ağabeyi olan geçmişi dizide kayınbabasına evrilmiş. Bu sırdan haberdar olan Can Manay da her egoist deli gibi herkesin hayran olacağı birine dönüşmek için medya patronu olan Sadık’ın kanalında bir program karşılığı susmayı kabul eder. Dizide ikisi arasındaki gerilim çok barizken kitapta Sadık, daha sinsi ve gizemliydi. Hükümet yandaşı olan Sadık Murat Kolhan muhalefet partisinin de saydığı bir isimdi ve bu duruma şaşıran Özge’ye hiçbir şey bilmiyorsun Jon Snow bakışı atmıştı. Sadık’ın Özge takıntısı o kadar büyüktü ki, sanat, cemiyet ve siyasetin önemli isimlerinin buluştuğu bir partide yeni milletvekili Özge’yi herkesten koruyup zarar görmesini engellemek için sevgilisi gibi davranmıştı. Kitapta hem genç hem zengin hem yakışıklı hem de gizemli bir adam olarak tüm kadınları tereyağı gibi eritecek kadar tehlikeli bir karizması vardı ve bu karizma yer yer Özge’yi bile titretiyordu ama Özge duvar gibi dayanıklı olduğu için Sadık’ın karşısında asla erimiyordu. Kitabın en politik ismi de Sadık’tı, kitabın sonunda yurtdışına kaçmıştı. Dizinin sonunda da ölü taklidi yapıyordu.

Saf ve temiz çirkin Batty Bilge


Otistik ağabeyine hem ana hem baba olan, sorumsuz babasından çok çeken, hayvan gibi zeki olmasına rağmen Boğaziçi’ne gitmek dururken Can Manay’ın ders verdiği özel okulda burslu okuyan Bilge, sınıf arkadaşlarının ödevini yapıp para kazanmaya çalışmaktadır. Bu sırada okulun popüler ve yakışıklı ama bir o kadar da derslerle ilgisiz genci Murat’tan hoşlanmaktadır. Murat’ın bir adet tipik özel okul tikisi sevgilisi vardır. Nasıl tikiyse Bilge ve Murat’ı basınca Murat’a ayakkabı fırlatıyordu. Kitapta Can Manay’ın çirkin öğrencilerimi ödevinden tanırım deyip ödevine hayran kaldığı için asistanı yaptığı Bilge, dizide onu takip eden Can’ın, kızın otistik bir kardeşi olduğunu öğrenmesi üzerine acıdığı için ona çalıştığı kanalda iş vermesi ile değişmeye başlıyordu. Bilgenin çok hakkını yedi senaristler yeminle aslında Bilge Manay’dı kendisi. Ama bu rolü de Duru’ya kaptırdı tabi. Neden çünkü her şey başrolün başına gelir, yan karakter yaptılar kitabın en efsane kızını.

Tek derdi Can’ın dengesi olan Eti


Kitapta Can’dan bir çocuk sahibi olduğu yazıyordu da babası tarafından istismar edilip hamile kaldığı, birinci dereceden akrabalık sebebiyle deli olan oğlunu Can’a öldürtüp ölen oğlu Can’ın adını hastası Umut’a verdiği yazmıyordu. Vallahi dizinin asıl manipülatörü senmişsin Eti, ayrıca şu yaptığına bakılırsa Can’dan geri kalır yanın yok. Kitapta Özge ve Bilge ile bir olup Can’ı akıl hastanesine attırsan da dizide Can diye ölmen ayrı bir eziklikti. Sanırım dizide Duru ve Özge hariç tüm kadınları ezik yapmaya ant içmişler.

Yeteneği ile ters orantıda karaktere sahip platonik Ada


Kitabın Duru ile beraber evlat olsa sevilmez karakteri Ada, kitap boyunca ağır çirkin olarak tasvir edilir. Duru’dan güzel ve tabi ki Deniz’in sevgilisi olduğu için nefret eden Ada, Duru gibi bir güzelliğin bile etkileyemediği Göksel’i köpek ettiği için gurur duyup, işine yönelse ve bu kadar ilgiye aç bir ezik olmasa kitabın da dizinin de en karlı kişisi olabilirdi. Fakat güzellik takıntısı ve güzel olan her şeyden nefret etmesi, Deniz hoca takıntısı ve mutluluğu kokainde araması başını yaktı bu egoist ve takıntılı manyağın. Dizi boyunca üstteki görseldeki gibi Deniz hocayı kesip Duru’yu kıskanan bir gölge oldu durdu bu.

Fakir ama yunan heykeli patavatsız hanzo Göksel


Kitapta fiziki görünüm olarak Deniz ve Sadık Murat Kolhan’ı bile geride bırakan bir yunan heykeli olan Göksel’e dizide bütün endamı ve kas kütlesine rağmen ezik Ada bile bakmıyordu. Abi gerçekçi olun hiç gerçekçi değil, kitapta gören ilgiyle izlerdi bu adamı. Çünkü boyu posu endamıyla adeta yürüyen yunan heykeliydi. Zaten Göksel rolünü oynayan elemanı gecelerde Merve Çağıran, Yasemin Allen’le filan yakalıyordu gazeteciler. Neyse bu elemanın da dizide çok hakkı yendi ama kitaptaki orijinaline uygun bir karakter yaratılsa herhalde dizi tarihimizin efsanesi olurdu. Fekat ben Duru ile olan kavgasında her daim Duru’yu destekliyorum. Bana o uyuz kızı bile destekletecek kadar öküzdün Göksel, hatta Kadıköy’deki meşhur boğa heykeli yerine seni koysalar sırıtmaz. Sürekli yalnız olmana üzülüp seninle arkadaş olmak isteyen kıza seninle ancak aşağı tarafım arkadaş olur, beni rahat bırak yemek yicem demek öküzlükte kaçıncı leveldi.

Can’ın kadrolu sevgilisi Sıla


Efendim Can bey sürekli birileriyle, hatta Bilge’yle ilk karşılaşmasında içinden dediği çirkin öğrencilerimi ödevinden hatırlarım lafından anlaşıldığı kadarıyla öğrencileriyle bile yatan birisi olduğu için Sıla onun gelip geçici kadınlarından değildi. Kadrolu sevgilisiydi ama kadın, Deniz gibi saf olmadığı için Can’ın Duru’ya olan ilgisini fark edince ortalık karışmıştı. Özge hemen Sıla’yı bulup Can çok tehlikeli kendine dikkat et diye, kadını uyarınca Duru mevzunda Deniz’le konuşmamıştı. Kitapta böyle birisi yok, Can aslında Sıla’nın Deniz ve Duru arasına girmesini istiyordu. Bu bilgiden yola çıkarak onun Can’ın Deniz’i tavlasın diye ortaya attığı fakat planı ters tepip kızla kendisinin kısa süreli ( sevişecek kadar) yakınlaştığı vakadaki manken olduğunu düşünüyorum. Can’la bu ilişki karşılığı kendi projesini kanalda yayınlatmak için anlaşma yapmış sonradan da medya patroniçesi olmuştu.

Duru’nun kankası Can tarafından Duru için harcanan Ceren


Biraz fazla özgüvenli ve itici bir kızdı. Kitapta tabi ki yoktu. Bileğini incittiği için Londra’ya giden eski baş dansçı. Yokluğunda baş dansçı Duru’ydu, geri dönünce tekrar seçme olacak diye Duru panikledi ve Deniz’e ben senin sevgilinim niye hakkımı yediriyorsun diye trip attı. Sözde Duru’nun en iyi arkadaşı hatta kankası ama Londra’da önemli bir dans okulunda kısa süreli ders aldığını Duru’dan gizler. Duru bu durumu okuldaki bir numaralı düşmanı patavatsız Göksel’den duyar. Çünkü Duru kıskançtır ve arkadaşının bu duygusundan haberdar olan Ceren, ondan dans okulu mevzunu gizler. Duru, Deniz’den bulamadığı yandaşlığı takıntılı sayko Can’dan alır. Can, Duru için Ceren’i etkisiz hale getirir (sevişerek). Ceren seçmelere Can’la cima yaptığı için geç kalır ve baş dansçı da Duru olur ve Duru’nun bu plandan haberi vardır. Kız da az haksız değilmiş Duru’ya Londra’daki dans okulu mevzundan bahsetmeme konusunda.

Bilge’nin platonik aşkı okul popüleri yakışıklı Murat


Murat’ın kitap ve dizideki hali arasında dağlar kadar fark var demeyi çok isterdim ama maalesef yok. Sadece kitapta ölüyordu, o konuya birazdan değineceğim. Murat kitapta da dizide de okulla alakası olmayan( çocuk üniversiteye gelmiş dahi anlamındaki de’nin ayrılması gerektiğini bilmiyor), uyuşturucu bağımlısı zengin bir genç. Bilge’nin ona ilgisinin farkında değil ama dizide Murat olmasa da sevgilisi Bilge’nin platonik durumundan şüpheleniyor. Murat ve Bilge’nin dizide de kitapta da duygusal bir birlikteliği yok, Bilge platonik takılıyor. Murat’ınsa sevgilisi var ve muhtemelen sadık değil. O halde basılmasına rağmen inkar edecek kadar yüzsüz olmasından bu durum anlaşılıyor ve dizide ağır derecede karaktersiz. Bilge bu durumdan dolayı vicdan yapıp Murat’ın sevgilisinden özür dilerken Murat’ın olay hiç yaşanmamış gibi bir tavır alması düşük bir karakterin göstergesi. Ayrıca aralarındaki birlikteliğe kitapta Murat’ın alkol ve uyuşturucu etkisinde olması dizide ise ikilinin alkollü olması neden oluyor. Dizideki durum tamamen Murat’ın başının altından çıkıyor, ödev yaptırmaya gelen Bilge’yi madem ben ödevi yapmaya mecburum sen de ayık kafayla çekilmiyorsun bu içkiyi bitireceğiz diye içmeye zorluyor. İçmezse ödevi yapmazmış, ödevi yapmazsa Bilge de Can tarafından okul yönetimine şikayet edileceğini düşünüyor.  Kısacası dizideki Murat kitaptakinden daha iticiydi. Belki bunda kitaptaki Murat’a fazla değinilmemesi, sadece Bilge’nin gözünden anlatılması ve sonunda feci halde dövülerek öldürülmesinin payı var.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder