Yeşilçam’da Korku Faktörü
Bizde korku filmine rağbet 2000'lerde arttı, daha öncesinde korku denemeleri yok değil ama sayıca yetersiz. Yani şimdiye kadar böyle sanıyordunuz değil mi? Ama değil, gönlü korkudan yana olan yönetmenlerimiz yirmi beşinci kare misali komedi filminin içine bile korku karesi sığdırmış. İşte Yeşilçam’ın korku filmleri ve içinde korku barındıran kareleri.
Ay sonunu getiremeyen
memurun kabusu ( Atla Gel Şaban )
Kasap, bakkal, manav, oduncu bir olmuş zavallı Niyazi’ye
uykuyu haram etmiş. Şimdi bu adam Fredy’den mi korksun Allah aşkına? Esnaf
Kruger olmuş zaten.
Tarkan filmindeki hilal kaşlı ahtapot (Tarkan
Viking Kanı)
Salaklık mı çocukluk mu artık nedir bilmem, bu tuhaf
ahtapottan çocukken çok korkardım. Büyüyünce bir de utandım bu komik şeyden mi
korktum diye, sonra bir öğrendim ki muşamba ahtapottan korkmayan çocuk yokmuş.
Allah aşkına yönetmen farklı bir teknik mi kullanmış, nedir beynimize bu
ahtapot korkusunu salan? Bildiğin kaşları vardı ahtapotun!
Mahmut abinin en mutlu gününü salyaya boğan zombi gelini
(Milcan)
Bari halaydan sonra kudursaydın kekliğim bakışını atan Mahmut
ağabey, kekliği Milcan’ı kurtarmak için bir türkü tutturup alternatif tıbbın
tüm yollarını da denemişti.
Denizde dehşet yaşatan Oktay (Aile Şerefi)
Javs mısın Oktay, o ne sinsilik? Itır’ı Amerikan
filmlerindeki denizde yüzerken köpek balığıyla karşılaşıp daha çığlığı
basamadan hayvana yem olan kızlara çevirdin.
Cehenneme açılan dolap vasıtasıyla karanlığın içinde beliren
hortlak (Bebek Gibi Maşallah)
Hülya’nın Nihat Ziyalan’a yüz vermesiyle zaten başlı başına
kült bir filmdir. Bir de içinde saklambaç oynayan cesetler, elektrik kesilince
beliren çarşafa dolanmış deliler filan var.
Adamın yaşadığı korku gözlerinden okunuyor.
Senin gözün göz değil Erol abi midye kabuğuna boncuk
yapıştırmışlar yeminle.
Her Türk erkeğinin kaçınılmaz korkusu manitanın babası tabi
ki (Tokatçı)
Babayı almak böyle bir şey olsa gerek.
Ruh çağırmanın tehlikelerini de Yeşilçam’dan
öğrendik (Varyemez)
Ragıp Elibol’un eli soy adından bağımsız olarak pek bol değildir, parası için onu kaçıran gençlerse ona çevresindeki insanların gerçek yüzlerini gösterir.
Beyaz elbise
giyen siyah saçlı kızlardan korkun temasını ilk Yeşilçam işlemiş (Musibet)
2000’li yıllarda Asya korku sineması sayesinde dünyaya
açılan, Hollywood’da uyarlaması çekilen Ringu, kasede aktarılan görüntünün
sırrını çözemeyenin başına bela olan bir musibet kızı odağa alır. Yerli
Sadako’muz ise erkek evlattan bıkmış bir köy ağasının son evladı mendebur kızın
maceralarını konu alır. Evet, yanlış anlamadınız Türkiye gibi ataerkilliğin
zirvesindeki bir ülkede kız evlat isteyip erkek evlatlarını hor gören fantastik
bir babayı da içerisinde barındırdığından Musibet’i ilk Türk fantezi filmi
olarak da sayabiliriz.
Vajinismus sendromlu Ayşe’nin korkunçlu kabusu (İlk Aşk)
Elia Kazan’ın Aşk Bahçesi filminden uyarlama olan 1972 yapımı
İlk Aşk’ta ülkemizde hala güncelliğini koruyan yurdum kızlarının kezbanlığına
karşın yurdum erkeklerinin serbestliğinin yarattığı arz talep dengesizliğinin
sebebiyet verdiği toplumsal çıkmaza sosyolojik, psikolojik ve ekonomik
pencereden bakılıyor. Erkek arkadaşının evlilik öncesi ilişki baskısına maruz
kalan Ayşe önce bunalıma girer. Daha sonra da onu başka bir kadınla basınca
sinir krizi geçirip akıl hastanesine yatırılır. Hastanedeki doktorun bile ondan
faydalanmaya çalıştığını düşünen vajinismus sendromlu Ayşe iyice balatayı
sıyırıp korku dolu kabuslar görmeye başlar.
Küçük Beyin Ölüsü (Namus)
Fatma Girik, Perihan Savaş ve Önder Somer’in oynadığı Namus
filminin üstteki sahnesi bildiğin Şeytan’ın Ölüsü filminin afişi gibi.
Fatma’nın arkasına Perihan’ı koy, eline de kazma yerine elektrikli testere ver. Önder Somer’in oynadığı karakterin de şeytandan farkı yoktu zaten.
Aphrodite’nin rüyasının her yerinden fırlayıp kadına korkudan
uyku uyutmayan Faruk Peker
Bu film sayesinde Faruk Peker’in kadınları denizde, karada ve
havada korkutma potansiyeli olduğu kanıtlanmış oldu.
Sakalı olmadığı için sözü dinlenmeyen Zeki Alasya’nın
mevtayla imtihanı (Beş Milyoncuk Borç Verir Misin?)
Bir bak gözünü seveyim Metin, adam korkudan kısa süreli kekeme oldu yahu.
İlk gençlik korku filmimiz Hababam Sınıfı Tatilde
Odalarında elektrik kesildiği an beliren
kurukafa kızları epey korkutmuştu.
Aşkı için gözlerini ortaya koyan Fatma Girik (Kambur)
Yerini beğenmeyen Sülonun hortum arayışları çabasız çıkınca (Davaro)
İzlerken imam önderliğindeki cemaatin hortlak korkusuyla
koşarak mezarlıktan uzaklaşması ve Memonun sap gibi ortada kalması insanı
güldürüyor fakat aynı olay başıma gelse herhalde benim yardırışım Bold’u aratmazdı.
Bilinçaltımıza yatır korkusu aşılayan Hacı Bumbala (Kanlı
Nigar)
Komedi hafifte dram barındıran Kanlı Nigar’ın yatır sahnesi
adamın kanını donduracak cinsten. Fatma Girik’in boncuk mavisi gözleri ve simsiyah
yüzüyle ortaya gayet korkunç bir görüntü çıkmış. Bir de Fatma Girik sandık gibi
bir şeyin içinden çıkıp havalanıyordu filan. Hacı Bumbala bir nesli bayağı
korkutmuştu.
Çalıkuşu dizisinde çalıların arasından küçük hanım diye
seslenen kadın
Ablacığım sen normal de bir insansın ama galiba korkuyu
yaratan sen değil de yönetmenin korkutucu bir müzik eşliğinde küçük hanım küçük
hanım deyişini tekrar tekrar verip suratına üç dört defa hızlıca zom yapması.
Yeşilçam’da da önce gözlüklüler ölüyormuş
Demek ki her şeyin bir kuralı varmış,
gözlüklü ve şişmanlar ülke fark etmeksizin her korku filminde önce mevta
oluyormuş. Aynı filmdeki Filiz de sarışındı ama o da sevişmeyen ölmez
kuralından dolayı yırttı (öyle böyle değil kadın nikahlı kocasıyla bile
sevişmedi, korku filminde kendini garantiye almak böyle bir şey olsa gerek.)
dadı da şükretsin manava gitmişti yoksa şişko olduğu için gözlüklüden önce o
ölürdü.
Nuri Alço ve Tecavüzcü Coşkun ikilisi
Amerikan korku filmi için bıçaklı duş sahnesi neyse Türk
filmi içinde Nuri Alço’lu gazoz sahnesi odur. Bu memlekette hala gazozdan
korkan kadınlar var. Coşkun’dan bahsetmiyorum bile zira o korku bakımından çok
başka bir yerde. Hani sahnede tüfek varsa o eninde sonunda patlar diye bir
kural var ya işte Coşkun’da öyle. Sahnede görününce ekran başındaki kadınlar
gerim gerim gerilmeye başlıyor.
Geçmiş Zaman Elbiselerindeki dilsiz hizmetçi
Metin Erksan’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendinin
Rüyaları adlı zaman kavramını sorguladığı kitabından uyarladığı film yönetmenin
sanat filmi takıntısını da gözler önüne seriyor. Ahmet aşırı takıntılı bir
gençtir, sevgilisiyle buluşana kadar evinden dışarı çıkmak istemez. Eğer dışarı
çıkarsa başına kötü bir şey geleceği düşüncesine kapılmıştır, ama arkadaşının
ısrarına dayanamayıp dışarı çıkar ve sevgilisiyle buluşma saatini kaçırıp
yetişmek için koşarken kaza geçirir. Kendine geldiğindeyse karşısında resimdeki
kadını bulur. İnsan hizmetçiyi görür görmez filmi de konusunu da unutup o
korkunçlu hizmetçiyi hangi ruh hastası evde tutuyor diye düşünmeye başlıyor.
Hatta hayatı sorguluyor.
Kuşlar dünya kadınlarının korkulu rüyası
Alfred Hitchcocks takıntılı olduğu Tippi Hedren’e Kuşlar
filminin çekimlerinde sahte olması gerekirken canlı kuşları saldırtmış ve
kadını sinirden hastanelik etmiş. Tippi abla Alfred tipimi kaydırdı konulu
röportajında Kuşlar filminde yaşadığı zorlukları, ayrılmak istemesine rağmen
Hitchcocks’un oyunculuk hayatını bitirme tehditleri yüzünden gidemediğini
söylemiş. Tippi abla bence sen git Alfred’in ruhuna mevlit filan okut. Kartal
Tibet’in Müjde Ar ve Türk hanım izleyicilerine yaşattığı travmadan sonra iki üç
martı saldırısıyla kurtulduğuna şükret.
Yahu evladım zaten adın çıkmış, her Allah’ın günü vukuat
çıkarıyorsun. Yalancı çobana dönmüşsün, al işte gerçekten koyunlarını kurt
kaptı ve kimseyi inandıramıyorsun. Üstelik ananın boş boğazlığı yüzünden yan
komşu senin olanı biteni gördüğünü anlayıp önlem için seni temizlemeye gelecek.
Hadi sen çocuksun, ya yan komşununki nasıl bir mallık? Evinde balkondan açmalı
panjur kullanıp adam öldürdün ve şahitte yalancının önde gideni. Sen bu
yumurcağa neden taktın kardeşim? Al karını git paralarla beraber istediğin
yere, altı yaşındaki çocuğu öldüreceğim diye hırslandın filmin sonuna kadar
çocuk hariç herkesi öldürdün.
Film seri olacağı her halinden belli olan katilin ormanda bir kadını öldürmesiyle başlıyor. Esas kahramanımız Meral’in etrafındaki üç erkekte ormandaki katil tanımına uyuyor. Hafif manyak eski takıntısı, kocası ve sevgilisi katil adayıdır ama üçü de katil çıkmaz, meğer işin içinde başka oyunlar dönüyormuş. Meral katil beni kesecek diye üç buçuk atarken katilin onun semtine bile uğradığı yokmuş. Kocası, eski sevgilisi ve yakın arkadaşı fettan sarışın parasının üstüne konmak için Meral’in ödünü patlatma derdindeymiş. Neyse sonunda beyaz atlı Kadir’i geldi de kadını bu manyak ve paragöz üçlünün elinden kurtardı.
Duvara kanla mesaj yazan psikopat maktullü Beni Osman Öldürdü
Osman Fikri Seden’in yazıp yönettiği 1963 yapımı Beni Osman
Öldürdü filmi Öztürk Serengil’in efsane dansıyla açılır. Oyuncu kadrosu da en
az Öztürk Serengil’in dansı kadar renklidir. Türkan Şoray, İzzet Günay, Efgan
Efekan, Muhterem Nur, Sadettin Erbil, Öztürk Serengil’in oynadığı film polisiye
komedi karışımıdır. Filmden akılda kalanlarsa zengin ama mutsuz Vahap beyin
Stieg Larsson’un Milenyum üçlemesindeki Vanger ailesinden beter paragöz ailesi,
kan revan içinde yardım istemek yerine duvara katilinin adını yazan bir kurban,
küçük yaşta geçirdiği bisiklet kazası yüzünden kafadan kontak Tayfur ve komiser
arasında geçen komik ötesi konuşma, İzzet Günay’ın karizması ve Türkan Şoray
ile Rüçhan Adlı’nın yollarının henüz kesişmediğini gösteren öpüşme sahnesidir.
Büyücü Emine ninenin cin çağırma seansı (Kırk Yalan Memiş)
Emine ninenin kafiyeli şiiri, çığlık atarcasına kahkahaları,
senkronize bir şekilde etrafa sıçramaları der susarım.
Hanımın ölüsüyle bir gece (Şehvet Uçurumları)
Güzel karım hortlamasa bari bakışları eşliğinde geçen
saatlerde adamın yüreğine inecek sanırsınız.
Ölmüş karısına ne oldun Handan sorusunu yönelten şuursuz
kocalı Siyahlı Kadın
Ağabeyciğim sen şok oldun da mı sersemledin yoksa bu
doğal halin mi? Eve geliyorsun üç polis var, salona koşuyorsun etraf
darmadağınık, bir bakıyorsun karın üstü örtülmüş bir şekilde hareketsizce
yatıyor. Sense hala karının öldüğünün, evinin cinayet mahalli olduğunun ve
kendinin de birinci dereceden şüpheli olduğunun farkında değilsin. Hala ölmüş
karına “ Ne oldun Handan?” diye soruyorsun. Kadıncağız öldüğünü sana nasıl
ispat etsin?
Macera Yolundaki delinin hunharca gülüşü (Macera Yolu)
Analarını babalarını kandırıp şehirde bisiklet turuna çıkan iki genç kızın yolları içinde katil barındıran bir kasabaya düşer. Zavallı genç kızlar korku filminden hallice bir kasabaya düştükleri yetmiyormuş gibi bir de kasaba girişlerinde üzerlerine at sürüp hunharca gülen kırk altılık ağabeye maruz kalırlar.
Rebecca’nın yerli versiyonu Kıskanç Kadın
Orijinal filmden farklı olarak hizmetçi evin beyinin rahmetli
hanımına değil de beye aşıktır ve deliren kadın evi yakmaz. Filmi orijinaliyle
kıyaslamak biraz vicdansızlık olur zaten, Hollywood bütçesiyle Yeşilçam bütçesi
bir mi nasıl konak yaksınlar? Oyunculuk bazında ele alacak olursak Çolpan
İlhan’ın oynadığı psikopat kahya kadın orijinalini aratmayacak kadar iyi, hatta
kadın orijinalden bile iyi denebilir. İzleyeni tıpkı Rebecca’daki gibi germeyi
başarıyor, hatta filmin sonuna doğru Rebecca’daki kadar olmasa da onun da
Sevda’ya karşı imrenme derecesinden fazla bir beğenisi olduğu hissettiriliyor.
Hani Cüneyt abi olmasa ve devrin şartları elverse kadın uzak akraba filan
dinlemez Sevda’ya lezbiyen bir ilgi duyabilirmiş.
İlk korku filmimiz Çığlık
Resmi olarak ilk korku filmimiz olan Çığlık 1949 yılında
çekilmiş. Senaryosunu Aydın Arakon’un yazdığı film aslen gizem,
gerilim ve poliseye temalı. Ama afişindeki uzaylı görünümlü, kırmızı gözlü
Frankenstein için bile korku kategorisine koyulabilir.
İstanbul semalarında kanat çırpan Drakula
Dünya üzerindeki her Drakula filmi gibi Bram Stoker’in
Kazıklı Voyvoda’nın hayatından esinlendiği Drakula romanından uyarlanmıştır.
Drakula İstanbul’da filmi 1953 yılında Ümit Deniz ve Ali Rıza Seyfi tarafından
senaryolaştırılmış. Ayrıca sivri vampir dişinin kullanıldığı ilk vampir filmi
olma özelliğini de taşıyan Drakula İstanbul’da, 50’ler teknolojisinde çekildiği
düşünülürse başarılı bir film. Eğer internette hakkında dolaşan sis efekti
vermek için tüm set ekibi üçer beşer sigara içti haberi doğruysa emeğe saygı
lafını en fazla hak eden ekip Drakula İstanbul’da ekibidir.
Evlat olsa sevilmez sözünün hayattaki karşılığı Alev ( Kötü Tohum)
El kadar bebe daha ilkokulu bitirmeden canavarca bir ruhla
kasten ve planlayarak iki adam öldürür. Garip anası, çilekeş anası, gadın anası
kızının zerre kadar pişman olmadan cinayetlere karıştığını öğrenince çileden
çıkar. Seni doğuracağıma taş doğursaydım şıkkını seçen ana, kızını ilaçla
zehirledikten sonra intihar eder. Ama kötüye bir şey olmaz sözünü
doğrularcasına midesi yıkanarak kurtulan velet Allah’tan filmin sonunda takdiri
ilahiden kaçamaz.
İlhan Engin’in yazıp yönettiği 1967 yapımı Kadın düşmanı
filmi daha çok psikolojik polisiye yönüyle öne çıkıyor. Mario Bava’nın 1964
yapımı Blood and Black Lace filmiyle benzerlik gösterse de bizimki daha
heyecanlı ve senaryo açısından daha başarılı. Kenan yengesi Oya’ya
çocukluğundan beri hastaca ilgi duymaktadır, hatta nişanlısı Melek bile yengesi
Oya’nın fotokopisi gibidir. Komik ama adamın yıllarca herkesten sakladığı bu
gerçekle yüzleşmesi saçma bir şakayla olur. Nişanlısını evine bırakıp
gidecekken aklına yüzüne bir maske takıp kıza şaka yapmak gelir, ama işler
umduğu gibi gitmez. Melek karşısında onu korkunç bir maskeyle görünce ne
yapacağını şaşırır, kaçmaya çalışırken de ayağı takılıp yere düşer ve başını
çarparak ölür. Normal bir insan bu olay karşısında telaşla cankurtaranı arayıp
yardım çağırır ama Kenan ölmüş nişanlısına tecavüz edip olay yerinden ayrılır.
Sonrada yüzüne bir maske takıp İstanbul gecelerinde kadın avına çıkar.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani isimli romanından
uyarlanan 1976 yapımı Süt Kardeşler filmi Ertem Eğilmez’in yönetmen koltuğunda
oturduğu Türk sinemasının görüp görebileceği en korkunç karakteri içinde
barındırıyor. Film hepimizin gözünden yaş getirecek kadar komik olmasına karşın
Gulyabani ekranda görününce korkmayan yoktur. Hele kendisi ekranda belirmeden
onun gelişini haber veren müzik yok mu, o müzikte en az Gulyabani kadar
korkunçtur.
Alfred Hitchcock’u kıskançlıktan çatlatacak duş sahnesiyle
Alın Yazısı
İran yapımı Gheisar’dan uyarlama Alın Yazısı
efsanevi film müziği ve Cüneyt abimizin Norman Bates’ten daha psikopatça duşta
adam öldürmesiyle akılda kalıyor. Hele bir de Cüneyt abimizin her cinayetten
önce aha şimdi adam öldüreceğim dercesine ayakkabısının topuğuna basışı var ki
onun yeri bambaşka. Gaziantep’ten İstanbul’a göç eden aile memleketteki tarla
meselesini halletsin diye ufak oğlan Haydar’ı memlekete gönderir. Aman Allah’ım
sanki ailenin başına musallat olacak her felaket Haydar’ın İstanbul’dan
ayrılışını bekliyormuş gibi ardı ardına ailenin başına dolu gibi yağmaya başlar.
Önce evin küçük kızı Zeynep arkadaşının ağabeyi sarı Şehmuz’un tecavüzüne
uğrayınca intihar eder, sonra da kardeşinin intikamını almak için Şehmuz’u
öldürmeye giden evin büyük oğlu Osman’ı Şehmuz’un ağabeyleri kereste deposunda
bozuk para gibi harcar. Adam üç günlüğüne evden uzaklaştı, ailenin yarısı
sizlere ömür, Allah muhafaza bir haftalığına filan memlekette kalayım dese
sülalesi yok olacakmış.
Şapkasız ve paltosuz asla mezarından çıkmayan centilmen
hortlaklı Ölüler Konuşmaz Ki
Senaryosunu Yavuz Yalınkılıç’ın kaleme aldığı 1970 yapımı
Ölüler Konuşmaz Ki dağınık senaryosuna rağmen başarılı çekim tekniğiyle öne
çıkıyor. Sanatsal korku filmi bu olsa gerek. Kasabada tekinsiz olarak anılan
konak, konağın sahibinin vasiyetiyle misafirhaneye çevrilmiştir. Konağın
kahyası Hasan ise ürkütücü tavırlar sergileyen bir robot gibidir. Konakta kalanlar
için Hasan tek başına ürkütücü değilmiş gibi bir de her ayın on beşinde
mezarından çıkıp, konakta davudi sesiyle şiir okuyarak adam öldüren hortlak
vardır.
Yeşilçam uyarlaması Şeytan’da korkutan tek sahne (Şeytan)
Hollywood yapımı The Exorcist’ten uyarlama
olan film korkutmaktan uzaktı, yalnız Allah’ı var kadının tavan arasından gelen
seslere bakmak için tavan arasına çıktığı sahnede aniden beliriveren aşçı bey
amca filmin tamamından daha korkutucuydu.
Hiçbir yüz korkunç değil senin yüzünden Gulyabani (Süt
Kardeşler)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder