Sinema Ve Dizi Tarihimizin En Azılı
Vicdansız Sabuhaları
Hollywood’da Femme Fatale bizde Vicdansız Sabuha… Bir nevi fettan kadın,
kötü aşüfte de diyebiliriz onlara. Zira vicdan fukarası Sabuhalarımız
yaptıklarıyla doksan dakikalık filmi partnerlerine dar ediyorlar. Rol
arkadaşlarının analarından emdiği sütü burnundan getiren Vicdansız Sabuhalar
film boyunca bitmeyen vicdansızlıklarıyla izleyiciye de yaka silktirip
senariste küfrettiriyorlar.
Aslında her şey İbrahim Tatlıses’in
uğruna çöllere düştüğü kadın Güngör Bayrak ( Sabuha ) ile başladı. İbrahim’i
başka bir kadınla görüp yanlış anlayan Sabuha, Kartal Tibet’in dişi versiyonu
gibi İbrahim’i dinleme zahmetine bile katlanmadan “Sen toprağını unutmuşsun
İbrahim!” diye trip atıp koşarak olay yerinden uzaklaşır. Toprağın oğluna
söylenecek söz mü bu? Yıkılan İbrahim Sabuha da Sabuha diye kendini çöllere
atıp dövüne dövüne Güngör’e itafen içli içli uzun havalar okur. Kemal Sunal’ın
Şark Bülbülü ve Yüz Numaralı Adam filmlerine konu olan çölde sürünme sahnesine
de ilham veren İbrahim’in Sabuha ağıdı sinemamızın kült bir sahnesi
aslında. İbrahim, Güngör’ün zamanın
erkek dergilerine verdiği cürretkar pozlar yüzünden mi kendini çöle attı
bilinmez ama o filmden sonra Sabuha benim hafızama partnerine hayatı dar eden
anlayışsız ve zalım kadın olarak kazındı. O yüzden de aslında bloğuma
sinemamızın vamp kadınları yerine Vicdansız Sabuhalarını yazmaya karar verdim.
Sevgilisini
zor gününde zengin koca buluciyim diye terk eden Alev ( Selma Güneri / Boşver
Arkadaş )
1946 yapımı Hollywood filmi Gilda’nın
benzeri olan film ülkemizdeki Gildagiller türü filmlerin ilk örneklerinden.
Boşver Arkadaş 1974 yapımı ve Tarık Akan’ın en gölgede kalmış filmi dense
yeridir. Filmin en akılda kalan sahnesi Tarık Akan’ın ne istediğini bilmeyen
huysuz sevgilisi Alev’i tokat manyağı yaptığı absürt sahne. Zira o dönem Yusuf
Sezgin’le evli olduğu için özel bir çaba mı sarf etmiş bilinmez ama Selma
Güneri meşhur tokat sahnesinde derin bir yırtmaca ve göğüs dekoltesine rağmen
bir gram bile frikik vermeyerek Guinness rekorlar kitabına bodoslama bir dalış
yapmış. Tarık Akan’ınsa iki tokatta bir beli açılmakta, alttan çıtçıtlı body
giymemenin zararını bel frikiği vererek ödüyor yakışıklı oyuncu. Filme gelecek
olursak konu olarak tamamen Gilda filminin aynısı sadece birkaç değişiklik var.
Ferit ve Alev büyük bir aşk yaşamalarına rağmen Ferit’in babası hapse girince
zengin çocuğun durumu muamma olur ve tam bir zengin koca avcısı olan Alev
Ferit’i terk eder. Hem de ağza alınmayacak sözler sarf ederek, yani izleyen
kadının vicdansızlığı karşısında şaşırıp kalıyor. Babası hapse girmiş, annesi
yaşadığı şokla aklını kaybetmiş sevgilisine insan bunu yapar mı Alev? Ben
zengün bi goca bulcim diye Ferit’in yüzüne çemkiren Alev zaten hayatı alt üst
olan çocuğu iyice yıpratır ve Ferit başını alıp yurt dışına çıkar. Geri
döndüğündeyse çok sevdiği Selim ağabeyinin yanına giden Ferit, Alev ve Selim’in
evlendiğini görür. Dakka bir gol bir çocuk ülkeye adımını atar atmaz eskisinden
beter olur ve Selim ağabeyinden uzak durmaya çalışır ama adam sen bana babanın
emanetisin diye Ferit’e yapışır. Zahir Ferit ve annesi bilmese de Ferit’in
babasının başını yakan alengirli işin içinde ilerleyen dakikalarda uyuşturucu
kaçakçısı olduğunu öğreneceğimiz Selim beyin parmağı vardır. Vicdan azabındaki
Selim, Ferit’e sahip çıkarak kendince vicdanını rahatlatacak. Hadi Selim neyse
de ya Alev’in yaptığına ne demeli? Zamanında babası hapse düştü mallarına
mülklerine mahkeme el koyacak endişesiyle terk ettiği eski sevgilisine ne diye
yamanmaya çalışıyor? Kızım sen değil misin çocuğun suratına ne evlenmesi be,
ben zengin biriyle evleneceğim diye çemkiren? Al işte zengin koca bulmuşsun,
hayrını gör adamın. Ne diye çocuğu baştan çıkartmaya çalışıyorsun? Kadın resmen
maymun iştahlı bir şizofren, terazi burcu mudur nedir? Karasızlığın kitabını
yazan Alev genç ve yakışıklı kocam olsun ama parası da olsun yanağında bir beni
mutlaka olsun diye film boyunca hem Tarık Akan’ı hem yaşlı ve zengin kocasını
hem de biz izleyicileri darladı durdu.
Platonik aşığı
tıbbiyeli Mehmet’i umursamazlığıyla öldüren Zeynep ( Oya Aydoğan / Tövbe )
İbrahim yani Mehmet komşu kızı
Zeynep’in kahkahalarına vurulup aşık olur. Mehmet’in aslında hayvani bir
kariyeri olabilirdi ama platonik aşkı Zeynep için kariyerini mahvedip kadın
anası, çilekeş anası Şükriye Atav’ı gözyaşlarına boğar. Arabeskçi filmi yahu
dramın suyunu çıkarırlar şimdi diye düşünseniz de aslında film karşılıksız
aşkın zararları konusunu efsane işlemiş. Çünkü kara yağız Anadolu delikanlısı
olan Mehmet tıp okuyan fakir bir gençken komşunun paragöz kızına aşık olur ve
hayatı kayar. Çocuk, Oya’nın canlandırdığı Zeynep karakterinin gülüşünü
duymasa, Zeynep o gün grip olsa da sesi kısılsa Mehmet ona aşık olmayacak ve
tıp eğitimine devam edip hem anasına hem de vatana millete hayrı dokunacak. Ama
kötü kader Vicdansız Sabuha buna izin vermez, rahmetli Oya Aydoğan vurdumduymaz
Zeynep karakterine o kadar güzel can vermiştir ki kahkaha ata ata sallandığı
salıncağı kafasına geçirmek istersiniz. Kadın cidden sinema tarihimizin en
vicdansız ve amaçsız Sabuhası. Yahu Mehmet’in yanında da hiç kanka o kız
kaşardı zaten ya diyen, erkeklerin yanında kadrolu bulunan bir arkadaşı yok
muymuş Allah aşkına? Adam resmen bir peynir cinsi yüzünden gitti hayatının
içine etti. Zeynep’e aşık olur, kızla tanışır. Ama kızın umursamaz
tavırlarından kendisine kesip attığı tırnak kadar bile değer vermediğini
anlamayan Mehmet aşkın gözü kördür atasözümüze örnek olacak cinsten. Zira
Zeynep, Mehmet’le gezip tozar ama gider Mehmet’in zengin amcasıyla evlenir hem
de Mehmet’e bu konuda bir şey söylemez. E be Mehmet bari burdan anla kızın sana
sümüğü kadar değer vermediğini ama Mehmet anlamaz. Mehmet tıp fakültesini
kazanacak kadar zekidir ama kör olası aşk karşısındaki kızın yollunun önde
gideni olduğunu görmesine engeldir. Zeynep yüzüne karşı amcasının zengin
olduğunu, bu yüzden onunla evlendiğini söyleyip bununla dalga geçer ama Mehmet
bu tıynetteki kız için mahalleden biriyle ağız dalaşına girip adamı bıçaklar.
Genç yaşında mahpusa düştün bari değse be Mehmet, Zeynep’in ne mal olduğunu
mahallenin delisi bile biliyor ama sende tık yok. Tövbe filminden sonra meclis
aşkın yasaklanması konusunda bir yasa tasarısı çıkarsa yeridir, böyle insan
hayatını karartan aşka yetkililer bir çare bulsun yahu. Mehmet mahpuslarda
sürünür de Zeynep rahat durur mu? O da hiç vakit kaybetmeden kötü yollara
düşer. Gerçi Zeynep zaten yollu olduğunu filmin açılışındaki kahkaha sahnesiyle
izleyicilere belli etse de insan bi umuttur bekliyor işte belki sonu iyi biter
diye. Ama nerde? Mehmet hapisten çıkıp beş parasız, sefil sokaklara düşer. Bir
gün gene sokaktayken önünde duran taksinin içinden Zeynep iner. Zeynep’in,
Mehmet’e gösterdiği tek insani tepki bu sahnede yaşanır. Mehmet’in sokaktaki
sefil haline acıyan Zeynep, adamı dilenci sanıp eline para verir. Yani kadının
Mehmet’in haline acıdığı tek kısım Mehmet’i tanımadığı kısım. Aslına bakarsak
film boyunca tüm izleyicinin zihnini kurcalayan tek soru bu çocuk kimden beddua
almıştır da Zeynep gibi bir yaratığa aşık olmuştur. Filmin sonu zaten
sinemamızın en iç kıyıcı sahnesini barındırır. Kendisini tanımayan kadının
peşinden giden Mehmet oranın randevu evi olduğunu, Zeynep’inse hayat kadını
olduğunu anlayınca sokaktaki halinden bile daha beter olur. Zeynep’le karşı
karşıya geldiği sahnede Zeynep gene vurdumduymaz Mehmet gene zavallı. Boynunu
bükük evden ayrılacakken Zeynep’in belalısı mı pezevengi mi olduğu bilinmez
biri gelip Zeynep’i dövmeye başlar. İnsan olan onca olaydan sonra Mehmet,
Zeynep’i bırakıp gider sanıyor ama Mehmet sanki kadını kurtaracak kimse yokmuş
gibi adamın üzerine atlar. Adamı bir güzel paralar ama gene de Zeynep’e
yaranamaz evden çıkınca da dövdüğü adam tarafından bıçaklanır. Sürüne sürüne
Zeynep’in kapısına gider ama başımıza iş açılmasın kafasındaki Zeynep, kendisi
uğruna bıçaklanan Mehmet’in yüzüne kapıyı kapatıp onu ölüme terk eder.
Zorlu ada
şartlarında Halil’i fena zorlayan Beyza ( Harika Değirmenci / Fırtına )
Zengin bir ailenin güzel ve şımarık
kızı Beyza’nın bindiği uçak fırtına yüzünden düşer, aynı fırtına yüzünden Halil
ve arkadaşı Ahmet’in de teknesi batar. Uçaktan sadece Beyza ve Nermin isimli
ülkemizi bilmem ne yarışmasında temsil edecek sevimli bir kız kurtulur.
Tesadüfen kızları yakışıklı ama yabani Halil ile onun tövbekar ve centilmen
arkadaşı Ahmet kurtarır. Allah’ın ıssız adasında teknolojiden uzak kalan güzel
Beyza cinnet getirme noktasına gelir. Beyza’nın kaprislerinden gına gelen
Halil’se “Ulan sen mahsur kaldın da biz bu ıssız adanın yerlisi miyiz sanki? Hepimiz
kurtulmaya çalışıyoruz milletin canını sıkma!” diye kızı kalaylar. Beyza da az
şirret değil anam ortalık survivor adasına bağlayacak, şimdi Beyza eline palayı
alıp Halil’in üzerine yürüyecek, araya giren Ahmet “Arkadaşlar sıcak ve açlık,
zorlu ada şartları hepimizi yıpratıyor. Lütfen sakin olalım.” diye kameralara
oynayacak, şirinenin insan versiyonu Nermin bir köşede “Annemi özledim…” diye
hıçkıra hıçkıra ağlayacak diye beklerken olaylar daha farklı bir yöne ilerledi.
Ada şartlarında bile genç, güzel ve seksi olduğunun farkında olan Beyza
kendisine kaba davranan yontulmamış Halil’i cazibesiyle yontmaya karar verir.
Kot pantolonunun çatına kadar kesen Beyza baldır bacak ve poposunun gücünü
kullanarak Halil’i peşinde pervane eder. Gösterip vermeme kuralının yılmaz
temsilcisi Beyza, adamı zorlu ada şartlarında libidosuyla sınar. Sabuhaların en
can alıcısı olan Beyza vicdansızlığını çok damardan göstermişti doğrusu.
Evli sevgilisini
Cennet Mahallesinden Rüstem’le aldatan Oya ( Oya Aydoğan / Aşkım Günahımdır )
Orhan milyonları peşinden koşturan
bir ses sanatçısıdır, şanslı bir köfte olan Orhan aynı zamanda fıstık gibi de
bir hanımla evlidir. Ama rahat batmış gibi fettan bir güzele gönlünü kaptıran
Orhan, yaşadığı yasak aşkın ahlak dışı olduğunun farkında olsa da deli gönlüne
söz geçiremiyordu. Film boyunca aşkı ve ahlakı arasında sıkışıp kalan Orhan
kendine vicdani olarak azap çektiredursun sevgilisi Oya ise yuva yıkan kadın o
değilmiş gibi gününü gün ediyordu. Yani Oyacığım bu kadar da vicdansız Sabuha
olunmaz bari bir de gidip Orhan’ın hanımıyla arkadaş olaydın da Sabuhalığını
çift kaşarlılık seviyesine çıkarsaydın. Örnek için bakınız: Sylvie Van der
Vaart, Rafael Van der Vaart, Sabia Engizek üçlüsü. Neyse Avrupa magazinini bir
kenara bırakıp filme dönersek harbiden de Orhan’ın aşkı adamın günahı olmuş.
Bir de uğruna bunca rezilliğe katlandığı Oya’nın kendisini Cennet
Mahallesindeki Rüstem’le aldattığını öğrenince deliye dönen Orhan, bittiniz
oğlum siz diyerek sevgilisinin evini basmaya gider. Oya’nın kapısını çalan Orhan,
kapıyı açan sevgilisinin sevgilisine hırsla bakar. Paltosunun cebinden mendil
çıkarıyormuş gibi rahatça Kalaşnikofu çıkaran Orhan fütursuzca elini kana
bular. Silah sesini duyan Oya kaçacak delik ararken onu da salonda yakalayan
Orhan, Allah yarattı demeden iki şarjör mermiyi de fettan sevgilisine sıkar.
Ölürken bile vicdansızlığından vazgeçmeyen fettan Oya ise giderayak elinin
kanını canım salonun sütununa bulayarak gider.
Getirdiği
Alaman icadı radyo kafasına düşesice İbrahim ( Kadir İnanır / Dönüş )
Gülcan ve İbrahim birbirini severek
evlenmişlerdir, parasızlık canına tak eden İbrahim karısını köyde çocuğuyla
bırakıp Almanya’ya işçi olarak gider. Her zaman vicdansız Sabuha kadın olacak
diye bir kural yok sayın izleyiciler. Çünkü vicdansız Sabuhalık bir cinsiyet
değil şahsiyet meselesi. Sabuhalar genelde şahsiyetsizlikleriyle de bilinirler.
İşte Dönüş filminin vicdansızlığının yanında şerefsiz de olan Sabuhası
İbrahim’dir. Ülkemizde Almanya’ya işçi olarak gidişlerin başladığı 60’lı
yıllarda örneğine sıkça rastlanan bu şerefsizlik ve aymazlık örneğini sinema
perdesine taşıyan Dönüş, İbrahim karakteriyle izleyene saç baş yolduruyor.
İbrahim Almanya’da kalabilmek için formaliteyle Alman kadınla evlenmiş bir de
formaliteden çocuk yapmış bir şerefsizken kendi şerefsizliğine bakmayıp adına
dedikodu çıkan karısına haddini bildirmek için memlekete dönüyor. Daha doğrusu
dönemiyor, Allah’ın belasını verdiği İbrahim ve kim bilir hangi Alman
pavyonundan topladığı kevgir hanımı ( Almanya’da kalmak için formalite evlilik
yapan beyler asil ve namuslu Alman hanımlarıyla evlendiklerini sanmıyorlar
herhalde) memleket yolunda trafik kazasıyla nalları dikiyor. İbrahim karakteri
o kadar iğrenç bir karakter ki Kadir İnanır herhalde Türkan Şoray’ın ilk
yönetmenlik denemesi hatırına filmde oynamayı kabul etmiş. Zira filmin kötü
karakteri Bilal İnci’nin canlandırdığı Reşit ağa gibi dursa da filmde asıl kötü
karakter İbrahim. Karısını bırakıp Almanya’ya iş diye gidip orada kadının
üstüne evlenen, ama bunu köydeki hanımı Gülcan’a söylemeyen ( Galiba Gülcan’a
resmi nikahta kıymamış şerefsiz ) İbrahim, köyüne karısını geçtim bir evladı
olmasına rağmen yılda bir gelir. Geldiğinde de köy şartlarını, evini, karısını
beğenmez zalımın oğlu. Ulan sanki sarayda doğdun hayvan, Almanya’da tuvalet
temizledin diye bu hava niye? Evde çeşme yokmuş, sanki anası beyimizi küvette
yıkamış, lan doksanlara kadar leğende yıkanmış bir neslin evladısın bu havan
kime? Kocası gelmiyor diye kadına göz koyan Reşit ağa gene insaflı. İbrahim’den
boşan seni alayım diyor kadına ama İbo da İbo diye tutturan Gülcan. Gerçi
garibim Gülcan da nereden bilsin İbrahim’in Almanya’da dönüştüğü şerefsizi?
Reşit ağa bana sulanıyor, gelsin İbrahim de kurtarsın beni şu herifin elinden
diye İbo’ya mektup yazmak ister. Ama okuma yazma bilmeyen garibim gidip köy
hocasından yardım ister. Yılmaz bir eğitim neferi olan ilkokul öğretmeni de
Gülcan’a okuma yazma öğretmeye çalışıyor. Ama içi fesat köylüler kadının her
gün köyün genç öğretmeninin yanına gitmesini kötüye yorup okulu basar. İbrahim’in
namusu kirlendi diyen köy ahalisi Gülcan’ı da hocayı da dinlemez Almanya’ya
mektup gönderir. Böylece İbrahim olacak şerefsiz de eceline doğru yola çıkar.
Öte yandan Reşit ağa da cozutup Gülcan’a saldırmaya çalışır, o sırada yanında
oğlu da olan Gülcan neye uğradığını şaşırır. Karambolde anasının bacağına
sarılmış yavrucak dereye düşer ve boğulur, oğlunun ölüsüyle eve kapanan Gülcan
hala İbrahim’in adını sayıklar. Filmin sonunda İbrahim’in kaza geçirdiği yere
giden Gülcan sevdiği adamın yanındaki kadını görünce anlar ihanete uğradığını
ama gene de sevdiği adamın ölüsüne dönüşün böyle mi olacaktı İbrahim demeyi es
geçmez.
Saf bir
gencin duygularıyla oynayan çıkarcı Emine ( Meral Zeren / Salako )
Yıllar evvel kendisine tarlada bir
yazma veren sonradan da eşkıya olup dağa çıkan Hamido’ya aşık olan Emine,
geçmişe mazi dendiğini unutup Hamido’nun da kendini sevdiğini sanır. Ağa babası
onu tefeci Abuzer’e vermeye kalkınca Hamido’ya haber salarım köyü yıkar diye
triplere giren Emine, düğün gecesi Hamido’ya kaçmaya karar verir. Bari adama da
haber edeydin gerzek diyesi geliyor insanın. Fakat tek başına dağlarda eşkıya
aramak kolay mı? Emine’nin yanında bir erkekte olması gerekir ki onu belalardan
korusun. Ama köyde kimse Reşit ağanın kızı, tefeci Abuzer’in karısını kaçırmaya
cesaret edecek kadar yürek yememiştir. Ne yapacağını düşünen Emine, ona aşık
olan evlerinin sığırtmacı Salo’nun Emine’siz yaşamaktansa ölürüm diye kendini
asmaya çalıştığını görünce kendisiyle dağa kaçacak salağı bulduğunu anlayıp
Salo’yu intihardan kurtarır. Saf bir genç olan Salo’ya onu sevdiği yalanını
atan Emine, Hamido’ya giden yolda Salo’yu ve onun temiz duygularını acımadan
kullanacak kadar vicdansız bir Sabuhadır. Yollarda sefil ettiği Salo’ya asla
vermeyen Emine, oğlanın saflığından da yararlanıp çocuk gibi oyalar. Eşeğine
bindiği yetmiyormuş gibi dereden geçerken de zavallının sırtına binen zalım
kadın yüzünden zavallı Salo suyun altında kalıp boğulma tehlikesi geçirir. Suya
düşüp ıslandı diye Salo’ya ağzını açıp gözünü yuman Emine, çocuğa etmedik
hakaret bırakmaz. Kasabaya yemek alsın diye gönderdiği Salo’yu bırakıp mağarada
onu bulan Hamido’nun adamlarıyla giden Emine, Hamido’nun babasına hizmet eden
bir sülük olduğunu öğrenince çark eder. Ama iş işten geçmiştir bir kere. Kızı
bir odaya kilitleten Hamido, sabah Reşit ağayla tefeci Abuzer’den alacağı
paraları düşünür. O sırada Emine’yi Hamido’nun elinden kurtarmak da yine
beğenmediği salak oğlana düşer. Filmin sonunda Salo’nun kıymetini anlasa da
film boyunca zavallıya etmediğini bırakmayan Emine, kendi çıkarları için
karşısındakinin duygularıyla oynayacak kadar vicdansız bir sabuhaydı.
Onu
kurtarmaya geldiğini sanan saf eski sevgilisine zehirli lokum yediren Hürrem (
Meryem Uzerli / Muhteşem Yüzyıl )
Vicdansız Sabuhaların saray görmüş
versiyonu Hürrem, Kırım’ın fakir bir köyünden çıkma bir görmemiştir aslında.
Köydeki sevgilisi Leo’yla evlilik hayalleri kurarken Tatarlar kiliseyi basar ve
Hürrem’i kaçırır. Kırım’dan İstanbul’a kadar kızın peşinden giden Leo,
Aleksandram diye İstanbul sokaklarında dolanırken yetenekli bir ressam
olmasının da getirisiyle kendini Osmanlı sarayında bulur. Sarayda Hürrem’le
karşılaşan safım Leo köprüden çok sular aktığını anlamayacak kadar mazide
kaldığından görgüsüz sevgilisinin saray görünce sapıttığını anlamaz. Şimdi
Leocuğum saf ressamım Kanuninin dilenciye verdiği sadaka bile senin bir yıllık
maaşından fazlayken ömründe ilk defa samur kürk gören görgüsüz kızıl seni ne
yapsın? Hürrem’in görgüsüzlük yüzünden sıcakta bile samur kürk giymesi kadının
bir numaralı akıl hocası Nigar Kalfa’yı bile güldürmüşken sen bu kızın kuru
ekmek ve Rus patatesine razı olup seninle geleceğini mi sanıyorsun? Bu kadar
saf olma Leo, bak Hürrem ve İbo paşa arasındaki entrika oyununda arada kaynadın
da arkandan ağlayanın olmadı. İbo bu odadan biriniz sağ çıkacak onu da ben
padişahımıza ispiyonlayacağım zaten diye Yeşilçam’ın kötü adamı Bilal İnci gibi
pis pis sırıtırken üç buçuk atan Hürrem zehirli lokum çanağını nasıl da ağzına
dayadı. Sen orada sana bir şey olmasın diye ağlarken kadın ben şimdi ne halt
edeceğim diye kendi haline ağlıyordu.
Amcasının mirasından
men edilmemek için kendisine aşık saf bahçıvanla evliyken başkasıyla nişanlanan
Serpil ( Meral Zeren / Şaşkın Damat )
Süleyman Bey zengin olduğu kadar
muhafazakar bir amcamızdır. Abdi Süleyman beyin yanında çalışan saf kalpli bir
kardeşimizdir. Serpil ise Süleyman beyin ölen ağabeyinin kızı ve biricik
mirasçısıdır. Süleyman Bey Serpil’in sülükten hallice anne tarafından hiç haz
etmez, ona göre ağabeyinin başını yiyenler de zaten o sülüklerdir. Yalnız
adamlar cidden sülük ailesi gibi düşünün ki bir kadınla evleniyorsunuz. Kadının
yanında ağabeyi, kız kardeşi, kız kardeşinin kızı ve kocası da sizin başınıza
ekşiyor. Hiçbirisi çalışmayan bu beleşçi takımını da siz beslemek zorundasınız,
yok canım hiç birisi kör topal değil. Gerçek bir korku filmi değil mi? İşte
ağabeyinin genç yaşta ölümüne sebep olan da bu aile Süleyman beye göre ve adam
yeğeni Serpil’in de onlarla kalmasını istemiyor. Ama Serpil tam bir anasının
kızı, öyle bir yelloz ki babasının ölüm yıldönümünde amcasından mevlit
okutacağız diye para koparıp evde teyzekızıyla parti veriyor. Lan, her şeyi
geçtim insan çocukken kaybettiği için arasında fazla bağ olmasa bile babasının
ölüm yıldönümünde kalkıp parti mi yapar Serpil? Gören de babası yıllarca bunu
karda kışta dilendirdi ya da istismar etti, kemerle dövdü filan sanır. Serpil
mevlit yapacağız deyince yengesi ve akrabalarının imana geldiğini sanan
Süleyman Bey amca kardeşinin mevlidi diye gittiği evde çılgın bir parti
verildiğini görünce küplere biner. Zıpırın birinin tecavüzünden de kurtardığı
yeğeni Serpil’i bekaret kontrolüne götürür, evdekiler amca bey Serpil’i (aynı
zamanda da veli nimetlerini ) kesti sanıp zır zır ağlarlarken Abdi elinde
şekerle eve gelir. Serpil’le beraber eve dalan amca, kızı ehli namus birine
vermeye karar kılıp, salonda melül melül gözüne bakan bahçıvanı Abdi’ye
yeğenini verir. Serpil bunu kesinlikle kabul etmez ama kızının mirastan men
edilmemesi şartının Abdi’yle evlenmek olduğunu anlayan aile Serpil’i ikna eder.
Abdi’nin saf olmasından yararlanmaya çalışan aile ve Serpil Abdi’den
kurtulmanın yollarını ararlar. Balayı sırasında iş adamı Kadir’le tanışan
Serpil, adama evli olduğunu söylemez. Abdi’yi yalan dolanla kandırıp Serpil’e
layık olmak istiyorsan okula yazıl diye kandırırlar, okul müdürüne özürlü diye
tanıttıkları Abdi’yi okula kaydettirirler. Abdi’yle evliyken Kadir’le
nişanlanacak kadar vicdansız olan Serpil’i hallaç pamuğu gibi silkeleyense
Abdi’nin okul arkadaşı olur. “Ne istedin Abdi abinin saf temiz duygularından
vicdansız kadın, yazık garip o kadar da seviyordu seni!” diyen çocuğun
sözleriyle vicdanı olduğunu hatırlayan Serpil, filmin sonunda Abdi’nin
kıymetini anlasa da zavallıya az çektirmedi. Onun için takım elbiseyle kayak
yapıp bacağını kıracak adam bulmuş hala nazlanıyor zilli. Bana kalırsa sana iş
adamı numarası yapan sahtekar Kadir bile fazlaydı ya senariste dua et.
Ahmet de
Ahmet diye tutturup Necdet’i elinden kaçıran Yasemin ( Beren Saat / Hatırla
Sevgili )
Demokrat Partili bir aileye mensup
olan Yasemin, kendisinden yaşça büyük komşusunun oğlu Ahmet’e aşıktır. Ne yazık
ki Ahmet dededen CHP’li bir aileye mensuptur, babalarının çocukluk arkadaşı
olmaları bile ikilinin ailesi arasındaki buzları eritemez. Aileden Demokrat ama
ruhen CHP’li olan Necdet’se Yasemin’in aşkından mala bağlamıştır. Kızların
efendi adam yerine piç adam tercihinden dolayı dizi boyunca bolca mustarip olan
Necdet, aslen Ahmet’ten daha yakışıklı olmasına rağmen Yasemin’in dikkatini bir
türlü çekemez. Yasemin’se dizi tarihimizin en uyuz karakterlerinden, Ahmet’in
Fransız sevgilisi olduğunu bilmesine rağmen çocuğa yazmaya devam eder. Bak Ayla
da aşıktı Ahmet’e, o senin gibi ortalık karıştırdı mı? Efendi gibi platonik
yaşadı aşkını. Kızım sen nasıl bir safsın sevgilisi olmasına rağmen aklını
çeldiğin adamın cidden sana aşık kalacağını filan mı sanıyorsun? Ahmet’in sana
olan ilgisinin bu kadar uzun sürmesi Leyla’yla Mecnun tarzı aşkınızdan değil
adamın seni çok geç bulmasından. Uzun süre peşinde koşmasa yaşını başını almasa
böyle büyük aşk mı yaşardınız sanki? Adam seni evlenmeden hamile bıraktı,
kaçacaktınız darbe oldu. Babanı tutukladılar diye kaçamadın, karnın çıkmaya
başlayınca intihara yeltendin onu bile başaramadın. Necdet yetişip seni
uçurumlardan kurtardı, Necdet’in aşkı da biraz fazlaydı okey de sen niye
zavallının duygularıyla oynayıp Ahmet Ayla’yla nişanlanınca artık senin olmak
istiyorum diye adamı tenhalara çekip oynadın? Zaten Ayla’nın nişanına da
gelinin sima bulanmış kız kardeşi saçını yaptırıp gelmişsin. Kendini ayrı
Necdet’i ayrı rezil ediyorsun! Necdet’le evli olmana rağmen sokak demedin park
demedin Ahmet’le sürttün, sonra da Necdet kendisine pastadan anlayan sevgili
bulunca adama atar yapıyorsun. En baştan hatalıydın kızım sen Necdet gibi adamı
bulmuşsun hala derste bile yatak odası sesiyle konuşan Ahmet’in peşinde
koşuyorsun. Senin o uyuz Ahmet’in kendisine olan ilgisini belli eden yirmilik
öğrencisine bile harbi mi kız diye sırıtarak bakıyor. Allah’ım ellimdeyim ama
hala beğeniliyorum tribindeki akademisyene dönmüş o bulunmaz hint kumaşı Ahmet’in.
Bak o beğenmediğiniz ülkücü Yaşar da akademisyen oldu, ona da öğrencisi
halleniyor. Ama adam yüz veriyor mu? Ne saçmalıyorsun sen Tülin diye kızı
tersliyor, üstelik Yaşar’a hallenen Tülin senin Ahmet’ine hallenen Zeynep’ten
daha güzel. Neyse Yasemin sen ve mıymıylıklarına daha fazla zaman ayırmayacağım
Necdet dururken Ahmet’i seçtin ya sen zaten belanı buldun.
Paranın kölesiyim
para için her şeyi yaparım mesajını Kate Upton’dan önce veren Banu ( Banu Alkan
/ Ben De Özledim )
Arabesk filmlerin kralı Ben De
Özledim filminde Banu tam bir fettan. Zengin Ferdi’ye anasıyla beraber tuzak
kuran Banu, Ferdi’yi içirip sarhoş eder ve sarhoş Ferdi’yi de iğfal eder. Anası
olacak koket polisi arayıp Ferdi’nin kızını iğfal ettiğini söyler, afyonu
patlamayan Ferdicik karakolda vallahi hatırlamıyorum amirim dese de Banu’nun
dümenden ağlayan anasına dayanamaz. Aslında başkasını seven Ferdi yaşanan bu
trajik olay yüzünden Banu’yla evlenir. Aslında Banu da Ferdi’yi sevmiyordu
anası olacak paragöz kadın Banu’nun aklına Ferdi ve paralarını sokmuştu.
Banu’nun anasının komisere kızım çok gururludur namusu temizlenmezse intihar
eder diye ağladığı sırada seksi bir biçimde oturduğu sandalyeden Ferdi’ye bakan
Banu ise ayrı bir olay. Amaçları Ferdi’nin zenginliğinden yararlanmak olan Banu
ve anası amaçlarına ulaşır ama sonrasında Banu vicdansızlığıyla anasını bile
bezdirir. Ferdi’nin parasıyla kumara dadanan Banu, kumar masasında adamın
arabasının taksit parasını da yer. Taksit günü geldiğinde Banu taksiti
ödeyemeyeceklerini söylemek için süslene püslene araba galerisinin patronunun
yanına gider. Karşısında süklüm püklüm bir kadın göreceğini sanan galerici Ekrem’i
gözüne kestiren Banu, adamla yasak ilişki yaşamaya başlar. Ferdi dağ bayır
kamyon sürerken galerici Ekrem’le gününü gün eden Banu tam bir nankör kedi
havasında. Ferdi’yle arasında aşk olmadığı için bir yanım Banu’ya hak veriyor
aslında. Malum kızı parası için Ferdi’ye yamayan anası, Ferdi desen o da
Banu’yla namus meselesine evlendi. O zaman ayrılın kurtulun anam, ne gerek var
aynı evde birbirinizden nefret ederek yaşamaya? Ama Banu Ekrem’le de mutlu olamaz
çünkü Banu adamı da kumarına katkı sağlayan bir para kasası gibi görüyordu.
Ekrem’in verdiği paraya aşkla sarılması hala aklımda. Kadına Ferdi mi Ekrem mi
deseler direk para der, o derece paraya tapıyor yani. Bir gün Ferdi kamyonuyla
benzinlikte beklerken Banu ve Ekrem’i görür, yıldırım hızıyla onları takibe
girişen Ferdi kaza geçirir. Hayati tehlikeyi atlatan Ferdi kör oldum dümeni
çekerek Banu’yu takibe alır. Ferdi’nin körü körüne ölmesini isteyen Banu, onu
yürüyüşe çıkalım diye kandırıp kazaya kurban gitsin diye adamı su kanalının
oralarda dolaştırır. Fakat bir an Ferdi’nin gördüğünden şüphelenen Banu,
gözleri önünde suya atlayan Ferdi’nin boğulması üzerine şoka girip ne derece
bir paragöz olduğunu gözyaşları içinde itiraf eder. Vicdansız Sabuhamız Banu
yaşadığı şokla vicdan azabından kıvranırken sevgilisi Ekrem de kendine gel Banu
diye kadını sakinleştirmeye çalışır. O sırada içeri dalan Ferdi’nin su
kanalından körü körüne çıkamayacağını anlayan Ekrem, Ferdi’nin gördüğünü anlar.
Eline geçirdiği tabancayla dehşet saçan Ferdi, önce karısı Banu’yu vurur. Kendi
çevresinde üç tur atıp sarı saçlarını savuran Banu, vicdansız Sabuha da olsam
estetik ölürüm dercesine ölür.
Sevgilisine iftira
atıp mahpusa düşüren Eyşan ( Cansu Dere / Ezel )
Aslen Eyşan her şeyi kardeşi Bahar
için yapmıştır. Ama verdiği ifade yüzünden sevdiği adamın parmaklıklar ardına
girmesine yol açar. Fettan da olsa vicdansız Sabuha da olsa listenin en çok
kahır çekeni olan Eyşan parayla saadet olmaz sözünü kanıtlıyor.
Hababamı alaya
alıp çocukları birbirine düşüren Ayşe Sevda Filiz Sevtap ( Ayşen Gruda Sevda
Aktolga Filiz Bozkurt Sevtap Erdemli / Hababam Sınıfı Tatilde )
Hababamın ortasına bomba gibi düşen
dört kız edebiyle oturacakları yerde çocuklarla dalga geçerek eğlenmeyi
planlarlar. Hababam da az değildir, kızları yatakhanede kurukafayla
korkutmaktan Edebiyat hocasıyla tartışmaya kadar bir yığın belaya sürükler. Bu
böyle olmaz bebeğim diyen kızlar Hababamın içinden saf, kalleş ve kadın düşkünü
birini yanlarına çekip çocukların planını önceden öğrenmeye çalışırlar. İnek
Şaban’ı Ayşe vasıtasıyla ağlarına düşüren kızlar zavallıyı kağıt mendil gibi kullanıp
iş ciddileşince de çöpe atarlar.
Evine
yamandığı Melek hanıma ayrı kendisinden hoşlanan süt oğlana ayrı çektiren
fettan sarışın Bihter ( Hale Soygazi / Süt Kardeşler )
Melek hanımın evine düşen bir yürüyen
yılan olan Bihter’in ne mal olduğunu Süt Kardeşler filmini izleyen herkes
bilir. Melek Hanıma ayrı Şaban’a ayrı çektiren sarı çıyan adeta vicdansızlığın
kitabını yazıyor. Hatta bu konuda doktora yapıyor, Şaban’ın saf ve temiz
duygularıyla oynuyorsun yetmiyor evine çöreklendiğin zavallı Melek Hanımın
delirmesi için paragöz babanla iş birliği yapıyorsun. Baban olacak sinsi
merdivenden düşünce de sanki hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi Melek hanımla
yaşamaya devam etmişsindir.
Namusuna iftira
attığı kızın tazminat davasından kurtulmak için başka bir saf kızın evlilik
hayalleriyle oynayan Ferit ( Tarık Akan / Öyle Olsun )
Ferit gazetecilik mesleğinde etiği
yerle yeksan eden bir muhabirdir. Medya gücünün karanlık tarafında olmayı seçen
Ferit, Zeytinyağı kralı olarak nam salan Hulusi beye de takmıştır. Adam
hakkında aslı astarı olmayan haberler çıkartan Ferit, Hulusi beyin zeytinyağlarına
makine yağı karıştırdığını bile yazar. Haberlere sinir olsa da Ferit’i ciddiye
almayan Hulusi bey, adamın bu sefer de kızının namusuna iftira atmasını
kaldıramaz. Kızı Alev’in yanında bir erkekle fotoğraflarını çeken Ferit
zeytinyağı kralının kızı evli adamlarla düşüp kalkıyor diye haber yapar.
Alev’in yanındaki genç teyzesinin oğlu olduğu için yaş tahtaya basan Ferit ve
yalan haberi yayınlayan gazeteye dava açan Hulusi Bey artık rahatlamıştır ama
Ferit ve gazetesi tutuşur. Patronu tarafından paralanma noktasına gelen Ferit,
yeni ve adice bir fikir daha ortaya atar. Tazminatı ödememek için bu teklifi
kabul eden patronu da az değil doğrusu. Ferit, kızın gerçekten de evli bir
adamla ilişkisi olduğunu ortaya koyarsak tazminat filan ödemeyiz der. İyi de
kızı ağına düşürecek evli erkek nerde? Tazminat ödememek için iğrenç bir oyuna
başvuran Ferit ve gazetesi Ferit’i evlendirecek, evli Ferit’te iftira attığı
Alev’i ayartacak. Yapılan bir yarışma sırasında Ayşe Huyugüzel isimli cazgır
bir kızı gözüne kestiren Ferit arkadaşı Şevki’nin kızdan hoşlanmasına
aldırmadan kıza evlenme teklif eder. Genç bir kızın evlilik hayalleriyle
oynayan Ferit, iftira attığı bir diğer genç kızı ise kendisine aşık etmeye
çalışır. Kızların bir numaralı tercihi olmasına güvenen Ferit tabi ki de Alev’i
ağına düşürür, ama kızın sandığı gibi şımarık zengin kızı olmadığını görünce
dank eder. Aslında bu dank edişte Alev’i Müjde Ar gibi bir afetin
canlandırmasının da payı var, zira kendine aşık etmeye çalıştığı kıza aşık
olur.
Fakir sevgilisinden
evinin duvarına mesaj yazarak ayrılan Türkan ( Türkan Şoray / Devlerin Aşkı )
Manikürcülük yapan Türkan ve şoförlük
yapan Tarık birbirlerini deli gibi sever ama Türkan para ve Tarık arasında
seçim yapmak zorunda kalınca parayı seçer. Bak bu evde oturacağız diye çocuk
gibi sevinen Tarık’ın yüzüne gülüp içinden bu evde oturamam diye geçiren Türkan
tam bir vicdansız. Lan madem oturmayacaksın niye adama evi aldırdın? Bir de
ayrılmak istediğini mesajla bildiren tıynetsiz sevgili gibi adamın duvarına
mesaj yazıp kaçmışsın. Adam seni tokat manyağı yapmasın da ne yapsın? Benim
gibi şiddet karşıtı bir insanı bile psikopat ettin kadın! Seni hülyalı gözünün
yaşına bakmadan hayattan soğuturum Türkan bu ne zalımlık? Adamın yaşadığı dramı
düşünün Ümit Besen gibi dişinden tırnağından arttırdığı parayla ev alan adama
Banu Alkan’lık yapmak sana yakışıyor mu? Üstelik Banu’nun bile sebepleri varken
sebepsiz yere terk ettin adamı vicdansız. Gildagiller filminin ikincisinden
olan Devlerin aşkı o kadar Gilda benzeridir ki Türkan’ın afişteki pozu bile
Rita Hayworth’la aynı. Allah’tan Kadir meşhur bıyıklarından vazgeçmemişte film
iyice Gilda’ya bağlamamış. İşadamı Süreyya Seden’e kapağı atan Türkan parayı
bulmuş ama huzuru bulamamıştır. Süreyya buna köpek gibi aşık olsa da Türkan ex
aşkı Tarık’ı görünce cozutur. Hem eski aşkıyla hem zengin sevgilisinin
duygularıyla oynayan Türkan kariyerindeki en uyuz karaktere can verir. Zira
Metres filminde bile bu kadar sinir bozucu değildir. O filmde kocasının
metresine telefonda teşekkür eden bir eş olduğu düşünülürse ne demek istediğim
anlaşılır. Devlerin Aşkı filmi de aslında Boşver Arkadaş filmi gibi al Alev’i
vur Türkan’a. Kadınların yediği tokat sahneleri bile aynı, sadece Alev müziğin
ritmine kapılıp fazla yörüngeden çıkmıştı.
Sen aşırı
derecede iğrenç bir kadınsın Selma ( Nurhan Özenen / Ezel )
Ezel’de Eyşan’a yüklenmeme sebebidir
Selma Hünel hanım. Zira kendisine hanım dedimse ağzımı bozmamak için, çünkü
yaptığı şeyi yapanlara genel anlamda o harfiyle başlayan bir kelime denir. Bu
hanım abla evli bir adama aşık olur, adamın evine gider karısı ve çocuklarını
görür. Gene de bencil bir şekilde aşkta aşk diye tutturan yelloz, çoğunluğun
hayran olduğu Ramiz Dayı karakterinden de tiksinme sebebim. Bacım bu nasıl bir
bencillik yahu, memlekette erkek kalmamış gibi niye evli adamın peşinden
koşuyorsun? Aşkını s...tiğimin mendeburu sana olan kinim de ezele dayanıyor.
Assolist olacağım diye tutturan Selma hanım gazino patronunun dikkatini
çekebilmek için rakip gazinocu tarafından kaçırıldım numarası yapar. Hiçbir
şeyden haberi olmayan gazinocuya cilve yaparak otel odasına giden şıllık, Ramiz
dayı odayı basınca kırk yıllık tiyatrocu gibi numara yapar. Daha rakip gazinocu
ne olduğunu anlamadan fedai Ramiz tarafından öldürülür. Ramiz bey de kızın
dümen çevirdiğinin farkında ama gene de adamı öldürüyor. Yani Ramiz ve Selma
çiftinin ilişkisi arkasında bayağı ölmüş adam bırakarak ilerler. Ramiz ve Kenan
Birkan’ın kendi arasında şirin bir dostluğu varken araya karaçalı gibi giren
Selma, böyle bir sevda kara toprakta biter diye diye Ramiz’in de Kenan’ın da
canına okudu. Aşırı hırslı bir psikopat olan Kenan Birkan’a da sözünün eri
olmayan lavuk Ramiz’e de zırnık acımadım, Selma olacak kadının yattığı yer de
çivici dükkanı olsun da o Kenan’ın ağabeyi pisi pisine gitti yeminle. Evli ve
çocuklu olmasına bakmadan metresinin düğününü basan Ramiz bey, eski arkadaşı
yeni rakibi Kenan Birkan’a ya ağabeyin ya da Selma der. Normal şartlarda
ağabeyini seçmesi gereken psikopat Kenan ( Çünkü lavuk Ramiz adamın gırtlağına
bıçak dayamış ) meymenetsiz Selma’yı seçer, aşırı sözünün eri(!) olan Ramiz’de
Kenan’ın ağabeyini öldürür. İğrenç bir durum olmasına rağmen bu durumda
Selma’nın da Kenan’da kalması gerekir. Selma nasıl bir aşk yaşıyorsanız Ramiz
seni iddia konusu yapıyor. Üstelik herkesin dayı dediği kalıpsız Ramiz sözünü
bile tutmuyor. Selma hanım kendini pazarlık konusu yapanlardan Kenan Birkan’ı
bıçaklarken bir diğer pazarlıkçı Ramiz’le kaçıyor. Yani sana ne diyebilirim ki
Selma? Kalleşlik sende, yuva yıkma sende, pisliklik sende sen de olmayan tek
şey vicdan bebeğim. O yüzden listenin açık ara en Sabuha karakterisin.
Katıksız bir
korkak olan Bakkal Bahtiyar ( Şener Şen / Sultan )
Sultan filmindeki dul ve beş çocuklu
Sultan’a sulana sulana bir kalan Bakkal Bahtiyar efendi kalıpsızlığın sözlük
anlamı. Her bakkal alışverişinde Sultan’ın gözüne girebilmek için çocuklarına
çikolata filan gönderen Bahtiyar, iş delikanlılığa gelince yan çizmekte.
Sultan’ın peşine düşen muhtarın çapkın oğlu minibüsçü Kemal’den çok korkan
Bahtiyar, kadını istemeye gittiğinde olay çıkaran Kemal’in korkusuna karakolda
sesini bile çıkartamaz. Bir de utanmadan Sultan’la evlenmeye çalışır. Yahu
kadının eve aldığı yavru köpek Enayi bile senden daha cesurken bu kadın seni ne
yapsın Bahtiyar?
Nişanlısı Biloyu
zengin bankerle aldatıp Bilo zengin olunca sanki hiçbir şeye olmamış gibi
davranan Zeyno ( Meral Zeren / Banker Bilo )
Banker Bilo’yu bilen bilir. Saf
kalpli bir genç olan Bilo’yu açıkgöz arkadaşı çakal Banker Mahmut film boyunca
kazıklar durur. Önce Almanya’ya götüreceğim diye kandırdığı Bilo’nun parasını
çarpmakla işe başlayan Maho, İstanbul’da karşılaştığı Bilo’ya yaptım ama bir
sor neden yaptım diye bir ton dümen atar. Adam adeta kaypak bir siyasetçi gibi,
Bilo’ya neredeyse seçim vaadinde bulunacak. Film boyunca Bilo da amma saf insan
yüzünden yalancılık akan adama bu kadar inanır mı demekten bir hal olursunuz.
Karaborsa işine girip yakalanınca suçu Bilo’ya atar, ben sana mahpusta bakarım
der. Tabi ki bakmaz, Bilo bir de bunun yüzünden suçsuz yere hapis yatar.
Hapisten çıkınca evine kapıcı olarak aldığı Bilo’nun sevdiği kızla da mercimeği
fırına veren Maho, sinemamızın kadrolu vicdansız Sabuhası Meral Zeren’in can
verdiği Zeyno’yu da karımı boşayıp seni alacağım diye kandırır. Zeyno da tam
bir zalımın kızı. Beşik kertmen Bilo’yu beğenmezsin anlarım da ne diye adamın
duygularıyla oynuyorsun? Mahmut’un hanımı bunlardan işkillenmesin diye seksi
hizmetçi Zeyno’yla saf kapıcısı Bilo’yu nişanlayan Maho bu sayede bir taşla iki
kuş vurduğunu düşünür. Hem karısı şüphelenmeyecek hem Zeyno’yu oyalayacaktır.
Fakat Bilo’yu aşırı saf bulan ikili adamın bunları basacağını pek düşünmez,
Bilo tarafından basıldıklarında Maho ben de Zeyno’ya aşıktım diye numara yapar.
Zeyno ise adeta tüm Sabuhalığını konuşturup adama demediğini bırakmaz. Ben de
paralı bir hayat parmağımda yüzükler kolumda bilezikler isterim. Benim neyim
eksik? Ama sen bana istediğim hayatı veremezsin, oysa Maho verir. Çünkü o
zengin diye acımadan açar vicdansız ağzını yıkar garibim Bilo’yu. Sonradan Bilo
hayatının atarını yapıp saf olduğu için onu işlerinin başına geçiren Maho’nun
mallarının üstüne yatınca anasını babasını alıp Bilo’nun yanına giden Zeyno,
sanki birkaç gün önce Maho’yla basılan o değilmiş gibi davranır. Parayı
sahtekarlık yoluyla da olsa bulan Bilo’nun yanına kapağı atmaya çalışırken hiç
mi aklına gelmedi acaba adama ettiği o acımasız sözler?
Kendisine aşık
gençleri kandırmaktan hastaca zevk alan öpücük manyağı Hikmet ( Sevda Aktolga /
Gülen Gözler )
Yaşar ustanın kalpsiz kızı Hikmet,
babasının yanında çırak olarak çalışan Ahmet ve Dursun’un duygularıyla oynamayı
eğlence haline getirmiştir. Ablası İsmet’in bile ne istiyorsun şu gariplerden
diye yaptığını ayıpladığı Hikmet’in masum yüzünün arkasında bir psikopat
yatmaktadır. Ağır bir Vicdansız Sabuha olan Hikmet öpücük atarak kandırdığı
Dursun ve Ahmet’in birbirine girmesinden hastaca bir zevk alır. Babasının en
küçük çırağı sinir bozucu gülüşüyle akıllara kazınan Tuncay bu durumu Yaşar
ustaya ispiyonlayınca kızını yanına çağıran otoriter baba Yaşar beyin yüzüne
karşı bir daha olmaz babacığım diye söz veren Hikmet, babası arkasını döner
dönmez gene Dursun ve Ahmet’i öpücük vasıtasıyla kandırır. Ablasının düğününde
kendisini dansa kaldırmaya gelen çocuklara dil çıkaran zalım kız başka bir
gençle dans ederek aşıkları Dursun ve Ahmet’i çatlatmayı da ihmal etmez. Sevimli
duruşunun altında yatan sadisti gizlemeyi çok iyi beceren Hikmet’e sadece neden
diye sormak istiyorum. Bak Hikmet sana iki çift lafım var. Sen koskoca Yaşar
ustanın kızısın yakışır mı sana tüyü bitmemiş çırakların duygularıyla oynamak?
Yakışır mı Dursun’a ayrı Ahmet’e ayrı öpücük atmak? Kime çektin kızım sen, bu
içindeki Sabuhalığın kaynağı nerden geliyor?
Mutlu bir yuvaya nifak tohumu eken
yılan görümce Handan ( Birsen Ayda / Ayşecik’le Ömercik)
Sinemamızda yanlış anlama konusunda
İlhami’yle at başı giden ağabeyi Ekrem’in kıskancın da önde gideni olduğunu
bilmiyormuş gibi kendi kıçını kurtarmak için aşığına yengesinin adını
kullanarak mektup gönderen Handan, izleyiciye beddualardan beddua beğendiriyor.
Canım bu ne biçim bir Sabuhalıktır? Evli barklı kadınsın ama gidip yazarın
tekiyle yasak aşk yaşıyorsun, yetmiyor bir de adamdan çocuk peydahlıyorsun. Adamdan
ayrılınca kızının da yüzünü görmediğin ilerleyen dakikalarda anlaşılıyor. Ne kocasına,
ne sevgilisine ne de kızına hayrı dokunmayan bu yılan, yetmiyor bir de
ağabeyinin yuvasını yıkıyor. Niçin? Evli bir kadın olarak yasak aşkıyla
mektuplaşırken tedbirli olması lazım, tedbir olarak da sevgilisine mektup
atarken yengesi olacak garibin adını kullanıyor. Bacım yatacak yerin yok yemin
ederim, ağabeyin olacak o fındık beyinli doktor bozuntusu da karım bana ihanet
etti diye kıskançlıktan kendi kendini yiyor. Hayır, ailece safi zararsınız. Adam
kendi kendini yese anlayacağım da mektupta senin sevgilinden peydahladığın
kızını kendi kızı sanan salak, karımdan onu yıkacak intikam alacağım diye öz
kızını eve gelen hırsıza veriyor. Senin iffetsizliğin yüzünden bir mutlu yuva
yıkıldı, yetmedi oğluyla gelininin kavgasına şahit olan zavallı annen kalpten
gitti. Zavallı bir yavrucak anasından babasından ayrı hırsızların elinde
süründü, yengenin genç yaşta saçları ağardı, zavallı kadın kendini çocuk
yuvalarına kapatıp gönüllü annelik yapmaya başladı. Ağabeyinin asabı bozuldu,
sevgilin olacak adam da depresyona girdi. Ne biçim bir insan müsveddesiysen kendi
yuvam yıkılmasın diye yaptıkların yüzünden ortalık karıştı, bir de utanmadan
kocanla yurt dışına çıktın. Lan senin yerinde başkası olsa vicdan azabından
tinerci olurdu, ama sen hiçbir şey olmamış gibi rahat rahat yurt dışına
çıkıyorsun. Ne kıymetli kocan varmış, Ayşe’nin yerinde olsam babamdan sonra bir
posta da sana trip atardım. Hatta seni
mahkemelere verip sürüm sürüm süründürürdüm, hatta ve hatta kızın olacak
doğurduktan sonra sevgilinin başına attığın kuzenimi de fişekleyip sana karşı analık
davası açtırırdım. Cumhuriyet tarihinin en rezil anası diye gazetelere resmini
bastırıp rezil rüsva ederdim. Ay rezil olmayayım, kocam duymasın diye yuva
yıktı zilli.
Yetim Kenan’a ayrı doktor İlhami’ye
ayrı çektiren ne istediğini bilmez Nalan ( Hülya Koçyiğit / Hıçkırık)
Kerime Nadir’in romanından uyarlanan
Hıçkırık bir hüzünlü aşk hikayesini anlatıyor. Fakat aşkı yaşayanlar Kenan ve
İlhami, şimdi böyle yazınca okuyucu eşcinsel bir ilişki var sanacak. Yok canım
sandığınız gibi değil Ediz Hun ve Kartal Tibet aşk yaşamıyor, bu garipler ayrı
ayrı Hülya’nın canlandırdığı Nalan karakterine aşık. Ama Nalan tam bir domuz,
öyle böyle değil kadın sinir bozucu bir vicdan fukarası. Şöyle ki, Nalan’ın
aşırı vicdan sahibi babası Azmi bey Ayvalık seyahati sırasında sokaklarda
kimsesiz bir çocuk bulur. Kenan’ın annesi ölmüş, babası sandığı adam başka kadınla
evlenmiş. Kadın tam bir domuz üvey anne, ne suçunu görmüş bilinmez ama mikrop
kadın ortalıkta boynu bükük dolaşan zavallı Kenan’a Yezid deyip duruyor. Bir gün
fotoğrafları karıştırırken annesinin yanında bir deniz subayı gören Kenan,
babası sandığı adamın aslında üvey babası olduğunu anlar. Resimleri karıştırdı
diye ona kızan üvey babası, üvey annesinin de gazıyla çocuğu gecenin bir vakti
sokağa atar. Kenan’ı bulan Azmi bey onu İstanbul’a, evine götürür, kızı Nalan
ve Kenan’ı tanıştırır. Nalan ve Kenan beraber büyür, ikili o kadar iyi anlaşır
ki Kenan Nalan’a aşık olur. Ama Nalan çocuğa kalkıp ben seni kardeş gibi
seviyorum der, tamam, kızı Kenan’ı sevmiyor diye suçlayamayız. Ama bu embesil,
üzüntüden kahrolan Kenan evden uzaklaşınca sanki bir şey olmamış gibi neden
benden kaçıyorsun Kenan diye çocuğu darlıyor. Yahu bacım çocuk sana olan
sevgisi söyleyince yüzüne karşı ben seni kardeşim olarak görüyorum dedin. Adam seni
kardeşi gibi görmüyor, rahat bırak bari seni unutsun. Her gün yüzünü gördüğü
birini insan nasıl unutsun, dibine dinamit döşenmiş köprü gibi yıktın adamı. Bari
huzur ver! Anlayışı eksik Nalan hanım hastalanıyor ve bu sefer de onu tedaviye
gelen doktor İlhami kıza aşık oluyor. İlhami de tam bir sülük, Nalan yüzüne
karşı size karşı bir şey hissetmiyorum diyor. Ama adam hala idiot gibi hayır
Nalan, inanmam sen de beni seviyorsun diyor. Biraz aklı olan insan İlhami’nin sözlerinden
tıp eğitimi sırasında beynini yaktığını ya da narkoz bağımlısı olduğunu anlar. Ama
Nalan da fındık beyinlinin teki olduğu için adamdaki anormalliği mi fark
edemiyor yoksa doktor koca buldum hastaneye gitmeye gerek yok bu beni tedavi
eder kafasında mı bilinmez İlhami’yle evleniyor. Tabi bu evlilikten sonra Kenan
iyice bitiyor, üzüntüden kendine gelemiyor. Kenan çökmüş, Nalan ve İlhami
evlenmiş ama film burda bitmiyor çünkü mal Nalan aslında Kenan’ı pekte kardeş
gibi görmediğini anlıyor. Kenan’ın ona yazdığı mektubu bulan İlhami de
aldatıldığını sanıp zaten verem olan Nalan’a hayatı zehreder. Beni nasıl
aldatırsın diye kadını darlaya darlaya bi kalır, Nalan ölüm döşeğinde
hıçkırırken eve gelen Kenan’a da kıskançlıktan kafayı yedim psikopatlığıyla
konuşur. Allah’tan İlhami de kendi çocuğunu Kenan’ın çocuğu sanıp yalıdan
denize atmadan Hülya öldü de film bitti.
Bir kaşık
suda boğulup kocasını ayrı oğlunu ayrı yıkan Zeynep ( Gülben Ergen / Fırat )
Zeynep ve Yusuf’un mutlu bir evliliği
nur topu gibi yavruları vardır. Zeynep hanım ikinci yavrusuna hamiledir,
arkadaşlarıyla suyu derin akan Fırat taraflarında dolaşan Zeynep yüzme
bilmemesine rağmen kendisi gibi yüzme bilmeyen şakacı arkadaşıyla suda şakalaşmaya
başlar. Suyla şaka mı olur Zeynep, sen bir çocuk anasısın, bir yavrun da
karnında! İnsan düşünmez mi ya ayağım kayarsa ya akıntıya kapılırsam diye? Al
işte ayağın takıldı, akıntıya kapıldın, bir karış suda debelenip duruyorsun.
Çevredeki beyin fukarası ablalar da yardım isteyecekleri yerde ölmüşsün gibi
dövünmeye başlamış. Hele o seninle suda şakalaşan abla yok mu saçını başını
yola yola ağlayan kocanın yerinde olsam onun kafasını tuttuğum gibi suya
sokarım. Kadınların ağıdını duyan bir çoban ülkemizin beklediği ama
keşfedemediği Pelps edasıyla suya atlayıp akıntıda yüzene kadar sen boğuldun ve
kocanın hayatını da seninle boğdun. Ulan madem yüzme bilmiyon su kenarında işin
ne Zeynep, hadi su kenarına geldin bari sadece ayağını filan sok suya, niye derenin
içine dalıyorsun? Bir karış suda boğulup oğlunu anasız, kocanı yarsız,
kayınbaban olacak garibi de güler yüzlü gelinsiz bıraktın. Adam yetmişinden
sonra şirret gelinlere maruz kaldı, oğlun desen üvey anası olacak mikrop kadın
sopayla dövdü. Kocan az daha ikinci karısı yüzünden katil olacaktı hepsi senin
yüzünden oldu zalım kadın. Kim dedi sana suda şakalaş diye?
Aşık oldu
diye aşık olduğu gence hayatı dar eden Gülbeyaz ( Şevval Sam / Gülbeyaz )
Karadeniz kadar hırçın olan Gülbeyaz
nenesi Beyaz’la düşman olan Erzurumlu Demir’in karizma saçan torunu Kadir’i
gördüğü ilk andan beri köpek gibi sever de sırf nenesi hanımın gözüne gireyim
diye çocuğa düşmanlık eder. İstanbul’a giderlerken kendi hatası yüzünden
otobüsü kaçırıp Kadir’in üstüne atmasından tutun da sözde sevmediği Kadir’in
kıçının dibinden ayrılmamasına kadar Gülbeyaz tam bir vicdansız Sabuhaydı. Aşık
olduğu için aşık olduğu adama etmediğini bırakmayan genç kız çocuğa salça olup
gene nasıl Kadir’i suçlu çıkartabiliyordu anlamak imkansız. Terazi burcu
olduğundan şüphelendiğimiz Gülbeyaz dengesizliğiyle Kadir’in ömrünün on yılını
yedi, Nejat İşler’in genç yaşında çökmesinin de sebebi olan Gülbeyaz adamı reel
hayatta da Gülbeyaz sendromuna yakalattı. İnsanın içindeki yaşam enerjisini
emen Gülbeyaz, markette poşetleri karıştı diye evine daldığı Kadir’e inat olsun
diye biraları ardı ardına gömüp kafayı bulmayı da başarmıştı. Allah’tan o
sırada evi Beyaz ana basmadı, valla bu kamu zararlısı cemiyet mikrobu vicdansız
Kadir içkime ilaç attı bile diyebilirdi. Gülbeyaz o derece bir vicdansızdı
işte, bir nesli aşktan soğutan Gülbeyaz’ın dizi sonunda Kadir’i kapmasıysa
tamamen senaristlerin içlerindeki Pollyanna’nın serbest kalmasından kaynaklı.
Ben olsam Kadir’in yerinde ardıma bile bakmadan kaçardım bu deliden.
Kendisine kör
kütük aşık Çatal Niyazi’yi mahalleye rezil eden Madonna Melahat ( Dilek
Pamirtan / Ayşecik )
Mahallenin seksisi Melahat’a mahalle
halkı platin sarısı boyalı saçının hatırına Madonna lakabını takmıştır.
Madonna’ya ezelden beri hasta olan mahallenin ağır abisi Çatal Niyazi kadının
peşinde köpek olmuş, gönlüm sende mesajını vermek için kadının karşısına pembe
gömlekler giyerek çıkmaktadır. Ünlü bir artist olma derdindeki Madonna ise
menajeri kıvırcık Yaşar’ın aklıyla hareket eder. Madonna’yı ünlü yapacak
korkusuyla Yaşar’ı da gördüğü her köşede döven Çatal ( Madonna ablamızın
deyimiyle Çatal, kız Çatal ) Melahat diye mahallenin delisi olmuştur. Madonna
Melahat ablamızsa adama kesip attığı tırnak kadar değer vermez, Oya’nın komedi
dizisine düşmüş hali işte. Çatalı kapısında paspas eden Madonna en sonunda
adamın yemek teklifini kabul eder. Kahvede bir bayram havası Çatal abimizin de
içi içine sığmaz Madonnamla buluşacağım diye. Akşama Madonna’nın kapısını
çaldığında ise zalımlığın kitabını yazan Madonna Melahat ablamız adamın eline
bir tabak yemek verip kapıyı kapar. Yani sen ne vicdansız bir Sabuhasın bacım adama
böyle bir zalımlık yapmandaki amaç ne? Tamam Çatal da az salça olmuyordu sana
ama adamın ilgisinden de hoşlanıyordun. Sürekli pohpohlanmak, ilgi odağı olmak
kendini gerçek bir star gibi hissettiriyordu. Ama sen ne yaptın resmen
hayranlarına kötü muamele eden star bozuntusu tavrı sergiledin adama. Çok ayıp
Madonna çok, seni doksanlar rüküşlüğünle seven bir adam bulmuşsun hala
artistlik derdindesin. Hayır, kimi bekliyorsun bacım? Eğer Ayşe’nin iş adamı
babasının gelip sana evlenme teklifi etmesini bekliyorsan çok beklersin, zira
adama kollarını ahtapot gibi dolamış paragöz sevgilisi Mısra varken değil sen
çocuğunun anasına bile bir hay diyemiyor adam.
Hem öksüz
hem yetim kalmış İbo’ya hayatı zehreden yengesi Cemile ( Nazan Ersan / Küçük
İbo )
Anasını babasını kaybeden İbo tek
yakını olan amcasının yanına İstanbul’a gideceğine köydeki baba evinde kalsa
daha iyiydi. Amcasının seksi olduğu kadar da cazgır karısı Cemile, İbo eve
geldi sevgilimi eve atamayacağım derdine düşüp çocuğa hayatı zindan etmektedir.
Amacı İbo’yu evden def etmek olan Cemile, çocuğun kahvede iş bulmasıyla bile
cadalozluğundan vazgeçmez. Hayır, bacım senin derdin ne? Çocuk zaten eve amcası
gibi akşam geliyor, hem küçük yaşında eve ekmekte getiriyor. Sen bu İbo’nun
nesine taktında çocuğa etmediğin mikropluğu bırakmıyorsun? Çocuk evde yokken de
eve sevgilini atarsın ya da bu mal sevgilinin evi mi yok gidin onun evinde
takılın. Ne bu mikropluk? Bir de İbo seni ve sevgilini iş üstünde yakalamasına
rağmen hala çocuğa etmediğini bırakmıyorsun, bu cesaret deliliğinden mi geliyor
gözüm? Ya çocuk amcasına söylese, o zaman ne halt yiyeceksin? Doksanların en
şirret Sabuhası olan Cemile İbo’yu geçtim kendi çocuklarına bile kötü
davranıyordu. Severek evlenmediği açık olan kocasını, kocasının iş arkadaşıyla
aldatacak kadar tıynetsiz olan Cemile bir dönem tv izleyicisinin küfretmeyi en
sevdiği karakterlerdendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder