17 Nisan 2019 Çarşamba


Karikatürden Televizyona Aşırı Hayalperest Bediş’in Karşılıksız Aşkı Oktay’ı Canından Bezdirdiği Dizi Çılgın Bediş ve Dizinin Bediş Kadar Çılgın Karakterleri

   Karikatürist Özden Öğrük’ün 1976 yılında Gırgır dergisi için çizmeye başladığı bir karikatür karakteri olan Bediş’in 1996 yılında televizyonda gençlik dizisine evrilmiş hali olan Çılgın Bediş, Bediş isimli bir karakterin maceralarını anlatıyor.


Dizi tarihinin en itici başrol karakteri olan Bediş, eğri oturup doğru konuşmak gerekirse tam bir ruh hastasıydı. Hayır mecaz olarak söylemiyorum Bediş cidden bir ruh hastasıydı. Bediş hayaller kurup bu hayallere kendisi de inanır ve hayalinde sevgilisi olarak gördüğü Oktay’ı kafede başka bir kızla gördü diye hem kıza hem Oktay’a etmediğini bırakmazdı. Oktay bunu dava etse mahkeme sadece uzaklaştırma vermez üzerine bir de Bediş’i akıl hastanesine filan kapatırdı. Bir de bu itici karakter sanki sevimliymiş gibi gösterilirdi ama ne bileyim bir George Bush bir Donald Tramp ne kadar sevimliyse Bediş de o kadar sevimliydi. Şirinler’in Gargamel’i bile bundan daha sevimliydi. Kız resmen ruh hastasıydı ve bize sanki örnek bir karakter gibi gösteriliyordu. Sevgili Bediş hayranları kendilerini sadece beş dakikalığına Oktay yerine koyarlarsa ne demek istediğimi daha iyi anlarlar. Düşünün ki bir erkek var. Aranızda hiçbir ilişki yok, daha önce sevgili filan da değilsiniz. Bir erkek arkadaşınızla kafede oturuyorsunuz ve bu çocuk gelip sanki kırk yıllık sevgiliniz gibi kafanızdan aşağı kola döküyor. Resmen taciz. Şimdi anladınız mı neden Bediş’in çılgın değil de itici bir karakter olduğunu?

Ruh ve Sinir Hastalıklarına kapatılması gereken hayalperest ve itici Bediş


Bediş dizi boyunca kanımın ısınmadığı bir karakterdi zaten ben bu diziyi sırf Banu için izliyordum. Reel hayattan çok hayal dünyasında yaşayan Bediş, Oktay’dan hoşlanıyordu. Buraya kadar sorun yok ama Bediş, sanki Oktay gerçek hayatta sevgilisiymiş ya da aralarında bir şey varmış gibi çocuğu sürekli taciz ediyor. Üstüne başına bir şeyler döküyordu. Oktay’a inat olsun diye Recep’le çıkmasına diyecek söz bulamıyorum da dizinin ilerleyen bölümlerinde yakışıklılık konusunda Oktay’a rakip olarak Cenk geliyordu. Bediş’in bu itici hali yapımcıyı da mı kıl etmiş bilmem dizinin başında Bediş’e karşı hiçbir olumlu duygusu olmayan Oktay, Bediş’e karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Bu arada dizinin diğer yakışıklısı Cenk’te ne hikmetse Bediş’ten hoşlanmaktadır. Oktay bunları takip eder ve Bediş bunu fark edince çıkıp yüzsüz yüzsüz “Ya sen kimsin, ne hakla beni takip ediyorsun? Rahat bıraksana bizi!”diye çemkirir. Sen kimdin de zamanında çocuğun başından aşağı kola döktün ruh hastası diye ekrana bağırası geliyordu insanın. İşte Bediş bu kadar leş bir karakterdi.

Her bölüm kafasına kola çorba dökülüp masanın başına geçirildiği talihsiz Oktay


Doksanların en yakışıklılarından Cenk Torun’un canlandırdığı Oktay karakteri üstte de değindiğim gibi Bediş isimli ruh hastasından çok çekti. Bi de bi bölüm annesi babası buna ne zaman evleneceksin filan diye soruyor ve gezip tozduğu kızların evinin kadını çocuklarının anası olamayacağından bahsediyordu ki, ne zaman evleneceğini sorduğu oğulları da daha lise öğrencisi. Gezdiği kızlara bok atıp ideal diye gösterilen de ruh hastası Bediş. Evet kapılarına konulan bebeği alıp sanki Oktay’la ikisinin çocuğuymuş gibi Oktaylara gidip çocuğun anasının fenalık geçirmesine sebep olan Bediş. Hayalle gerçeği ayırt edemeyip hayali gerçek sandığı için başka bir kızla gördüğü Oktay’ın kafasından aşağı kola çorba döken Bediş. Bu diziden sonra Cenk Torun’un televizyona uzun bi ara vermesini çok iyi anlıyorum valla Oktay karakterinden sonra bir süre başını dinleyip hayatı filan sorgulamıştır. Yıldız Tilbe’nin delikanlım klibiyle hayatımıza girip çoğu 90lar genç kızını kendine aşık eden Oktay hala bir çok yaşıtını sinir edecek kadar yakışıklı. Bi de hanımı bildiğin Serenay Sarıkaya’nın fotokopisi gibi.  

Bediş’in aşk defteri bayağı kabarık arkadaşı Mükü


Bedişgilin kız grubunun cilvelisi Mükü’nün sevgili listesi bayağı kabarıktı. Son sevgilisi spor salonunda tanıştığı bodyci bir elemandı. Çocuk o kadar vasıfsızdı ki adını bile hatırlamıyorum. Mükü ile alakalı dizide hatırladığım en komik olay ise Zeynep’le giderlerken karşılarına bir çocuk çıkar ve Mükü’ye çıkma teklif eder. Mükü de galiba yanında Zeynep var diye çocuğa ben senin bildiğin kızlardan değilim der. Çocuk da peki diyerek gider, Mükü arkasından koşup ay ne olurdu yani biraz ısrar etseydin diye çocuğun arkasından bakakalmıştı.

Erkek Fatma karakterinin dizideki karşılığı Zeynep


Bence Bediş’in kız grubunun en güzel ve tarz üyesi olan Zeynep grubun delikanlı kızıydı. Aşık oldu diye benimle dalga geçecekler, yakışmaz filan gibi saçma ötesi fikirleri vardı ve bu yüzden ağlıyordu filan. Motorcu sevgilisi olmasa garanti dizinin lezbiyen karakteri diyecektim. Çünkü kadınca olan hiçbir şeyden hazzetmez, sürekli oğlum diye konuşur ve Mükü’yü şıpsevdi bir tip diye sürekli eleştirirdi. Bediş’in sevgilisi Cenk, bunu taciz etmişti, ben kalkıp yumruğu patlatacak sandım. Sapık Cenk’in eline çatalı batırmakla yetinip bu olaydan sonra kanser olmuştu.

Kız grubunun zeki ama saf üyesi aşırı komik ve memesiz Banu


Dizinin açık ara en sempatik ve güldüren üyesi olan Banu, grubun zeki olduğu kadar da saf üyesiydi. Savaş’a karşı duyduğu platonik aşkla dizi boyunca Savaş’ın peşinden koşarak güldürmüştü. Banu hakkında izleyicilerin aklından çıkamayan bir nokta varsa o da memesinin küçük oluşundan çok çekmesiydi. Bi kere kızlar birini dövmekten bahsediyordu Banu da bunu memenin vurarak büyüyeceği şeklinde algılayıp Mükü’ye tokadı anladım da kendi memene nasıl tekme atıyorsun ki diye sorarak kızın gülme krizine girmesine neden olmuştu. Savaş’ın icat ettiği bir hapı içip göğsü hızla büyümeye başlayınca göğsünü gere gere ortamlara girişi ve sattığı cakayı altından saksı takıp harem odasında salınan Hürrem Sultan atamamıştı. Tabi ilaç daha denenmediği için Banu’nun memesinin büyümesi devam etmiş ve ilk başta Emily Ratajkowski seviyesinde olan memeleri Pamela Anderson seviyesini de geçip Diyarbakır karpuzu boyutlarına gelince Banu’nun korkuyla Savaş feryatlarıyla ortalığı yıkması hala akıllarda. Bi de gene Savaş’ın icat ettiği ve zengin olma hayalleriyle Bediş’in babası Orhan’ın da ortak olduğu bir tavuk vardı. Banu erkeğin kalbine giden yol kalbinden geçer diye milyarlık tavuğu kesip Savaş’a tavuklu pilav yapmıştı. Efsanevi ses tonu, duşta saatlerce kalıp şarkı söylemesi ve tv tarihine adını altın harflerle yazdırmasına sebebiyet veren yananı görür Allah şarkısı eşliğinde süt banyosu yapışıyla hatırlanan Banu resmen dizinin dinamosuydu.

Bediş’in arkadaşları içinde en vasıfsız olanı kıvırcık Ayşegül


Bedişgilin kız grubunun en vasıfsız üyesi olan Ayşegül aslında hoş kızdı güzel kızdı da diğer arkadaşları kadar entrikalı bir hayatı yoktu. Ne Mükü gibi aşk hayatı ile gündemdeydi ne de Zeynep gibi triplere giriyordu. Banu gibi absürtlükler de yaşamıyordu kafeci sevgilisi Selami ile mutlu mesut ve sade bir ilişki yaşıyordu. Kesin liseyi bitirdikten sonra Selami’yle evlenip üç çocuk doğurarak evinin kadını olmuştur.

Banu’nun biricik aşkı mucit Savaş


Dizinin bir diğer zeki üyesi olan Savaş, başrol olduğu için dizide en az üç erkek tarafından sevilmek zorunda olan Bediş karakterine karşı platonik hisler beslediği için Banu’nun aşkına karşılık vermiyordu. Oysa Banu’yla olsa ne güzel iki zeka küpü takılıp Nobel fizik kimya biyoloji ödülünü bile alabilirlerdi. En yakın arkadaşı olsa da Bediş mevzundan dolayı Oktay’ı az kıskanmadı. İlk bölümler anne babasının kavgalarından çok dertliydi ve evi terk etmişti. Banu’nun Pikachu, Oktay’ın Ash olduğu fantastik Bediş hayalinde Brock olmuşluğu vardı.

Zeynep’in motorcu sevgilisi Buğra


Dizinin erkek Fatma’sı Zeynep’in motorcu sevgilisi Buğra’nın kaza yapıp sakat kalma riskinin olduğu bi bölüm vardı. Zeynep’e sakat kalırsam beni bırakır mısın filan diyordu. Zeynep’i çok sevse de bu laftan şekilci olduğunu anladığımız Buğra kardeşimiz beni hafiften irite etmişti. Güzel kız sakat kalırsam beni terk eder özgüvensizliği de yaşamış olabilir de ne bileyim itici bir laftı. Ne yani kendisi bir kaza geçirse ve bir tarafında bir kusur kalsa sevgilisi Zeynep’i terk mi edecekti ki böyle bir laf ediyor?

Kıvırcık Ayşegül’ün kafe işleten sevgilisi Selami


Ayşegül’ün kendisi gibi sessiz sakin sevgilisi Selami, Savaş ve Oktay’la arkadaştı. Annesi ve babasının kavgasından bıkan Savaş’a kafede kalacak yer vermesiyle bir aferin alırken ne zaman evleneceksin diye darladığı Oktay’la konuşurken Oktay’ın şimdiye kadarki kız arkadaşları için kaşar tarzı laf etmesiyle nice feministi kendine sövdürmüştür. Bi kere lise öğrencisi Oktay neden evlenecek kız baksın ve bu seni niye ilgilendiriyor? İkinci olarak Oktay’ın kız arkadaşlarının ahlakını sorgulayacağına henüz reşit olmayan bir lise öğrencisiyle çıkan kendi karakterini sorgula!

Mükü’nün spor salonunda tanıştığı bodyci sevgilisi


Ay bu çocuk dizinin en vasıfsız üyesiydi. Arnold gibi vücudu olması dışında bir özelliği yoktu. Mükü’yle spor salonunda tanışmışlardı. Çocuk o kadar düz ve vasıfsızdı ki bir sinefil olarak dizinin adını hatırlamadığım tek üyesi.

Bediş’in eski sevgilisi dizinin Richie Rich’i Recep


Bediş’in Oktay’ı kıskandırmak için çıktığı ama karakterini odun bulup terk ettiği eski sevgilisi Recep, Bediş’in ne kadar itici bir karakter olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bi de bu çocuk bayağı zengindi. Bediş’le ilk buluşmaya son model arabayla gelip kız sıkıldım deyince yatla gezelim filan diyordu. Bediş iyice sıkılıp bari sonbahar yağmurunda yürüyelim diye tutturunca kızla yürüdükleri yol boyunca mal varlığının listesini çıkaracak kadar da maldı. Sokakta yürürken bile buralar eskiden hep dutluktu der gibi a buralar eskiden bizimdi filan diyordu. Bi de ufak bir bilgi Recep karakterini canlandıran Selçuk Sonat, Bediş’in annesini canlandıran Selma Sonat ve Yeşilçam’ın yakışıklı jönü Orçun Sonat’ın oğluydu. Bediş’e yakın olayım diye Banucuğun duygularıyla oynamasıysa onu da en az Bediş kadar itici bir karakter yapıyordu.

Bediş’in talihsiz anne ve babası


Ne diyebilirim ki Bediş gibi bir çocuğa sahip olmak için zamanında ne kötülük ettiler acaba, kimin tavuğuna kışt deyip hangi ağzı dualının bedduasını aldılar ki? Zaten Orhan’ın babası Necmi de bayağı itici bir tipti. Herhalde Bediş de dedesine çekti. Çünkü annesi Canan da babası Orhan da gayet normal insanlardı. Bir de Orhan’ın bir şampuan reklamında oynadığı bölüm vardı. Tüm aile televizyon başına geçip heyecanla reklamı bekliyordu ve beklenen reklam gelip çatmıştı. Herhalde tv tarihinin de en anti reklamı olacak reklamda Orhan’ın keline zom yapıp siz de bu adam gibi kel kalmak istemiyorsanız bizim şampuanımızı kullanın tarzı bir şeydi. En çok gülense öz babası Necmi beydi, böyle baba düşman başına!

Aşırı kıskanç eski hanfendilerden Mefaret hanım ve Bediş’in çapkın dedesi Necmi bey


Necmi beyin kadrolu sevgilisi Mefaret hanım iki buçuğuncu baharını niye Necmi gibi bir çapkınla yaşıyordu ki? Necmi Mefaret hanımı severdi tamam da gözü dışarıdaydı. Özellikle de genç kızlara zaafı vardı. Zaten zamanında da çok çapkınmış ve malını mülkünü karı kızla yiyip tüketmiş kala kala da Bediş’lerin yaşadığı ev kalmış. Hani böyle bir adamla senin işin ne Mefaretçiğim? Öte yandan Necmi bey de tüm çapkınlığına rağmen Mefoş dediği Mefaret’ten ölümüne korkardı. Hele bir de Handan mevzu vardı ki aman evlerden ırak.  

Necmi beyin çok param var diye kandırdığı olmayan altınların peşindeki fettan Handan


Handan aslında bir psikoloğun yanında çalışan kendi halinde bir sekreterdi. Necmi bey psikoloğa gelip kıza yazdı. Tabi o yaşta bir kadının dedesi yaşında adama bakmayacağını Necmi bey de bildiği için Handan’ı ben çok zenginim altınlarım var filan diye kandırdı. Bu da dizi boyunca altınlara konacağım diye Necmi beye sülük gibi yapışıp durdu. Bu uğurda Mefaret’le az kavga etmemişti. Tabi Mefaret bir buna vuruyorsa iki de Necmi beye vurmayı asla es geçmezdi.

Bediş’lerin gündelikçisi kapıcı Durali’nin peşinde koşmaktan helak olduğu Hacer


Bedişlere temizliğe gelen Hacer’den genç 90 60 90lık bir viktoria secret meleği değil diye Necmi bey hiç hazzetmese de kapıcı Durali kendisinin hastasıydı. Bu uğurda Hacer’in az dayağını yemeyen Durali ve Hacer ikilisi Game Of Thrones’in Briene ve Tormund’unun yerli malı haftasında tüketilen versiyonu mu desem başlangıç seviyesi mi desem öyle bir şeydi işte.

Oktay’ın anne ve babası


Oktay bunların tek çocuğuydu bu yüzden o da Bediş gibi şımarıktı, tabi asla Bediş iticiliğine sahip değildi. Bir ara Oktay’ın babasının işleri bozulmuştu da Oktay ailesine yardım için çalışmaya bile başlamıştı. Hatta annesinin dediğine göre ev işlerinde annesine bile yardım ediyordu Oktay. Yani tebrikler hem yakışıklı hem de düzgün karakterli bir evlat yetiştirmişsiniz.

Kızların basket takımının Koçu ve okul müdüresi Nazıma hanım


Dizinin başlarında birbirleri için ideal bir çift olan ve herkesin de yakında evlenirler gözüyle baktığı bu ikili daha sonra Nazıma’nın saçma sapan bir karaktere sokulmasıyla ilişkileri jet hızıyla biten bir ikili olarak beni sinir etmişti. Yani senaristin amacını anlayamamıştım. İkiliyi önce birbirlerinden etkilenen bir çift gibi gösterip sonra Nazıma’yı neredeyse çatlak, yaşı geçkince kız kurusu triplerine sokmanın manası neydi?

Banu’nun annesi Asuman hanım ve ikinci eşi bakkal Remzi


Banu’nun annesi Asuman ve babasının çok kötü bir evliği varmış. Bu yüzden Banu da babasından pek hazzetmez. Gerçi adamın da hazzedilecek bir yanı yok. Banu’nun annesiyle evlenirken Almanya’da başka bir kadınla da ilişkisi varmış. Yani bari bi halt yiyeceksin kadından boşan! Çünkü Banu ve kız kardeşinin ilk kez görüştüğü bir bölüm vardı aralarındaki yaş farkı çok azdı. Boşandığı eşi Asuman’a nafaka vermeyip kızı Banu’yu da maddi yönden zora sokuyordu. Kadınla sürekli tartışıyorlardı, Banu’nun kardeşinden duyduğuna göre Almanya’daki eşiyle de kavga ediyormuş. Yani sorun adamda. Neyse efendim Asuman hanım böyle leş bir adamdan boşandıktan sonra ikinci baharını bakkal Remzi beyle yaşıyor. Adam hem romantik hem de kadına saygı duyuyor, seviyor. Öte yandan şair ruhlu da, gerçi kadına okuduğu bakkal dükkanı romantizmindeki şiiri Asuman’ı da memnun etmemişti de eski kocası olacak odunun yanında Remzi bey resmen Romeo’nun Türkçe dil yüklenmiş hali gibiydi.

Okul kapıcısı Abdül


Kızların lisenin kapıcısı olan Abdül dizinin komediyi arttıran üyesiydi. Dizinin bir bölümünde Nazıma hanım bunu işten çıkarmıştı. Abdül de kendi halinde pankartlarla filan eylem yapıyordu. Bunu gören Zeynep arkadaşlarına da söyleyip Abdül’e öğrencilerin de destek vermesini sağlıyor. Nazıma hanımın zayıf yanı olan Koç da işin içine girince Nazıma ikna oluyor ve Abdül işine geri dönüyordu.

Bedişler’in apartmanın yaman kapıcısı Durali ile bakkal Remzi’nin çırağı Bitirim


İkilinin arasında resimde gördüğünüz gibi bir ilişki vardı. Bakkalın ispiyoncu çırağı Bitirim, ustasının planlarını para karşılığı çakal kapıcı Durali’ye anlatıyordu. Zaten bu çırak Bitirim tam bir üçkağıtçıydı. İleride dolandırıcı olacağının sinyallerini veriyordu. İnsanları kandırmaya çalışan bu itici velet beş yumurta isteyen birine gidip bak bu bir diye elinde tuttuğu yumurtayı alacaklının eline verince bu iki deyip bi yumurtayı cebe indirmeye çalışırdı. Durali desen Kemal Sunal’ın Kapıcılar Kralı filmindeki Sait karakterinden beri var olan açıkgözlüğü dolandırıcılığa yakın kapıcı ekolündendi. Temizlikçi Hacer’e sülük gibi yapışıp kadından az dayak yemeyen Durali’nin hafızalardan çıkmayan repliğiyse sakalını sıvazlayıp garrışşmaa deyişiydi.

Bediş’in babasının baş belası Nesrin


Ay bu kız da Orhan’ın iş yerinde çalışıyordu ve boyu kadar kızı olan babası yaşındaki adama asılıyordu. Orhan kırmadan mesafe koymaya çalışıp aralarındaki yaş farkını belli etmeye çalışarak kızım filan diyordu buna ama ona rağmen adama sülük gibi yapışarak bir Handan iticiliğine sahipti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder