13 Ocak 2018 Cumartesi

Doksanlarda Reyting Rekorları Kırıp İzleyiciyi Helak Etmiş 11 Arabeskçi Dizisi

   Yetmişlerin sonunda başlayıp seksenlerde iyice etkisini arttıran arabeskçi filmleri televizyonun evlere girişinin doksanlarda iyice artmasıyla evrilip dizi formuna girmiş. Doksanların tüm popüler arabeskçilerinin oyunculuk yeteneği baz alınmadan şarkısı tuttuysa dizisi de tutar mantığıyla daha fazla para kazanmak uğruna ekranlara getirildiği dizileri bir inceleyelim dedim. Şimdi sesi güzel olsa da çoğunun oyunculuğu bir Müşfik Kenter değil diye arabesk fantezi müziğin önemli isimlerini hor görmeyelim. Bu diziler nice Türk genci ve genç kızının güzel kadın ve yakışıklı erkek görüp gözünün gönlünün açılmasına sebebiyet verdiği için de bir nevi kamu hizmeti yapıyordu. Günümüzün birçok yetenekli oyuncusunun da yetişmesine vesile olan arabeskçi dizilerimizi isimlendirme konusunda ikiye ayırabiliriz. İlki hiç düşünülmeden arabeskçimizin patlattığı kasetinin ismi olurken ikincisi kasetin çok tutan parçasının adı oluyordu. Tabi Aynalı Tahir gibi özgün bir isimle piyasaya sürülüp arabeskçimizin diziye özel jenerik okumuşluğu da vardı. Lafı uzatmadan bir dönem ülkemizde reyting basamaklarının en üstünde yer alan dizilerimize bir göz atalım. 

Delikanlılığın kitabını yazarken mahalledeki tüm güzel kızlarla sevgili olan Aynalı Tahir


Mahallenin bir numaralı delikanlısı Tahir, mahallenin bir numaralı iti olan tilki lakaplı Ekrem’le kavgalıdır. Tahir başrol olmanın avantajıyla kendisinden hem endam hem adale olarak ebatlı olan Ekrem'i her daim dövme potansiyeline sahiptir. Tahir’in sevdiceği Zümrüt, babasına borç para veren Ekrem’le istemese de evlenmek zorundadır. Tahir malı kızı alıp kaçırmak dururken vay Zümrüt demek aşkın bu kadardı, demek ilk zorlukta pes ettin diye kızın psikolojisini bozar ve bir taş, bir kaya, bir meteor olan Zümrüt kendini intihar ederek yerini dizinin insan olduğundan şüphe edilecek kadar güzel üyesi Sedef’e bırakır. Zaten Aynalı Tahir güzel kız bakımından en bereketli arabeskçi dizisiydi. Metrekare başına yedi sekiz güzel kız düşüyordu neredeyse. Senaryo açısından tipik olan dizimizde tüm kızlar Tahir’e geri kalanlar da dizinin diğer üyelerine kalıyordu. Daha doğrusu Tahir’den diğer elemanlara kız kalırsa onlar şükür filan ediyordu. Tahir’in yancısı Bilal mahallenin kıvırcığı Feride’ye, Feride de tabi ki Tahir’e yanıktı. Tahir’inse çevresindeki sülün gibi mankenlerden Feride’yi görmesine imkan ve olanak yoktu. Tilki Ekrem’in kapatması Bıldırcın lakaplı Sevda’ya ( ki bıldırcın lakabı olsa da Sevda tam bir attı ) ek olarak Melek lakaplı bir manitası daha doğrusu fuckbudysi vardı. Bi de Ekrem’in yancısı Armut Tekin’in sevgilisi dedikoducu İpek vardı. Bu üçlü haricinde dizideki erkeklerin hepsi saptı. Erkan Petekkaya’nın oynadığı Tahir’in ikinci kankisi Kadir’in sevgilisi Yeşim vardı bir de. O da adamın yanında kurşunlanmıştı zaten. Allah sizi inandırsın bu dizinin güzel kızlarının hepsinin başına mutlaka bir şey geliyordu. Zümrüt intihar edip sizlere ömür oldu, Sedef kötürüm kaldı, Yeşim’i kurşunladılar. Tahir’in ezik kardeşini de sevgilisi öldürüp intihar süsü vermişti. İşte böyle entrikalı ve de beyin yakıcı bir diziydi kadife sesli Alişan’ın dizisi Aynalı Tahir. Ha bir de dönemin 1.75 üstü bütün güzel kadınları bu dizide mutlaka görünüyordu.     

Manitamı zengin çipi kapınca kendimi sanata verdim konulu Canısı


İbrahim Erkal’ın fırtına gibi estiği doksanların son çeyreğine doğru yapımcıların "Ay kaset çok tuttu. İbrahim’e bir de TRT spikeri dublajlı dizi yapalım." diye konuşup piyasaya sürdüğü dizi olduğu düşünülen Canısı, bir dönem ülkeyi etkisi altına aldı desek yalan olmaz. Tabi bunda ülke sınırlarımızda doğan en güzel sarışınlardan olan Emine Ün hanımın da payı büyük. Dizi Metin Erksan’ın 62 yapımı Acı Hayat’ının arabeskçi tekrar çevirimi. Sadece içine aşırı derecede dram, ağır derecede entrika ve bir adet şarkı söylerken Erzurum aksanlı konuşurken TRT Ankara stüdyosu spikeri diksiyonlu İbrahim Erkal’la bir adette peri gibi güzel Emine Ün koymuşlar. Konuya değinmeye bile gerek yok yapımcılarımızın iki binlerin ortasına kadar bile vazgeçemediği sevgilisini zengin gence kaptıran fakir ama gururlu gencin intikamını esas alıyor. Bu dizi hakkında en unutulmaz olay, Emine’yi havuzda görüp içindeki Çılgın Sedat ortaya çıkan İbrahim’in hızını alamayıp midyum beden manken kızı Bizans askeri tokatlayan Cüneyt Arkın gibi tokatlayıp bayıltmasıydı. Dönemin efsane magazin olayı olup gündemden düşmeyen o sahneyi görünce insanın içi acıyor yeminle. Seda Sayan’ın İbrahim Tatlıses’ten yediği asfalta yapıştırmalı tokattan sonraki en ağır tokattı Emine hanımın yediği tokat. Yediği tokatla bilincini kaybedip havuza yuvarlanan Emine’yi havuza dalan set ekibi apar topar acile yetiştirmişti. İbrahim’in Canısı’dan sonra patlayan diğer şarkısı Sırılsıklam’a da bir dizi çekilmişti. Dizide Petek Dinçöz’e benzemeyen bir adet Petek Dinçöz mevcuttu.

Anadolu’nun bağrından kopup İstanbul’da taksicilik yaparken kadife sesli olduğum anlaşılınca kendimi sahnelerde ve seksi kadınların kollarında buldum dizisi Yalan


Abisi ölünce abisinin hanımı ile evlenen Özcan, İstanbul’a yerleşip taksicilik yapmaya başlar. Fakirliğin dibine vuran aile, inim inim inlerken, evde çocuk aç diye, kötü yollara düşmeye hazırlanan Özcan’ın yengesi/hanımı Ayşe, taksicilik yapan Özcan tarafından E5’te yakalanır. Kederinden şarkı söylemeye başlayan Özcan ülkemiz gerçeğine çok ters olarak bıyıklı, göbekli bir yapımcı yerine aşırı taş bir yapımcı olan Didem tarafından keşfedilir. Ünlü bir şarkıcı olan Özcan’ın yengesi görgüsüze bağlayıp Özcan’ı banka gibi görmeye başlar. Gazetecileri evine toplayan Ayşe, Özcan’la aralarında büyük bir aşk olduğunu uydurunca Özcan’ın taş manitası İpek, adamın yüzüne bakmaz. Bu dizinin en efsane detayı sülün gibi güzel mankenlere ek olarak dizideki orta yaşlı kadın oyuncuların bile taş oluşuydu. Hatta Suna Yıldızoğlu’nun oynadığı Nermin karakteri güzellik konusunda dizdeki genç kızların hepsinin eline verirdi.    

İmana gelmiş bir kiralık katil olarak doğru yolu bulup kötülere savaş açan Mahsun manifestosu Hemşerim


Bir kiralık katil olan Davut, dizinin efsanevi kötü adamı Mehmet Turan’ın emriyle Aslı’nın ağabeyini öldürüp cezasını çekmiş ve Mehmet Turan’ın ne kadar zalım bir adam olduğunu anlamıştır. Doğru yolu bulup tövbe eden Davut’un ağabeyi Üzeyir’in kızının kalbi deliktir. Parasızlıktan meteliğe kurşun atan ailenin kızı ameliyat ettirecek parası yoktur. Mehmet Turan’ın ise temizletecek adam listesi kabarıktır. Üzeyir’in zor durumunu öğrenince kızının ameliyatı için para verip, onun adamı olmasını ister. Üzeyir’in baba yüreği kızının haline dayanmaz ve adamın teklifini kabul eder. Bunu duyan Davut, küplere biner, ağabeyine o adamla çalışma o kötü diye bağırıp çağırmaya başlar. Valla bu dizi de diğer arabeskçi dizileri gibi bol dram ve entrika barındırıyordu. Koca dizideki tek olay dizinin karanlık tarafı Mehmet Turan ve Davut arasındaki iyi kötü savaşı üzerineydi. O onu vurduruyor, üç bölüm komada kalıp her bölüm on defa kalbi duran birinin bağlandığı EKG cihazının sesiyle dizinin bölüm sonu geliyordu. Bi de bu dizinin yan hikayelerinden biri de Mehmet Turan’ın kendi gibi çapsız oğlunun bunalım sevgilisi Esra’nın dramıydı. Kız bu oğlan yüzünden önce uyuşturucu müptelası olmuş, sonra çocuktan hamile kalmıştı. İsmini unuttuğum sevgilisi de babam ağzıma sıçar korkusuyla kızı kandırıp kürtaja ikna etmişti. Kürtaj yüzünden çocuk sahibi olamayacağını öğrenen Esra’da iyice şizoya bağlayıp sevgilisini vurmuştu. Tövbe Allah’ım, ne biçim detay hatırlıyorum ya? Dizi ağır dramdı anlayacağınız, her çeşit konuyu içinde barındıran Hemşerim dizisi de tabi ki sülün gibi endamlı ve güzel kadınların resmi geçit alanı gibiydi.

Karısı bir karış suda boğulan İbo’nun dramını konu alan Fırat


İşte bu dizi bir nesli kanser etmesi açısından bir mihenk taşıdır. Gülben’in oynadığı Zeynep karakterine mi, salak arkadaşına mı söveceğinizi şaşırırsınız. Hamile olduğunu dere kenarındaki kankileriyle paylaşan Zeynep, gerzek kankisiyle kovalamaca oynarken bir karış suda debelenmeye başlar. Hayır, etrafta kırk tane kadın var, Zeynep daha yakındayken kadını çekip çıkaracakları yerde kadın ölmüş gibi dövüne dövüne ağlamaya başlıyorlar. Lan, Mevla akıl dağıtırken siz dövünüyor muydunuz? Biriniz düşen kadını dizine kadar gelen sudan çıkarınsana. Kadın pisipisine gitti yeminle. Olayı öğrenen İbo desen adam genç yaşında yaşlandı üzüntüden. Zaten yakın zamanda kardeşi Hüseyin’i de kaybetmişti adamcağız. Zeynep’ten sonra çevrenin zoruyla uyuz bir kadınla evlenen İbo, kadının oğluna, babasına zulm ettiğini görünce kadını boşayıp İstanbul’daki kankisi Aydemir Akbaş’ın yanına göç etmişti. Bu dizinin en efso detayıysa Aydemir’in taş karısı Jale, adamı otelin müdürüyle hunharca aldatmaktadır. Bu ihanete de İbo’nun minik yavrusu şahit olur. Jale ve sevgilisi de çocuğu çikolatayla gofretle kandırmaya filan çalışıyordu.

Emrah’ın evli barklı Seren’e yürüdüğü Aşk-ı Memnu özeti Belalım Benim


Emrah’ın Arzu Yanardağ faktörlü Unutabilsem’i kadar sürmese de bir neslin aklında yer eden dizisi içinde dönemin ünlü ve güzel mankenlerine ek olarak bir adet de Seren Serengil barındırıyordu. Yasak Sokaklar’dan sonra ikinci defa Seren’le bir araya gelen Emrah bu dizide evli barklı, çoluklu çocuklu Seren’e aşıktı. Seren’e yaklaşmak için de Seren’in kardeşi Ebru’yu resmen kullanıyordu. Seren’in ortamına girebilmek için kardeşi, taşlığının zirvesindeki Ebru’yu kullanan bir adet Emrah görüntüsü, ülkemiz gözünde yeri acıların çocuğu olan Emrah’a halkımız tarafından yakıştırılmadı ve dizi tutmayıp altı bölümle son buldu. O değil de Emrah dizilerinde Ebru niye hep esas kıza gitmek için Emrah tarafından kullanılan ikinci kız vasfından çıkamamıştı yahu?

Sevgilimi yılan kankam kapınca kendimi sahnelere atıp hesap sordum konulu Hesabım Bitmedi


Hakan Taşıyan’ın dönemin en hoş mankenlerinden Ebru Destan’la oynadığı dizide Müslüm babanın yeni versiyonu diye piyasada nam yapan Hakan da Müslüm baba gibi en çirkini ülke ortalamasının üstündeki kadınlarla rol alıyordu. Bu dizi de aslen 1962 yapımı Metin Erksan filmi Acı Hayat’ın epizotlarını içinde barındıran arabeskçi dizisidir. Diğer versiyonlardan farklı olarak bu dizide kadife sesli esas oğlanın sevgilisi eloğlu tarafından değil de arkadaş tarafından kapılır. Bu olay üzerine dellenen Hakan da muhasebeci hesabı tutup hem arkadaşına hem sevgilisine kan kusturur. Zaten Hakan Taşıyan’ın aynı adlı kaseti çok tutunca yapımcılar İbrahim’de Alişan’da yaptıklarını Hakan’da da yapıp bir dizi çekelim demişler. Yine TRT spikeri edasıyla konuşan bir fakir ama gururlu genç mevcut bu dizide ve ne hikmetse kadife gibi sesi var ama gencimiz tamircilik mesleğini icra ediyor. Mahallenin aşırı güzel kızına aşık olan Hakan, utangaçlıktan kıza açılamaz. Açılıp tam mutlu mesut evleneceklerdir ki, Hakan’ın arkadaşı işlediği bir suçu saf kankası Hakan’ın üstüne yıkar. Hapse düşen garibim Hakan düştük mahpus damına bari elimize sazı alalım da namımız yürüsün diye dertli dertli saz çalıp içli içli türkü söyler. Sesinin hatırına mahpusta hatırlı dost edinen Hakan, hapisten çıkınca bir de ne görsün? Sevgilisi arkadaşıyla evlenmiş. Deliye dönen Hakan, hatırlı dostlarının yanına kendini atar. Hatırlı dostlarıyla dertleşirken ortamda bulunan bir it girlle karşılaşan Hakan, sülün gibi hatunu tersler. Ki Hakan’ın terslediği hatun da memleketin en güzel kadınlarından Yasemin Koşal. O kadını tersleyip, görmezden gelmek her yiğidin harcı değil. Reddedilmenin hırsıyla deliye dönen it girl, Hakan’ı etkilemek için bülbül sesli Hakan’a kaset bile çıkarır. Milenyumun başında çıktığı mekanda beyaz takım elbise ve papyonla yetmişler havası estiren Hakan, ex aşkı taş Ebru’yla zamanında arkadaşım dediği lavuğu görünce bunlara bir hesap çıkartır ikisinin de yüzü düşer. Hesabını bir türlü bitiremeyen Hakan, hesabım bitmedi diye diye Ebru’yu kanser etmişti. Kız ölürken bile hesabın bitti mi gözünü seveyim diye soruyordu buna. Yahu Hakancım kabahat biraz da sende ama. İnsan hiç Cennet Mahallesi’den Rüstem’le arkadaşlık mı eder? Değil sevgilini çalmak, böbreğini karaborsada okutmadığına şükret sen.      

Kendi halinde balıkçılık yaparken yat kaptanlığına terfi eden Cengiz’in cinayet soruşturmalarına karıştığı Hain Geceler


Kendi halinde bir yat kaptanı olan Cengiz, Hülya Avşar gibi karısı, sevgili anası, saygılı bacısı ve minik yavrusuyla mutlu mesut bir hayat sürerken kötü kader ağlarını örer. Cengiz’in güzelim karısı ikinci çocuğunu doğururken ölür. Karısının acısına dayanamayan Cengiz ailesini toplayıp akrabalarının yanına İstanbul’a gider. İstanbul’da sığındığı akrabası tecavüzcü Coşkun olan ailenin başına iyi şeylerin geleceğini hiçbir izleyici düşünmemektedir. Ama safım Cengiz’in bundan haberi yoktur. Coşkun’un şoför olarak çalıştığı zengin eve yat kaptanı diye alınan Cengiz evin güzel kızına ilgi duymaya başlar. Ay kız da aynen Yeşilçam’ın iyilikten başka bir şey düşünmeyen saf zengin kızı misali pıktım bı sıhtı hıyıttın diye kalkıp kimsesi yok gibi yatının kaptanıyla dertleşir. Bu arada patronun seksi ve vamp karısı adamın mirasına konmak için sevgilisiyle bir olup kocasını öldürür, suçu Cengiz’in üstüne atar. Hayır bu olayın üstünden çok vakit geçmeden Coşkun’un ağına düşen Cengiz’in bacısı da namusum kirlendi diye intihar eder. Zaten bu arabeskçi dizilerinde de arabeskçinin bacısıysan mutlaka birinin ağına düşüyorsun. Ebru’nun saf bacısı da kötü adamların ağına düşüyordu. Neyse işte bu dizide de iftiraya uğrayan arabeskçimiz en az okuduğu şarkı kadar acı çekme mecburiyetinden dolayı çeşitli dramlar yaşamıştı. Dizinin güzel kadınların cirit attığı bir ortamda geçtiğine değinmeye gerek yok herhalde.

Kadırgalı Seda bacımızın başında bin tane belanın dolaştığı Geceler


Beş çocuklu bir ailenin büyük kızı Seda, sevilen bir sanatçıdır. Seda’nın kardeşi Erol ise uyuşturucu illetine bulaşmıştır. Uyuşturucu çetesi Erol’un ünlü sanatçı Seda’nın kardeşi olduğunu öğrenince Erol’dan tehditle para ister. Seda uyuşturucu belasındaki kardeşinin bu parayı uyuşturucu almak için istediğini düşünüp kardeşine para vermez. Burda bir es verip Seda bacımızın özeline geçelim. Seda, zengin, iyi niyetli ama yaşça kendisinden büyük Reha ile evlidir. Ama zamanında Seda bacımıza yamuk yapan eski sevgilisi seni seviyorum diye kadının karşısına çıkar. Ay sanki kadının başka derdi yok, kardeşini uyuşturucu kartelleri şişledi, kadının bi rahat verin yahu! Bu diziyle alakalı en akılda kalıcı sahne konserde kardeşinin bıçaklandığını öğrenen Seda’nın vicdan azabı içinde, şık tuvaletiyle, aşırı hareketli geceler şarkısı eşliğinde yaralanan kardeşine koşmasıydı.

Düğün gecesi terk edilen Ebru’nun intikam hırsıyla sahnelerin kraliçesine dönüştüğü Fırtınalar


Düğün gecesi terk edilen Ebru, bir genç kıza bu yapılır mı diye kinlenir ve bülbül sesi sayesinde kısa sürede sahnelerin kraliçesine dönüşür. Başarılı kariyerine rağmen zamanında yaşadığı olayın etkisinden kurtulamayan Ebru, psikolojik sorunlar yaşamakta ve bu sorunlarını da kendisine aşık Ferit’le paylaşmaktadır. Ferit desen her dakika Ebru’nun sorunlarıyla ilgilenen örnek ötesi bir sevgilidir. Eski eşinden intikam almak için Ebru her şeyi yapar. Ferit’te ne zaman ihtiyacı olsa histerik Ebru’nun yanında olmaktan geri durmaz. Adam bu uğurda iş yerinde bile durmaz. Öte yandan bir Gönül Cebeci gerçeği var bu dizimizde ki, kendisi dizinin fırtınası kasırgası. Sülün gibi hatun olan Gönül’ün Ferit’te gözü var ama Ferit’in gözü Ebru’nun dertlerinden başka bir şey görmüyor. Bi de Ebru’nun liseli kız kardeşi var. Kızın sevgilisi tam bir tehlike. Hani adamın üzerine danger filan yazılıp, çevresine on metreden fazla yaklaşılması mahkeme kararıyla yasaklanmalı. Ebru kendi dertlerinin yanında bir de kardeşi olacak safı aşırı tehlikeli sevgilisinden kurtarmaya çalışıyordu. Tabi bu sorunu için de hemen Ferit’i arıyordu. Kerem Alışık’ın ideal sevgili mi yoksa süper kahraman mı olduğu belli olmayan bir diziydi Fırtınalar. Ayrıca Ebru Gündeş’in bir dönem ortalığın tozunu attıran parçasıydı. Zaten bu yüzden dizisi çekilmişti.

Kısmeti kurşunlanıp köprüden atılarak ayağına gelen Berivan


Mardin’in iki düşman ailesi, bir aşk hikayesi, ağalık, kuma, kara büyü, dram eşittir Berivan. Yakışıklı Ferhat ağa, düşmanı Kudret Çınaroğlu’nun tuzağıyla kurşunlanıp, köprüden atılır. O sırada jeepi ile Mardin Devlet Hastanesinden köyüne dönen Berivan ve ailesi bu cinayet teşebbüsüne şahit olur. Yaralı Ferhat ağayı karga tulumba eve taşıyıp adamı kocakarı ilacı yöntemiyle tedavi ederler. Berivan yaralı Ferhat ağaya vurulup sabah akşam baygın adamın başında bekler. Ferhat ağa da az çapkın değil yalnız, ölümden dönmüş hala başında bekleyen kıza kur yapıyor. Yahu sen bekle de önce kırılan kemiklerin kaynasın, yaran beren iyileşsin. Hasta yatağında kıza yürümek nasıl bir mantıktır. Neyse Ferhat ağa iyileşince Berivan’la evleniyordu, sonra can düşmanı Kudret ağa da Mardin’de kadın kalmamış gibi Berivan’a aşık oluyordu. Berivan hamileyken kocasına pusu kuran Kudret’in kurşunlarının önüne atlayıp çocuğunu düşürüyordu. Sonra bu olay yüzünden Berivan’ın çocuğu olmuyor diye Ferhat’a zorla bir kuma alıyorlardı. Sonra Ferhat kayıplara karışıyordu. Sonra Berivan’ın esas babası ortaya çıkıyordu, Berivan’ın kumasının çoban sevgilisi vardı. Suriye sınırından geçerken mayına basıyordu. Valla sonrası bol aksiyondu da Emre Kınay diziden çıkınca eski tadı vermedi diye bizimkiler diziyi izlemeyi bırakıp başka bir arabeskçi dizisi bulmuştu.

Bonus: Yengesinin mayoyla seviştiğini görünce şok geçiren Küçük İbo


Emrah’la başlayıp çok tutan küçük sanatçılar furyasının doksanlar ayağından küçük İbo’nun şarkıları çok tutup, kaseti ülkeyi etkisi altına alınca dizisi yapılan arabeskçiler furyasından o da kaçamadı. Anne babasını kaybeden İbo, İstanbul’daki amcasının yanına gelir. Hırçın ve seksi yengesi Cemile’nin hışmına uğrayan zavallı İbo’nun sazı bile cadaloz yenge tarafından kırılır. Bu kadının yüzünü görmeyeyim diye kahvede çalışmaya başlayan İbo’nun en yakın kankası umutsuz aşık Raşit’tir. Şoktan bayılmayın ama Raşit’i fakülteli Levent Üzümcü oynuyor. Yani bir zamanlar Türk dizi tarihinin en salatalık karakterine can vermiş ülkenin en iyi tiyatrocularından olan Levent bey. Ayrıca Ayşe’ye aşık olacağına Mine’nin anasına aşık olaydın ya Raşit, kadını kaprisli kızı Mine’nin elinden kurtarırdın da zavallıcık o itici Mine yüzünden ölmezdi. Her arabeskçi dizisinin olmazsa olmazı olan arabeskçi manitası kontenjanını bu güzide dizimizde beş buçuk yaşında gibi gösteren, dublajlı, kıvırcık Mine dolduruyordu. Mine zengin bir ailenin şımarık kızıydı ve Mine’nin taş anası kızının İbo gibi bir fakirle takılmasını istemiyordu. Mine tam prenses ekolüyle yetiştirilmiş itici bir şımarıktı. Bunun şımarıklığına dayanmayan evin hizmetçisi kıza evlatlık olduğunu söylemişti. Tabi bu gerçeği öğrenince Mine’nin şımarıklığına ek olarak bir de psikolojik sorunlar eklenmişti. İbo’ya da acıyordum yeminle sanki başında nefret saçan bir Cemile yengesi yokmuş gibi bir de bu şımarık ve hasta kızla uğraşıyordu. Bu dizimizin en unutulmaz sahnesiyse günümüzde bile viral olan İbo’nun yengesini başka bir adamla yakaladığı ve şok geçirdiği sahnedir. İşten eve erken gelen küçük İbo, küçük olmasının da avantajıyla sessiz sedasız eve girer. Yengesinin odasından sesler duyan İbo, sapık gibi kalkıp kadının odasına gizli gizli yaklaşır ve yengesini aşığıyla cima üzerinde başar. Gördüğü manzara karşısında gözleri yuvalarından fırlayan İbo’ya mı gülsem, şok geçiren yengenin ekolu sesine mi şaşırsam yoksa yataktaki adamın surat ifadesine mi kahkahayı bassam bilemedim. O değil de Cemile hanım neden yüzücü mayosuyla güreşçi mayosu arasında bir mayoyla sevişiyor orası muamma.   

Bonus: İstanbul’a taşınınca babası hapse halası kötü yola kardeşi de dilencilerin eline düşen Küçük Onur



Çocuk sanatçı ayağının doksanlar versiyonu Küçük Onur da tıpkı İbo gibi şarkıları tutunca dizi çektirilenlerden. Onur ve ailesi İstanbul’a göç edince hayatları kararır efendim. Önce Onur’un babası hapse düşer, sonra hapiste hastalanır. Ciğerleri çürür, ama o halde bile hala namus belasına kardeşi Ayşe’yi öldürmeye çalışır. Zira Onur’un halası Ayşe yanlış bir adama, pezevenge, aşık olur. Sevişmelerini kasete alan adam kızı sermaye yapar, bu arada kötü yola düşen Ayşe’nin kader yüzüne güler. Zengin bir müşterisi kıza aşık olur, fakat bu sefer de kızı aylarca perişan eden, çalıştıran, pezevenk Ayşe’ye aşık olduğu için ondan vazgeçmek istemez. Yok valla adam elimdeki mal gidiyor diye değil, kıza aşık olduğu için bırakmak istemiyordu. Sonra Ayşe bu hasta pezevengi brodwayle çiğnemişti. Öte yandan Onur’un babası hapse düşünce ailedeki tek acıyı hala hanım yaşamadı. Önce Onur’un kardeşini dilenciler kaçırdı, sonra da kızın böbreğini çaldılar. Nice zorluklarla kızı dilenirken bulan Onur’un Hülya Avşar görünümlü taş anası, kafayı üşüttü. Allah’tan o da kötü yola düşmedi. Kötü yol kontenjanı halayla kapandı. Bi de Onur okuldan bir kıza aşıktı ama bu aşk tabi ki tamamına ermedi, çünkü Onur’un çileli başının çilesi bitmemişti. Diğer arabeskçiler gibi Onur’a da acımadı senaristler, çocuktur fazla yüklenmeyelim demediler. Onur’da çok çekti çok, bi ara anasına karşıdan karşıya geçerken araba çarpmıştı. Onur da kan bulmak için helak olup bulduğu kanı da sedyede getirilen ölmüş bir hastayı anası sandı diye ağlayarak duvara fırlatmıştı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder