20 Şubat 2019 Çarşamba


Kadından Komedyen Olmaz Diyenlere İnat Dönemin En Komiklerinden Yasemin Yalçın’ın İzleyeni Kahkahaya Boğan Karakterleri

   Şu sıralar çok popüler olan bir söylem kadından komedyen olmayacağı, inanın bu abuk söylemin kaynağı ne, kim neyi kanıt göstererek kadından komedyen olamayacağını iddia ediyor anlayabilmiş değilim. Demet Akbağ’ı, Yasemin Yalçın’ı geçtim bari Adile Naşit’ten utanın. Kadından şu olmaz, bu olmaz diye ahkam kesenlerden birisi de üniversitedeki bir hocamdı. Kendisi de kadından şair olamayacağını, kadınların ancak şiire ilham kaynağı olduğunu iddia ederdi. Kime göre, neye göre deyip içimdeki feminist canavarlaşmaya başlamadan konuya dönüp Yasemin Yalçın’ın izlemeye doyamadığım komik karakterlerine değineceğim. ( Memur site şu yazılarımı artık kaldır, valla öbür tarafta da kul hakkından şikayetçi olucam! Ben o yazıları yazacağım diye boyun ağrısını siz çalın diye çekmedim!)

Gelinlerin korkulu rüyası kaynana ekolünden Sürahi Hanım


Oğlu Haşmet’le evlendi diye gelini Zehra’ya otuz yıllık kini olan ve iki torununun annesini süründüren Sürahi Hanım azılı bir kaynanaydı. Gelininin kendisinden yaşlı olduğunu iddia edip cumhuriyetle aynı yaşta diye alay ederdi. Fazla kiloları yüzünden gelinine rencide edici lakaplar takması bir yana doktor kadıncağıza perhiz verdi diye karşısına geçip ömrünce yemediği kadar yemek yemişti. Tv tarihimizin nevi şahsına münhasır karakterlerinden olan Sürahi hanım, kızınca pehh demesiyle bilinirdi. Ülkemiz kaynanalarının yansıması olan Sürahi, şıklığıyla da göz dolduruyordu. Rengarenk entarilerini tamamladığı yeleği ve şıklığına şıklık katan kelimelerin kifayetsiz kaldığı gözlüğü ile doksanlar moda ikonuydu. Öyle ki ecnebi aleminin en marjinal ve taklitçi yönetmenlerinden Quentin Tarantino Sürahi Hanımın gözlüğünden çok etkilenip Kill Bill’in unutulmaz karakteri Elle Driver’i Sürahi’ye ithafen yazmıştır. Sürahi hanım karakterinin yaratıcısı Yılmaz Erdoğan ise bu efsane komik, komik olduğu kadar da gelinlerin kabusu kaynana karakterini kendi babaannesinden esinlenerek yazmıştır. Zaten ilk dönem Sürahi ninenin torunu Taci’yi Yılmaz Erdoğan oynuyordu. Entarisinin içine sakladığı üç aylık zulası ile torunlarını da kendinden yana çekme çabası ise Sürahi ninenin yaptırım gücünün göstergesiydi.

Hanımından ölesiye korkan ama çapkınlıktan da vazgeçmeyen zampara Şuayip


Erkeğin en zavallı halinin temsili olan Şuayip, tam bir Şam şeytanıydı. Piknik tüpünü andıran fiziği, bileğinden eksik olmayan altın saati ve bir dönemin korkunçlu moda kabuslarından olan bilek çantasıyla Şuayip, bu toprağın bağrından kopmuş bir karakteriydi. Hanımı Zaruret’ten ölümüne korkardı, her erkek gibi çapkınlıktan sonra karısı Zaruret’e hediye alırdı. Fakat kendisi sürekli çapkınlık yaptığı için hediyeye para yetiştiremiyordu. Bu yüzden de kurnaz Şuayip, geceleri karısı Zaruret’in bileğinden yürüttüğü bileziği çapkınlık sonrası sanki yeni almış gibi karısına hediye ederdi. Küçük esnaf olan Şuayip, karısı Zaruret ararsa diye marketteki çırağını sürekli bayi toplantısına gitti ya da kaka kolaya gitti diye tembihlerdi. En komiği de Zaruret de kurnaz bir kadındı ve bileziklerini sayarak Şuayip’in bir çakallık yaptığını çakardı. Her bölüm Şuayip’in Zaruret tarafından çapkınlık sırasında yakalanıp, dövülmesiyle son bulurdu.

Ezilen Kadının en önemli temsilcisi Kakılmış


Anadolu’dan İstanbul’a göçen Kakılmış ve İtilmiş çifti İstanbul’un varoşlarında gecekonduda yaşamaktadır. Evin direği olduğunu iddia eden İtilmiş, sabahtan akşama kadar ya evde oturur ya da kahveye gider. Karısı Kakılmış’ta evi geçindirmek için gündeliğe giderdi. Evin tüm yüküne ek olarak kocası İtilmiş’e de bakan Kakılmış, nedensiz yere her sabah ve akşam kocasından şiddet görürdü. Yüzü gözü mosmor işe giden Kakılmış, gündelikten aldığı para ile kocasına rakı alırdı. Sürekli şiddet görmesine rağmen yetkililerin görmezden geldiği Kakılmış, çoğu zaman kocasının dayaklarından kurtulmak için saksıyı çalıştırır ve kurnazlıklar düşünürdü. Karanlıkta İtilmiş beni görüp dövemez diye elektrik faturasını ödemez. Kakılmış karakteri ile izleyiciyi ağlanacak haline güldürür Yasemin Yalçın, çünkü bu karakter de tıpkı Sürahi hanım modeli kaynana gibi bir ülkemiz gerçeğidir. Kakılmış yüzü gözü mosmor halde temizliğe gider kimse onu yadırgamaz, ilk başta bir şaşırırlar ama sonra kimse umursamaz. Eve gelir ve ben Kakılmış ama dostlarım kısaca bana kak der kocamın adı da İtilmiş ama siz ona it diyebilirsiniz der ve temizliğini yaptıktan sonra kutup ayısı diye nitelendirdiği kocası İtilmiş’e rakısını alır, sonra günlük dayağını yemek üzere evine gider. Buna rağmen gene de Kakılmış’ın içinde yaşama sevgisi vardır. Her sabah kahvaltıyı dane dane benleri var türküsü eşliğinde hazırlar, temizlik yaparken de neşesini kaybetmez Kakılmış'tır benim adım her yeri siler parlatırım benim adım Kakılmış temizlik neferinizim diye bir şarkı mırıldanır.

Hırsızlar kraliçesi Gülazer


Hırsızlar kraliçesi Gülazer her Allah’ın günü karakollara düşüp komiser ve yardımcısı Faysal’a hayatı zehreder. Yazmasının kenarına iliştirdiği kırmızı gül, komiserin deyimiyle Satürn gezegenini andıran beli, rengarenk makyajı ve takıp takıştırması Gülazer’in alameti farikasıdır. Dilinden düşmeyen şarkısı yarım a yarım avadır, bu şarkı eşliğinde göbek atışı ise ayrı bi komiktir. Bi bölüm polis akademisine bile girmeye çalışmıştı. Hırsızlık konusunda bir ekol olan Gülazer, tüm hırsızlıklarından sıyırmayı başarmasıyla da alemde nam yapmış bir hırsızdı. Hırsızlık kadar sevdiği bir şey varsa o da yemekti, hatta bir keresinde kuru fasulye ve pilav çalarken bile yakalanıp elinde bir tepsi kuru fasulye ve pilav olmasına rağmen bi yandan fasulyeyi kaşıklayıp bir yandan da çalmadım diye inkar etmesiyle ikonikleşmişti. O hırsızlık üzerinde yakalansa bile inkar yolunu seçip sıyırmayı başarmasıyla hafızalarda yer etmişti.

Kocası bileziklerini çalıp nataşalara yedirince silahlanıp namusunu temizlemeye İstanbul yollarına düşen Laz kızı Hamsiye


Al bir ülke gerçeği daha! Kocası tarafından bilezikleri çalınıp hayat kadınlarıyla yenen Hamsiye karakteri Sovyetler çöküp Sovyet halklarının kadınları komşu ülkelerde hayat kadınlığı yapmaya başlayınca ülkemizde sıkça yaşanan bir dramın hikayesi aslında. Çok net bir şekilde hatırlıyorum televizyonda bile koca koca adamların sanki fıkraymış gibi bu rezil konuyu gülerek anlattığını. Ömrümde duyduğum en densiz laflardı. Temel nataşayı görüp bu kadınsa benim evdeki ne benim evdeki kadınsa bu ne diye evdeki kadının çirkinlikle diğer kadının da seks objesi olmakla itham edildiği bu densiz anlatı Hamsiye karakterinin de oluşum nedeniydi. Bu kızcağızın kocası olacak Dursun çapsızı Hamsiye’ye resmi nikah yapmaz ki bu suçtur. Üstüne yasal suçu geçtim bir de ahlak yönü zayıftır, kızın bileziklerini çalıp hayat kadınlarına yedirir. Hamsiye de Dursun’u yakalayıp vurmak için İstanbul’da yaşayan müteahhit ağabeyi Cemal’in yanına gelir. Ağabeyi kardeşinin hapislerde çürümesini istemez bu yüzden de Hamsiye’yi Dursun’u öldürme işinden vazgeçirmeye çalışır. Ama yengesi Emine bu haklı yolda Hamsiye’nin arkasındadır. Ağabeyi Cemal,  kardeşini vazgeçirmek için kızı psikoloğa götürür ama Dursun çapsızının yaptıklarını öğrenen psikolog Betül, bile kıza hak verir. Hatta hak vermekle kalmaz eline silahı alıp bizzat Dursun’u vurmak için Hamsiye’yi yüreklendirir.

Bonus: Sivri Çocuk Alican


Kafasındaki şapkası, yanağındaki çilleri ve kendine has konuşması ile her sözlüde öğretmenini çileden çıkaran Alican'ın, verdiği cevaplar da düşündürücüdür. Dersleri sürekli zayıftır, karnesi ibretliktir. Sözlüde söyle bakalım Alican diye başlayan sorulara maruz kalır ve verdiği cevaplar keskin zekasının göstergesidir ama sürekli öğretmeni tarafından kulağı çekilir. Bi bölümde hocası A şehrinden B şehrine giden araçlarla alakalı ibretlik ve güzide matematik sorularımızdan birini sormuştu da Alican trafik canavarına göndermeli bir cevap verdiği için hocası tarafından kulağı çekilmişti. Sivri zeka Alican’sa haklıydı, çünkü araç kullanmayı bilmeyen sürücüler yüzünden o araçlar A şehrinden B şehrine giderken muhtemel kazaya kurban giderdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder