13 Eylül 2016 Salı

                   Kadınlara Rahat Bir Nefes Aldıran İntikam Filmleri

Maalesef tecavüz, çocuk istismarı dünyanın tüm ülkelerin iğrenç bir gerçeği. Bitmeyen bu iğrençliğe karşı sinema sektöründen kadınların içlerinin yağını eritecek rahatlatıcılıkta filmleri derledim. Filmleri sadece popüler Hollywood sinemasından değil Avrupa’dan Asya’ya kadar ülke sinemalarına açılarak derlemekteki amacım üstte bahsettiğim iğrençliklere karşı verilen kültürel tepkileri ölçmektir. Malum sinema kültürdür ve her sinema, ülke kültürünün olaya bakış açısını gösterir. Amerikan kültürü Rambo kadın figüründen çekinmezken Asya kültüründe kadının intikamını almak genelde aileden bir erkeğe düşüyor. Uzak doğu sinemasında ise kadın ölse de hortlayıp tecavüzcülere musallat olmayı tercih ederken Avrupa sinemasında psikopata bağlayan koca ve baba görmek mümkün. Öte yandan sabi sübyanın da sübyancıya ölümüne tepki gösterdiği filmler de mevcut. İzleyeni ferahlatıp, oh be dedirtecek rahatlatıcılıktaki filmlerden çıkan sonuç alma kadının çocuğun ahını çıkar hadım hadım.

 The Last House On The Left: Benim babam senin babanı döver


Wes Craven’in yazıp yönettiği 1972 yapımı Soldaki Son Ev’in ilk kısmı doğum gününde kanlı bir cinayete kurban giden Mari ve arkadaşının hikayesine odaklanıyor. İkinci kısımda en az birinci kısım kadar kanlı. Çünkü Mari ve arkadaşını kaçırıp zevk için işkence eden psikopatlar ormanda Mari’yi ellerinden kaçırır, olay yerinden kaçmaya çalışırlarken de kaza geçirirler. Yaralı bir halde sığındıkları evse Mari’nin ailesinin evidir, öte yandan yaralı haldeki Mari de güç bela evine gelir. Anne ve babası kızlarının halini görünce psikopata bağlar, ona ve arkadaşına zevk için işkence eden psikopatların evdekiler olduğunu anlayınca da filmin efsane intikam kısmı başlar. Baba doktor olunca cerrahi yeteneklerini konuşturur, en son grup lideri kıvırcığı elindeki elektrikli testereyle köşeye sıkıştırmıştı. 

I Spit On Your Grave: Dokunulmazlık oyununda zor anlar


Yönetmen Meir Zarchi arabasıyla giderken yol kenarında tecavüze uğradığı için şoka girmiş bir kızla karşılaşır, onu hastaneye götüren Zarchi kızın halinden çok etkilenir ve 1978 yapımı en vahşi on film listesine girmiş Mezarına Tüküreceğim filmini çeker. Genç bir yazar olan Jennifer kitabını yazmak için sessizliğe ihtiyaç duyar ve dağ evine gitmek için yola çıkar. Yolda uğradığı benzincideki hayvan ( soldan birinci ) buralardan değilsiniz diye laf açmaya çalışır. Kadın da yazar olduğunu kitabını yazmak için rahat ve sesiz bir ortama ihtiyaç duyduğunu söyler. Bu hayvan ve iki arkadaşı gece kadının evini basar, adamların elinden kurtulan kadını yolda şerefsiz şerif bulur. Kadın şerife başına gelenleri anlatır, şerif kadını evine götürüp etrafı kontrol eder. Bundan sonra olanlar insanda sinir bırakmayacak derecede iğrenç, zavallı kadını tek bulan şerifte kasabadan tanıdığı gençlerle bir olur. Yahu salonda kadına tecavüz ederlerken şerif olacak insanlık müsvettesini kızı arar. Evet, bir de bu hayvan bir kız çocuk babası. Kadının ağzını kapatmalarını emreden şerif bey kızıyla nasılsın canımın içi, ben de seni seviyorum bebeğim, şu anda görevdeyim ama sabah yanında olacağım diye sevgi dolu bir baba gibi konuşur. İnsan özellikle de bu ikiyüzlü iğrenç an karşısında sinirlerine hakim olamıyor. Film boyunca tecavüzcülerin topuna beddualardan beddua beğenirsiniz de en fazla da şerif olacak o hayvana söversiniz. Görevi insanları korumak olan bu hayvan çaresiz buldu diye, yalnız diye kadıncağıza yapılan herşeye göz yumup tecavüzcülerle bir oluyor. Kadın ormana kaçıp bu gelişimini tamamlamamış yaratıklardan kurtulmaya çalışıyor ama başaramıyor. Tecavüze uğramış, dövülmüş, vücudu yara bere içindeki kadının haline bakıp kendilerinden utanacakları yerde olanlar duyulmasın diye zaten ölmek üzere olan kadını öldürmek istiyorlar. Jennifer ise göle atlayıp kayıplara karışıyor, nasıl olsa ölmüştür diye hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etme şıkkını seçen tecavüzcüler ise birkaç hafta sonra doğduklarına pişman oluyor. İntikam için geri dönen Jennifer, kendisine tecavüz edip öldürmeye çalışanlardan intikamını teker teker alıyor. İntikamların hepsi çok iyi de en iyisi tabi ki ikiyüzlülük sınırlarını zorlayan şerif beye biçilen intikam şekliydi.

Teeth: Vagina Dentata!


Dawn’ın bekarete önem veren bir hanım kızımız olarak bekaret gurubuna üyedir. Yalnız üvey ağabeyi olacak manyak hayatı kıza zehreder. Sınıf arkadaşı olacak çemçük ağızlı Ryan ise kızın bekaretini alacağına dair arkadaşlarıyla iddiaya bile girmiştir. Yine birgün bu utanmaz çemçük Dawn’ın etrafında dolaşırken Dawn’a üç yaşından beri hasta olan üvey ağabeyi, Ryan’ı eşek sudan gelene kadar pataklar. Dawn’ın etrafı yeterince sorunlu erkekle dolu değilmiş gibi bir de bekaret gurubunda tanıştığı Tobey adlı sinsi çıkar. Tobey önceleri bence bekaret bir kadının en kutsal hazinesidir ayakları çekerek Dawn’ın gözlerinin önünde yıldızları uçurur. Zavallı kızcağız ay tam hayallerimin erkeği, ben telimle duvağımla Tobey’in olmalıyım diye hayaller kurar. Fakat o ne? Kızı pikniğe davet eden Tobey hadi yüzelim diye tutturur, suya girdiklerinde de rahat durmayan çakal Tobey Nuri Alçovari çakallıklarla saftirik Dawn’ı kandırmaya çalışır. Bak şu mağaranın içinde çok güzel şeyler var, gel göstereyim diye mağaraya tıktığı saf kızceğize tecavüze yeltenir. Fakat ava giderken avlanan Tobey’ın çığlıkları mağarayı inletir, Dawn’ın ağzı yerine başka bir yerinde çıkan dişleri kızı Tobey’in tecavüzünden kurtarır. Film boyunca bende bir anormallik var diye ağlayan Dawn jinekologa gidip muayyene olmak ister fakat muayyene sırasında jinekologun da parmakları kopar. Kızım korkup ağlayacak ne var Allah aşkına, Allah’ın sevdiği kuluymuşsun da mevlam sana doğal koruma vermiş işte. Keşke tüm dişilerde kızlık zarı yerine sendeki dişlerden olsaydı tecavüz oranı sıfıra inerdi.

 One Way: Arkadaşlık yok, dostluk yalan


Reto Salimbeni’nin yazıp yönettiği 2006 yapımı One Way ise aşk, para ve arkadaşı arasında kalıp aşk ve parayı seçen Eddie’nin vicdan azabına odaklanıyor. Bir zahmet vicdan azabı çeksin odun. Zira işinin ehli bir reklamcı olan Eddie bir yandan patronunun güzel kızıyla nişanlıyken bir yandan da iflah olmaz bir çapkındır. Adamın hallenmediği tek kadın, asistanı Angelina da zaten arkadaşıdır. Öte yandan kayın biraderi olacak Anthony de aşırı yükselişini kıskandığı Eddie’den hiç hazzetmediği için adamın açığını arıyor. Bunun için de Eddie’nin peşine adam takmış ve bu sayede de Eddie’nin kardeşini aldattığını öğrenip şantaj için Eddie ve sevgilisinin çarşaf çarşaf fotoğraflarını çektirmiş. Allah’ım Brezilya dizisi gibi entrikalı filmin intikam neresinde dediğinizi duyar gibiyim. Filmde intikamın kralı var sayın seyirciler, şöyle ki ünlü bir hava yolu şirketiyle milyon dolarlık reklam anlaşması yapılmasını sağlayan Eddie’ye kayınpederi yüzde on ortaklık verir. Zaten Eddie’den nefret eden Anthony, babasının teklifiyle küplere biner ve Eddie’nin başarısında büyük payı olan asistanı Angelina’ya tecavüz eder. Kızı garajda ağlarken bulan Eddie de olanları öğrenince arkadaşının yanında olur ve Anthony’ye dava açması için Angelina’yı cesaretlendirir. Fakat Anthony zamanında adam tutup bunun ve sevgilisinin fotoğraflarını çektirdiği için Anthony’nin şantajına boyun eğip arkadaşını mahkemenin ortasında yalnız bırakır. Geçmişinde başka bir tecavüz vakası daha olan Angelina, Anthony’nin mahkemedeki aşağılayıcı tavırları yüzünden iyice çileden çıkar. Filmin en güzel noktası Anthony ve Angelina’nın arabadaki konuşmasıydı. Kadın ve erkeğin tecavüze bakış açısını çok net bir biçimde vurgulayan bu kısımda erkek yaptığının suç olduğunu kabullenmiyor. Bu yüzden de hiçbir vicdan azabı hissetmiyor, çünkü yaptığı şey suç değil. Alt tarafı seksti. Ne yani daha önce hiç sevişmedin mi sanki? diye bağırıyor Anthony kızın suratına. O zaman da Angelina ne hissettiğimi bilmek ister misin? Deyip yaşadığının aynısını Anthony’ye yaşatarak intikamını alıyor.  

American Mary:  Size ufak bir estetik müdahalede bulunalım hocam


Tıbba tapan, doktor olmak için çıldıran Mary evinde aşkla hindi diken bir tıp öğrencisidir. Fakat tıp fakültesi pahalı bir bölümdür ve Marycik faturalarını ödemekte bile zorlanmaktadır. Bir gün gene dersi pür dikkat dinlerken alacaklılar tarafından aranır, kızın telefonla meşgul olduğunu gören disiplin manyağı hocası Dr. Grant küplere biner. Madem dersimi dinlemiyorsun söyle bakalım şu sorunun cevabı ne diye kıza sağlı sollu soruları kurşun gibi yağdırır. Fakat Mary hepsine çatır çatır cevap verir, ders çıkışı derste telefonu çaldığı için hocasından özür diler. Derste kıza on kaplan gücünde kükreyen Dr. Grant da sende başarılı bir cerrah olacak potansiyel var ama kendini daha fazla derse vermelisin çünkü bir cerrahın hata yapma lüksü yok diye kıza öğüt verir. Buraya kadar her şey normal anormal olan kısımsa Mary’nin geçim sıkıntısıyla boğuştuğunu gören ideal hocası Dr. Grant’ın, birkaç hafta sonra pahalı okul kitaplarını alıp üzerine yeni bir steteskop bile alan Mary’i fahişe görünüşlü bir kadınla gördü diye fahişe sanması. Bunun üzerine Dr. Grant, asistanlarından birine evinde yapılacak partiye Mary’i de davet ettirip partide kıza tecavüz eder. Sırf yanında fahişeye benzer bir kadın gördü diye öğrencisini fahişe sanmasını, diğer doktor arkadaşlarıyla kız hakkında dedikodu etmesini bile anlarım da bir insan sırf fahişe diye tecavüzü hak ediyor mu? Film okumak cehalet alır eşeklik baki kalır atasözümüze güzel bir örnek olmuş. Tabi tecavüze uğrayan Mary’nin gösterdiği tepki de alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste denecek cinsten. Araba modifiye eder gibi vücut modifiye etmeye karar veren Mary, arkadaşına kaçırttığı hocasına haklısınız hocam bir cerrahın hata yapma lüksü yok o yüzden tıpta yeni alanım olan vücut modifikasyonunda hata yapmamak için sizi denek olarak kullanacağım der. Cerrahi yeteneklerinden ve hayal gücünden ilham alan Mary, ağzını burnunu deldirmekten bıkıp dilini ayırtmak, alnında boynuz çıkartmak isteyenlerin bir numaralı tercihi olur. Tabi bu yeteneklerini geliştirmesinde hocasının da katkısı yok değil.

Audition : Derine daha derine acımı kazıyayım tenine


Aoyama karısının ölümünden sonra ikinci bir evlilik yapmamıştır. Ama oğlu büyüyüp yavaş yavaş kendi hayatı üzerine odaklanmaya başlayınca, Auyama’nın arkadaşı artık evlenmesinin vakti geldiğini düşünür. Auyama önce bu fikre pek sıcak bakmaz fakat arkadaşı bu konuda ısrarcıdır. Çekecekleri filme kadın oyuncu aradıklarını söyleyip gelecek kadınlardan birini kendine eş olarak seçmesi konusunda Auyama’yı ikna eder. Auyama’ya da bu fikir mantıklı gibi gelir ve arkadaşının teklifini kabul eder. Bunda tuhaf olan ne, adam kendine can yoldaşı arıyormuş, oğlu büyümüş, çocuk yarın öbür gün evlenince babasıyla yaşayacak değil ya? Adam, oğlu evlendikten sonra yalnız mı kalsın? Aslında mantıklı değil mi, sonuçta yalnızlık Allah’a mahsus. Ama Auyama bey yarışmaya katılacak kızların yaşının kendisine değil de oğluna yakın olmasını istiyor, yani abimiz sözde kendisine can yoldaşı arıyor ama kırklarının sonunda olmasına rağmen yirmi otuz yaş aralığında bir kadınla evlenmek istiyor. Allah belasını vermiş midir nedir? Yarışmaya o kadar kız başvurmasına rağmen Auyama abimiz seçe seçe çocukluğunda üvey babasının cinsel istismarına uğradığı için balatayı sıyırmış melek yüzlü şeytanı seçiyor. 

Candy Hard:  Yumurtanın sarısı gitti Jeff’in yarısı


Fotoğrafçı olan Jeff internetten tanışıp buluşmaya gittiği Hayley’in sabinin teki olduğunu görmesine rağmen kızı evine davet etmekten çekinmez. Sen misin on dörtlük sübyanı eve davet eden meğer kız memleketteki tüm sübyancıların listesini tutup evlerine gidince onları teker teker öldüren bir psikopatmış. Jeff bey aman da ne şeker kız, ben bunun evde uygunsuz fotoğraflarını çekerim hihihi diye gülerken Hayley’de bu pis sübyancının ölümüne nasıl intihar süsü versem diye düşünmektedir. Eve vardıklarında Jeff’in içkisine ilaç atan Hayley, bayılınca elini kolunu bağladığı adama daha önce kaç çocuğun uygunsuz fotoğraflarını çektiğini sorar. Jeff önce kabul etmez ama iyice köşeye sıkışınca sübyancı olduğunu kabul eder. Hayley, çıplak fotoğrafları çekildiği için intihar eden küçük kızdan bahsedince Jeff kızın ölümünde bir payı olmadığını söyleyip tüm suçu arkadaşı olan diğer fotoğrafçıya atar. Bilmediği şeyse Hayley’in işkencesinden geçen arkadaşının da suçu Jeff’e atmasıdır. Hayley açık açık onu öldüreceğini, onun gibilerinin yaşamaya hakkı olmadığını Jeff’e söyler. Jeff’te onu vazgeçirmek için adam öldürmenin suç olduğundan bahseder, hapis cezası alacağından belki de idam edileceğinden bahsedip kızı korkutmak ister. Ama Hayley de son derede hazır cevap bir kardeşimizdir ve kendisini korkutmaya çalışan Jeff’e “Bana tecavüz etmeye çalıştığın için kendimi korumaya çalıştığımı söyleyip mahkemede ağlarım, dünya üzerinde tecavüze uğrayan her kadın bana sadece bir dolar gönderse ülkenin en iyi avukatını tutarım!” der. Jeff, kızın söylediklerinden sonra artık kaçacak yeri olmadığını anlar. Jeff’e son teklifini yapan Hayley, eğer intihar edersen sübyancı olduğuna dair tüm delilleri yok ederim. Böylece kimse senin nasıl biri olduğunu bilmez der. Kızın söylediklerinin en mantıklısı olduğunu anlayan Jeff kendini evin çatısından atarak intihar eder ama Hayley verdiği sözü tutmaz. Ölmüş olsa da bir sübyancı sübyancıdır ve insanların bunu bilmeye hakkı var.

The Girl With The Dragon Tattoo: Döverim seni 


Kitapta ayrı dizide ayrı sövülmek kimseye kolay kolay nasip olmaz Nils Bjurman. Ailecek hatta sülalecek toplanıp sövülecek bir karakterde olduğunun farkındasın değil mi? Devlet tarafından vasisi olarak atandığın Asperger sendromlu kıza kendine ait parasını vermek için bile ilişki teklif etmek nasıl bir öküzlüktür? Üstelik ilişki teklifinde bulunduğun kız 1.50 boylarında kırk kilo civarında kız çocuğu görünümlü bir şey, galiba yılda en az iki kez uzak doğu ülkelerini ziyaret eden kuzey ayılarından birisin. Lisbet Asperger sendromundan mustaripti ama sanırım sen de ağır sosyopattın, avukat olup iş yaşamında psikopatlıklar yaptığın için seri katil olmayı es geçmiş bir sosyopattan başka bir şey olamazsın. İki kız çocuğu babasısın ama sübyancı olabiliyorsun demek ki empatiden yoksunsun, devletin sana emanet ettiği sorunlu kıza kötü davranabileceğini düşünüyorsun çünkü o çaresiz. Rahatsızlığından dolayı kendi karalarını vermekte bile özgür olmayan bir kıza kim inanır ki, değil mi? Sen toplum tarafından saygı duyulan bir mesleğe sahipsin ama o çocukluğunda akıl hastanesinde yatmış bir deli, senden şikayetçi olsa kendini çok kolay savunursun. Mahkeme de sana inanır. Neden? Çünkü Lisbeth hasta, o kendi karalarını bile veremiyor. Eğer kendi parasını almak istiyorsa senin iznine ihtiyacı var, izni almak istiyorsa sana ya oral seks yapacak ya da sapık fantezilerini karşılayacak. Sinir kestim ulan senin yüzünden, kızı Emrah’ın anasından beter duruma düşürdün. Kitapta Lisbeth’ten para vermene gerek olmayan bir fahişe diye bahsettiğin kısımda bende beddua bitti ama sende öküzlük bitmedi. Kız alışverişe gidip yiyecek bir şey alacak bankadaki parasını kullanmak için bu hayvanın yanına geliyor, para mı istiyorsun Lisbeth o zaman benim mikrofonu tutacaksın. Kız laptopunu çaldırıyor yenisine ihtiyacı var çünkü işi gereği araştırma yapması lazım. Bjurman beyin yanına gidip durumu anlatıyor, öyle mi o zaman bu gece evime gelmen lazım. Yahu kız borç para filan istemiyor, istediği para zaten kendisine ait sen neyin köpekliğini yapıyorsun? Lisbeth bunun hayvanlıklarına daha fazla dayanamaz ve çantasına gizli kamera yerleştirip avukatın evinin yolunu tutar. Bu sayede adamın sapıklıklarından kurtulacağını sanır, fakat evde sadistçe tecavüze uğrar. Çantasındaki gizli kamera tecavüzü görüntüler, yani kızın adamın tacizlerinden kurtulduğunun garantisi vardır. Ama Lisbeth bununla da yetinmez, bir dövme makinesi alıp avukatın evine gider. Etkisiz hale getirdiği adamın karnına tecavüzcü bir domuz olduğunu yazan Lisbeth, anal seksten hoşlanan avukat beye tecavüz gecesi yaşadığı acının aynısını yaşatır.

 Speak: Siz benim neden sustuğumu nerden bileceksiniz?


Melinda neşeli, kıpır kıpır, on dört yaşında bir genç kızdır. Arkadaşlarıyla gittiği bir partide tanıştığı Andy’nin tecavüzünden sonra şoka giren Melinda polisi arar. Partiyi polis bastığı için okuldaki herkesin nefret odağı olan Melinda, yaşadığı tecavüz olayı üstüne bir de okulda dışlanma yaşadığı için iyice içine kapanır. Kimseyle konuşmayan Melinda, suskunluğu yüzünden okul yönetiminden de tepki görür. Okulun anlayışsız müdür yardımcısının hışmına uğrayıp duran kız, suskunluğu savunma mekanizmasına dönüştürmüştür. Okula yeni gelen resim öğretmeni dışında kimsenin anlamadığı genç kız zor günler geçiredursun tecavüzcü Andy bey utanıp sıkılmadan güle eğlene okulda dolanmaktadır. Hatta zamanında Melinda’nın en yakın arkadaşlarından biri olan kıvırcık Rachel’la çıkmaya başlamıştır. Geçmiş güzel günlerin hatırına arkadaşını uyarmak isteyen Melinda, konuşmasa da bir kağıda yazarak Andy’nin ona tecavüz ettiğini söyler. Kıvırcık önce inanmaz ama sonra kuşkuya kapılıp Andy’ye sorar, hem suçlu hem güçlü utanmaz Andy inkar etse de şüpheden kurtulamayan Rachel durumu diğer kızlara da anlatır. O sırada Andy kudurmuş köpek gibi Melinda’nın peşine düşer ve kızı resim atölyesinde bulur. Melinda’ya hakaret edip saldırmaya kalkan Andy bu sefer yaş tahtaya basar. Bir yıldır fırtına öncesi sessizlik moduna giren genç kız, Andy’ye karşı kasırga gibi yıkıcı olur. Bu sırada Rachel’den tecavüz olayını duyan Melinda’nın eski arkadaşları ellerinde hokey sopalarıyla kızın yardımına koşar. Eline geçirdiği tineri Andy’nin yüzüne boca eden Melinda, karşısında çocuk gibi zırlamaya başlayan Andy’ı bırakıp bitkin bir şekilde koridora çıkar. Filmin sonunda Melinda arkasından öküz gibi neler oluyor diye bağıran anlayışsız ve saçsız müdür yardımcısını ve ona inanmak için biraz geç kalan arkadaşlarını geride bırakıp yürür gider.

Shutter: Boynu altında kalasıca Tun


Mazisi karanlık bir fotoğrafçı müsveddesi olan Tun, kız arkadaşı Jane’yi de alıp okul arkadaşının düğününe gider. Dönüş yolunda Jane bir kadına çarpar ve korkuya kapılır, kadına bakmak ister ama Tun kaçmaları konusunda ısrar eder. Aradan zaman geçer Tun olacak zevat mezuniyet fotoğrafları çekmek için gittiği okulda öğrencilerin fotoğrafını çekerken öğrencilerin arasında karartı görür. Önceleri bunun bir pozlama hatası olduğunu düşünse de büyüteçle bakınca karartının kadın yüzüne benzediğini fark eder. Bundan sonraki günlerde ağzı yüzü kan revan içinde bir korkunçlu kadın, Tun ve sevgilisi Jane’ye musallat olur. Çarptıkları kadının ruhunun kendilerine musallat olduğunu düşünen gençler, araştırmacı gazeteci gibi kazadaki kadın hakkında araştırma yapar ama bir halt bulamazlar. Öte yandan Tun’un okul arkadaşları birer birer intihar etmeye başlar, en son birkaç ay evvel düğününe gittikleri meymenetsiz arkadaşı da intihar eder. Tun ve Jane cenaze evine gittiklerinde adamın perişan olmuş karısı, kocasını intihara sürükleyen şeyin ne olduğunu anlayamadığını, son bir haftadır kocasının kendisini rahatsız eden hayalet bir kadından bahsettiğini söyler. Bahsi geçen kadının kazadaki kadın olduğundan şüphelenen Jane’nin kafası karışır, kadına çarpanın o olmasına rağmen hem Tun hem de arkadaşlarının hayalet bir kadının saldırısına uğramasına anlam veremez. Kafası iyice karışık olan Jane, Tun ve intihar eden üç arkadaşının tek ortak noktasının okulları olduğunu düşünüp sevgilisinin eski okuluna gider. Yıllıklara bakan Jane, ismi Natre olan bir kızın Tun’un çektiği fotoğraftaki karartıya çok benzediğini fark edip Natre’ye ne olduğunu öğrenmek için kızın adresine gider. Bundan sonraki kısım insanın kanını donduracak kadar iğrenç, film boyunca insanı korkudan battaniye altına saklanmaya iten Natre’nin dramına şahit oluyoruz. Okul zamanlarında sessiz ve yabani bir kız olarak adlandırılan Natre ile Tun’un arkadaşları sürekli dalga geçer. Fakat Tun kızla arkadaşlık kurar, Natre ve Tun çıkmaya başlar ama Tun bu gerçeği arkadaşlarından saklar. Tun okul yıllarından beri fotoğraf sevdalısıdır ama gücü profesyonel bir makine almaya yetmez, bunu fark eden Natre çok istediği makineyi Tun’a hediye eder. Bir gün Tun’un mal arkadaşları Natre’nin ders çalıştığı laboratuvarı basıp kızla dalga geçerler, kızı tuhaf buldukları için dalga geçme hakkını kendilerinde bulan bu mal üçlüden biri kıza tecavüze kalkışır. Natre’nin çığlığına koşan Tun olanları görünce kalakalır, Natre ondan yardım isterken kızın üstündeki arkadaşı da Natre’nin olası şikayetini engellemek için ikisinin fotoğrafını çekmesini ister. İşte bu kısımda Tun beyin nasıl bir yaratık olduğunu anlarsınız zira beyefendi yardım isteyen, tecavüze uğramak üzere olan Natre’ye yardım edeceği yerde kız ve arkadaşının fotoğrafını çeker. Hem de kızın hediye ettiği makineyle… Şimdi böyle bir duruma Natre intikam almak için öbür dünyadan gelmesin de ne yapsın değil mi?

Raavan: Alma mazlumun ahını çıkar ustura ustura


Beera halkın gözünde bir Robin Hood olsa da kanunun gözünde bir suçludur. Kast sisteminin üst katlarında yer alan komiser Dev, Beera’yı yakalamayı aklına koymuştur. Fakat bu konuda biraz ileri gidince ortalık karışır, Beera’nın tek kız kardeşi Jamuni’nin düğününü basan polisler Beera’yı yaralar. Beera yakalanmasın diye karışıklık çıkaran halk sayesinde adamları yaralı haldeki Beera’yı kaçırır. Beera’yı kıl payı ellerinden kaçırdıkları için burnundan soluyan komiser yardımcısı Hermant, düğünü basıldığı için bir köşede sinirden ağlayan Jamuni’nin yanına gidip ağabeyin nereye kaçtı diye sorar. Kızın düğünü rezil olmuş, ağabeyi vurulmuş, kocası olacak kavat kaçmış onun derdi başından aşkınken sorulan soru karşısında tepesi atan genç kız, polislerin köpeği yok mu ağabeyimi yakalamak için onların burnunu kullanın diye tersler adamı. Hermant bey de kızı burnundan tuttuğu gibi tutuklar, karakolda tecavüze uğrayan üstüne bir de dalga geçilen Jamuni kendini kuyuya atarak intihar eder. Kardeşinin başına gelenler yüzünden deliye dönen Beera ve adamları Jamuni’nin intikamını almak için komiser Dev’in hanımı Ragini’yi kaçırır. İnancına göre öldürmek için kaçırdığı kişiyi on dört gün içinde öldürmesi gereken Beera, Ragini’ye aşık olduğu için kadını öldüremez. Fakat Ragini’ye aşık olan tek kişi Beera değildir, kocası da kadına aşıktır ve karısını kurtarmak için emrindeki tüm polisleri Beera’nın peşinden gönderir. Bunların içinde Beera’nın kardeşi Jamuini’yi tutuklayan Hermant’ta vardır, Beera’nın adamları aramalar sırasında ormanda kamp kuran Hermant’ı kaçırırlar. Saçları bir ustura yardımıyla törenle kesilen Hermant daha sonra başına kadar kuma gömülür, en son bir öküzün çektiği tahtaya bağlanıp ölmesi için bırakılmıştı. 

İrreversible: Eski koca dehşet saçtı


Rica ederim eski kocalar hep böyle dehşet saçsın, karısına değil karısına musallat olan kenelere karşı olsun. Alex, eski kocası Pierre ve sevgilisi Marcus’la bir partiye katılır. Amacı partide sevgilisi Marcus’a sürpriz yapmaktır, ama adamın çocukça tavırlarına daha fazla dayanamayıp eski kocasına veda ederek partiden ayrılır. Alt geçitten geçtiği sırada bir hayat kadını ve pezevenginin tartıştığını görür, adam bıçak çekince paniğe kapılıp bir an önce geçitten çıkmak ister. Hayat kadını pezevengin elinden kaçarak kurtulur ama o sırada karşısında Alex’si gören adam elindeki bıçakla kadını köşeye sıkıştırır. Sinema tarihinin en net, uzun ve rahatsız edici tecavüz sahnesine sahip film insan olan herkes için rahatsız edici hatta mide bulandırıcı. Ama asıl iğrenç kısım adamın tecavüzden sonra yerden kalkmaya çalışan kadının yüzüne ve karnına sert ve seri tekmeler indirmesi. Alex’e tecavüz ettikten sonra öldürmeye de çalışan adam, kadının ağzını burnunu dağıtıp gittikten sonra ambulans ve polis sirenlerini duyan Pierre ve Marcus, Alex’e olanları öğrenip deliye dönüyor. Gece boyunca Alex’e tecavüz eden adamı sokak sokak arayan ikili zor da olsa adamı pavyondan bozma bir gece kulübünde buluyor. İşte bu kısımdan sonra boşansa bile hala aşık olduğu Alex’in başına gelenler yüzünden psikopata bağlayan Pierre, eline aldığı yangın tüpüyle tecavüzcünün suratını bir güzel dağıtıyor.

La Piel Que Habito: Sarhoştum hatırlamıyorum


Robert’in çok sevdiği güzelliğine aşırı düşkün karısı geçirdiği bir kazadan sonra vücudu yanınca kendini camdan atar. Kadın ölür, daha kötü olanıysa kadın intihar ettiği sırada kızı Norma da bahçede oynamaktadır ve annesinin intiharına şahit olur. Olay sırasında henüz on iki yaşında olan Norma, yaşadığı büyük şoktan sonra psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Kız uzun süre klinikte kalır, doktoru babası Robert’i arayıp Norma’nın sosyalleşmesi gerektiğini söyler. Bunun üzerine babası da kızını yakın bir arkadaşının düğününe götürür. Düğüne davetli olanlardan biri de çapkınlık sınırlarını zorlayan Vincete’dir. Alkolün dibini vurup üstüne bir de uyuşturucu alan Vincete, kenarda sessiz sakin takılan Norma’yı gözüne kestirir. Gençler düğün saatleri ilerleyince arka tarafa geçerler, Norma’nın yanına yaklaşan Vincete kızı guruptan ayırıp tenhaya çeker. On iki yaşından beri insan içine çıkmayan Norma, Vincete’nin niyetini anlamaz. Topuklu ayakkabılarla yürümekte zorlanınca ayakkabıları çıkarıp bunlardan nefret ediyorum elimde olmazsa giymezdim. Hatta kıyafetlerden de nefret ediyorum beni boğuyorlar, elimde olsa hepsini çıkarırdım der. Kızın sözlerini yanlış anlayan kafası zaten bin beş yüz olmuş Vincete, sana yardım edeyim diye kızı soymaya çalışır. Norma’yı zorlayarak ilişkiye girmeye çalışın Vincente, kız bağırınca da ağzını kapar. Refleksle elini ısıran Norma’yı durdurmaya çalışan Vincete başarılı olamayınca kızın başını ağaca çarpar. Norma bayılınca panikle toparlanıp kaçar, Robert yolda motorla üstüne gelen birini görür. Kızını arayan adam Norma’yı ağacın altında, yarı çıplak ve baygın bulur. Kızını ayıltmaya çalışır, ama kızı ayılınca babasını tecavüzcüyle özdeşleştirip çığlık atmaya başlar. Adam kızının tecavüze uğradığına mı yansın yoksa onu bulan babasını tecavüzcüsü sanıp babasından korkmasına mı yansın şaşırmışken bir de üstüne kızı intihar edince iyice krize girer. Vincete’yi kaçırtıp karanlık mağaralara kapatan Robert asıl darbeyi en son indirir ve çocuğu özel kliniğinde ameliyata alır. Ayılınca ilk iş bana ne yaptın diye soran Vincete’e de yanıtı oldukça manidardı: Vajina… 

Ms. 45: Kadının kendi türünden başka düşmanı var mı acaba?


Thana bir moda atölyesinde çalışan dilsiz bir genç kadındır. İçine kapanık, sakin bir kız olan Thana dikkat çekici bir güzelliğe sahiptir. İş çıkışı evine giderken sokak arasında silahlı bir saldırganın tecavüzüne uğrar. Şok içinde evine gider ama evine giren hırsızın de tecavüzüne uğrayan genç kadın hırsızı başına ütü vurarak öldürür. Aynı olayın başına bir daha gelmesine engel olmak için bir silah alan Thana, kendisine yaklaşmaya çalışan her erkeğin ona tecavüz etmeye çalışacağını sanır. İyice psikolojisi bozulan Thana’ya iş yerinde de patronu asılmaktadır. Bir gün iş arkadaşlarıyla gittikleri kafede çapkın bir moda fotoğrafçısının da dikkatini çeken Thana, adamdan kaçmak ister ama ısrarla peşini bırakmayan fotoğrafçıyı da stüdyosunda öldürür. Bu kısımdan sonra Thana’da kayışlar kopar, her gece fahişe gibi giyinip silahını da yanına alan Thana kendisine yaklaşan her erkeği tenhalarda öldürmeye başlar. En son iş arkadaşlarıyla gideceği Noel partisinde toplu erkek katliamı yapmayı planlayan Thana, katliamına başladığı sırada bir adet Playboy tavşanı hanım tarafından bıçaklanarak öldürülür. Elindeki bıçağı penisi simgeler gibi tutan Playboy tavşanı, arkası dönük Thana’yı sırtından bıçakladığında katilini görmek için arkasını dönen Thana’nın yaşadığı hayal kırıklığı dilinin bile çözülmesine yol açar. Kadının son sözleri bile sister olur. Aslında film kökeni on sekizinci yüzyıla kadar uzanan feminizmin neden başarıya ulaşmadığını ve ulaşamayacağını da çok güzel anlatıyor. Sorun kadınlar değil Playboy tavşanı ruhlu kadınlar. Thana’yı öldüren bu embesil, biraz aklını kullansa kadının partidekileri değil de sadece erkekleri öldürmesinden bir anlam çıkarırdı. Hadi o panikte anlamadın diyelim bu durumda kalkıp kadını sırtından bıçaklaman mı gerekir? Yaralasan olmaz mı? Sezar’ı bıçaklayan Brütüs gibi kalleşçe sırtından bıçaklıyor bir de!

Namus: Ve söz Fato ablamızda


Bir çiftlikte kahyalık yapan Ali’nin Zeynep ve Ayşe adında iki güzel kızı vardır. Bir gün çiftlik sahibinin İstanbul’da okuyan sarışın ve şımarık oğlu Orhan, babasının yanına gelir. Çiftlikte sıkıntıdan patlayan Orhan, Zeynep’i görünce onunla gönül eğlendirmek ister. Ama ayılık sınırını zorlayan Orhan kalkıp tenhada kıza tecavüz eder, safım Zeynep’i de babama söylerim evleniriz olur biter diye kandırır. Ama yaz tatili bitince ardına bile bakmada çiftlikten gider, Zeynep’in hamile kalması üzerine kızdan gerçekleri öğrenen çiftlik sahibi Kemal bey oğluna baskı yaparak Zeynep’le evlenmeye razı eder. Kızı düğün hazırlıkları için İstanbul’a götürür ama Kemak bey düğünden önce fenalaşıp ölünce Orhan olacak sarı çiyan düğünden vazgeçer. Zeynep, babası Ali Kahya üzülmesin diye kurmaca da olsa bir evlilik için Orhan’ın ayaklarına kapanır. Ağır meşe palamudu olan Orhan da sırf arkadaşlarını eğlendirmek için bu tertibatı yapar. Ali kızının evlendiğini sanarak mutlu mesut çiftliğe döner ama Orhan başındaki bebek belasından kurtulmak için Zeynep’e pis bir oyun oynar. Kızı evden de atan Orhan mikrobu yüzünden sokaklara düşen Zeynep verem olur, babası kızının başına gelenleri öğrenince onu yanına alır. Orhan’a ait olan çiftlik evinden de ayrılıp iki kızı ve küçük kızının kocasıyla beraber yaşamaya başlar. Çiftlik evini satmak için çiftliğe gelen Orhan, derede su doldururken gördüğü Ayşe’nin peşine takılır. Hamile olan kıza ahırda tecavüze yeltenir, kardeşinin çığlığını duyup hasta yatağından çıkıp gelen Zeynep, Orhan’ın bir tokatla bayılttığı kardeşi Ayşe’ye de tecavüze yeltendiğini görünce deliye döner. Eline geçirdiği kazmayla Orhan’ı öldüren Zeynep, geçte olsa Orhan’dan hem kendinin hem de kardeşinin intikamını alır. Evet biliyorum, aslında film içerdiği ağır melodram yüzünden gerçekçiliğini yitiriyor. Ama üstteki listeyi inceledinizse tecavüze uğrayan kadınlar eğer ölmedilerse aslanlar gibi tecavüzcülere haddini bildiriyor. Tecavüz tüm dünyada var olan iğrenç bir gerçek, bu yüzden de listeyi yaparken sadece popüler Hollywood filmlerinden değil Avrupa’dan Asya’ya kadar pek çok ülkeden bu konuyu işleyen filmleri inceledim. Doğu kökenli filmlerde kadınlar tecavüze uğradıktan sonra genelde intiharı seçiyorlar ve kadının intikamını almak kocasına ya da ağabeyine, babasına filan düşüyor. Asya kökenli filmlerde de aynı durum mevcut sadece intihar eden kadın hortlayıp kendini intihara sürükleyenlerden intikamını alıyor. Hollywood filmlerinde kadın kahramandan çekinmedikleri için tecavüze uğrayan bir kadın Rambo’ya dönüşüp intikamını alıyor. Eğer tecavüze uğrayan kadın öldüyse de onun yerine intikam alacak bir ebeveyn, kardeş, sevgili, koca çıkıyor. Ama Türk sinema ve dizilerine gelince durum biraz farklı Fatma Girik haricinde o da kendisinden çok kardeşini korumak için,  tecavüzcüye karşı aktif tepki gösteren bir kadın yok. Dünyanın her yerinde tecavüze uğrayan kadın aynı şeyleri hissediyor ve tecavüzcüde de aynı hem suçlu hem güçlü olma durumu mevcut. Yani ülkecek sıkıldık artık bu gibi durumlarda zarı zarı ağlayan kadın görmekten. Gazetelerin üçüncü sayfa haberleri eve giren hırsızın tecavüzüne uğrayan nişanlısını terk edenlerle doluyken tecavüze uğrayan karısının yanında olan fantastik kocalar hiç inandırıcı gelmiyor. Ne olurdu yani Türkiye’de tecavüze uğrayan bir kadını konu alan film ya da dizi çekiliyorsa kadın karakter enik gibi ağlayacağı yerde psikopata bağlayıp tecavüzcüden hesap sorsa? İlla öldürsün demiyorum zekice bir planla tecavüzcüyü ele güne rezil etse çok mu zor yani böyle bir senaryo yazmak ve bunu filme çekmek?

Kuyu: Seviyorsan sevdiğine saygı duy bence


Osman, çok sevdiği komşu kızı Fatma’yı zorla kaçırıp tecavüz eder, jandarmaların yakaladığı Osman hapse Fatma ise evine gider. Osman’ın anası Fatma’yı istemeye gelir ama Fatma’nın anası kadını kovar. Kızının istememesi bir yana Osman, Fatma’nın adını da çıkarmıştır. Hapisten çıkar çıkmaz tekrar Fatma’yı kaçıran Osman, ikinci defa yakalanır ve hapse atılır. Jandarmalar Fatma’yı yine baba evine getirir. Ama annesi iki kere dağa kaldırılmış kızı kimse istemez, Osman’dan kurtulmak istiyorsan kusurlu da olsa biriyle evlenip yuvanı kur der. Kızı zorla kendinden yaşça büyük bir adama vermeye çalışırlar, düğünden kaçıp kendini asmaya çalışan Fatma’yı intihardan bir hapishane kaçağı kurtarır. Kendisini kurtaran adama aşık olan Fatma, adamı jandarmalar vurana kadar onun peşinden gider. Fakat jandarmalar adamı öldürünce Fatma’ya gene evinin yolu görünür, kızının kendi isteğiyle bir kanun kaçağının peşinden gittiğini bilen anası kızı eve almaz ve Fatma kötü yola düşer. Bunu duyan Osman, hapisten kaçıp Fatma’yı çalıştığı gazinodan kaçırır. Filmin başlangıcı gibi bitişinde de Osman tarafından kaçırılan Fatma, Hayır’dan anlamayan Osman’a günlerce ağzını açıp tek kelime etmez. Suları bitince su doldurmak için kuyuya inen Osman’ın başına civarda bulduğu taşları atmaya başlayan Fatma, kuyuyu ağzına kadar taşla doldurup Osman’ı öldürdükten sonra kendini asar. Yönetmen Metin Erksan’ın bir gazete haberinden yola çıkarak çektiği film bir üst maddede anlatmak istediğim noktaya geliyor. Acık gerçekçi olun, dünya üzerinde tecavüze uğrayan her kadın aynı şeyi hisseder. Utanır, ağlar, kendini kirlenmiş hatta suçlu hisseder, intihara kalkışır. Ama aynı kadının içinde tecavüzcüsüne karşı büyük bir nefrette vardır, Eline fırsat geçse onu bir kaşık suda boğmak ister. Kuyu örneğinde de görüldüğü gibi Fatma on dördünde onu dağa kaldırıp tecavüz eden Osman’a olan nefretini içine girdiği kuyuyu ağzına kadar taşla doldurarak gösteriyor. Ölmesi değil onun yok olmasını istiyor, intikamdan sonraki rahatlamayla hayatta kimsesiz olduğunu ve yalnızlığını hatırlayan genç kadın sonra da kendini asıyor. Yönetmenin şimdi çeksem Fatma kendini asmazdı dediği film, Yeşilçam’ın tecavüzcüye karşı en sert tepkisi. 













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder