21 Ağustos 2016 Pazar

                                            Yeşilçam’da Korku Faktörü

Bizde korku filmine rağbet 2000'lerde arttı, daha öncesinde korku denemeleri yok değil ama sayıca yetersiz. Yani şimdiye kadar böyle sanıyordunuz değil mi? Ama değil, gönlü korkudan yana olan yönetmenlerimiz yirmi beşinci kare misali komedi filminin içine bile korku karesi sığdırmış. İşte Yeşilçam’ın korku filmleri ve içinde korku barındıran kareleri.

Ay sonunu getiremeyen memurun kabusu ( Atla Gel Şaban )














Kasap, bakkal, manav, oduncu bir olmuş zavallı Niyazi’ye uykuyu haram etmiş. Şimdi bu adam Fredy’den mi korksun Allah aşkına? Esnaf Kruger olmuş zaten.

Tarkan filmindeki hilal kaşlı ahtapot (Tarkan Viking Kanı)


Salaklık mı çocukluk mu artık nedir bilmem, bu tuhaf ahtapottan çocukken çok korkardım. Büyüyünce bir de utandım bu komik şeyden mi korktum diye, sonra bir öğrendim ki muşamba ahtapottan korkmayan çocuk yokmuş. Allah aşkına yönetmen farklı bir teknik mi kullanmış, nedir beynimize bu ahtapot korkusunu salan? Bildiğin kaşları vardı ahtapotun!

Mahmut abinin en mutlu gününü salyaya boğan zombi gelini (Milcan)


Bari halaydan sonra kudursaydın kekliğim bakışını atan Mahmut ağabey, kekliği Milcan’ı kurtarmak için bir türkü tutturup alternatif tıbbın tüm yollarını da denemişti.

Denizde dehşet yaşatan Oktay (Aile Şerefi)


Javs mısın Oktay, o ne sinsilik? Itır’ı Amerikan filmlerindeki denizde yüzerken köpek balığıyla karşılaşıp daha çığlığı basamadan hayvana yem olan kızlara çevirdin. 

Cehenneme açılan dolap vasıtasıyla karanlığın içinde beliren hortlak (Bebek Gibi Maşallah) 


Hülya’nın Nihat Ziyalan’a yüz vermesiyle zaten başlı başına kült bir filmdir. Bir de içinde saklambaç oynayan cesetler, elektrik kesilince beliren çarşafa dolanmış deliler filan var.

 Limonfobik ağır abiye poker masasında Çin işkencesi (Korkusuz Korkak)



Adamın yaşadığı korku gözlerinden okunuyor.

 Erol Taş’ın her an fırlayacakmış gibi duran takma gözü (Ali Baba Ve Kırk Haramiler)




Senin gözün göz değil Erol abi midye kabuğuna boncuk yapıştırmışlar yeminle.

Her Türk erkeğinin kaçınılmaz korkusu manitanın babası tabi ki (Tokatçı)




Babayı almak böyle bir şey olsa gerek.

Ruh çağırmanın tehlikelerini de Yeşilçam’dan öğrendik (Varyemez)


Ragıp Elibol’un eli soy adından bağımsız olarak pek bol değildir, parası için onu kaçıran gençlerse ona çevresindeki insanların gerçek yüzlerini gösterir.

Beyaz elbise giyen siyah saçlı kızlardan korkun temasını ilk Yeşilçam işlemiş (Musibet)


2000’li yıllarda Asya korku sineması sayesinde dünyaya açılan, Hollywood’da uyarlaması çekilen Ringu, kasede aktarılan görüntünün sırrını çözemeyenin başına bela olan bir musibet kızı odağa alır. Yerli Sadako’muz ise erkek evlattan bıkmış bir köy ağasının son evladı mendebur kızın maceralarını konu alır. Evet, yanlış anlamadınız Türkiye gibi ataerkilliğin zirvesindeki bir ülkede kız evlat isteyip erkek evlatlarını hor gören fantastik bir babayı da içerisinde barındırdığından Musibet’i ilk Türk fantezi filmi olarak da sayabiliriz.

Vajinismus sendromlu Ayşe’nin korkunçlu kabusu (İlk Aşk)




Elia Kazan’ın Aşk Bahçesi filminden uyarlama olan 1972 yapımı İlk Aşk’ta ülkemizde hala güncelliğini koruyan yurdum kızlarının kezbanlığına karşın yurdum erkeklerinin serbestliğinin yarattığı arz talep dengesizliğinin sebebiyet verdiği toplumsal çıkmaza sosyolojik, psikolojik ve ekonomik pencereden bakılıyor. Erkek arkadaşının evlilik öncesi ilişki baskısına maruz kalan Ayşe önce bunalıma girer. Daha sonra da onu başka bir kadınla basınca sinir krizi geçirip akıl hastanesine yatırılır. Hastanedeki doktorun bile ondan faydalanmaya çalıştığını düşünen vajinismus sendromlu Ayşe iyice balatayı sıyırıp korku dolu kabuslar görmeye başlar.

Küçük Beyin Ölüsü (Namus)


Fatma Girik, Perihan Savaş ve Önder Somer’in oynadığı Namus filminin üstteki sahnesi bildiğin Şeytan’ın Ölüsü filminin afişi gibi. Fatma’nın arkasına Perihan’ı koy, eline de kazma yerine elektrikli testere ver. Önder Somer’in oynadığı karakterin de şeytandan farkı yoktu zaten.

Aphrodite’nin rüyasının her yerinden fırlayıp kadına korkudan uyku uyutmayan Faruk Peker



Bu film sayesinde Faruk Peker’in kadınları denizde, karada ve havada korkutma potansiyeli olduğu kanıtlanmış oldu.

Sakalı olmadığı için sözü dinlenmeyen Zeki Alasya’nın mevtayla imtihanı (Beş Milyoncuk Borç Verir Misin?)


Bir bak gözünü seveyim Metin, adam korkudan kısa süreli kekeme oldu yahu.

İlk gençlik korku filmimiz Hababam Sınıfı Tatilde 


Odalarında elektrik kesildiği an beliren kurukafa kızları epey korkutmuştu.

Aşkı için gözlerini ortaya koyan Fatma Girik (Kambur)


Yahu bu nasıl bir korku sahnesidir kardeş? Kadir İnanır’ın gözleri olması gereken yerdeki boşluk mu desem Fatma Girik’in gözünü çıkardığı kısım mı desem? Ayrıca o ne biçim göz öyle sadece korkutmadı içimizi de kaldırdı.

Yerini beğenmeyen Sülonun hortum arayışları çabasız çıkınca (Davaro)


İzlerken imam önderliğindeki cemaatin hortlak korkusuyla koşarak mezarlıktan uzaklaşması ve Memonun sap gibi ortada kalması insanı güldürüyor fakat aynı olay başıma gelse herhalde benim yardırışım Bold’u aratmazdı.

Bilinçaltımıza yatır korkusu aşılayan Hacı Bumbala (Kanlı Nigar)


Komedi hafifte dram barındıran Kanlı Nigar’ın yatır sahnesi adamın kanını donduracak cinsten. Fatma Girik’in boncuk mavisi gözleri ve simsiyah yüzüyle ortaya gayet korkunç bir görüntü çıkmış. Bir de Fatma Girik sandık gibi bir şeyin içinden çıkıp havalanıyordu filan. Hacı Bumbala bir nesli bayağı korkutmuştu.

Çalıkuşu dizisinde çalıların arasından küçük hanım diye seslenen kadın



Ablacığım sen normal de bir insansın ama galiba korkuyu yaratan sen değil de yönetmenin korkutucu bir müzik eşliğinde küçük hanım küçük hanım deyişini tekrar tekrar verip suratına üç dört defa hızlıca zom yapması. 

Yeşilçam’da da önce gözlüklüler ölüyormuş




Demek ki her şeyin bir kuralı varmış, gözlüklü ve şişmanlar ülke fark etmeksizin her korku filminde önce mevta oluyormuş. Aynı filmdeki Filiz de sarışındı ama o da sevişmeyen ölmez kuralından dolayı yırttı (öyle böyle değil kadın nikahlı kocasıyla bile sevişmedi, korku filminde kendini garantiye almak böyle bir şey olsa gerek.) dadı da şükretsin manava gitmişti yoksa şişko olduğu için gözlüklüden önce o ölürdü.

Nuri Alço ve Tecavüzcü Coşkun ikilisi


Amerikan korku filmi için bıçaklı duş sahnesi neyse Türk filmi içinde Nuri Alço’lu gazoz sahnesi odur. Bu memlekette hala gazozdan korkan kadınlar var. Coşkun’dan bahsetmiyorum bile zira o korku bakımından çok başka bir yerde. Hani sahnede tüfek varsa o eninde sonunda patlar diye bir kural var ya işte Coşkun’da öyle. Sahnede görününce ekran başındaki kadınlar gerim gerim gerilmeye başlıyor.

Geçmiş Zaman Elbiselerindeki dilsiz hizmetçi


Metin Erksan’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendinin Rüyaları adlı zaman kavramını sorguladığı kitabından uyarladığı film yönetmenin sanat filmi takıntısını da gözler önüne seriyor. Ahmet aşırı takıntılı bir gençtir, sevgilisiyle buluşana kadar evinden dışarı çıkmak istemez. Eğer dışarı çıkarsa başına kötü bir şey geleceği düşüncesine kapılmıştır, ama arkadaşının ısrarına dayanamayıp dışarı çıkar ve sevgilisiyle buluşma saatini kaçırıp yetişmek için koşarken kaza geçirir. Kendine geldiğindeyse karşısında resimdeki kadını bulur. İnsan hizmetçiyi görür görmez filmi de konusunu da unutup o korkunçlu hizmetçiyi hangi ruh hastası evde tutuyor diye düşünmeye başlıyor. Hatta hayatı sorguluyor.

Kuşlar dünya kadınlarının korkulu rüyası


Alfred Hitchcocks takıntılı olduğu Tippi Hedren’e Kuşlar filminin çekimlerinde sahte olması gerekirken canlı kuşları saldırtmış ve kadını sinirden hastanelik etmiş. Tippi abla Alfred tipimi kaydırdı konulu röportajında Kuşlar filminde yaşadığı zorlukları, ayrılmak istemesine rağmen Hitchcocks’un oyunculuk hayatını bitirme tehditleri yüzünden gidemediğini söylemiş. Tippi abla bence sen git Alfred’in ruhuna mevlit filan okut. Kartal Tibet’in Müjde Ar ve Türk hanım izleyicilerine yaşattığı travmadan sonra iki üç martı saldırısıyla kurtulduğuna şükret.

 Yan komşunun karısını rontgenleyeyim derken cinayete şahit olmak


Yahu evladım zaten adın çıkmış, her Allah’ın günü vukuat çıkarıyorsun. Yalancı çobana dönmüşsün, al işte gerçekten koyunlarını kurt kaptı ve kimseyi inandıramıyorsun. Üstelik ananın boş boğazlığı yüzünden yan komşu senin olanı biteni gördüğünü anlayıp önlem için seni temizlemeye gelecek. Hadi sen çocuksun, ya yan komşununki nasıl bir mallık? Evinde balkondan açmalı panjur kullanıp adam öldürdün ve şahitte yalancının önde gideni. Sen bu yumurcağa neden taktın kardeşim? Al karını git paralarla beraber istediğin yere, altı yaşındaki çocuğu öldüreceğim diye hırslandın filmin sonuna kadar çocuk hariç herkesi öldürdün.

 Meral Zeren’in film boyunca yaşadığı katil kim gerilimi




Film seri olacağı her halinden belli olan katilin ormanda bir kadını öldürmesiyle başlıyor. Esas kahramanımız Meral’in etrafındaki üç erkekte ormandaki katil tanımına uyuyor. Hafif manyak eski takıntısı, kocası ve sevgilisi katil adayıdır ama üçü de katil çıkmaz, meğer işin içinde başka oyunlar dönüyormuş. Meral katil beni kesecek diye üç buçuk atarken katilin onun semtine bile uğradığı yokmuş. Kocası, eski sevgilisi ve yakın arkadaşı fettan sarışın parasının üstüne konmak için Meral’in ödünü patlatma derdindeymiş. Neyse sonunda beyaz atlı Kadir’i geldi de kadını bu manyak ve paragöz üçlünün elinden kurtardı.

Duvara kanla mesaj yazan psikopat maktullü Beni Osman Öldürdü



Osman Fikri Seden’in yazıp yönettiği 1963 yapımı Beni Osman Öldürdü filmi Öztürk Serengil’in efsane dansıyla açılır. Oyuncu kadrosu da en az Öztürk Serengil’in dansı kadar renklidir. Türkan Şoray, İzzet Günay, Efgan Efekan, Muhterem Nur, Sadettin Erbil, Öztürk Serengil’in oynadığı film polisiye komedi karışımıdır. Filmden akılda kalanlarsa zengin ama mutsuz Vahap beyin Stieg Larsson’un Milenyum üçlemesindeki Vanger ailesinden beter paragöz ailesi, kan revan içinde yardım istemek yerine duvara katilinin adını yazan bir kurban, küçük yaşta geçirdiği bisiklet kazası yüzünden kafadan kontak Tayfur ve komiser arasında geçen komik ötesi konuşma, İzzet Günay’ın karizması ve Türkan Şoray ile Rüçhan Adlı’nın yollarının henüz kesişmediğini gösteren öpüşme sahnesidir. 

Büyücü Emine ninenin cin çağırma seansı (Kırk Yalan Memiş)



Emine ninenin kafiyeli şiiri, çığlık atarcasına kahkahaları, senkronize bir şekilde etrafa sıçramaları der susarım.


Hanımın ölüsüyle bir gece (Şehvet Uçurumları)




Güzel karım hortlamasa bari bakışları eşliğinde geçen saatlerde adamın yüreğine inecek sanırsınız.

Ölmüş karısına ne oldun Handan sorusunu yönelten şuursuz kocalı Siyahlı Kadın 




Ağabeyciğim sen şok oldun da mı sersemledin yoksa bu doğal halin mi? Eve geliyorsun üç polis var, salona koşuyorsun etraf darmadağınık, bir bakıyorsun karın üstü örtülmüş bir şekilde hareketsizce yatıyor. Sense hala karının öldüğünün, evinin cinayet mahalli olduğunun ve kendinin de birinci dereceden şüpheli olduğunun farkında değilsin. Hala ölmüş karına “ Ne oldun Handan?” diye soruyorsun. Kadıncağız öldüğünü sana nasıl ispat etsin?

Macera Yolundaki delinin hunharca gülüşü (Macera Yolu)



Analarını babalarını kandırıp şehirde bisiklet turuna çıkan iki genç kızın yolları içinde katil barındıran bir kasabaya düşer. Zavallı genç kızlar korku filminden hallice bir kasabaya düştükleri yetmiyormuş gibi bir de kasaba girişlerinde üzerlerine at sürüp hunharca gülen kırk altılık ağabeye maruz kalırlar. 

Rebecca’nın yerli versiyonu Kıskanç Kadın




Orijinal filmden farklı olarak hizmetçi evin beyinin rahmetli hanımına değil de beye aşıktır ve deliren kadın evi yakmaz. Filmi orijinaliyle kıyaslamak biraz vicdansızlık olur zaten, Hollywood bütçesiyle Yeşilçam bütçesi bir mi nasıl konak yaksınlar? Oyunculuk bazında ele alacak olursak Çolpan İlhan’ın oynadığı psikopat kahya kadın orijinalini aratmayacak kadar iyi, hatta kadın orijinalden bile iyi denebilir. İzleyeni tıpkı Rebecca’daki gibi germeyi başarıyor, hatta filmin sonuna doğru Rebecca’daki kadar olmasa da onun da Sevda’ya karşı imrenme derecesinden fazla bir beğenisi olduğu hissettiriliyor. Hani Cüneyt abi olmasa ve devrin şartları elverse kadın uzak akraba filan dinlemez Sevda’ya lezbiyen bir ilgi duyabilirmiş. 


İlk korku filmimiz Çığlık




Resmi olarak ilk korku filmimiz olan Çığlık 1949 yılında çekilmiş. Senaryosunu Aydın Arakon’un yazdığı film  aslen gizem, gerilim ve poliseye temalı. Ama afişindeki uzaylı görünümlü, kırmızı gözlü Frankenstein için bile korku kategorisine koyulabilir. 

İstanbul semalarında kanat çırpan Drakula




Dünya üzerindeki her Drakula filmi gibi Bram Stoker’in Kazıklı Voyvoda’nın hayatından esinlendiği Drakula romanından uyarlanmıştır. Drakula İstanbul’da filmi 1953 yılında Ümit Deniz ve Ali Rıza Seyfi tarafından senaryolaştırılmış. Ayrıca sivri vampir dişinin kullanıldığı ilk vampir filmi olma özelliğini de taşıyan Drakula İstanbul’da, 50’ler teknolojisinde çekildiği düşünülürse başarılı bir film. Eğer internette hakkında dolaşan sis efekti vermek için tüm set ekibi üçer beşer sigara içti haberi doğruysa emeğe saygı lafını en fazla hak eden ekip Drakula İstanbul’da ekibidir. 

Evlat olsa sevilmez sözünün hayattaki karşılığı Alev ( Kötü Tohum)



El kadar bebe daha ilkokulu bitirmeden canavarca bir ruhla kasten ve planlayarak iki adam öldürür. Garip anası, çilekeş anası, gadın anası kızının zerre kadar pişman olmadan cinayetlere karıştığını öğrenince çileden çıkar. Seni doğuracağıma taş doğursaydım şıkkını seçen ana, kızını ilaçla zehirledikten sonra intihar eder. Ama kötüye bir şey olmaz sözünü doğrularcasına midesi yıkanarak kurtulan velet Allah’tan filmin sonunda takdiri ilahiden kaçamaz. 

Kız arkadaşına şaka yaparken öldüren gencin seriye bağladığı Kadın Düşmanı


İlhan Engin’in yazıp yönettiği 1967 yapımı Kadın düşmanı filmi daha çok psikolojik polisiye yönüyle öne çıkıyor. Mario Bava’nın 1964 yapımı Blood and Black Lace filmiyle benzerlik gösterse de bizimki daha heyecanlı ve senaryo açısından daha başarılı. Kenan yengesi Oya’ya çocukluğundan beri hastaca ilgi duymaktadır, hatta nişanlısı Melek bile yengesi Oya’nın fotokopisi gibidir. Komik ama adamın yıllarca herkesten sakladığı bu gerçekle yüzleşmesi saçma bir şakayla olur. Nişanlısını evine bırakıp gidecekken aklına yüzüne bir maske takıp kıza şaka yapmak gelir, ama işler umduğu gibi gitmez. Melek karşısında onu korkunç bir maskeyle görünce ne yapacağını şaşırır, kaçmaya çalışırken de ayağı takılıp yere düşer ve başını çarparak ölür. Normal bir insan bu olay karşısında telaşla cankurtaranı arayıp yardım çağırır ama Kenan ölmüş nişanlısına tecavüz edip olay yerinden ayrılır. Sonrada yüzüne bir maske takıp İstanbul gecelerinde kadın avına çıkar. 


Alfred Hitchcock’u kıskançlıktan çatlatacak duş sahnesiyle Alın Yazısı




İran yapımı Gheisar’dan uyarlama Alın Yazısı efsanevi film müziği ve Cüneyt abimizin Norman Bates’ten daha psikopatça duşta adam öldürmesiyle akılda kalıyor. Hele bir de Cüneyt abimizin her cinayetten önce aha şimdi adam öldüreceğim dercesine ayakkabısının topuğuna basışı var ki onun yeri bambaşka. Gaziantep’ten İstanbul’a göç eden aile memleketteki tarla meselesini halletsin diye ufak oğlan Haydar’ı memlekete gönderir. Aman Allah’ım sanki ailenin başına musallat olacak her felaket Haydar’ın İstanbul’dan ayrılışını bekliyormuş gibi ardı ardına ailenin başına dolu gibi yağmaya başlar. Önce evin küçük kızı Zeynep arkadaşının ağabeyi sarı Şehmuz’un tecavüzüne uğrayınca intihar eder, sonra da kardeşinin intikamını almak için Şehmuz’u öldürmeye giden evin büyük oğlu Osman’ı Şehmuz’un ağabeyleri kereste deposunda bozuk para gibi harcar. Adam üç günlüğüne evden uzaklaştı, ailenin yarısı sizlere ömür, Allah muhafaza bir haftalığına filan memlekette kalayım dese sülalesi yok olacakmış.


Şapkasız ve paltosuz asla mezarından çıkmayan centilmen hortlaklı Ölüler Konuşmaz Ki




Senaryosunu Yavuz Yalınkılıç’ın kaleme aldığı 1970 yapımı Ölüler Konuşmaz Ki dağınık senaryosuna rağmen başarılı çekim tekniğiyle öne çıkıyor. Sanatsal korku filmi bu olsa gerek. Kasabada tekinsiz olarak anılan konak, konağın sahibinin vasiyetiyle misafirhaneye çevrilmiştir. Konağın kahyası Hasan ise ürkütücü tavırlar sergileyen bir robot gibidir. Konakta kalanlar için Hasan tek başına ürkütücü değilmiş gibi bir de her ayın on beşinde mezarından çıkıp, konakta davudi sesiyle şiir okuyarak adam öldüren hortlak vardır. 


Yeşilçam uyarlaması Şeytan’da korkutan tek sahne (Şeytan)




Hollywood yapımı The Exorcist’ten uyarlama olan film korkutmaktan uzaktı, yalnız Allah’ı var kadının tavan arasından gelen seslere bakmak için tavan arasına çıktığı sahnede aniden beliriveren aşçı bey amca filmin tamamından daha korkutucuydu.


Hiçbir yüz korkunç değil senin yüzünden Gulyabani (Süt Kardeşler)



Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani isimli romanından uyarlanan 1976 yapımı Süt Kardeşler filmi Ertem Eğilmez’in yönetmen koltuğunda oturduğu Türk sinemasının görüp görebileceği en korkunç karakteri içinde barındırıyor. Film hepimizin gözünden yaş getirecek kadar komik olmasına karşın Gulyabani ekranda görününce korkmayan yoktur. Hele kendisi ekranda belirmeden onun gelişini haber veren müzik yok mu, o müzikte en az Gulyabani kadar korkunçtur. 


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder