Karikatürden Televizyona Aşırı Hayalperest Bediş’in
Karşılıksız Aşkı Oktay’ı Canından Bezdirdiği Dizi Çılgın Bediş ve Dizinin Bediş
Kadar Çılgın Karakterleri
Karikatürist Özden
Öğrük’ün 1976 yılında Gırgır dergisi için çizmeye başladığı bir karikatür
karakteri olan Bediş’in 1996 yılında televizyonda gençlik dizisine evrilmiş
hali olan Çılgın Bediş, Bediş isimli bir karakterin maceralarını anlatıyor.
Dizi tarihinin en itici başrol karakteri olan Bediş, eğri
oturup doğru konuşmak gerekirse tam bir ruh hastasıydı. Hayır mecaz olarak
söylemiyorum Bediş cidden bir ruh hastasıydı. Bediş hayaller kurup bu hayallere
kendisi de inanır ve hayalinde sevgilisi olarak gördüğü Oktay’ı kafede başka bir
kızla gördü diye hem kıza hem Oktay’a etmediğini bırakmazdı. Oktay bunu dava
etse mahkeme sadece uzaklaştırma vermez üzerine bir de Bediş’i akıl hastanesine
filan kapatırdı. Bir de bu itici karakter sanki sevimliymiş gibi gösterilirdi
ama ne bileyim bir George Bush bir Donald Tramp ne kadar sevimliyse Bediş de o
kadar sevimliydi. Şirinler’in Gargamel’i bile bundan daha sevimliydi. Kız
resmen ruh hastasıydı ve bize sanki örnek bir karakter gibi gösteriliyordu.
Sevgili Bediş hayranları kendilerini sadece beş dakikalığına Oktay yerine
koyarlarsa ne demek istediğimi daha iyi anlarlar. Düşünün ki bir erkek var.
Aranızda hiçbir ilişki yok, daha önce sevgili filan da değilsiniz. Bir erkek
arkadaşınızla kafede oturuyorsunuz ve bu çocuk gelip sanki kırk yıllık sevgiliniz
gibi kafanızdan aşağı kola döküyor. Resmen taciz. Şimdi anladınız mı neden
Bediş’in çılgın değil de itici bir karakter olduğunu?
Ruh ve Sinir Hastalıklarına kapatılması gereken hayalperest
ve itici Bediş
Bediş dizi boyunca kanımın ısınmadığı bir karakterdi zaten
ben bu diziyi sırf Banu için izliyordum. Reel hayattan çok hayal dünyasında
yaşayan Bediş, Oktay’dan hoşlanıyordu. Buraya kadar sorun yok ama Bediş, sanki
Oktay gerçek hayatta sevgilisiymiş ya da aralarında bir şey varmış gibi çocuğu
sürekli taciz ediyor. Üstüne başına bir şeyler döküyordu. Oktay’a inat olsun
diye Recep’le çıkmasına diyecek söz bulamıyorum da dizinin ilerleyen
bölümlerinde yakışıklılık konusunda Oktay’a rakip olarak Cenk geliyordu.
Bediş’in bu itici hali yapımcıyı da mı kıl etmiş bilmem dizinin başında Bediş’e
karşı hiçbir olumlu duygusu olmayan Oktay, Bediş’e karşı bir şeyler hissetmeye
başlar. Bu arada dizinin diğer yakışıklısı Cenk’te ne hikmetse Bediş’ten
hoşlanmaktadır. Oktay bunları takip eder ve Bediş bunu fark edince çıkıp yüzsüz
yüzsüz “Ya sen kimsin, ne hakla beni takip ediyorsun? Rahat bıraksana bizi!”diye çemkirir. Sen kimdin de zamanında çocuğun başından aşağı kola döktün ruh
hastası diye ekrana bağırası geliyordu insanın. İşte Bediş bu kadar leş bir
karakterdi.
Her bölüm kafasına kola çorba dökülüp masanın başına
geçirildiği talihsiz Oktay
Doksanların en yakışıklılarından Cenk Torun’un canlandırdığı
Oktay karakteri üstte de değindiğim gibi Bediş isimli ruh hastasından çok çekti.
Bi de bi bölüm annesi babası buna ne zaman evleneceksin filan diye soruyor ve
gezip tozduğu kızların evinin kadını çocuklarının anası olamayacağından
bahsediyordu ki, ne zaman evleneceğini sorduğu oğulları da daha lise öğrencisi.
Gezdiği kızlara bok atıp ideal diye gösterilen de ruh hastası Bediş. Evet
kapılarına konulan bebeği alıp sanki Oktay’la ikisinin çocuğuymuş gibi
Oktaylara gidip çocuğun anasının fenalık geçirmesine sebep olan Bediş. Hayalle
gerçeği ayırt edemeyip hayali gerçek sandığı için başka bir kızla gördüğü
Oktay’ın kafasından aşağı kola çorba döken Bediş. Bu diziden sonra Cenk
Torun’un televizyona uzun bi ara vermesini çok iyi anlıyorum valla Oktay
karakterinden sonra bir süre başını dinleyip hayatı filan sorgulamıştır. Yıldız
Tilbe’nin delikanlım klibiyle hayatımıza girip çoğu 90lar genç kızını kendine
aşık eden Oktay hala bir çok yaşıtını sinir edecek kadar yakışıklı. Bi de
hanımı bildiğin Serenay Sarıkaya’nın fotokopisi gibi.
Bediş’in aşk defteri bayağı kabarık arkadaşı Mükü
Bedişgilin kız grubunun cilvelisi Mükü’nün sevgili listesi
bayağı kabarıktı. Son sevgilisi spor salonunda tanıştığı bodyci bir elemandı.
Çocuk o kadar vasıfsızdı ki adını bile hatırlamıyorum. Mükü ile alakalı dizide
hatırladığım en komik olay ise Zeynep’le giderlerken karşılarına bir çocuk
çıkar ve Mükü’ye çıkma teklif eder. Mükü de galiba yanında Zeynep var diye
çocuğa ben senin bildiğin kızlardan değilim der. Çocuk da peki diyerek gider,
Mükü arkasından koşup ay ne olurdu yani biraz ısrar etseydin diye çocuğun
arkasından bakakalmıştı.
Erkek Fatma karakterinin dizideki karşılığı Zeynep
Bence Bediş’in kız grubunun en güzel ve tarz üyesi olan
Zeynep grubun delikanlı kızıydı. Aşık oldu diye benimle dalga geçecekler,
yakışmaz filan gibi saçma ötesi fikirleri vardı ve bu yüzden ağlıyordu filan.
Motorcu sevgilisi olmasa garanti dizinin lezbiyen karakteri diyecektim. Çünkü
kadınca olan hiçbir şeyden hazzetmez, sürekli oğlum diye konuşur ve Mükü’yü
şıpsevdi bir tip diye sürekli eleştirirdi. Bediş’in sevgilisi Cenk, bunu taciz
etmişti, ben kalkıp yumruğu patlatacak sandım. Sapık Cenk’in eline çatalı
batırmakla yetinip bu olaydan sonra kanser olmuştu.
Kız grubunun zeki ama saf üyesi aşırı komik ve memesiz Banu
Dizinin açık ara en sempatik ve güldüren üyesi olan Banu,
grubun zeki olduğu kadar da saf üyesiydi. Savaş’a karşı duyduğu platonik aşkla
dizi boyunca Savaş’ın peşinden koşarak güldürmüştü. Banu hakkında izleyicilerin
aklından çıkamayan bir nokta varsa o da memesinin küçük oluşundan çok
çekmesiydi. Bi kere kızlar birini dövmekten bahsediyordu Banu da bunu memenin
vurarak büyüyeceği şeklinde algılayıp Mükü’ye tokadı anladım da kendi memene
nasıl tekme atıyorsun ki diye sorarak kızın gülme krizine girmesine neden
olmuştu. Savaş’ın icat ettiği bir hapı içip göğsü hızla büyümeye başlayınca
göğsünü gere gere ortamlara girişi ve sattığı cakayı altından saksı takıp harem
odasında salınan Hürrem Sultan atamamıştı. Tabi ilaç daha denenmediği için Banu’nun
memesinin büyümesi devam etmiş ve ilk başta Emily Ratajkowski seviyesinde olan
memeleri Pamela Anderson seviyesini de geçip Diyarbakır karpuzu boyutlarına
gelince Banu’nun korkuyla Savaş feryatlarıyla ortalığı yıkması hala akıllarda. Bi
de gene Savaş’ın icat ettiği ve zengin olma hayalleriyle Bediş’in babası Orhan’ın
da ortak olduğu bir tavuk vardı. Banu erkeğin kalbine giden yol kalbinden geçer
diye milyarlık tavuğu kesip Savaş’a tavuklu pilav yapmıştı. Efsanevi ses tonu,
duşta saatlerce kalıp şarkı söylemesi ve tv tarihine adını altın harflerle
yazdırmasına sebebiyet veren yananı görür Allah şarkısı eşliğinde süt banyosu
yapışıyla hatırlanan Banu resmen dizinin dinamosuydu.
Bediş’in arkadaşları içinde en vasıfsız olanı kıvırcık Ayşegül
Bedişgilin kız grubunun en vasıfsız üyesi olan Ayşegül aslında
hoş kızdı güzel kızdı da diğer arkadaşları kadar entrikalı bir hayatı yoktu. Ne
Mükü gibi aşk hayatı ile gündemdeydi ne de Zeynep gibi triplere giriyordu. Banu
gibi absürtlükler de yaşamıyordu kafeci sevgilisi Selami ile mutlu mesut ve
sade bir ilişki yaşıyordu. Kesin liseyi bitirdikten sonra Selami’yle evlenip üç
çocuk doğurarak evinin kadını olmuştur.
Banu’nun biricik aşkı mucit Savaş
Dizinin bir diğer zeki üyesi olan Savaş, başrol olduğu için
dizide en az üç erkek tarafından sevilmek zorunda olan Bediş karakterine karşı
platonik hisler beslediği için Banu’nun aşkına karşılık vermiyordu. Oysa Banu’yla
olsa ne güzel iki zeka küpü takılıp Nobel fizik kimya biyoloji ödülünü bile
alabilirlerdi. En yakın arkadaşı olsa da Bediş mevzundan dolayı Oktay’ı az
kıskanmadı. İlk bölümler anne babasının kavgalarından çok dertliydi ve evi terk
etmişti. Banu’nun Pikachu, Oktay’ın Ash olduğu fantastik Bediş hayalinde Brock
olmuşluğu vardı.
Zeynep’in motorcu sevgilisi Buğra
Dizinin erkek Fatma’sı Zeynep’in motorcu sevgilisi Buğra’nın
kaza yapıp sakat kalma riskinin olduğu bi bölüm vardı. Zeynep’e sakat kalırsam
beni bırakır mısın filan diyordu. Zeynep’i çok sevse de bu laftan şekilci olduğunu
anladığımız Buğra kardeşimiz beni hafiften irite etmişti. Güzel kız sakat
kalırsam beni terk eder özgüvensizliği de yaşamış olabilir de ne bileyim itici
bir laftı. Ne yani kendisi bir kaza geçirse ve bir tarafında bir kusur kalsa
sevgilisi Zeynep’i terk mi edecekti ki böyle bir laf ediyor?
Kıvırcık Ayşegül’ün kafe işleten sevgilisi Selami
Ayşegül’ün kendisi gibi sessiz sakin sevgilisi Selami, Savaş
ve Oktay’la arkadaştı. Annesi ve babasının kavgasından bıkan Savaş’a kafede
kalacak yer vermesiyle bir aferin alırken ne zaman evleneceksin diye darladığı
Oktay’la konuşurken Oktay’ın şimdiye kadarki kız arkadaşları için kaşar tarzı
laf etmesiyle nice feministi kendine sövdürmüştür. Bi kere lise öğrencisi Oktay
neden evlenecek kız baksın ve bu seni niye ilgilendiriyor? İkinci olarak Oktay’ın
kız arkadaşlarının ahlakını sorgulayacağına henüz reşit olmayan bir lise
öğrencisiyle çıkan kendi karakterini sorgula!
Mükü’nün spor salonunda tanıştığı bodyci sevgilisi
Ay bu çocuk dizinin en vasıfsız üyesiydi. Arnold gibi vücudu olması
dışında bir özelliği yoktu. Mükü’yle spor salonunda tanışmışlardı. Çocuk o
kadar düz ve vasıfsızdı ki bir sinefil olarak dizinin adını hatırlamadığım tek
üyesi.
Bediş’in eski sevgilisi dizinin Richie Rich’i Recep
Bediş’in Oktay’ı kıskandırmak için çıktığı ama karakterini
odun bulup terk ettiği eski sevgilisi Recep, Bediş’in ne kadar itici bir
karakter olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bi de bu çocuk bayağı zengindi. Bediş’le
ilk buluşmaya son model arabayla gelip kız sıkıldım deyince yatla gezelim filan
diyordu. Bediş iyice sıkılıp bari sonbahar yağmurunda yürüyelim diye tutturunca
kızla yürüdükleri yol boyunca mal varlığının listesini çıkaracak kadar da
maldı. Sokakta yürürken bile buralar eskiden hep dutluktu der gibi a buralar
eskiden bizimdi filan diyordu. Bi de ufak bir bilgi Recep karakterini
canlandıran Selçuk Sonat, Bediş’in annesini canlandıran Selma Sonat ve Yeşilçam’ın
yakışıklı jönü Orçun Sonat’ın oğluydu. Bediş’e yakın olayım diye Banucuğun
duygularıyla oynamasıysa onu da en az Bediş kadar itici bir karakter yapıyordu.
Bediş’in talihsiz anne ve babası
Ne diyebilirim ki Bediş gibi bir çocuğa sahip olmak için
zamanında ne kötülük ettiler acaba, kimin tavuğuna kışt deyip hangi ağzı
dualının bedduasını aldılar ki? Zaten Orhan’ın babası Necmi de bayağı itici bir
tipti. Herhalde Bediş de dedesine çekti. Çünkü annesi Canan da babası Orhan da
gayet normal insanlardı. Bir de Orhan’ın bir şampuan reklamında oynadığı bölüm
vardı. Tüm aile televizyon başına geçip heyecanla reklamı bekliyordu ve
beklenen reklam gelip çatmıştı. Herhalde tv tarihinin de en anti reklamı olacak
reklamda Orhan’ın keline zom yapıp siz de bu adam gibi kel kalmak
istemiyorsanız bizim şampuanımızı kullanın tarzı bir şeydi. En çok gülense öz
babası Necmi beydi, böyle baba düşman başına!
Aşırı kıskanç eski hanfendilerden Mefaret hanım ve Bediş’in
çapkın dedesi Necmi bey
Necmi beyin kadrolu sevgilisi Mefaret hanım iki buçuğuncu
baharını niye Necmi gibi bir çapkınla yaşıyordu ki? Necmi Mefaret hanımı
severdi tamam da gözü dışarıdaydı. Özellikle de genç kızlara zaafı vardı. Zaten
zamanında da çok çapkınmış ve malını mülkünü karı kızla yiyip tüketmiş kala
kala da Bediş’lerin yaşadığı ev kalmış. Hani böyle bir adamla senin işin ne
Mefaretçiğim? Öte yandan Necmi bey de tüm çapkınlığına rağmen Mefoş dediği
Mefaret’ten ölümüne korkardı. Hele bir de Handan mevzu vardı ki aman evlerden
ırak.
Necmi beyin çok param var diye kandırdığı olmayan altınların
peşindeki fettan Handan
Handan aslında bir psikoloğun yanında çalışan kendi halinde
bir sekreterdi. Necmi bey psikoloğa gelip kıza yazdı. Tabi o yaşta bir kadının
dedesi yaşında adama bakmayacağını Necmi bey de bildiği için Handan’ı ben çok
zenginim altınlarım var filan diye kandırdı. Bu da dizi boyunca altınlara
konacağım diye Necmi beye sülük gibi yapışıp durdu. Bu uğurda Mefaret’le az
kavga etmemişti. Tabi Mefaret bir buna vuruyorsa iki de Necmi beye vurmayı asla
es geçmezdi.
Bediş’lerin gündelikçisi kapıcı Durali’nin peşinde koşmaktan
helak olduğu Hacer
Bedişlere temizliğe gelen Hacer’den genç 90 60 90lık bir
viktoria secret meleği değil diye Necmi bey hiç hazzetmese de kapıcı Durali
kendisinin hastasıydı. Bu uğurda Hacer’in az dayağını yemeyen Durali ve Hacer
ikilisi Game Of Thrones’in Briene ve Tormund’unun yerli malı haftasında
tüketilen versiyonu mu desem başlangıç seviyesi mi desem öyle bir şeydi işte.
Oktay’ın anne ve babası
Oktay bunların tek çocuğuydu bu yüzden o da Bediş gibi
şımarıktı, tabi asla Bediş iticiliğine sahip değildi. Bir ara Oktay’ın
babasının işleri bozulmuştu da Oktay ailesine yardım için çalışmaya bile
başlamıştı. Hatta annesinin dediğine göre ev işlerinde annesine bile yardım
ediyordu Oktay. Yani tebrikler hem yakışıklı hem de düzgün karakterli bir evlat
yetiştirmişsiniz.
Kızların basket takımının Koçu ve okul müdüresi Nazıma hanım
Dizinin başlarında birbirleri için ideal bir çift olan ve
herkesin de yakında evlenirler gözüyle baktığı bu ikili daha sonra Nazıma’nın
saçma sapan bir karaktere sokulmasıyla ilişkileri jet hızıyla biten bir ikili
olarak beni sinir etmişti. Yani senaristin amacını anlayamamıştım. İkiliyi önce
birbirlerinden etkilenen bir çift gibi gösterip sonra Nazıma’yı neredeyse
çatlak, yaşı geçkince kız kurusu triplerine sokmanın manası neydi?
Banu’nun annesi Asuman hanım ve ikinci eşi bakkal Remzi
Banu’nun annesi Asuman ve babasının çok kötü bir evliği
varmış. Bu yüzden Banu da babasından pek hazzetmez. Gerçi adamın da
hazzedilecek bir yanı yok. Banu’nun annesiyle evlenirken Almanya’da başka bir
kadınla da ilişkisi varmış. Yani bari bi halt yiyeceksin kadından boşan! Çünkü Banu
ve kız kardeşinin ilk kez görüştüğü bir bölüm vardı aralarındaki yaş farkı çok
azdı. Boşandığı eşi Asuman’a nafaka vermeyip kızı Banu’yu da maddi yönden zora
sokuyordu. Kadınla sürekli tartışıyorlardı, Banu’nun kardeşinden duyduğuna göre
Almanya’daki eşiyle de kavga ediyormuş. Yani sorun adamda. Neyse efendim Asuman
hanım böyle leş bir adamdan boşandıktan sonra ikinci baharını bakkal Remzi
beyle yaşıyor. Adam hem romantik hem de kadına saygı duyuyor, seviyor. Öte yandan
şair ruhlu da, gerçi kadına okuduğu bakkal dükkanı romantizmindeki şiiri Asuman’ı
da memnun etmemişti de eski kocası olacak odunun yanında Remzi bey resmen Romeo’nun
Türkçe dil yüklenmiş hali gibiydi.
Okul kapıcısı Abdül
Kızların lisenin kapıcısı olan Abdül dizinin komediyi
arttıran üyesiydi. Dizinin bir bölümünde Nazıma hanım bunu işten çıkarmıştı. Abdül
de kendi halinde pankartlarla filan eylem yapıyordu. Bunu gören Zeynep
arkadaşlarına da söyleyip Abdül’e öğrencilerin de destek vermesini sağlıyor. Nazıma
hanımın zayıf yanı olan Koç da işin içine girince Nazıma ikna oluyor ve Abdül
işine geri dönüyordu.
Bedişler’in apartmanın yaman kapıcısı Durali ile bakkal
Remzi’nin çırağı Bitirim
İkilinin arasında resimde gördüğünüz gibi bir ilişki vardı. Bakkalın
ispiyoncu çırağı Bitirim, ustasının planlarını para karşılığı çakal kapıcı
Durali’ye anlatıyordu. Zaten bu çırak Bitirim tam bir üçkağıtçıydı. İleride dolandırıcı
olacağının sinyallerini veriyordu. İnsanları kandırmaya çalışan bu itici velet
beş yumurta isteyen birine gidip bak bu bir diye elinde tuttuğu yumurtayı
alacaklının eline verince bu iki deyip bi yumurtayı cebe indirmeye çalışırdı. Durali
desen Kemal Sunal’ın Kapıcılar Kralı filmindeki Sait karakterinden beri var
olan açıkgözlüğü dolandırıcılığa yakın kapıcı ekolündendi. Temizlikçi Hacer’e
sülük gibi yapışıp kadından az dayak yemeyen Durali’nin hafızalardan çıkmayan
repliğiyse sakalını
sıvazlayıp garrışşmaa deyişiydi.
Bediş’in babasının baş belası Nesrin
Ay bu kız da Orhan’ın iş yerinde çalışıyordu ve boyu kadar
kızı olan babası yaşındaki adama asılıyordu. Orhan kırmadan mesafe koymaya
çalışıp aralarındaki yaş farkını belli etmeye çalışarak kızım filan diyordu
buna ama ona rağmen adama sülük gibi yapışarak bir Handan iticiliğine sahipti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder