Kadınlara
Rahat Bir Nefes Aldıran İntikam Filmleri
Maalesef tecavüz, çocuk istismarı dünyanın tüm ülkelerin
iğrenç bir gerçeği. Bitmeyen bu iğrençliğe karşı sinema sektöründen kadınların
içlerinin yağını eritecek rahatlatıcılıkta filmleri derledim. Filmleri sadece
popüler Hollywood sinemasından değil Avrupa’dan Asya’ya kadar ülke sinemalarına
açılarak derlemekteki amacım üstte bahsettiğim iğrençliklere karşı verilen
kültürel tepkileri ölçmektir. Malum sinema kültürdür ve her sinema, ülke kültürünün
olaya bakış açısını gösterir. Amerikan kültürü Rambo kadın figüründen
çekinmezken Asya kültüründe kadının intikamını almak genelde aileden bir erkeğe
düşüyor. Uzak doğu sinemasında ise kadın ölse de hortlayıp tecavüzcülere
musallat olmayı tercih ederken Avrupa sinemasında psikopata bağlayan koca ve
baba görmek mümkün. Öte yandan sabi sübyanın da sübyancıya ölümüne tepki
gösterdiği filmler de mevcut. İzleyeni ferahlatıp, oh be dedirtecek
rahatlatıcılıktaki filmlerden çıkan sonuç alma kadının çocuğun ahını çıkar
hadım hadım.
Wes Craven’in yazıp yönettiği 1972 yapımı Soldaki Son Ev’in
ilk kısmı doğum gününde kanlı bir cinayete kurban giden Mari ve arkadaşının hikayesine
odaklanıyor. İkinci kısımda en az birinci kısım kadar kanlı. Çünkü Mari ve
arkadaşını kaçırıp zevk için işkence eden psikopatlar ormanda Mari’yi
ellerinden kaçırır, olay yerinden kaçmaya çalışırlarken de kaza geçirirler.
Yaralı bir halde sığındıkları evse Mari’nin ailesinin evidir, öte yandan yaralı
haldeki Mari de güç bela evine gelir. Anne ve babası kızlarının halini görünce
psikopata bağlar, ona ve arkadaşına zevk için işkence eden psikopatların
evdekiler olduğunu anlayınca da filmin efsane intikam kısmı başlar. Baba doktor
olunca cerrahi yeteneklerini konuşturur, en son grup lideri kıvırcığı elindeki
elektrikli testereyle köşeye sıkıştırmıştı.
I Spit On
Your Grave: Dokunulmazlık oyununda zor anlar
Yönetmen Meir Zarchi arabasıyla giderken yol
kenarında tecavüze uğradığı için şoka girmiş bir kızla karşılaşır, onu
hastaneye götüren Zarchi kızın halinden çok etkilenir ve 1978 yapımı en vahşi
on film listesine girmiş Mezarına Tüküreceğim filmini çeker. Genç bir yazar
olan Jennifer kitabını yazmak için sessizliğe ihtiyaç duyar ve dağ evine gitmek
için yola çıkar. Yolda uğradığı benzincideki hayvan ( soldan birinci )
buralardan değilsiniz diye laf açmaya çalışır. Kadın da yazar olduğunu kitabını
yazmak için rahat ve sesiz bir ortama ihtiyaç duyduğunu söyler. Bu hayvan ve
iki arkadaşı gece kadının evini basar, adamların elinden kurtulan kadını yolda
şerefsiz şerif bulur. Kadın şerife başına gelenleri anlatır, şerif kadını evine
götürüp etrafı kontrol eder. Bundan sonra olanlar insanda sinir bırakmayacak
derecede iğrenç, zavallı kadını tek bulan şerifte kasabadan tanıdığı gençlerle
bir olur. Yahu salonda kadına tecavüz ederlerken şerif olacak insanlık
müsvettesini kızı arar. Evet, bir de bu hayvan bir kız çocuk babası. Kadının
ağzını kapatmalarını emreden şerif bey kızıyla nasılsın canımın içi, ben de
seni seviyorum bebeğim, şu anda görevdeyim ama sabah yanında olacağım diye
sevgi dolu bir baba gibi konuşur. İnsan özellikle de bu ikiyüzlü iğrenç an
karşısında sinirlerine hakim olamıyor. Film boyunca tecavüzcülerin topuna
beddualardan beddua beğenirsiniz de en fazla da şerif olacak o hayvana
söversiniz. Görevi insanları korumak olan bu hayvan çaresiz buldu diye, yalnız
diye kadıncağıza yapılan herşeye göz yumup tecavüzcülerle bir oluyor. Kadın
ormana kaçıp bu gelişimini tamamlamamış yaratıklardan kurtulmaya çalışıyor ama
başaramıyor. Tecavüze uğramış, dövülmüş, vücudu yara bere içindeki kadının
haline bakıp kendilerinden utanacakları yerde olanlar duyulmasın diye zaten
ölmek üzere olan kadını öldürmek istiyorlar. Jennifer ise göle atlayıp
kayıplara karışıyor, nasıl olsa ölmüştür diye hiçbir şey olmamış gibi
hayatlarına devam etme şıkkını seçen tecavüzcüler ise birkaç hafta sonra
doğduklarına pişman oluyor. İntikam için geri dönen Jennifer, kendisine tecavüz
edip öldürmeye çalışanlardan intikamını teker teker alıyor. İntikamların hepsi
çok iyi de en iyisi tabi ki ikiyüzlülük sınırlarını zorlayan şerif beye biçilen
intikam şekliydi.
Teeth:
Vagina Dentata!
Dawn’ın bekarete önem veren bir hanım
kızımız olarak bekaret gurubuna üyedir. Yalnız üvey ağabeyi olacak manyak
hayatı kıza zehreder. Sınıf arkadaşı olacak çemçük ağızlı Ryan ise kızın
bekaretini alacağına dair arkadaşlarıyla iddiaya bile girmiştir. Yine birgün bu
utanmaz çemçük Dawn’ın etrafında dolaşırken Dawn’a üç yaşından beri hasta olan
üvey ağabeyi, Ryan’ı eşek sudan gelene kadar pataklar. Dawn’ın etrafı yeterince
sorunlu erkekle dolu değilmiş gibi bir de bekaret gurubunda tanıştığı Tobey
adlı sinsi çıkar. Tobey önceleri bence bekaret bir kadının en kutsal
hazinesidir ayakları çekerek Dawn’ın gözlerinin önünde yıldızları uçurur.
Zavallı kızcağız ay tam hayallerimin erkeği, ben telimle duvağımla Tobey’in
olmalıyım diye hayaller kurar. Fakat o ne? Kızı pikniğe davet eden Tobey hadi
yüzelim diye tutturur, suya girdiklerinde de rahat durmayan çakal Tobey Nuri
Alçovari çakallıklarla saftirik Dawn’ı kandırmaya çalışır. Bak şu mağaranın
içinde çok güzel şeyler var, gel göstereyim diye mağaraya tıktığı saf kızceğize
tecavüze yeltenir. Fakat ava giderken avlanan Tobey’ın çığlıkları mağarayı
inletir, Dawn’ın ağzı yerine başka bir yerinde çıkan dişleri kızı Tobey’in
tecavüzünden kurtarır. Film boyunca bende bir anormallik var diye ağlayan Dawn
jinekologa gidip muayyene olmak ister fakat muayyene sırasında jinekologun da
parmakları kopar. Kızım korkup ağlayacak ne var Allah aşkına, Allah’ın sevdiği
kuluymuşsun da mevlam sana doğal koruma vermiş işte. Keşke tüm dişilerde kızlık
zarı yerine sendeki dişlerden olsaydı tecavüz oranı sıfıra inerdi.
Reto Salimbeni’nin yazıp yönettiği 2006 yapımı One Way ise
aşk, para ve arkadaşı arasında kalıp aşk ve parayı seçen Eddie’nin vicdan
azabına odaklanıyor. Bir zahmet vicdan azabı çeksin odun. Zira işinin ehli bir
reklamcı olan Eddie bir yandan patronunun güzel kızıyla nişanlıyken bir yandan
da iflah olmaz bir çapkındır. Adamın hallenmediği tek kadın, asistanı Angelina
da zaten arkadaşıdır. Öte yandan kayın biraderi olacak Anthony de aşırı
yükselişini kıskandığı Eddie’den hiç hazzetmediği için adamın açığını arıyor.
Bunun için de Eddie’nin peşine adam takmış ve bu sayede de Eddie’nin kardeşini
aldattığını öğrenip şantaj için Eddie ve sevgilisinin çarşaf çarşaf
fotoğraflarını çektirmiş. Allah’ım Brezilya dizisi gibi entrikalı filmin
intikam neresinde dediğinizi duyar gibiyim. Filmde intikamın kralı var sayın
seyirciler, şöyle ki ünlü bir hava yolu şirketiyle milyon dolarlık reklam
anlaşması yapılmasını sağlayan Eddie’ye kayınpederi yüzde on ortaklık verir.
Zaten Eddie’den nefret eden Anthony, babasının teklifiyle küplere biner ve
Eddie’nin başarısında büyük payı olan asistanı Angelina’ya tecavüz eder. Kızı
garajda ağlarken bulan Eddie de olanları öğrenince arkadaşının yanında olur ve
Anthony’ye dava açması için Angelina’yı cesaretlendirir. Fakat Anthony
zamanında adam tutup bunun ve sevgilisinin fotoğraflarını çektirdiği için
Anthony’nin şantajına boyun eğip arkadaşını mahkemenin ortasında yalnız
bırakır. Geçmişinde başka bir tecavüz vakası daha olan Angelina, Anthony’nin
mahkemedeki aşağılayıcı tavırları yüzünden iyice çileden çıkar. Filmin en güzel
noktası Anthony ve Angelina’nın arabadaki konuşmasıydı. Kadın ve erkeğin
tecavüze bakış açısını çok net bir biçimde vurgulayan bu kısımda erkek
yaptığının suç olduğunu kabullenmiyor. Bu yüzden de hiçbir vicdan azabı
hissetmiyor, çünkü yaptığı şey suç değil. Alt tarafı seksti. Ne yani daha önce
hiç sevişmedin mi sanki? diye bağırıyor Anthony kızın suratına. O zaman da
Angelina ne hissettiğimi bilmek ister misin? Deyip yaşadığının aynısını
Anthony’ye yaşatarak intikamını alıyor.
American
Mary: Size ufak bir estetik müdahalede
bulunalım hocam
Tıbba tapan, doktor olmak için çıldıran Mary evinde aşkla
hindi diken bir tıp öğrencisidir. Fakat tıp fakültesi pahalı bir bölümdür ve
Marycik faturalarını ödemekte bile zorlanmaktadır. Bir gün gene dersi pür
dikkat dinlerken alacaklılar tarafından aranır, kızın telefonla meşgul olduğunu
gören disiplin manyağı hocası Dr. Grant küplere biner. Madem dersimi
dinlemiyorsun söyle bakalım şu sorunun cevabı ne diye kıza sağlı sollu soruları
kurşun gibi yağdırır. Fakat Mary hepsine çatır çatır cevap verir, ders çıkışı
derste telefonu çaldığı için hocasından özür diler. Derste kıza on kaplan
gücünde kükreyen Dr. Grant da sende başarılı bir cerrah olacak potansiyel var
ama kendini daha fazla derse vermelisin çünkü bir cerrahın hata yapma lüksü yok
diye kıza öğüt verir. Buraya kadar her şey normal anormal olan kısımsa Mary’nin
geçim sıkıntısıyla boğuştuğunu gören ideal hocası Dr. Grant’ın, birkaç hafta
sonra pahalı okul kitaplarını alıp üzerine yeni bir steteskop bile alan Mary’i
fahişe görünüşlü bir kadınla gördü diye fahişe sanması. Bunun üzerine Dr.
Grant, asistanlarından birine evinde yapılacak partiye Mary’i de davet ettirip
partide kıza tecavüz eder. Sırf yanında fahişeye benzer bir kadın gördü diye
öğrencisini fahişe sanmasını, diğer doktor arkadaşlarıyla kız hakkında dedikodu
etmesini bile anlarım da bir insan sırf fahişe diye tecavüzü hak ediyor mu?
Film okumak cehalet alır eşeklik baki kalır atasözümüze güzel bir örnek olmuş.
Tabi tecavüze uğrayan Mary’nin gösterdiği tepki de alma mazlumun ahını çıkar
aheste aheste denecek cinsten. Araba modifiye eder gibi vücut modifiye etmeye
karar veren Mary, arkadaşına kaçırttığı hocasına haklısınız hocam bir cerrahın
hata yapma lüksü yok o yüzden tıpta yeni alanım olan vücut modifikasyonunda
hata yapmamak için sizi denek olarak kullanacağım der. Cerrahi yeteneklerinden
ve hayal gücünden ilham alan Mary, ağzını burnunu deldirmekten bıkıp dilini
ayırtmak, alnında boynuz çıkartmak isteyenlerin bir numaralı tercihi olur. Tabi
bu yeteneklerini geliştirmesinde hocasının da katkısı yok değil.
Audition : Derine
daha derine acımı kazıyayım tenine
Aoyama karısının ölümünden sonra ikinci bir evlilik yapmamıştır. Ama oğlu büyüyüp yavaş yavaş kendi hayatı üzerine odaklanmaya başlayınca,
Auyama’nın arkadaşı artık evlenmesinin vakti geldiğini düşünür. Auyama önce bu
fikre pek sıcak bakmaz fakat arkadaşı bu konuda ısrarcıdır. Çekecekleri filme
kadın oyuncu aradıklarını söyleyip gelecek kadınlardan birini kendine eş olarak
seçmesi konusunda Auyama’yı ikna eder. Auyama’ya da bu fikir mantıklı gibi
gelir ve arkadaşının teklifini kabul eder. Bunda tuhaf olan ne, adam kendine
can yoldaşı arıyormuş, oğlu büyümüş, çocuk yarın öbür gün evlenince babasıyla
yaşayacak değil ya? Adam, oğlu evlendikten sonra yalnız mı kalsın? Aslında
mantıklı değil mi, sonuçta yalnızlık Allah’a mahsus. Ama Auyama bey yarışmaya
katılacak kızların yaşının kendisine değil de oğluna yakın olmasını istiyor,
yani abimiz sözde kendisine can yoldaşı arıyor ama kırklarının sonunda olmasına
rağmen yirmi otuz yaş aralığında bir kadınla evlenmek istiyor. Allah belasını
vermiş midir nedir? Yarışmaya o kadar kız başvurmasına rağmen Auyama abimiz
seçe seçe çocukluğunda üvey babasının cinsel istismarına uğradığı için balatayı
sıyırmış melek yüzlü şeytanı seçiyor.
Candy
Hard: Yumurtanın sarısı gitti Jeff’in
yarısı
Fotoğrafçı olan Jeff internetten tanışıp buluşmaya gittiği
Hayley’in sabinin teki olduğunu görmesine rağmen kızı evine davet etmekten
çekinmez. Sen misin on dörtlük sübyanı eve davet eden meğer kız memleketteki
tüm sübyancıların listesini tutup evlerine gidince onları teker teker öldüren
bir psikopatmış. Jeff bey aman da ne şeker kız, ben bunun evde uygunsuz
fotoğraflarını çekerim hihihi diye gülerken Hayley’de bu pis sübyancının
ölümüne nasıl intihar süsü versem diye düşünmektedir. Eve vardıklarında Jeff’in
içkisine ilaç atan Hayley, bayılınca elini kolunu bağladığı adama daha önce kaç
çocuğun uygunsuz fotoğraflarını çektiğini sorar. Jeff önce kabul etmez ama
iyice köşeye sıkışınca sübyancı olduğunu kabul eder. Hayley, çıplak
fotoğrafları çekildiği için intihar eden küçük kızdan bahsedince Jeff kızın
ölümünde bir payı olmadığını söyleyip tüm suçu arkadaşı olan diğer fotoğrafçıya
atar. Bilmediği şeyse Hayley’in işkencesinden geçen arkadaşının da suçu Jeff’e
atmasıdır. Hayley açık açık onu öldüreceğini, onun gibilerinin yaşamaya hakkı
olmadığını Jeff’e söyler. Jeff’te onu vazgeçirmek için adam öldürmenin suç
olduğundan bahseder, hapis cezası alacağından belki de idam edileceğinden
bahsedip kızı korkutmak ister. Ama Hayley de son derede hazır cevap bir
kardeşimizdir ve kendisini korkutmaya çalışan Jeff’e “Bana tecavüz etmeye
çalıştığın için kendimi korumaya çalıştığımı söyleyip mahkemede ağlarım, dünya
üzerinde tecavüze uğrayan her kadın bana sadece bir dolar gönderse ülkenin en iyi
avukatını tutarım!” der. Jeff, kızın söylediklerinden sonra artık kaçacak yeri
olmadığını anlar. Jeff’e son teklifini yapan Hayley, eğer intihar edersen
sübyancı olduğuna dair tüm delilleri yok ederim. Böylece kimse senin nasıl biri
olduğunu bilmez der. Kızın söylediklerinin en mantıklısı olduğunu anlayan Jeff
kendini evin çatısından atarak intihar eder ama Hayley verdiği sözü tutmaz.
Ölmüş olsa da bir sübyancı sübyancıdır ve insanların bunu bilmeye hakkı var.
The Girl
With The Dragon Tattoo: Döverim seni
Kitapta ayrı dizide ayrı sövülmek kimseye kolay kolay nasip
olmaz Nils Bjurman. Ailecek hatta sülalecek toplanıp sövülecek bir karakterde
olduğunun farkındasın değil mi? Devlet tarafından vasisi olarak atandığın Asperger
sendromlu kıza kendine ait parasını vermek için bile ilişki teklif etmek nasıl
bir öküzlüktür? Üstelik ilişki teklifinde bulunduğun kız 1.50 boylarında kırk
kilo civarında kız çocuğu görünümlü bir şey, galiba yılda en az iki kez uzak doğu
ülkelerini ziyaret eden kuzey ayılarından birisin. Lisbet Asperger sendromundan
mustaripti ama sanırım sen de ağır sosyopattın, avukat olup iş yaşamında
psikopatlıklar yaptığın için seri katil olmayı es geçmiş bir sosyopattan başka
bir şey olamazsın. İki kız çocuğu babasısın ama sübyancı olabiliyorsun demek ki
empatiden yoksunsun, devletin sana emanet ettiği sorunlu kıza kötü
davranabileceğini düşünüyorsun çünkü o çaresiz. Rahatsızlığından dolayı kendi
karalarını vermekte bile özgür olmayan bir kıza kim inanır ki, değil mi? Sen
toplum tarafından saygı duyulan bir mesleğe sahipsin ama o çocukluğunda akıl
hastanesinde yatmış bir deli, senden şikayetçi olsa kendini çok kolay
savunursun. Mahkeme de sana inanır. Neden? Çünkü Lisbeth hasta, o kendi karalarını
bile veremiyor. Eğer kendi parasını almak istiyorsa senin iznine ihtiyacı var,
izni almak istiyorsa sana ya oral seks yapacak ya da sapık fantezilerini
karşılayacak. Sinir kestim ulan senin yüzünden, kızı Emrah’ın anasından beter
duruma düşürdün. Kitapta Lisbeth’ten para vermene gerek olmayan bir fahişe diye
bahsettiğin kısımda bende beddua bitti ama sende öküzlük bitmedi. Kız
alışverişe gidip yiyecek bir şey alacak bankadaki parasını kullanmak için bu
hayvanın yanına geliyor, para mı istiyorsun Lisbeth o zaman benim mikrofonu
tutacaksın. Kız laptopunu çaldırıyor yenisine ihtiyacı var çünkü işi gereği
araştırma yapması lazım. Bjurman beyin yanına gidip durumu anlatıyor, öyle mi o
zaman bu gece evime gelmen lazım. Yahu kız borç para filan istemiyor, istediği
para zaten kendisine ait sen neyin köpekliğini yapıyorsun? Lisbeth bunun
hayvanlıklarına daha fazla dayanamaz ve çantasına gizli kamera yerleştirip
avukatın evinin yolunu tutar. Bu sayede adamın sapıklıklarından kurtulacağını
sanır, fakat evde sadistçe tecavüze uğrar. Çantasındaki gizli kamera tecavüzü
görüntüler, yani kızın adamın tacizlerinden kurtulduğunun garantisi vardır. Ama
Lisbeth bununla da yetinmez, bir dövme makinesi alıp avukatın evine gider.
Etkisiz hale getirdiği adamın karnına tecavüzcü bir domuz olduğunu yazan
Lisbeth, anal seksten hoşlanan avukat beye tecavüz gecesi yaşadığı acının
aynısını yaşatır.
Melinda neşeli, kıpır kıpır, on dört yaşında bir genç kızdır.
Arkadaşlarıyla gittiği bir partide tanıştığı Andy’nin tecavüzünden sonra şoka
giren Melinda polisi arar. Partiyi polis bastığı için okuldaki herkesin nefret
odağı olan Melinda, yaşadığı tecavüz olayı üstüne bir de okulda dışlanma
yaşadığı için iyice içine kapanır. Kimseyle konuşmayan Melinda, suskunluğu
yüzünden okul yönetiminden de tepki görür. Okulun anlayışsız müdür
yardımcısının hışmına uğrayıp duran kız, suskunluğu savunma mekanizmasına
dönüştürmüştür. Okula yeni gelen resim öğretmeni dışında kimsenin anlamadığı
genç kız zor günler geçiredursun tecavüzcü Andy bey utanıp sıkılmadan güle
eğlene okulda dolanmaktadır. Hatta zamanında Melinda’nın en yakın arkadaşlarından
biri olan kıvırcık Rachel’la çıkmaya başlamıştır. Geçmiş güzel günlerin
hatırına arkadaşını uyarmak isteyen Melinda, konuşmasa da bir kağıda yazarak
Andy’nin ona tecavüz ettiğini söyler. Kıvırcık önce inanmaz ama sonra kuşkuya
kapılıp Andy’ye sorar, hem suçlu hem güçlü utanmaz Andy inkar etse de şüpheden
kurtulamayan Rachel durumu diğer kızlara da anlatır. O sırada Andy kudurmuş
köpek gibi Melinda’nın peşine düşer ve kızı resim atölyesinde bulur. Melinda’ya
hakaret edip saldırmaya kalkan Andy bu sefer yaş tahtaya basar. Bir yıldır
fırtına öncesi sessizlik moduna giren genç kız, Andy’ye karşı kasırga gibi
yıkıcı olur. Bu sırada Rachel’den tecavüz olayını duyan Melinda’nın eski arkadaşları
ellerinde hokey sopalarıyla kızın yardımına koşar. Eline geçirdiği tineri
Andy’nin yüzüne boca eden Melinda, karşısında çocuk gibi zırlamaya başlayan Andy’ı
bırakıp bitkin bir şekilde koridora çıkar. Filmin sonunda Melinda arkasından
öküz gibi neler oluyor diye bağıran anlayışsız ve saçsız müdür yardımcısını ve
ona inanmak için biraz geç kalan arkadaşlarını geride bırakıp yürür gider.
Shutter:
Boynu altında kalasıca Tun
Mazisi karanlık bir fotoğrafçı müsveddesi olan Tun, kız
arkadaşı Jane’yi de alıp okul arkadaşının düğününe gider. Dönüş yolunda Jane
bir kadına çarpar ve korkuya kapılır, kadına bakmak ister ama Tun kaçmaları
konusunda ısrar eder. Aradan zaman geçer Tun olacak zevat mezuniyet
fotoğrafları çekmek için gittiği okulda öğrencilerin fotoğrafını çekerken
öğrencilerin arasında karartı görür. Önceleri bunun bir pozlama hatası olduğunu
düşünse de büyüteçle bakınca karartının kadın yüzüne benzediğini fark eder.
Bundan sonraki günlerde ağzı yüzü kan revan içinde bir korkunçlu kadın, Tun ve
sevgilisi Jane’ye musallat olur. Çarptıkları kadının ruhunun kendilerine
musallat olduğunu düşünen gençler, araştırmacı gazeteci gibi kazadaki kadın
hakkında araştırma yapar ama bir halt bulamazlar. Öte yandan Tun’un okul
arkadaşları birer birer intihar etmeye başlar, en son birkaç ay evvel düğününe
gittikleri meymenetsiz arkadaşı da intihar eder. Tun ve Jane cenaze evine
gittiklerinde adamın perişan olmuş karısı, kocasını intihara sürükleyen şeyin
ne olduğunu anlayamadığını, son bir haftadır kocasının kendisini rahatsız eden
hayalet bir kadından bahsettiğini söyler. Bahsi geçen kadının kazadaki kadın
olduğundan şüphelenen Jane’nin kafası karışır, kadına çarpanın o olmasına
rağmen hem Tun hem de arkadaşlarının hayalet bir kadının saldırısına uğramasına
anlam veremez. Kafası iyice karışık olan Jane, Tun ve intihar eden üç
arkadaşının tek ortak noktasının okulları olduğunu düşünüp sevgilisinin eski
okuluna gider. Yıllıklara bakan Jane, ismi Natre olan bir kızın Tun’un çektiği
fotoğraftaki karartıya çok benzediğini fark edip Natre’ye ne olduğunu öğrenmek
için kızın adresine gider. Bundan sonraki kısım insanın kanını donduracak kadar
iğrenç, film boyunca insanı korkudan battaniye altına saklanmaya iten Natre’nin
dramına şahit oluyoruz. Okul zamanlarında sessiz ve yabani bir kız olarak
adlandırılan Natre ile Tun’un arkadaşları sürekli dalga geçer. Fakat Tun kızla
arkadaşlık kurar, Natre ve Tun çıkmaya başlar ama Tun bu gerçeği
arkadaşlarından saklar. Tun okul yıllarından beri fotoğraf sevdalısıdır ama
gücü profesyonel bir makine almaya yetmez, bunu fark eden Natre çok istediği
makineyi Tun’a hediye eder. Bir gün Tun’un mal arkadaşları Natre’nin ders
çalıştığı laboratuvarı basıp kızla dalga geçerler, kızı tuhaf buldukları için
dalga geçme hakkını kendilerinde bulan bu mal üçlüden biri kıza tecavüze
kalkışır. Natre’nin çığlığına koşan Tun olanları görünce kalakalır, Natre ondan
yardım isterken kızın üstündeki arkadaşı da Natre’nin olası şikayetini
engellemek için ikisinin fotoğrafını çekmesini ister. İşte bu kısımda Tun beyin
nasıl bir yaratık olduğunu anlarsınız zira beyefendi yardım isteyen, tecavüze
uğramak üzere olan Natre’ye yardım edeceği yerde kız ve arkadaşının fotoğrafını
çeker. Hem de kızın hediye ettiği makineyle… Şimdi böyle bir duruma Natre
intikam almak için öbür dünyadan gelmesin de ne yapsın değil mi?
Raavan: Alma
mazlumun ahını çıkar ustura ustura
Beera halkın gözünde bir Robin Hood olsa da kanunun gözünde
bir suçludur. Kast sisteminin üst katlarında yer alan komiser Dev, Beera’yı
yakalamayı aklına koymuştur. Fakat bu konuda biraz ileri gidince ortalık
karışır, Beera’nın tek kız kardeşi Jamuni’nin düğününü basan polisler Beera’yı
yaralar. Beera yakalanmasın diye karışıklık çıkaran halk sayesinde adamları
yaralı haldeki Beera’yı kaçırır. Beera’yı kıl payı ellerinden kaçırdıkları için
burnundan soluyan komiser yardımcısı Hermant, düğünü basıldığı için bir köşede
sinirden ağlayan Jamuni’nin yanına gidip ağabeyin nereye kaçtı diye sorar.
Kızın düğünü rezil olmuş, ağabeyi vurulmuş, kocası olacak kavat kaçmış onun
derdi başından aşkınken sorulan soru karşısında tepesi atan genç kız,
polislerin köpeği yok mu ağabeyimi yakalamak için onların burnunu kullanın diye
tersler adamı. Hermant bey de kızı burnundan tuttuğu gibi tutuklar, karakolda
tecavüze uğrayan üstüne bir de dalga geçilen Jamuni kendini kuyuya atarak
intihar eder. Kardeşinin başına gelenler yüzünden deliye dönen Beera ve
adamları Jamuni’nin intikamını almak için komiser Dev’in hanımı Ragini’yi
kaçırır. İnancına göre öldürmek için kaçırdığı kişiyi on dört gün içinde
öldürmesi gereken Beera, Ragini’ye aşık olduğu için kadını öldüremez. Fakat
Ragini’ye aşık olan tek kişi Beera değildir, kocası da kadına aşıktır ve
karısını kurtarmak için emrindeki tüm polisleri Beera’nın peşinden gönderir.
Bunların içinde Beera’nın kardeşi Jamuini’yi tutuklayan Hermant’ta vardır,
Beera’nın adamları aramalar sırasında ormanda kamp kuran Hermant’ı kaçırırlar.
Saçları bir ustura yardımıyla törenle kesilen Hermant daha sonra başına kadar
kuma gömülür, en son bir öküzün çektiği tahtaya bağlanıp ölmesi için
bırakılmıştı.
İrreversible:
Eski koca dehşet saçtı
Rica ederim eski kocalar hep böyle dehşet saçsın, karısına
değil karısına musallat olan kenelere karşı olsun. Alex, eski kocası Pierre ve
sevgilisi Marcus’la bir partiye katılır. Amacı partide sevgilisi Marcus’a
sürpriz yapmaktır, ama adamın çocukça tavırlarına daha fazla dayanamayıp eski
kocasına veda ederek partiden ayrılır. Alt geçitten geçtiği sırada bir hayat
kadını ve pezevenginin tartıştığını görür, adam bıçak çekince paniğe kapılıp
bir an önce geçitten çıkmak ister. Hayat kadını pezevengin elinden kaçarak
kurtulur ama o sırada karşısında Alex’si gören adam elindeki bıçakla kadını
köşeye sıkıştırır. Sinema tarihinin en net, uzun ve rahatsız edici tecavüz
sahnesine sahip film insan olan herkes için rahatsız edici hatta mide
bulandırıcı. Ama asıl iğrenç kısım adamın tecavüzden sonra yerden kalkmaya
çalışan kadının yüzüne ve karnına sert ve seri tekmeler indirmesi. Alex’e
tecavüz ettikten sonra öldürmeye de çalışan adam, kadının ağzını burnunu
dağıtıp gittikten sonra ambulans ve polis sirenlerini duyan Pierre ve Marcus,
Alex’e olanları öğrenip deliye dönüyor. Gece boyunca Alex’e tecavüz eden adamı
sokak sokak arayan ikili zor da olsa adamı pavyondan bozma bir gece kulübünde
buluyor. İşte bu kısımdan sonra boşansa bile hala aşık olduğu Alex’in başına
gelenler yüzünden psikopata bağlayan Pierre, eline aldığı yangın tüpüyle
tecavüzcünün suratını bir güzel dağıtıyor.
La Piel Que
Habito: Sarhoştum hatırlamıyorum
Robert’in çok sevdiği güzelliğine aşırı düşkün karısı
geçirdiği bir kazadan sonra vücudu yanınca kendini camdan atar. Kadın ölür,
daha kötü olanıysa kadın intihar ettiği sırada kızı Norma da bahçede
oynamaktadır ve annesinin intiharına şahit olur. Olay sırasında henüz on iki
yaşında olan Norma, yaşadığı büyük şoktan sonra psikolojik sorunlar yaşamaya
başlar. Kız uzun süre klinikte kalır, doktoru babası Robert’i arayıp Norma’nın
sosyalleşmesi gerektiğini söyler. Bunun üzerine babası da kızını yakın bir
arkadaşının düğününe götürür. Düğüne davetli olanlardan biri de çapkınlık
sınırlarını zorlayan Vincete’dir. Alkolün dibini vurup üstüne bir de uyuşturucu
alan Vincete, kenarda sessiz sakin takılan Norma’yı gözüne kestirir. Gençler düğün
saatleri ilerleyince arka tarafa geçerler, Norma’nın yanına yaklaşan Vincete
kızı guruptan ayırıp tenhaya çeker. On iki yaşından beri insan içine çıkmayan
Norma, Vincete’nin niyetini anlamaz. Topuklu ayakkabılarla yürümekte zorlanınca
ayakkabıları çıkarıp bunlardan nefret ediyorum elimde olmazsa giymezdim. Hatta kıyafetlerden
de nefret ediyorum beni boğuyorlar, elimde olsa hepsini çıkarırdım der. Kızın sözlerini
yanlış anlayan kafası zaten bin beş yüz olmuş Vincete, sana yardım edeyim diye
kızı soymaya çalışır. Norma’yı zorlayarak ilişkiye girmeye
çalışın Vincente, kız bağırınca da ağzını kapar. Refleksle elini ısıran Norma’yı
durdurmaya çalışan Vincete başarılı olamayınca kızın başını ağaca çarpar. Norma
bayılınca panikle toparlanıp kaçar, Robert yolda motorla üstüne gelen birini
görür. Kızını arayan adam Norma’yı ağacın altında, yarı çıplak ve baygın bulur.
Kızını ayıltmaya çalışır, ama kızı ayılınca babasını tecavüzcüyle özdeşleştirip
çığlık atmaya başlar. Adam kızının tecavüze uğradığına mı yansın yoksa onu
bulan babasını tecavüzcüsü sanıp babasından korkmasına mı yansın şaşırmışken
bir de üstüne kızı intihar edince iyice krize girer. Vincete’yi kaçırtıp
karanlık mağaralara kapatan Robert asıl darbeyi en son indirir ve çocuğu özel
kliniğinde ameliyata alır. Ayılınca ilk iş bana ne yaptın diye soran Vincete’e
de yanıtı oldukça manidardı: Vajina…
Ms. 45: Kadının
kendi türünden başka düşmanı var mı acaba?
Thana bir moda atölyesinde çalışan dilsiz bir genç kadındır.
İçine kapanık, sakin bir kız olan Thana dikkat çekici bir güzelliğe sahiptir. İş
çıkışı evine giderken sokak arasında silahlı bir saldırganın tecavüzüne uğrar.
Şok içinde evine gider ama evine giren hırsızın de tecavüzüne uğrayan genç
kadın hırsızı başına ütü vurarak öldürür. Aynı olayın başına bir daha gelmesine
engel olmak için bir silah alan Thana, kendisine yaklaşmaya çalışan her erkeğin
ona tecavüz etmeye çalışacağını sanır. İyice psikolojisi bozulan Thana’ya iş
yerinde de patronu asılmaktadır. Bir gün iş arkadaşlarıyla gittikleri kafede
çapkın bir moda fotoğrafçısının da dikkatini çeken Thana, adamdan kaçmak ister
ama ısrarla peşini bırakmayan fotoğrafçıyı da stüdyosunda öldürür. Bu kısımdan
sonra Thana’da kayışlar kopar, her gece fahişe gibi giyinip silahını da yanına
alan Thana kendisine yaklaşan her erkeği tenhalarda öldürmeye başlar. En son iş
arkadaşlarıyla gideceği Noel partisinde toplu erkek katliamı yapmayı planlayan
Thana, katliamına başladığı sırada bir adet Playboy tavşanı hanım tarafından
bıçaklanarak öldürülür. Elindeki bıçağı penisi simgeler gibi tutan Playboy
tavşanı, arkası dönük Thana’yı sırtından bıçakladığında katilini görmek için
arkasını dönen Thana’nın yaşadığı hayal kırıklığı dilinin bile çözülmesine yol
açar. Kadının son sözleri bile sister olur. Aslında film kökeni on sekizinci
yüzyıla kadar uzanan feminizmin neden başarıya ulaşmadığını ve ulaşamayacağını
da çok güzel anlatıyor. Sorun kadınlar değil Playboy tavşanı ruhlu kadınlar. Thana’yı
öldüren bu embesil, biraz aklını kullansa kadının partidekileri değil de sadece
erkekleri öldürmesinden bir anlam çıkarırdı. Hadi o panikte anlamadın diyelim
bu durumda kalkıp kadını sırtından bıçaklaman mı gerekir? Yaralasan olmaz mı? Sezar’ı
bıçaklayan Brütüs gibi kalleşçe sırtından bıçaklıyor bir de!
Namus: Ve
söz Fato ablamızda
Bir çiftlikte kahyalık yapan Ali’nin Zeynep ve Ayşe adında
iki güzel kızı vardır. Bir gün çiftlik sahibinin İstanbul’da okuyan sarışın ve
şımarık oğlu Orhan, babasının yanına gelir. Çiftlikte sıkıntıdan patlayan
Orhan, Zeynep’i görünce onunla gönül eğlendirmek ister. Ama ayılık sınırını
zorlayan Orhan kalkıp tenhada kıza tecavüz eder, safım Zeynep’i de babama
söylerim evleniriz olur biter diye kandırır. Ama yaz tatili bitince ardına bile
bakmada çiftlikten gider, Zeynep’in hamile kalması üzerine kızdan gerçekleri
öğrenen çiftlik sahibi Kemal bey oğluna baskı yaparak Zeynep’le evlenmeye razı
eder. Kızı düğün hazırlıkları için İstanbul’a götürür ama Kemak bey düğünden
önce fenalaşıp ölünce Orhan olacak sarı çiyan düğünden vazgeçer. Zeynep, babası
Ali Kahya üzülmesin diye kurmaca da olsa bir evlilik için Orhan’ın ayaklarına
kapanır. Ağır meşe palamudu olan Orhan da sırf arkadaşlarını eğlendirmek için
bu tertibatı yapar. Ali kızının evlendiğini sanarak mutlu mesut çiftliğe döner
ama Orhan başındaki bebek belasından kurtulmak için Zeynep’e pis bir oyun
oynar. Kızı evden de atan Orhan mikrobu yüzünden sokaklara düşen Zeynep verem
olur, babası kızının başına gelenleri öğrenince onu yanına alır. Orhan’a ait
olan çiftlik evinden de ayrılıp iki kızı ve küçük kızının kocasıyla beraber
yaşamaya başlar. Çiftlik evini satmak için çiftliğe gelen Orhan, derede su
doldururken gördüğü Ayşe’nin peşine takılır. Hamile olan kıza ahırda tecavüze
yeltenir, kardeşinin çığlığını duyup hasta yatağından çıkıp gelen Zeynep,
Orhan’ın bir tokatla bayılttığı kardeşi Ayşe’ye de tecavüze yeltendiğini
görünce deliye döner. Eline geçirdiği kazmayla Orhan’ı öldüren Zeynep, geçte
olsa Orhan’dan hem kendinin hem de kardeşinin intikamını alır. Evet biliyorum,
aslında film içerdiği ağır melodram yüzünden gerçekçiliğini yitiriyor. Ama
üstteki listeyi inceledinizse tecavüze uğrayan kadınlar eğer ölmedilerse
aslanlar gibi tecavüzcülere haddini bildiriyor. Tecavüz tüm dünyada var olan
iğrenç bir gerçek, bu yüzden de listeyi yaparken sadece popüler Hollywood
filmlerinden değil Avrupa’dan Asya’ya kadar pek çok ülkeden bu konuyu işleyen
filmleri inceledim. Doğu kökenli filmlerde kadınlar tecavüze uğradıktan sonra
genelde intiharı seçiyorlar ve kadının intikamını almak kocasına ya da
ağabeyine, babasına filan düşüyor. Asya kökenli filmlerde de aynı durum mevcut
sadece intihar eden kadın hortlayıp kendini intihara sürükleyenlerden
intikamını alıyor. Hollywood filmlerinde kadın kahramandan çekinmedikleri için
tecavüze uğrayan bir kadın Rambo’ya dönüşüp intikamını alıyor. Eğer tecavüze uğrayan
kadın öldüyse de onun yerine intikam alacak bir ebeveyn, kardeş, sevgili, koca
çıkıyor. Ama Türk sinema ve dizilerine gelince durum biraz farklı Fatma Girik
haricinde o da kendisinden çok kardeşini korumak için, tecavüzcüye karşı aktif tepki gösteren bir
kadın yok. Dünyanın her yerinde tecavüze uğrayan kadın aynı şeyleri hissediyor
ve tecavüzcüde de aynı hem suçlu hem güçlü olma durumu mevcut. Yani ülkecek
sıkıldık artık bu gibi durumlarda zarı zarı ağlayan kadın görmekten. Gazetelerin
üçüncü sayfa haberleri eve giren hırsızın tecavüzüne uğrayan nişanlısını
terk edenlerle doluyken tecavüze uğrayan karısının yanında olan fantastik
kocalar hiç inandırıcı gelmiyor. Ne olurdu yani Türkiye’de tecavüze uğrayan bir
kadını konu alan film ya da dizi çekiliyorsa kadın karakter enik gibi
ağlayacağı yerde psikopata bağlayıp tecavüzcüden hesap sorsa? İlla öldürsün
demiyorum zekice bir planla tecavüzcüyü ele güne rezil etse çok mu zor yani
böyle bir senaryo yazmak ve bunu filme çekmek?
Kuyu:
Seviyorsan sevdiğine saygı duy bence
Osman, çok sevdiği komşu kızı Fatma’yı zorla kaçırıp tecavüz
eder, jandarmaların yakaladığı Osman hapse Fatma ise evine gider. Osman’ın
anası Fatma’yı istemeye gelir ama Fatma’nın anası kadını kovar. Kızının istememesi
bir yana Osman, Fatma’nın adını da çıkarmıştır. Hapisten çıkar çıkmaz tekrar
Fatma’yı kaçıran Osman, ikinci defa yakalanır ve hapse atılır. Jandarmalar Fatma’yı
yine baba evine getirir. Ama annesi iki kere dağa kaldırılmış kızı kimse
istemez, Osman’dan kurtulmak istiyorsan kusurlu da olsa biriyle evlenip yuvanı
kur der. Kızı zorla kendinden yaşça büyük bir adama vermeye çalışırlar,
düğünden kaçıp kendini asmaya çalışan Fatma’yı intihardan bir hapishane kaçağı
kurtarır. Kendisini kurtaran adama aşık olan Fatma, adamı jandarmalar vurana
kadar onun peşinden gider. Fakat jandarmalar adamı öldürünce Fatma’ya gene
evinin yolu görünür, kızının kendi isteğiyle bir kanun kaçağının peşinden
gittiğini bilen anası kızı eve almaz ve Fatma kötü yola düşer. Bunu duyan
Osman, hapisten kaçıp Fatma’yı çalıştığı gazinodan kaçırır. Filmin başlangıcı
gibi bitişinde de Osman tarafından kaçırılan Fatma, Hayır’dan anlamayan Osman’a
günlerce ağzını açıp tek kelime etmez. Suları bitince su doldurmak için kuyuya
inen Osman’ın başına civarda bulduğu taşları atmaya başlayan Fatma, kuyuyu
ağzına kadar taşla doldurup Osman’ı öldürdükten sonra kendini asar. Yönetmen Metin
Erksan’ın bir gazete haberinden yola çıkarak çektiği film bir üst maddede anlatmak
istediğim noktaya geliyor. Acık gerçekçi olun, dünya üzerinde tecavüze uğrayan
her kadın aynı şeyi hisseder. Utanır, ağlar, kendini kirlenmiş hatta suçlu
hisseder, intihara kalkışır. Ama aynı kadının içinde tecavüzcüsüne karşı büyük
bir nefrette vardır, Eline fırsat geçse onu bir kaşık suda boğmak ister. Kuyu
örneğinde de görüldüğü gibi Fatma on dördünde onu dağa kaldırıp tecavüz eden
Osman’a olan nefretini içine girdiği kuyuyu ağzına kadar taşla doldurarak
gösteriyor. Ölmesi değil onun yok olmasını istiyor, intikamdan sonraki
rahatlamayla hayatta kimsesiz olduğunu ve yalnızlığını hatırlayan genç kadın
sonra da kendini asıyor. Yönetmenin şimdi çeksem Fatma kendini asmazdı dediği
film, Yeşilçam’ın tecavüzcüye karşı en sert tepkisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder