25 Ocak 2018 Perşembe

İzleyeni Farklı Galaksilere Götüren 10 Etkileyici Uzaylı Filmi

   Uzaylılar uzaylılarımız, onlar dünya dışı yaratıklar olamayacak kadar kıymetli bizim için. Çünkü onlar ucu bucağı bilinmeyen galakside yalnız olmadığımızın bir kanıtı. Bu gizemli olgu sinema dünyasının da ilgisini çekmiş ki, geçmişten günümüze kadar bilimkurgu sinemasının göz bebeği olmuş dünya dışı yaşam formları. Kimi zaman dost canlısı, sevimli kimi zamansa dünyayı istila etmeye gelmiş, kötücül ve şeytani. Steven Spielberg’in çok sevdirdiği ve nicelerimizin hayal dünyasına sevimlilikleriyle kazıdığı uzaylılara her yönetmen onun kadar iyicil gözle bakmamış. Luc Besson’un onlar da senin benim gibi iyisi de var kötüsü de dediği 5. Element bir kenara bırakılırsa çoğu filmde uzaylıların ortak özelliği insanüstü zekaları. Gerçi The Thing From Another World’un perde elli, bitki hücreli, Frankenstein canavarı kafalı uzaylısı zeki olmasa da insanüstü dayanıklılıktaki bir bedene sahipti. Buz kalıbına dönüşüp, kalıp eriyince canlı çıkabildi uzaylı daha ne olsun? Lafı uzatmadan benim de sevdiğim bilimkurgu sinemasının bir alt türü uzaylıları konu alan filmlerden oluşan listeme geçiyorum. Belki iyi bir çocuk olursak hepimiz bir uçan daire görebiliriz, daha da iyi olursak uzaylılarla göz göze gelebiliriz.

Star Wars (George Lucas)


8 serilik koca filmi nasıl özetlesem bilemedim ki. George Lucas tarafından 1977 startı verilen seri iyi ve kötülerin savaşı üzerine kurulu, dünya dışı varlıkların cirit attığı bilimkurgu efsanelerinden. Barış içinde yönetilen Naboo gezegeninin güzel kraliçesi Amidala, çakal senatörü ve ticaret federasyonu tarafından köşeye sıkıştırılınca galaksideki barışı korumak için Jedi şövalyesi Qui-Gon Jinn ve çömezi Obi-Wan Kenobi Naboo’ya doğru yola çıkar. Galaksideki barışa çelme takacak komployu keşfeden ikili galaksinin kaderini değiştirecek, jedi şövalyesi olmak için tutturan Anakin’le tanışır. Anakin’de yaşından beklenmeyecek bir yetenek ve şeytani bir zeka, oldukça fazla da güç vardır. Usta Yoda çocuktaki gücün fazlalığından ürküp onu Jedi yapmak istemez ama Anakin çok ısrarlıdır. İyi bir Jedi olmanın gerektirdiği güce fazlasıyla sahip olsa da haddinden fazla hırsı ve kibri onun karanlık tarafa geçmesine neden olur. Sevdiği adamın sabi sübyanı öldüren zalım bir sith lorduna dönüştüğünü öğrenen Amidala çocuklarını doğurduktan sonra ölür. Amidala ve Anakin’in çocukları Luke ve Leia farklı ailelere verilir. Bağ bahçede çiftçi hayatı yaşayan Luke, jedi olma hayalleriyle yaşamaktadır. Fekat amcası, babasının akıbetini bildiği için buncağız da karanlık tarafa geçmesin diye, Luke’ye izin vermez. Öte yandan prenses Leia’nın yardım çağrısına karşılık verip zalım imparatora başkaldıran Luke, Han Solo ile beraber serinin epik savaşını başlatır. Benim favorim R2-D2 ve C-3PO ikilisiydi. R2-D2 yaralanınca C-3PO onun yaşaması için kendi devrelerini feda etmeye razı olmuştu. Bi şöyle dost bulamadım ya ona yanarım.  

E.T. (Steven Spielberg)


Ah ah yine Spielberg ve yine sevimli uzaylıları… 1982 yapımı E.T. sayesinde bir nesil E.T. gibi evcil uzaylımız olsun diye göğe bakmaktan helak oldu. Çocukların dostu sevimli E.T, uzaylı arkadaşlarıyla dünyada bir ormana iner. Karmaşada bunu dünyada unutan diğerleri göğe yükselir. Kendini takip eden belinde anahtarlık olan tiplerden kaçarken Elliot’un evine sığınan E.T. Elliot ve kardeşleriyle arkadaş olur ama çocuklar uzaylıyı annesinden saklar. Elliot’la kanka olsa da Gertie tarafından oyuncak sanılıp sarı peruk takılan ve kadın kılığına sokulan E.T de dünyada çok çekmişti. Elliot ve çocuklara alışsa da memleketinden uzakta pili biten sevimli uzaylı memleket özlemi çekmeye de başlamıştı. Onu çok sevse de durumunun kötüye gittiğini gören Elliot, cadılar bayramında çarşaflı hayalet kılığına sokarak E.T.yi gezegenine göndermeye çalışıyordu. Yolda gördüğü Usta Yoda kılığına giren çocuğu uzaylı sanıp ev ev diye peşinden giden E.T. sevimliliğinden kim ayrılmak ister ki? Seni de anlıyorum Elliot, ben olsam E.T.’nin teklifini kabul edip onunla beraber giderdim. Ah ah kandırdın beni Spielberg senin yüzünden çocukluğum E.T. beklemekle geçti. Bir de bu filmin yerli uyarlaması vardı. Bilibili adlı mutant görünümlü ve basketbol topu gibi poposuyla ortalıkta dolanan bir uzaylı vardı. “Baba vurma ona! O uzaylı.” diye feryat figan bağıran çocuğun sesi hala kulaklarımda.

Üçüncü Türden Yakınlaşmalar (Steven Spielberg)


Steven Spielberg’in 1977 yapımı uzaylılarla temas kurma, uzaylılar tarafından kaçırılan insanların akıbetini konu alan filmi Üçüncü Türden Yakınlaşmalar bir nesli dondurma külahı görünümlü uçan daire göreceğiz diye gökyüzüne bakmaktan heder etti. Bilim insanları dünyanın çeşitli yerlerinde zamanında kaybolan uçakları, gemileri bulunca olağanüstü toplanır. Başrolde ünlü Fransız yönetmen François Truffaut’un oynadığı film, uzaylıların temas kurduğu insanlara verdiği mesajları ve diğer insanların olumsuz tepkilerini konu alıyor. Uzaylıların temas kurduğu tüm insanların aynı melodiyi mırıldanıp aynı resmi çizdiği filmde yetkililerin uzaylıların varlığını bildikleri halde reddetmesi, uçan daire ile karşı karşıya gelen bir pilotun kimse bana inanmaz diyerek uçan daire ihbarında bulunmaması dikkat çekici. Hani bazı şeyler vardır, gerçek olduğunu bilsen bile gerçeküstü olduğu için diğerlerine anlatmazsın. Kimseyi inandıramayacağının farkındasındır, işte Üçüncü Türden Yakınlaşmalar da insanların bu duygularına tercüman olan bir film. Mesela Roy elektrik arızası için çağrılırken uzaylılarla temas kurar, onların varlığını hisseden Roy, korkuya kapılsa da merakına engel olamayıp takibe koyulur. Bu sırada Jillian’ın sevimli oğlu Barry de uzaylıların iletişime geçtiği bir dünyalı olarak uzaylıların peşinden gider. Barry, Jillian ve Roy aynı noktada buluşur ve üç uzaylı gemisi üçlünün yanından geçer. Uçan dairenin ışınlarına maruz kalan Roy’un yüzünün yarısı ve Jillian’ın yüzü güneş yanığı gibi olur. Buna rağmen Roy yüzünün yarısında bir gecede oluşan yanığı delil olarak gösterse de karısı adama inanmaz. Dahası kocasının aklını kaçırdığını düşünen kadın ona bir psikoloğa gitmesini söyler. Film boyunca Roy, Jillian’dan başkasını uzaylıları gördüğüne ikna edemez. Zaten Jillian da olaya şahit olmuştur ve oğlu Barry bir gece aniden eve baskın yapan görünmez uzaylılar tarafından kaçırılmıştır. Kadının inanmamak için bir sebebi yok yani. Öte yandan yetkililer uzaylılarla iletişime geçecekleri yerdeki tüm insanları bölgede zehirli gaz olduğuna inandırıp göçe zorlar. Roy ve Jillian’sa buna inanmayıp uzaylılarla orada temasa geçileceğine inanıp bölgeye gider. Filmin sonunda insanlık ve uzaylılar melodilerle temasa geçer. Yıllar evvel uzaylılar tarafından kaçırılan insanlar dünyaya geri döner. Jillian oğluna Roy ise uzaylılarına kavuşur.

Alien (Ridley Scott)


Bir ticari uzay gemisi uzayın derinliklerindeki görevini tamamlayıp dünyaya dönecekken uzaydan bir sinyal alır. Yapay zekanın sinyali çözmesini beklemeden sinyalin geldiği noktaya astronot grubundan üç kişi gider. Yapay zeka sinyali çözdüğünde ise her şey için çok geçtir, zira gelen sinyal bir yardım sinyali değil uyarı sinyalidir. Sinyalin geldiği gezegene giden ekipten birinin yüzüne incelediği yumurtadan fırlayan ahtapotumsu yaratık yapışır. Buraya dikkat çünkü yapılan son araştırmalara göre ahtapotların genetikleri dünya içindeki hiçbir canlıyla uyuşmuyor. Bilim insanları ahtapotun dünyaya düşen bir meteorla beraber uzaydan gelen bir canlı türü olduğunu düşünüyor. Her halde bu gelişmeden filmdeki yaratığın tasarımcısı H.R. Giger de haberdarmış. Astronotlara saldıran canavar uzaylının bebekliği bildiğin ahtapot yavrusu gibiydi. Meraklı astronotumuzun yüzüne yapışıp vücudunu yumurtlama yeri olarak belirleyen zalım uzaylı, gelişimini tamamlar tamamlamaz uzay gemisindekilere saldırıyordu. Gemideki ekip uzaylıdan ayrı, şirketin içlerine soktuğu insan görünümlü robot Ash’ten ayrı çekmişti. Kimilerini kendisi yiyen kimilerini de yavruları için yumurta kolisi niyetine kullanan zalım uzaylıdan filmin sonunda süper girl Ellen ve kedisi kurtulmuştu. 1979’da Ridley Scott’un yönettiği bilim kurgu filmi gişede büyük başarı yakalayınca devamı çekilmişti. Senaryo o kadar akıcı ve heyecanı zirvede tutacak nitelikteydi ki, 2017 yapımı bilim kurgu Life bile Alien’in neredeyse birebir aynısı.    

The Day The Earth Stood Still (Robert Wise)


1951 yapımı uçan daireli, dev uzaylı robotlu ve aşırı gelişmiş zeki uzaylı konulu filmimiz Dünya’nın Durduğu Gün verdiği mesajlar açısından da oldukça etkileyici. Sorun şu ki insanlar hırs ve aç gözlülükleri yüzünden savaşlar çıkarıp dünyayı yaşanmaz hale getirme mevzunu atom bombasını bularak bir adım öteye götürür. Atom bombası sayesinde insanlar sadece dünyaya değil uzaya da zarar vermeye başlar. Bu durumdan rahatsız olan evrendeki diğer canlılar da Klaatu ile dünyaya bir mesaj gönderir. Tüm dünya liderlerine mesajı sunmak isteyen Klaatu’nun karşısında çeşitli diplomatik sıkıntılar çıkaran dünyalı liderler uzaylıyı diğer devletlerin adamı sanmaktadırlar. Yahu insanlığa uyarı mesajı getiren uzaylıyı önce vurup hastanelik ettiler, sonra da öldürmeye çalışıp evcil robotunu çileden çıkardılar. Az daha sahibinin öldüğünü sanan evcil power rangers dünyayı yok edecekti. Allah’tan uzaylı abimiz Klaatu robotuna dul abladan mesaj gönderdi de dünya büyük bir tehlike atlattı.  

The Thing From Another World (Christian Nyby)


1951 yapımı bir uzaylı filmiyle daha karşı karşıyayız sevgili bilim kurgu severler ama bu seferki uzaylımız Klaatu gibi iyi niyetli barış mesajı getirmiyor. İnsan, alien, penguen ve Frankenstein canavarı karışımı yeni uzaylımız epey tehlikeli. Bilim insanları ve orduyu birbirine düşüren uzaylımız yanlışlıkla Antarktika’ya düşer. Uçan dairesi ile karlara saplanan uzaylımızı keşfeden bilim adamları ordudan yardım ister. Kara saplanan şeyin bir uçan daire olduğunu keşfeden ekipler uçan daireyi buzun içinden çıkarmak için dinamit kullanır. Fakat dinamit yüzünden uçan daire parçalanır, aracı parçalanınca soğuğa maruz kalan uzaylımızı buzula dönüşmüş halde kurtaran ekibin içinde bir adette gazeteci vardır ve bu eşsiz olayı haber yapmak için çıldırmaktadır. Ama önce ordudan, bakanlıktan izin çıkmalıdır. Uzaylıyı garanti öldü bu bari buzlar çözülünce inceleyelim diye resmen içlerine alan ekip uzaylının başında buzu eriyene kadar sırayla nöbet tutar. Nöbetteki askerlerden birinin tipini beğenmeyip gece rüyama girmesin diye yüzüne örtü attığı uzaylımız, örtünün elektrikli battaniye çıkması üzerine hızla eriyen buzulundan kurtulup başındaki nöbetçiye saldırır. Tabancası sayesinde uzaylıdan kurtulan asker şok geçirmiş bir halde komutanına olanları anlatır. Kurşunlardan kaçan uzaylımızsa dışarıda kızak köpeklerinin saldırısına uğrar. Köpeklerin kolunu kopardığı uzaylımız can havliyle iki üç köpeği öldürür. Ekip soğuktan ölmesini umduğu uzaylının kopan kolunu inceleyedursun uzaylımız da inatla yaşamayı sürdürür. Gizli gizli arka kapıdan seraya giren uzaylının kanla beslenen, bitkisel hücrelere sahip değişik bir canlı olduğunu keşfeden bilim adamı onunla konuşup insanlığın sahip olamadığı bilgiye erişmek ister. Fekat velakin söyle bir sorun vardır ki, uzaylımız konuşmayı bilmemektedir. İnsan gibi görünmesine rağmen insan gibi gelişmiş bir canlı olmayan uzaylı sadece saldırgandır. Karşısındakinin kanını içmek dışında bir şey yapmadığı için ona iki de bir sen bu dünyadaki en akıllı canlısın konuş benimle diyen profesöre elinin tersiyle bir tane tokat atmak dışında bir cevap veremez. Elektrik akımına kapılarak kül olan, fotosentez yapan, perde elli uzaylılı filmimiz The Thing From Another World 1982 yapımı The Thing’in atası niteliğindedir.

5. Element ( Luc Besson)


Her beş bin yılda yeniden ortaya çıkıp dünyayı yok etmeye çalışan şeytani gücü engelleyecek olan beşinci element Mısır piramitlerindeki rahip tarafından korunsun diye uzaylılara verilir. 23. Yy’la denk gelen beş bininci yılda dünyayı yok etmeye çalışan kötücül güç J. B. Emanuel Zong yardımıyla kendisine engel olacak beşinci elementi durdurmayı ve dünyayı yok etmeyi amaçlar. Uçan arabaların başrolde olduğu 23. Yyda dünyayı kurtarma görevi eski yüzbaşı yeni taksici Korben Dallas’a verilir. Bu arada Peder Cornelius’ta beşinci elementin peşindedir çünkü dünyayı tehdit eden kötülük çok yaklaşmaktadır. Kusursuz varlık Leeloo ise beşinci elementi kullanacak bir uzaylıdır ve kusursuz güzelliğin görsel tanımıdır. Milla Jovovich’in kusursuz yüz güzelliğine karşın insanı rahatsız edecek derecede sıskalığının sergilendiği ve Kemal Sunal misali sayılan kaburgaları göz kanatmıştı. Keşke kadının sadece yüzü çekilseydi ya da kocası zorla iki tabak mantı, kebap, dürüm filan yedirip beş kilo aldırsaydı. Bak operacı Diva ablamız nasıl da ince belli çay bardağı misali vücudunda dünyanın kurtuluşu olan beşinci elementi saklıyordu. Leeloo dünyayı kurtarmaya gelmiş ama sıskalığı kadar hassas bir ablamızdı da, dünyanın geçmişine bakıp insanların ne derece zararlı olduğunu görünce ay ben bunları mı kurtarmaya geldim diye gözyaşlarına boğuluyordu. Star ablamız Kerimcan’ın rol modeli gibi duran Rubby Rhod’ın varlığına ek olarak Garry Oldman’ın bir Luc Besson filminde daha eline verilen bombanın patlaması Leon’a göz kırpma olmuş sanki.   

İşaretler (M.N. Shyamalan)


Eleştirmenlere göre M. Night Shyamalan’ın Altıncı His’ten sonraki son iyi filmi 2002 yapımı İşaretler, dünyayı istilaya gelen uzaylıların Hess ailesinin darı tarlasına Nazca Çizgileri misali şekiller çiziktirmesini anlatır. Dünya dışı varlıkların çevrelerinde olduğundan endişe duyup korkuya kapılan aile, etrafta dolanan uzaylılara karşı kendilerince önlem almayı da ihmal etmez. Bunların içinde en dikkat çekeni ise uzaylıya karşı kendini ve yeğenlerini korumaya çalışan Merrill amcanın (Joaquin Phoenix) bir savunma yolu olarak beysbol sopasını kullanmasıydı. Darı tarlasındaki işaretler, kuruyan darılar derken oğlunun okuduğu bilimkurgu kitabına bakıp uzaylı istilasına uğradıklarını anlayan baba Graham’ın (Mel Gibson) tüm aileyi alüminyum folyoya sarıp sarmalaması da en az uzaylıyı beysbol sopasıyla etkisiz etmeye çalışan kardeşi kadar fantastikti. Bahçede gördükleri uzaylı eve giremesin diye kapıyı pencereyi kapayıp engellemeye çalışırsın anlarım da tüm önlemlere karşın içeri giren uzaylıya karşı beysbol sopasına sığınmak insanın savunma mekanizması mı yoksa çaresizlikten başvurduğu son çaresi midir? Böyle yazınca abuk sabuk bir senaryoymuş gibi görünse de İşaretler uzaylıları konu alan bilimkurgu filmlerinin en iyilerindendi.

District 9 (Neill Blomkamp)


2009 yapımı bağımsız bilim kurgu filmi District 9 ise alttan alta sağlam mesaj veren bir film. Şöyle ki her daim dünyayı ele geçirmenin yollarını arayan ya da sevimli, dost canlısı uzaylılar kendilerine mekan olarak ABD’nin bir eyaletini seçerdi. Yani biz sinemaseverler uzaylıların dünya üzerinde sadece ABD’ye iniş yaptığını görmüştük, herhalde uçan dairelerin iniş pisti oradaydı. Ama bu filmde öyle değil, sırf bu hareketle bile bilinen bir klişeyi kırıyor filmimiz. Güney Afrika hava sahasında asılı kalan uzay gemisi insanlığın tüm iletişim çabalarına karşın biz insanlara bir hay bile demez. En son ordu uzay gemisine baskın düzenleyip içerideki uzaylıları kumarhane baskınında yakalanmış misali gemiden çıkarırlar. Uzaylıları özel bir bölgeye yerleştiren yetkililer acık hayal kırıklığına uğramıştır. Zira Spielberg ve türevlerinin yarattığı uzaylı karakterlerin aksine karşılarına çıkan uzaylılar hastalıklı, gözlerinden zeka fışkırmayan tiplerdir. Sürekli olay çıkaran, yerel halkla anlaşamayan kavgacı uzaylıları uzun zaman kaldığı bölgeden başka bir bölgeye nakletmeye çalışan yetkililerle uzaylılar arasında resmen mahalle kavgası çıkar. Uzaylılar yerleştirildikleri dokuzuncu bölgeye aynen zamanında Afrika topraklarına yerleşen Avrupalılar gibi yapışmışlardır. Bölgeyi terk etmek istemeyen alkolik bir uzaylı ile yetkililerden Merwe arasında çıkan tartışma sonucu Merwe mikrop kapar ve uzaylıya dönüşmeye başlar. Yetkililer diğer uzaylılar gibi Merwe’yi de incelemek ister. Fakat kobay gibi incelenmek istemeyen Merwe olay yerinden kaçar. Merwe ve yetkililer arasındaki gerilim bir yana uzay gemisinin parçasını oğlu ile beraber yapmaya çalışan bir uzaylı da gemiyi çalıştırıp dünyadan kaçmak ister. Filmin sonunda safkan bir uzaylıya dönüşen Merwe’ninse insani yetilerini kaybetmeyip hanımına kendi yaptığı çiçekleri göndermesi ayrı bir olaydı.   

Arrival (Denis Villeneuve)



Oscar adaylığı kazanmış bilimkurgulardan Arrival iki farklı zaman diliminde geçen gizemli bir uzaylı filmi. Çikolatalı dev mısır gevreği görünümlü uzay gemisi havada asılı bir biçimde bekler. Yetkililer dilini anlamadıkları ahtapotla tripot karışımı uzaylıların dilini anlar ümidiyle ünlü dil uzmanı Dr. Louise Banks’ı yardıma çağırır. Uzunca bir süre uzaylılarla iletişime geçmeye çalışan Louise, sonunda uzaylıların dilini çözer. Meğer zeki tripot uzaylılarımız, yıllar sonra yaşayacakları krizi öngörüp krizin çözümünü de insanlara anlatmaya çalışıyormuş ki yıllar sonra sorun anında dünyaya gelip çözümü öğrenebilsinler. Tabi dünyalı yetkililer bu durumu bile tehlike olarak görüp uzaylılara savaş açacak duruma gelince tıpkı Dünyanın Durduğu Gün filminde olduğu gibi Arrival’de de uzaylılar bilim insanlarıyla iletişime geçip yardım istiyordu. Uzaylıların geleceği ve geçmişi görme yetileri olduğu için kendilerine savaş açmaya hazırlanan Çinli yetkiliyi inandırmak için karısının ölmeden evvel adamın kulağına fısıldadığı ve Çinli yetkili hariç kimsenin bilmediği sözcükleri Louise hanıma söyleyen uzaylılar, masumiyetlerine yetkilileri inandırmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder